Fotoğraflar: Evrim Kepenek/bianet
Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Artvin Hopa’da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011 yılındaki mitingi öncesi düzenlenen eylemde polisin sıktığı biber gazı sonucu yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümü ile ilgili "taksirle ölüme neden olma" suçlamasıyla 13 polis yargılandığı davanın ilk duruşması Trabzon 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.
TIKLAYIN - 10 soru/10 yanıt: Metin Lokumcu için adalet
Hopa’da Erdoğan’ın mitingi öncesinde polis halka müdahale etmiş ve biber gazı sonucu kalp krizi geçiren Metin Lokumcu, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti. Davada yargılanan polisler hakkında 6 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Duruşmayı, Türkiye'nin farkı illerinden gelen çok sayıda avukat, TİP milletvekilleri Ahmet Şık, Erkan Baş, HDP milletvekili Murat Çepni, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun yanında çok sayıda kişi de takip ediyor.
11.30'da başlayan duruşmada önce Hopa Savcılığı'nın iddianamesi okundu. Mahkeme Başkanı davanın nakil gereği Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldüğünü ve görüntü kayıtları ve raporların ilgili savcılıklardan istendiğini söyledi.
Mahkeme Başkanı, Hopa 2 Asliye Ceza'dan istenilen belgelere yanıt gelmediğini de söyledi.
"Bu iddianame eksik"
İlk olarak konuşmaya başlayan sanıkların avukatı Celal Karoğlu "Müvekkilim olan sanıkların neyle suçlandığı belli değil. Benim müvekkillerim illiyet bağı yok. İddianamedeki raporların illiyet bağını ortaya koyduğunu düşünmüyoruz. Net bir iddianame olmaması ve müvekkillerimin olay yerinde olmadığını düşünerek beraatlerini talep ediyorum" dedi.
Ardından söz alan Lokumcu ailesi avukatı Meriç Eyüboğlu ise şöyle konuştu:
"9 yıldır bu davayı bu bekliyoruz. Söyleyecek çok şeyimiz var. Hepsini şimdi söylemeyeceğiz. Biz mahkemenizin bu davada görevli olduğunu düşünmüyoruz.
"Sonucu öngörmediler mi?"
"Bu iddianame eksik. Olması gereken olası kastla yargılanmaları sanıkların. Mahkemenizin bunu değerlendirmesi gerekir. Neyi tartışmamız gerekir? Şunu tartışmak gerekir: Kimyasal gaz kullanımı sonucu ölümü taksirle ölüm olabilir mi? Sanıkların olası sonucu bilerek mi bu suçu işlediler? Anahtar kelime bu sonucu öngördüler mi, öngörmediler mi? Bunu tartışmak zorundayız. Bu gazların ne olduğunu anlatmak gerekiyor. Biz tüm bilgileri topladık, size birazdan sunacağız. Kimyasal gazla ilgili Türkiye'de çok şey birikti. Bu konuda ilk ölüm 1 Mayıs 2007'de yansıdı. Biz bu ölümü ilk kez Hopa'da görmedik. En fazla da Gezi'de gördük. Kimyasal gazlarla yaşamını kaybedenlerin listesini isim ve tarih olarak size sunduk.
"1 Mayıs'ta yaşamını kaybeden kişi, eyleme katılan biri de değil. Orada oturan biri. Metin Lokumcu'yu da kimyasal gazlarla kaybettik. Bunlarla ilgili kimyasal gazların kullanımı ile ilgili bir sorun var.
"Adli Tıp raporları öldürücü diyor"
"Kullanılan iki gazdan söz ediliyor. Bu iki gaz Hopa'da kullanıldı. Bunlar yasaklı listesinde geçiyor. Az kullanılması ve çok kullanılması tartışma meselesi hayatımızda var. Çayan Birben de kimyasal gazla yaşamını kaybetti. Konu Meclis'e taşındı. O zamanki İçişleri Bakanı açıklama yaptı. O gaz gözyaşartıcı gazdır diyor. Bundan kaynaklı ölüm yaşanmadı diyor. Ama birçok ölüm yaşanmış.
"Oysa iki rapor var kimyasal gazlarla ilgili Metin Lokumcu'nun ölümüne dair. Kimyasal gazların öldürücü olması meselesi adli tıp raporlarıyla da belgelendi. Bununla ilgili 14 ek bilgi sunuyoruz.
"Meselenin diğer boyutuna bakalım. İki rapor Lokumcu'nun gazlarla öldüğünü söylüyor. Savcının sunduğu görüntüler var. Bizim de sunacağımız görüntüler var. Sunacağımız görüntüde Lokumcu'nun gözüne gaz sıkılıyor, bunun görüntüsü var.
"Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanlığının Rize İdare Mahkemesine sunduğu bilgide bu gazları sadece özel eğitim alanlar sertifikası olanlar kullanabilir diyor.
"Hopa'da 8 saat gaz kullanıldı"
"2008 tarihli bir talimat var. Burada gaz kullanma talimatları var. Bu son derece önemli. Hopa'da 8 saat gaz kullanıldı. Sizin tanık olarak davet ettiğiniz kaymakamın ertesi gün 'Gaz bitti' dediğini biliyor musunuz? 7 ilden gaz isteniyor. Ayrıca bu talimatlarda diyor ki, sertifikası olmayanlar bu gazları alamazlar diyor. Bu gaz kullanımını eğitimi alanlar nereden atılırsa nasıl zarar vereceğini bilmemeleri, öngörememeleri mümkün değildir.
"Davayı Ağır Ceza'ya gönderin"
Meriç Eyüboğlu'ndan sonra avukat Sercan Aran konuştu. Sercan dosyada sadece 13 sanığın değil dönemin İçişleri Bakanı. kaymakamı da yargılanmalı. Emri verenler de yargılanmalı. Yurttaşların bir araya gelmesine izin verilmedi. Temel haklarını kullanan yurrtaşlara polis müdahalesi oldu. Metin Lokumcu'nun ve yurttaşların yeter artık demesine rağmen kolluğun müdahalesine devam ettiğini görüyoruz. Bunun sonucu olarak da bugünkü davadaki Metin Lokumcu'nun ölümünü konuşuyoruz" dedi. Aran, "Sanıkların olası kastla öldürmeden cezalandırılmalarını istiyoruz. Bu davanın bir örnek teşkil edeceğini düşünüyoruz. Görevsizlik kararı verin ve dava ağır cezada görülmeli. Olası kastı tartışabileceğimiz tek makam Ağır Ceza'dır. Dosyanın Ağır Ceza mahkemesine gönderilmesini istiyoruz" talebinde bulundu.
Lokumcu ailesi konuşuyor
Avukatların ardından Metin Lokumcu'nun oğlu Ulaş Lokumcu söz aldı alarak şunları söyledi:
"31 Mayısta Hopa'da öldürülen Metin Lokumcu'nun oğluyum. Biz tün aile buradayız. O gün orada olan sanıklar bugün davaya gelmedi. Ben çok isterdim onlar da burada olsun, onların gözüne bakalım. Benim babam torunu için öldü. torunun suyuna sahip çıkmak için öldü. Ben babam öldüğünde 22 yaşındaydım, bugün 32 yaşındaydım. İlk kez adalet isteme şansım oldu. Biz buraya hesap sormaya değil adaletin yerini bulmaya geldik. Biz adalet istiyoruz. Babam o gün beni aradı, 'HES'e karşı basın açıklaması yapacağız, Erdoğan geliyor belki bizi duyar' dedi.
"Ekranda gördüm ki babam ölmüş"
"Sonra aradı beni. 'Oğlum saldırdılar, gaz sıkılıyor. Hiç tanımadığım polisler var. Biz burada olmasak gençleri mahvederler' dedi. Bu son konuşmamız oldu. Beni amcam aradı, sana uçak bileti alacağım dedi. Telefonu kapadım, TV'yi açayım dedim açamadım, arkadaşım gel dolaşalım dedi. Havalimanına gittik. Merdivenlerden çıkarken bir erkeği gördüm elinde silah ve telsiz vardı. Sonra ekranda gördüm babam ölmüş. Adli Tıp'a götürdüler. Arabaya bindik farkında değildim. O kadar güçlü biriydi ki öleceğini düşünemezdim. Hopa'nın girişinde polis bizi durdurdu, oğlu dedi geçtik. Polis bizi 3 kere durdurdu. Aileden herkes evdeydi. Olayın sıcaklığı ile başbakanın konuşmasını duymadık sonradan öğrendik. Bizim kültürümüzde ölünün arkasından güzel konuşmak vardır. Kendisi bunu tercih etmedi o zamanlar."
Mahkeme Başkanı'nın "Babanızın rahatsızlığı var mıydı?" sorusuna Ulaş Lokumcu, "Ben çok küçükken kalp spazmı geçirmişti" cevabını verdi.
