Fotoğraf: Hüseyin Erdem arşivi
*Siwara Çûçikan: Serçelerin Süvarisi
İlk defa Sümeyra Çakır’ın sesini tam olarak ne zaman ve nerede duyduğumu, hatırlamıyorum. “Malan Barkir” şarkısını dinlemiştim yanılmıyorsam. Belki de “Kırmızı Gül Demet Demet”ti. Kürtçe şarkı okumuş olmasından yola çıkarak, Kürt müziğinin bilinmeyen bir ismi olabileceğini düşünmüştüm ilk etapta. Bir iki araştırmadan sonra Kürt olmadığını, Ruhi Su ile birlikte kimi çalışmalar yaptığını öğrendim. Sonra da sadece bir şarkı söylemediğini, Kürtçe bir kaset çıkardığını fark ettim. Kürtçe’nin yasaklı olduğu Türkiye'de Kürt olmayan bir ismin Kürtçe albüm yapması pek alışık olmayan bir şeydi.
Ancak kasette okuduğu tüm şarkıları bulmak neredeyse imkansız gibiydi. Yine Sümeyra Çakır'ın bu kaseti hangi şartlarda ve nasıl hazırladığına, kimlerle çalıştığına dair bilgiler herhangi bir yerde yoktu. Var olan bilgiler de bölük pörçüktü. Gazeteci Şenay Kumuz, Sümeyra Çakır ile ilgili "Gurbette Bir Allı Turna / Sümeyra" adıyla bir belgesel çalışması yapmış ve bu belgesel çalışmasında Çakır'ın albümünde ona yardımcı olan Hüseyin Erdem ile de görüşmüştü. Şenay Kumuz aracığılıyla, Sümeyra Çakır’ın yakın arkadaşı olan Hüseyin Erdem’e ulaştım. Sümeyra ile ilgili Erdem ile yaptığımız sohbetlerde, aslında kendisinin de önemli bir Kürt müzik derlemecisi olduğunu öğrendim.
Bu sürecin sonunda da iki röportaj ortaya çıktı. İlkinde, Sümeyra Çakır’ı ve Kürtçe müzik serüvenini okuyacaksınız. İkincisinde de Hüseyin Erdem ve hayat hikayesini.
"Malan Barkir'ı ilk olarak verdim"
Sümeyra Çakır ile tanışıklığınız nasıl oldu? Nerede ve nasıl tanıştınız?
Sümeyra (Taşarcan) (....) (Çakır) ile İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla dersliklerinden birinde tanıştım (1968). O zamanlar Sabahattin Eyüboğlu ve Doğan Kuban orada sanat tarihi dersleri verirlerdi. Daha öncesinden tanıdığım Sabahattin Bey derslerde görseller de kullanırdı. Bu görselleri seçmede ve konunun gerektirdiği sıralamada, bazı günlerde ders verirken diya makinasını kullanmada ona yardım ederdim. Bu olağanüstü dersleri izlemek görülmemiş bir ayrıcalıktı.
Sümeyra’yı orada tanıdım, benim Sabahattin Eyüboğlu’nun yanında olmam, diya makinasını kullanmam dikkatini çekmişti. Konuştuk, mimarlık öğreniminin yanı sıra o konservatuara da gidiyordu. Bu da ortak bir yanımızdı. Ayrıca Devrim İçin Hareket Tiyatosu’ndaydım. Sümeyra da bu tiyatronun aynı binada zaman zaman yürüttüğümüz provalarını izlemek istiyordu. O da bizimle oynamak istiyordu. Provaları izledi ama beni daha yakından tanıdıkça, halk türküleriyle ilgilendiğimi gördükçe ve hele Ruhi Su’yla dost olduğumu öğrenince sohbetlerimiz ilerledi. Ruhi Su’yu ben 1964'te tanımıştım...
