Yazının İngilizcesi için tıklayın
Kadir Balcı 1942 doğumlu. Rizeli, tezgâhtar.
Hayatını kaybettiğinde 35 yaşındaydı. İstiklal Caddesi'nin Taksim girişindeki Fransız Konsolosluğu’nun karşısındaki fırında çalışıyordu. 1 Mayıs 1977 de eyleme gitmedi aslında. Eylemi izlemek ve insanları fırına çağırmak için fırının terasına çıktı. Aşağıdan isabet eden bir kurşunla yaşamını yitirdi.
Otopsi raporuna göre ölüm nedeni ateşli silahla vurulması. Mermi yarasına bağlı olarak karaciğer ve kalp tahribatı sonucu iç kanama nedeniyle hayatını kaybettiği yazıyor.
Aileye ulaşmak
Kadir Balcı’nın kızı Dilek Balcı'ya da daha önce ikiz kardeşler Dilek ve Özlem Balcı’yla 2015'te konuşan gazeteci Neşe Yeşiloğlu sayesinde ulaştım, çok teşekkürler ediyorum.
Dilek Balcı babasını kaybettiğinde henüz 5 yaşında. Ama kendi hatıralarından, ama annesinin anlattıklarından hatırlıyor babasını. Ne denli neşe dolu ve muzip olduğunu. Bir de fotoğraf çekmeyi çok sevdiğini. Kendisinin fotoğraf çekme tutkusunun belki de babasından ona geçtiğini…
Kadir Balcı’nın 35 yılını, gidişinden sonra ailenin altüst olan hayatını, yaşadıkları zorlukları Dilek Balcı'dan dinliyoruz.
Kızı anlatıyor
Fransız Konsolosluğu’nun karşısında bir fırın vardı, orada tezgâhtarlık yapıyordu babam. O gün de gösteriyi izlemek ve koşuşturanları fırına geri çağırmak için fırının terasına çıkmış. Aşağıdan sıkılan bir kurşun isabet etmiş ve orada hayatını kaybetmiş babam.
Babamı kaybettiğimde çok küçüktüm ama hatırladığım ve annemin, arkadaşlarının anlattıklarından anımsadığım kadarıyla yaşam dolu bir insandı. Fotoğraf çekmeyi çok severmiş. Benim de fotoğrafa olan tutkum ondan geliyor sanırım. Çok espriliymiş, insanlara şaka yaparmış sürekli. Vefatından sonra da herkes böyle bahsetti ondan.
Çok zorluk çektik
Biz dört kardeşiz. Babamdan bize kalan sadece emekli maaşı vardı. Annemin, hele ki o dönemde, dört çocuğu birden yetiştirmesi çok zordu. Bu maddi yükü tek başına kaldırabilecek imkâna sahip değildi. Manevi yükünü söylemiyorum bile.
Evimizin ekmeği yıllarca mahalledeki fırıncıdan geldi. Kıyafetlerimiz, komşularımızın ya da akrabalarımızın bize verdikleri, kalan kıyafetleriydi. Onları giyerdik. Çevremizdeki insanların bize yardım etmesiyle büyüdük diyebilirim. Şöyle anlatayım size: Biz Rizeliyiz ve kışlık yiyeceklerimizin çoğu Rize’den gelirdi. Ama mesela zeytin alırdık, o zeytini iki kez ısırırdık bitmesin diye.
Hepimiz okuyabildik
Babam bir ev almış vefat etmeden. Onun kalan taksitleri vardı. Annem her ay Tophane’ye gidip taksit öderdi. Biz tabii o zamanlar durumun ciddiyetinin farkında değildik. Sonrasında ne kadar zor şartlarda, ne acılarla bizi büyüttüğünü gördük hepimiz.
Hepimiz okuduk. Tüm bu koşullara rağmen onu sağladı annem bize. Bu bir avantajdı. Ben ve kız kardeşim Güzel Sanatlar mezunuyuz, tasarımla uğraşıyoruz.
Keza ablam ve ağabeyim de üniversite mezunu. Ablam şu an Almanya’da mali müşavirlik yapıyor, ağabeyim büyük bir firmada çalışıyor. Hepimiz güzel yerlere geldik ama bu zor koşullarda...
Annemin sayesinde, onun verdiği mücadele sayesinde geldik.
1 Mayıs tabuydu
1 Mayıs bizde tabuydu. 1 Mayıs’ta eylemlere gitmemiz yasaktı. Hiçbir zaman çıkamadım bu yüzden 1 Mayıs’a. Çok istememe rağmen izin vermedi annem.