Yine Mahkeme Başkanı'nın "Size ne anlattılar olay gününe ait?" sorusunu Ulaş Lokumcu, "Açıklama bitiyor gaz sıkıyorlar, en önce babama geliyor. Tüplü biber gazı sıkılıyor. Sakinliyor, sonrasında da saldırı oluyor. Sonra babam 'Yeter, alın beni götürün' cümlesi duyuluyor. Babamın ağzına gaz sıkıldığını söylediler. Ben sanıklardan şikayetçiyim" diye cevapladı.
"Başbakan biri ölmüş dedi, ismini dahi söylemedi"
Metin Lokumcu'nun kız kardreşi Neşe Lokumcu da söz alarak, "Biz görüştük o gün. İş için bankaya gitmişti. Bizi en çok üzen abim öğretmendi. Rize'de de öğretmenlik yaptı. Başbakan o gece TV'de 'Biri ölmüş' dedi, ismini dahi söylemedi, bu bizi çok üzdü. Hepsinden şikayetçiyim" dedi.
Lokumcu'nun diğer kız kardeşi Ayşe Bekar ise şunları söyledi: "Ben haberi aldığımda kızımın mezuniyetine geliyordum. Abimin sağlık sorunlarını yanlış yazdılar. Abimin tek bir sağlık sorunu yoktu, ağrı kesici dahi kullanmazdı. Köyün gençleri ona yetişemezdi yürürken. Size soruyorum hakim bey, astımı olan, kalbi olan insan dağa yürüyebilir mi? Bir ilaç kullanmıyordu. Hayat dolu bir insanı, hayattan kopardılar. Acımız büyük, on yıldır yaramız kapanmıyor. Devlet bizi cezalandırıyor. İki karikatür paylaştım diye bana 11 ay ceza vediler. Sanıklardan şikayetçiyim."
"Abimi kaybettik, binlerce el bizim omzumuzda"
Yeter Lokumcu da söz aldı: "Metin Lokumcu dereleri savunurken öldürüldü. Silahın efendileri, korkaklar. Nerdeler şimdi karşımıza gelsinler. Abimi kaybettik, binlerce el bizim omzumuzda. Hepsinden şikayetçiyim."
Aileden Şengül Lokumcu, "Çok sevilen, takdir edilen bir insan. O bize çok güzel şeyler öğretti. Onun arkadaşları da bize güzel şeyler öğretti. Annem akli dengesini kaybetti. Hepsinden şikayetçiyim" dedi.
"Abimin son sözleri 'Beni mahvettiler' oldu"
Son olarak aileden söz alan Mete Lokumcu da söz alarak şöyle dedi: "O dönem muhtardım. Hopa Kaymakamı beni aradı, acele gel dedi. Ben gittiğimde ambulansa alındı. Ambulansın içinde göremedim. Acil servise girerken abimi gördüm, Metin Lokumcu olduğunu anlamazdım, tanıyamaz oldum o kadar kötü durumdaydı. Hopa'nın şehir merkezine kadar, hastaneye kadar gaz vardı. Abimin son sözleri, 'Beni mahvettiler' oldu. Gözleri şişti. Bir polis vardı, okulların olduğu bölgede 'Burayı neden Batum'a bağlamamışlar' dedi. O bölgeden 2 bin mermi toplandı. Metin Lokumcu'nun hastanede olduğunu bilen yüzlerce kişi hasyaneye geldi. Onlar Metin Lokumcu'yu katletti. Biz onun eksikliğini yaşıyoruz. O gazı sıkanlar nasıl ehliyetliydi? Üç kere düşünmediler birilerine yalakalık olsun diye gaz kullandılar. Metin Lokumcu'yu herkes seviyordu. En ağır ceza ile yargılanmalarını istiyorum."
Ailenin sözlerinden sonra makemeye ara verildi.
Verilen aranın ardından ‘görevsizlik’ talebini değerlendiren mahkeme heyeti, duruşma savcısına görüşünü sordu. Savcı, dosyanın durumunu, gelinen aşamayı ve delil durumunun da göz önüne alınarak ‘görevsizlik’ kararının daha sonra da değerlendirilebileceğini söyledi, talebin reddedilmesi gerektiğini belirtti.
Daha sonra ise duruşmaya barolar adına katılan isimler katılma taleplerini iletti.
Nahit Eren: Yargı üzerine düşeni yapmalı
Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren söz aldı. Dosyaya katılma gerekçelerini anlatan Eren, “Biz Diyarbakır Barosu olarak cezasızlık ile mücadele ediyoruz. Devletler insan hakları ihlalleri gerçekleştirmez, bunların engellenmesi için çalışır. Biz yıllardır kamu görevlilerinin gerçekleştirdiği ihlaleler ve bu davalarda yaşanan cezasızlık ile mücadele ediyoruz. Faillerin kamu görevlisi olduğu soruşturma ve kovuşturmalarda bu görevliler yargı tarafından korunuyor.