Artık Sümeyra’nın bir kardeşiydim. O da benim bir ablam olmuştu. Onu yanılmıyorsam 1970'te Ruhi Su ile yakınlaştırdım. Böylece bu olağanüstü ve eğitimli iki ses, Anadolu’nun insan sesini artık birlikte verimlerle bütün dünyaya duyuracak yeni adımlar atmaya başladılar. Hem Ruhi Su hem de Sümeyra ile, verdiğim Türkçe derlemelerin yanı sıra Kürtçe halk şarkıları da çalıştık. Derlemelerimden seçerek Ruhi Su ve Sümeyra söylediler. Ne yazık Ruhi Su’dan yalnızca bir Kürt şarkısı var elimde. Ama Sümeyra’dan bizim evde kaydettiğimiz yayınlanmış ve yayınlanmamış konuşmalar, şiirler, halk şarkıları var. Bazıları bildiğiniz gibi yayınlandı. Sümeyra ile İstanbul’da çalıştığımız ilk şarkı, derlediğim ve ona 1975’te verdiğim "Malan Barkir" adlı şarkıdır. Almanya’da bunu okudu ilk kez, sonra bir belgesel filmde yayınlandı. Bu aşk ve iskan şarkısının notaları ve sözleri 1985'te ikimizin adıyla bir Alman müzik dergisinde yayınlandı...
Türkiye’de emeğe, eseri önce bulup doğru söz ve ezgiyle ortaya koymuş insanlara saygı yoktur. Dahası, o denli terbiye dışı tutumlar vardır ki, derlenmiş bir halk ezgisini, yeniden aynısını kendi derlemeleri olarak yayınlarlar kimileri. Bu tutum Kürtlerde de, Türklerde de böyledir... Kim kime dumduma...
"Kendi yaptığı derlemeler vardı"
Sümeyra Çakır’ın halk müziğine katkısı biliniyor. Pek çok halk müziği eserini güçlü sesi ile seslendirmiş bir isim. Çakır’ın Kürtçe kaset çalışmasına da yakından şahit olmuş bir isimsiniz. Sümeyra Çakır Kürtçe kilam söylemeye nasıl başladı?
Sümeyra ve Ruhi Su ile bir dostluk içinde olmak doğal olarak paylaşımları da birlikte getiriyordu. Vedat Günyol’un bir yazısında belirttiği gibi derlediklerimden seçmeler yaparak ikisine de veriyordum. İkisi de Kürt ve Alevi doğmamışlardı, ama öyle doğmuşlar gibi, aşk haliyle bu ezgileri seslendiriyorladı.
Sümeyra’nın bu güçlü, eğitimli, bilinçli sesi hastalığının ağırlaştığı dönemlerde söylediği son halk şarkılarında bile kendini gösterir. Batı Alman Radyoları (WDR) 1985’te benden bir radyo tiyatrosu eseri yayınlamak istiyordu. Bu, Newroz konusunu da işleyen bir oyundu. Oyuna müzik de düşünüldü. Sümeyra’yı önerdim. Rejisör Hein Brühl'ün bizde yazar dostum Günter Wallraff ile birlikte Sümeyra’yı dinlemesi onu çok etkiledi. Böylece Sümeyra Kürt ezgileri üzerinde, özellikle benim derlemelerim üzerinde daha yoğun çalışmaya başladı. O dönemler bulabildiğimiz notalar da yardımcı oldu. Ama dinlediklerimiz içinden en tanınmamışlarını yeğledik, bunlar da benim derlemelerim arasındaydı. Bu enstrümantal çalışmayı da bürokratik bazı sorunları çözüp yayınlamak istiyorum. Sonra da Sümeyra’nın toplu çalışmaları arasında yeniden yayınlanırlar.
1986’da aynı Batı Alman Radyoları ‘Bilim ve Kültür Bölümü’ benim oyunumun da (Bu Ateş Sönmeyecek) içinde yer alacağı büyük bir yayın düşündü. Kültür ve Bilim Bölümü’nün yöneticisi arkadaşım Lothar Fend bu programa geniş bir zaman ayırdı. Derlemelerime, çalışmalarıma yer verdiler bu yayında, Günter Wallraff benimle bir söyleşi de yaptı. Doğal olarak Sümeyra yayının müzik bölümünde tek ad idi. Günter Walraff bizde Sümeyra’dan dinlediği Türkçe, Kürtçe, Almanca halk şarkılarına hayran kaldı. Yayın için Kürtçe söylenenler de Sümeyra'nın ardından “Siwarê Çûçikan“ albümünde yer aldı. Türkiye'deki politik ortam nedeniyle adım belirtilmeden yayınlandı... Bunlar benim çocuk yaşta annemden yakın akrabalarımdan öğrendiğim halk şarkılarımızdır.
