Haberin İngilizcesi için tıklayın
“37 yaşındayım ve yaklaşık 7 senedir profesyonel turist rehberiyim. Vicdani reddimi Mayıs 2013’te açıkladım. Askerlik, örgütlenmiş şiddet, emir alma ve emir verme, uygun adım yürüyerek marşlar söyleme, bir canlının yaşamını alırken “bu doğru mu yoksa yanlış mı?” sorusuna senin yerine başkalarının cevap vermesi gibi yaşamın akışına uymayan şeyler yüzünden vicdani retçi oldum. Halen de öyleyim. Sanırım ilk idari para cezamı, vicdani ret açıklamamdan hemen 1 hafta sonra yedim. Sonrasında da böyle devam etti. Tutanaklar hayatımın bir parçası haline gelmişti; metrodan, caddelerden, kafelerden, otellerden, eylem alanlarından ayrılırken çoğu zaman elimde bir tutanak olurdu.
"Çoğumuzun bildiği üzere, Türkiye’de vicdani retçi olmanın bir cezası yok, ama yaptırımı var. O yaptırımı da şu şekilde uyguluyorlar: Tutulan her bir tutanak belirli bir para cezasına denk düşüyor, sonrasında o para cezalarını ödemediğin için hakkında dava açılıyor. Bir noktada askerliğimi bedelli askerlik yoluyla yapmak zorunda kaldım. 2015 yılına kadar farklı alternatif ekonomi modelleri ile kendi yaşamımı döndürebiliyordum. Fakat, hayatımıza bir kişi daha- kızımız- katılınca büyükşehir koşullarında hayatta kalmak gitgide zorlaşmaya başladı..."
Vicdni Retçi A.E yaşadıklarının yer aldığı raporu Vicdani Ret Derneği hazırladı. Raporun adı, “Türkiye’de Askerlik Hizmetine Karşı Vicdani Ret Raporu”
TIKLAYIN - Raporun tamamını okuyun
Türkiye'de vicdani ret hakkı yok
Dr. Mine Yıldırım ve Hülya Üçpınar’ın hazırladığı raporda, 85 vicdani retçiye 575 bin lira para cezası kesildiği bilgisine yer verildi.
18 vicdani retçi ve avukatla görüşülerek hazırlanan raporda, vicdani retin Avrupa Konseyi üye ülkeler arasında sadece Türkiye’de bir hak olarak tanınmamadığına dikkat çekiliyor.
Raporda, antimilitarist, Yehova Şahidi ve İslami inanca sahip vicdani retçilerin bilgileri ve öyküleri de yer alıyor.
Rapordan öne çıkanlar:
*Vicdani retçilerin düşünce, vicdan ve din özgürlüklerine yönelik müdahalenin yanı sıra başka insan hakları da kısıtlanıyor. Örneğin bir vicdani retçi yoklama yaptırmadığında, bakaya kaldığında veya ordudan firar ettiğinde, resmi makamlar kendisini yoklama kaçağı, bakaya veya firari olarak tanımlar. Bu statü kimlik numaralarına bağlı bilgilerin bir parçası haline gelir. Ayrıca insan haklarından bazılarının kullanımı açısından da sonuçlar doğurur.
*Ülke/Türkiye davasında AİHM “başvurucunun gizlenerek yaşamak, hatta ‘sivil ölüm’ olarak tabir edilebilecek bir yaşantı sürmek zorunda bırakılması, demokratik bir toplumdaki ceza rejimiyle bağdaşmaz” ifadelerini kullanmıştır. Bu durum GBT kontrolleri, para cezaları, ceza kovuşturmaları ve birçok insan hakkının kısıtlanmasına neden olan sonu gelmez bir döngünün sonucu olarak vicdani retçiler açısından bir gerçeklik olmayı sürdürüyor.
*Raporda, vicdani retçi bireylerin yaşadığı “sivil ölüm” süreçleri ile dava süreçlerini kapsayan ve temel insan hakları ihlalleri ele alınırken çözüm yolları için alan uzmanlarınca hazırlanan Türkiye’deki temel yasal mevzuat ile uluslararası insan hakları uygunluk denetim mekanizmalarına yönelik tavsiyeler yer alıyor.
Öneriler
*Bu çerçevede, vicdani ret hakkındaki mevzuatın diğer yasal düzenlemelerle çatışmamasını ve yürütme ve yargı organlarının kısıtlayıcı olması muhtemel yorumlarına maruz bırakılmamasını sağlamak için, askerlik hizmetine karşı vicdani reddin derhal anayasal bir hak olarak tanınması gerekiyor.
*Askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkındaki mevzuatın Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği insan hakları belgelerinde korunan haliyle uluslararası insan hakları hukukuna uygun şekilde düzenlenmesi; uluslararası insan hakları hukuku standartlarına uygun olarak ve özellikle din veya inançlarının niteliğine dayanılarak planlanmalı.
*Askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkına uygunluk konusunda denetimi AK Bakanlar Komitesi, BM İnsan Hakları Komitesi, BM Özel Prosedürleri ve EPİ de dahil olmak üzere gündemde tutmak; BM İHK’nin Atasoy ve Sarkut/Türkiye başvurusunda verdiği Görüşün ve EPİ tavsiyelerinin uygulamaya geçirilmesini takip etmek; AK Bakanlar Komitesi’nde ülke grubu davaları nitelikli izleme prosedürü kapsamında tutmayı sürdürmek, Türkiye makamlarından Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru mekanizmasının askerlik hizmetine karşı vicdani ret konusunda koruma sağlamak bakımından etkinliğine dair bildirimde bulunmalarını talep etmek; Türkiye makamlarından vicdani retçilerin eğitim, kişi güvenliği, mülkiyetin korunması, oy kullanma hakları ve çalışma özgürlüğünün bakaya/yoklama kaçağı statüsünden ne şekilde ve ne ölçüde etkilendiği hakkında bilgi sunmalarını talep etmek; Türkiye makamlarından vicdani retçiler hakkında istatistiksel bilgi talep etmek.
Vicdani ret hakkındaTürkiye Anayasanı her vatandaşa din ve vicdan özgürlüğü hakkı tanıyor. Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinde de bu hak sözleşmeye taraf tüm ülkelerin vatandaşlarına tanımak zorunda olduğu haklar arasında din ve vicdan özgürlüğü hakkı bulunuyor. Bu nedenle her ne kadar yasal düzenleme yapılmamışsa da Türkiye'de vicdani ret hakkının olduğunu söylemek doğru olacaktır. Ancak bu hak, hükümet tarafından bu hakkın ne şekilde kullanılacağı yönünde yasal düzenleme yapılmadığından bu hak sürekli ihlal ediliyor. Vicdani reddin gerekçeleri nelerdir? Kişiler neden vicdani retçi olur? İnsanları, vicdani retçi olmaya yönelten çeşitli nedenler vardır: *Birey savaşlara karşı olabilir ve savaşların yürütücüsü olan ordulara hizmet etmek istemeyebilir. *Birey, politik görüşleri doğrultusunda ordusuz, sınırsız, devletsiz, özgür bir dünyada yaşamak istiyor olabilir. *Birey, emir almak ve vermek, itaat etmek ve hükmetmek istemiyor olabilir. *Birey, şiddet kullanmayı ve insan öldürmeyi öğrenmeyi istemiyor olabilir. *Birey, ( Yehova Şahitleri örneğinde oluğu gibi) dini inaçları gerekçesiyle savaşa, savaşmaya, savaş eğitimi almaya, insan öldürmeye karşı olabilir. İlk vicdani retçi Tayfun GönülHacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Tayfun Gönül, 1989'da yani 32 yaşında, vicdani ret açıklaması yaptı, "Beni zorla askere almaları vicdan özgürlüğünün ihlalidir" savıyla, zorunlu askerlik uygulaması için devleti mahkemeye verdi. Geçirdiği kalp krizi nedeniyle 30 Temmuz 2012'de hayatını kaybeden Gönül, zorunlu askerliğe karşı çıkış nedenini şöyle açıklıyordu: "Askerliğe karşı çıkma nedenim; zor ve uzun olmasından değil, çünkü ben doktorum, herkes bilir ki doktorlar zaten sıradan erler gibi bir askerlik yapmaz, hayli rahat geçer. Tam tersine askerlik yapmayı reddetmek, bir doktor için yaşamını daha zor koşullarda sürdürmektir. Benim karşı çıkışımın nedeni ahlaki. Bu açıdan paralı ya da parasız, uzun ya da kısa dönem benim için fark etmez. Orduya katılmak militarist aygıtın parçası olmak demektir. Bunun ahlaki sorumluluğunu üstlenmek istemiyorum." |
(EMK)