Ben bugün burada Diyarbakır’da bulunan 1700 avukat adına konuşuyorum. Hopalılar mağdur, Cizreliler, İzmirliler mağdur, yargı üzerine düşeni yapmalı, mağdurların adalet duygusunu tatmin etmelidir. Sizin bu dosyada vereceğiz ve adaleti sağlayan karar belki de bu iklimin oluşmasına vesile olacak. Bundan sonra kamu görevlilerinin suç işlememesi için biz bu davayı takip etmek zorundayız” diye konuştu.
Ayla Varan: Dosyanın yeri mahkemeniz değildir
Artvin Baro Başkanı Ayla Varan, kimyasal gazın nasıl kullanıldığına dair görüntülerin olduğuna dikkat çekerek, “10. yıla gelmiş bir davada öngörmüşler mi öngörmemişler mi tartışılmasına bile gerek yok. Kimyasal gaz kullanımına bile gerek yoktu. Bu dosyanın yeri mahkemeniz değildir” ifadelerini kullandı.
Özkan Yücel: Bu bir insan hakları davasıdır
Dosyaya katılma taleplerini ileten İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel, bu davanın herhangi bir ‘ölüme sebebiyet’ davası olmadığının altını çizdi. Yücel, “Bu bir insan hakları davasıdır. Herhangi bir şekilde görüşünü ifade eden vatandaşın üstüne gazıyla copuyla gitmenin başka bir anlamı yoktur. Ölen yurttaşımız bir hak gaspına uğramıştır ve sorumluları en aşağıdan en yukarıya devlet görevlileridir. Bu görevlilerin yargılanması için yürütülecek yargılama bizim görevimizdir. Çünkü burada bir insan hakkı ihlali vardır ve avukatlık mesleği biz insan haklarının korunması yükümlülüğünü yüklemiştir. Bu nedenle katılma talebimiz kabul edilmedi, mahkemeniz de ‘görevsizlik’ kararı vermelidir” dedi.
Mehmet Karataş: Gaz kullanımı da yargılanmalı
Van Barosu Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Karataş ise şunları söyledi: “Çocukluğumdan beri bu gaz bombalarına maruz kalınan bir yerden geliyorum. Ve pek çok insanın bu nedenle öldüğünü biliyoruz. Burada sadece Metin Lokumcu’nun ölümüne sebebiyet verme değil, gaz kullanımı da yargılanmalıdır. İnsan haklarının korunması baroları görev olarak tanımlanmıştır. İnsan haklarının korunması için baroların taleplerinin kabul edilmesi elzemdir.”
Sibel Suiçmez: Derenin, kuşun da hakkını savunuyoruz
Mahkemeye katılma taleplerini ileten Bursa Barosu'ndan Büşra Pınar Altınoluk, avukatlık kanunun 76. maddesi gereği baroların taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini söyledi.
Dosyanın gelinen aşamada iki noktayı ortaya çıkardığına dikkat çeken Trabzon Baro Başkanı Sibel Suiçmez şunları söyledi: “Bunlardan birisi Türkiye’de adalete erişmenin ne kadar zor olduğu, ikincisi ise bağımsız savunmanın ne kadar önemli olduğudur. Eğer aile bunun peşini bırakmasaydı, bağımsız savunma eline geleni yapmasaydı, bugün burada olmazdık. Bu dosya cezasızlıkla sonuçlanırdı.
Metin Lokumcu’nun öldürüldüğü gün aslında hepimizin bir parça öldürüldük. Sadece insan hak ve özgürlüklerini değil, derenin, kuşun, balığın hakkını savunmak zorundayız. Bu dava o nedenle de çok önemlidir. Bugün burada yapılan yargılama ile artık bu devlete güven duyulmasını temsil edecek olan sizlersiniz. Vereceğiniz kararlar bu ülkede vatandaşların devlete güvenini azaltacaktır ya da arttıracaktır.
Daha sonra Çağdaş Hukukçular Derneği, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği ve Halkevleri davaya katılma talebinde bulundu.Reddi hakim talebi
Mahkeme ara kararında tüm savunmanın ve baroların taleplerini ve görevsizlik taleplerini reddetti.