Sümeyra klasik müziğe, dünyanın her yerinde söylenen özellikle halk müziğine çok ilgi gösterirdi. Kürt müziği de ona yabancı değildi. Birlikte yaptığımız derlemeler dışında onun kendiliğinden yaptığı Kürtçe derlemeler de var. Birlikte yaptığımız bir derlememizde kendini tutamayıp ‘çok güzel değil mi?’ dediği ses kaydı bile var bende... Ama bizim dostluğumuz, benim radyolarda yaptığım yayınlar, o sırada gelen öneriler, bu alanda çalışmalarını daha da yoğunlaştırmaya götürdü. Kürtçe söylemek Sümeyra gibi dünyayı ve sanatını bilinçle kavramış bir insan için son derece doğaldı.
Albümün ismi neye göre belirlendi? Parçaları nasıl ve neye göre seçti?
Fotograf: ruhisu.org.tr
“Siwarê Çûçikan“ dikkat edilirse bu albümde yer alan bir Kürt halk şarkısında geçer. Çevirisi ilk kez 1969’da Yeni Ufuklar dergisinde yayınlandı. O dönemlerde Sabahattin Eyüboğlu’nun evi bir arı kovanı gibiydi. Bütün ilerici yazar ve sanatçılar her pazartesi Sabahattin Eyüboğlu’nun evinde toplanırlardı. Sabahattin Bey bu anonim sözlerin Lorca şiirleriyle boy ölçüşebileceğini söyledi... Bu sözlerde “Elokê Kulek Siwarê Çûçikan” geçiyordu, onu seçtik Sümeyra ile. Annemin söylediği ‘kilamlar’ı kayıtlardan dinlediği gibi, yeniden telefonda annemden de dinledi. Defalarca birlikte söyledik. Her sözcüğü hece hece anlamak istedi, sözcüklerin yan anlamları üzerinde durdu.
Çıkan kasette yer alanlar: Anadolu diye başlayan birkaç söz (tümü çok uzun), Ew dîlbera gerdenzerî, Hesenik û Asê, Bejna zirav, Ji Avan ava kevirê reş im, Siwarê Çûçikan (Îro du ro ne), Mîro (Hespê birayê min qir û heşin), Par Van Çaxan, Malan Barkir.
Bunların sözleri, çevirileri verildiği halde yayınlanmadı.
Hüseyin Erdem ve Sümeyra Çakır. Fotograf: Hüseyin Erdem arşivi
"Kürtçe kilamlar üzerinde çok durdu"
Kürtçe telaffuzunun Kürtçe bilmeyen biri için oldukça iyi olduğu görülüyor. Bunun için bir çalışma yaptı mı?
Sümeyra bildiği dillerde, Türkçe söylediği türkülerde bile söyleyecekleri üzerinde çok çalışırdı. Kürtçe söyleyecekleri ‘kilamlar’ üzerinde de çok durdu. Çok hasta olduğu halde sabırla söyledi. Bunları gelecekte eğitimli Kürt kadın ses sanatçılarının daha bilinçle söylemelerini diliyordu. Bu tutumu onun işini titizlikle yapma disiplininin gereğiydi. İyi bir klasik müzik eğitimi almış, Ruhi Su ile yedi yıl boyunca halk türküleri üzerine çalışmış, ilerici dünya görüşünü bilinçle kavramış, gördüğü mimarlık eğitimiyle estetik yapılandırmayı uygulama deneyiminden geçmiş, devrimci savaşımda çekmek zorunda bırakıldığı acılara yenilmemiş, yurttaşlıktan atılmakla yurduna ve insanlarına olan bağlılığını hiçbir zaman yitirmemiş bir sanatçının direngenliği, yaşama bağlılığı ve sevinci, sevgili dostları onu ayakta tutmuştur (burada özellikle mimar dostları Nadire, Mete ve Rafael'i sevgiyle anmak isterim). Sümeyra'ın karakteri gereği yaptığı titiz çalışma onun bütünleyici özelliklerinden olmuştur.
Kürtçe müzik ile ilgili nasıl bir bilgiye sahipti ve ne düşünüyordu? Kürt sanatçılarından dinlediği kimler vardı o dönemde? Kimleri biliyordu? Bu sanatçılardan görüştüğü, konuştuğu kimse var mıydı?