Ben de o cesareti toplayamadım zaten yıllarca. Annem vefat ettikten sonra Gezi Parkı’na çıkabildim. Gezi Parkı’ndan sonra da bir kez 1 Mayıs’a gidebildim. 2014 yılında. Babamın vefatından tam 37 sene sonra.
Rize'de gömüldü
Babam Taksim’de hayatını kaybettikten sonra, bizde âdettir, ailesi orada olduğu için cenazesi otobüsle Rize’ye gönderildi. Rize’de gömüldü.
Annem de hastayken Rize’ye gitmek istedi. Onu da 2000 yılında mide kanserinden kaybettik. O kadar acı ve zorluk bir yerde gösterdi kendini yani, annemi de öyle kaybettik.
Neden benim babam?
Babamın böyle bir şekilde, bu nedenle ölmüş olması bana yıllar boyunca büyük bir haksızlık gibi geldi. Kendime sürekli şu soruları sordum: Neden benim babam, neden bunca acı, neden bu zorluklar?
Fakat büyüdükçe bazı olayların, sonraki yaşanmışlıklar için gerekli olduğuna kanaat getirdim. Babam iyi ki o gün orada, öyle ölmüş dediğim zamanlar oldu.
Umarım daha aydın zamanlarımız, daha hayırlı günlerimiz olur ama bilemiyorum. Hep birlikte görmeyi umut edebiliyorum sadece.(TY/APA/KU/NÖ)
Bu metin Etkiniz AB Programı kapsamında Avrupa Birliği finansal desteği ile üretilmiştir. Bu yayının içeriğinden yalnızca "İPS İletişim Vakfı" sorumludur ve hiçbir şekilde Avrupa Birliği'nin görüşlerini yansıtmamaktadır. |
TIKLAYIN - bianet'ten 1 Mayıs 77 Kayıplarının Yakınlarına Çağrı: Bizi Arayın
|
1 Mayıs 1977 Kayıplarını Yakınları Anlatıyor/Tuğçe Yılmaz
Sinema Emekçisi Rasim Elmas 41 Yaşında Taksim'de Öldü
İnşaat İşçisi Bayram Eyi 50 Yaşında Taksim'de
Öğretmen Bayram Çıtak 37 Yaşında Taksim'de Öldü
Liseli Jale Yeşilnil 17 Yaşında Taksim’de Öldü
Öğretmen Kenan Çatak 31 Yaşında Taksim'de Öldü
Öğretmen Ahmet Gözükara 33 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Hikmet Özkürkçü 39 yaşında Taksim’de öldü
Öğrenci-işçi Niyazi Darı 24 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Nazan Ünaldı 19 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Ömer Narman 31 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Ali Sidal 18 yaşında Taksim’de öldü
Hemşire Kıymet Kocamış 25 yaşında Taksim’de öldü
Tezgâhtar Kadir Balcı 35 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Hacer İpek Saman 24 yaşında Taksim'de öldü
İşçi Kahraman Alsancak 29 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hüseyin Kırkın 23 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Ercüment Gürkut 26 yaşında Taksim’de öldü
Polis Nazmi Arı 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mahmut Atilla Özbelen 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hasan Yıldırım 31 Yaşında Taksim’de Öldü
Seyyar Satıcı Hamdi Toka 35 yaşında Taksim’de öldü
Bekçi Mehmet Ali Genç 60 Yaşında Taksim’de Öldü
İşçi Ziya Baki 30 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mürtezim Oltulu 42 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Mustafa Elmas 33 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Sibel Açıkalın 18 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Diran Nigiz 34 yaşında Taksim’de öldü
1 Mayıs 1977 & Cezasızlık
Fehmi Işıklar: 1 Mayıs'77 12 Eylül için bir hazırlıktı
Kani Beko: “Katilleri bulamazsanız, şaibeyi ortadan kaldıramazsınız”
Süleyman Çelebi: "1 Mayıs 1977 Katliamı yapanların yanına kâr kaldı”
Emel Ataktürk: Haysiyet meselesi olarak hatırlamak ve cezasızlıkla mücadele
Nejla Kurul: Gerçekler neden ve kimlerce gizleniyor?
Tuğçe Yılmaz: 43 yıl önceki katliamın izini sürmek
Arzu Çerkezoğlu: Unutmamak, unutturmamak yaşamsal bir mücadele alanı
Tuğçe Yılmaz: Yargılanamayan 1 Mayıs 1977’nin mahkeme yılları