İkinci aranın sonrasında da mahkeme savunmanın sanıkların mahkemeye katılması talebini de reddederek, eğer gerek görülürse SEGBİS'le bağlanabileceklerini söyledi ve savunma avukatlarının da sorularını yazılı olarak iletmesini istedi. Avukat Meriç Eyüboğlu söz alarak, adil yargılama için yüz yüze olma ilkesini hatırlatarak, "Siz burada hukuku duymuyorsunuz, taleplerimizi dikkate almıyorsunuz" diyerek, reddi hakim talebinde bulundu. Mahkeme Başkanı da dosyayı nöbetçi mahkemeye göndereceğini belirterek, bir sonraki duruşmanın tarihini 28 Haziran 2021 olarak açıkladı.
"Polisler Metin abimizi aramızdan aldı"
Öte yandan Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu duruşma öncesi açıklama yaptı. Açıklamada konuşan Emir Nur, davanın 10 yıl sonra başladığına dikkat çekti ve ailenin adalet istediğini söyledi.
Hopa Halkevleri'nden Kamil Ustabaş şöyle dedi:
"O gün Hopalılar kentine ve doğasına sahip çıkmak için haykırıyordu. Metin Lokumcu da onun için oradaydı. Polisin aşırı saldırısı Metin Lokumcu hocamızı aramızdan aldı. O dönemde emri ben verdim diyenler, gazı az kullandılar diyenler Metin hocamızın katilidir. Bu davayı Trabzon'a getirenler, o emri verenlerin yargılanmaması içindir. Bizim adalet mücadelemiz emri verenlerin de yargılandığı ve cezalandırıldığı zamana kadar devam edecektir."
31 Mayıs 2011'de Hopa'da ne oldu?Dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim gezileri kapsamında il merkezi yerine bir ilçede miting yapmayı tercih etti. Erdoğan'ın mitingi Hopa sahil dolgu alanında bulunan festival alanında gerçekleşecekti. Başbakan'ın kentlerine geleceğini öğrenen Hopalılar, hidroelektrik santraller ve çay tarımında yaşanan sorunlar üzerine Hopa meydanında basın açıklaması yapmak istediler. Henüz mitinge saatler vardı, henüz Başbakan kente gelmemişti ama basın açıklaması çok sert polis şiddetiyle karşılaştı. HES'lere karşı yaşamı savunmak için horona duranları, çay üreticilerinin hakları için el ele tutuşanları gazlarla boğmak istediler. Metin Lokumcu da, Hopa meydanında, tüm şehri gazla boğmak isteyenlere karşı oradaydı. Korkmadan, yılmadan, cesurca yürüdü üstlerine, "Yeter be" dedi "Yeter, bunalttınız beni". Sonra ellerini arkasına götürdü, kendisini çocukları için feda edercesine haykırdı: Hayde alın beni, alın da kurtarın memleketi! Lokumcu; Başbakanı'nın korumaları ve polislerin yoğun kimyasal gazlı saldırısına fazla dayanamadı, ikinci kimyasal gaz bombardımanından sonra meydanda bekleyen ambulansa doğru götürülürken, ambulansın altına yeniden gaz fişeği atıldı. İyice ağırlaştı, Hopa Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Tüm Hopa'nın gaz altına kalmasının, bu gaz kapsülleri nedeniyle bir lokantanın çatısının yanmasının, hedef gözeterek atılan gaz fişekleriyle kafasından, vücudunun çeşitli yerlerinden yaralananların haberleri kulaktan kulağa yayıldıkça protesto için daha çok kişi sokaklara çıktı. Metin Lokumcu'nun ölüm haberi bardağı taşıran son damla oldu. Ağır polis şiddeti nedeniyle çok sayıda Hopalı yaralandı, hastane önünde bekleyenler de bu şiddete maruz kaldı. Hopa'da ismi konmamış sıkıyönetim ilan edildi; siyasi partiler, dernekler, oteller, kahvehaneler basıldı. O gece yapılan nokta operasyonlar ile 60 kişi darp edilerek gözaltına alındı. Telefon hatları ve internet bağlantıları kesildi. Hopa kent merkezine giriş-çıkış yasaklandı... Metin Lokumcu'nun ölüm haberi üzerine Hopa'da başlayan protestolar hızla yayıldı. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok kentte Metin Lokumcu'nun polis şiddetiyle öldürülmesi protesto edildi. Türkiye'nin her yerinde 100'lerce insan gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı. Hopa'da gözaltına alınanlar, ailelerine ve avukatlarına haber verilmeksizin bir gece yarısı Erzurum'a kaçırıldı. Uzun ve zorlu gözaltı sürecinin sonunda tutuklanan 17 kişi, Erzurum Yüksek Güvenlikli Cezaevine götürüldü. 7 ayı aşkın süre hapishanede kaldı. |
(EMK)