Baskı altında bir dilin, kültürün, sanatın, müziğin ve bunları yaratan insanların yanında durmanın, insan olma ölçütü olduğunu düşünen korkusuz, ödünsüz bir sanatçı kişiliği vardı Sümeyra’nın. İyi bir müzik insanıydı Sümeyra, yaptığı işi bilen bir sanatçı. Ulaşabildiği kayıtlardan, sanatçılardan, benim derlemelerimden çok eser dinlerdi. Herkesi anlayışla karşılardı. Yokluktan bir şeyler yapmaya uğraşarak varolmaya çalışan sanatçıları izlerdi. Konserlerde birlikte sahne paylaşmak da bir dinleme, izleme, görme olanağı sağlardı ona. Doğal olarak o sanatçılarla konuşurdu da... Çoğu zaman benim sunduğum etkinliklerde yar alırdı. Newroz programlarında yer alırdı, Yılmaz Güney’i Paris’te ilk anma etkinliğinde de birlikte olduk. Programı ben yazıp sunmuştum. Orada söylediği Kürtçe eserler çok beğenildi.
"Kürt halk müziğine katkı yapacağı için sevinçliydi"
Albümü hazırlaması ne kadar sürdü? Bu süre zarfında Sümeyra Çakır nasıl bir ruh hali içerisinde idi?
Söylediği bu ‘kilamlar’ çoğunlukla bizim evde banda alındı. Bir film müziği olarak istenen Malan Barkir TV stüdyosunda kaydedildi. Bütün kayıtlarda benim onun yanında olmamı isterdi. Bir yanlışlık olursa durdurmamı söylerdi. Ama hiçbir zaman belirgin bir yanlışlık olmadı. Albüm Sümeyra’yı kaybettikten sonra, benim verdiğim kayıtlardan oluştu.
Şarkıların sözleri, Türkçe, Almanca ve İngilizce çevirileri, derleme notları kasette yer almadı. O dönemde Türkiye’de adım bile anılmadı. Sesiyle Kürt Halk Müziği’ne bir katkıda bulunacağı için sevinçliydi. Radyolarda, televizyonlarda, konserlerde bunları hep severek söyledi... Ama bu kayıtların bir gün bir albümde toplanacağını o sıralar düşünmüyordu. İlerde daha da genişleterek yeni kayıtlar yapmayı amaçlıyordu. Koşullar gereği elimizde yalnızca bu kayıtlar kaldı.
Albümde seslendirdiği kilamlar dışında Kürtçe söylediği başka kilamlar var mıydı?
Başka kilamlarla ilgili bazı kayıtlar var. Bunlar birlikte söylediğimiz bazı 'kilam'ların kayıtları. Repertuar için ev çalışmaları. Bir gün yayınlar mıyım bilmiyorum.
Fotograf: Pirha
Ruhi Su’nun herhangi bir dahli söz konusu oldu mu bu çalışmada?
Hayır, bunlar Sümeyra ile ikimizin çalışmaları. Dilerim partitürlerini Sümeyra’nın yazdığı ve Radyonun (WDR- Batı Alman Radyoları) Alman Klasik Müzik Orkestrası ile Sümeyra yönetiminde yaptığımız Kürt Halk Şarkılarından enstrümental kayıtları da bir gün yayınlayabilelim.
Sümeyra yaptığı çalışmalar ile ilgili görüşlerini de açıklıyor. O konuşmaları da yeni albüme eklemek isterim.
Sümeyra Çakır hakkında25 Mayıs 1946'da Edirne'de doğdu. Yükseköğrenimini 1969'da İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde tamamladı. 1966 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı Ses Eğitimi bölümüne girdi. Ruhi Su ile tanışmaları ise 1971'de olmuştur. 1977'ye kadar Ruhi Su ile çok sayıda çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar 1977'de El Kapısı, 1978'de ise Sabahın Sahibi Var isimli plaklarda toplandı. Bu aralıkta, 1975'te Ruhi Su ile beraber Dostlar Korosu'nu kurdu. Ardından Batı Berlin İşçi Korosu ile Barış ve Gurbet Türküleri albümünü çıkardı. 1980'de Doğu Berlin'de yapılan Uluslararası Politik Şarkı Festivali'nde Enternasyonal Marşı'nı söylemiştir. Enternasyonal Marşı okuduğu gerekçesiyle dava açılan ve 7,5 yıl hapsi istenen Çakır, müzik çalışmalarını yurtdışında sürdürmek zorunda kalır. Hayatının son 10 yılını sürgünde geçiren Çakır, 5 Şubat 1990'da kansere yenik düşerek Frankfurt'ta hayatını kaybetti. Albümleri: El Kapıları, Sabahın Sahibi Var, Barış ve Gurbet Türküleri, Allı Turnam, Gülün Elinden, Acayipleşti Havalar, Kadınlarımızın Yüzleri, Vardar Ovası, Suwarê Çûçikan (Serçelerin Süvarisi) *Kaynak: Gazete Manifesto |
(FD)