20 yıl önce bugün Marmara Bölgesi tarihinin en uzun 45 saniyesini yaşadı. Tarih 17 Ağustos 1999'du. Sabaha karşı saat 03.02'de merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 7.4 büyüklüğündeki deprem Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi.
Resmi rakamlara gmre 17 bin 840 kişi hayatını kaybetti. Aradan geçen 20 yılda, deprem ve alınması gereken önlemler hep Türkiye'nin önemli gündem maddelerinden biri oldu.
TIKLAYIN - Felaketin 20. Yılı: 17 Bin Kişi Öldü, 600 Bin Kişi Evsiz Kaldı
TIKLAYIN - "Eczanenin Camlarını Kırıp İnsanlara Sakinleştirici Dağıttım"
TIKLAYIN - Depremzede Başkandan Uyarı: İzmit'te Büyük Bir Dolgu Alan Var
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, Türkiye'deki deprem çalışmalarına ilişkin "Elle tutulur somut bir çalışma olmadığını görüyoruz" diyor. bianet'e konuşan Suna, şunları söylüyor:
Kartal'da yıkılan bina örneği
"Son 100 seneye baktığınızda Düzce’den Van’a, Erzincan’dan İzmit’e, Ladik’ten Varto’ya birçok büyük deprem gördük. Türkiye’nin büyük bir bölümü deprem tehlikesi altında.
"Gelişmiş ülkelerde deprem anı ve sonrasında olduğu gibi öncesine yönelik de çalışmalar yürütülür. İlkokul çağından itibaren çocuklar eğitilir. Kaosu engellemek için deprem anı ve hemen sonrası için büyük büyük bir planlama gereklidir.
"Türkiye'ye baktığınızda maalesef halihazırda elle tutulur somut bir çalışma olmadığını görüyoruz.
"Şubat ayında İstanbul Kartal'da çöken binanın enkazı 4 günde kaldırılabildi. Olası bir Marmara ya da İstanbul depreminde binlerce bina hasar alıp çökecek. Bir binayı 4 günde anca kaldırabiliyorsak hay halimize. Enkaz kaldırmanın ilk dakikaları çok çok önemlidir.
"Master planlarının uygulanması gerekirdi"
"İstanbul’da artık deprem olacak mı olamayacak mı tartışması bizce artık bitti. Elbette İstanbul’da bir deprem olacak, bunun da tek bilinmeyeni ne zaman olacağı.
"2002’de kurulan Deprem Konseyi’nin yapmış olduğu çalışmalar, strateji planı, Deprem Şurası’nın almış olduğu kararlar, İBB’nin o tarihlerde hazırlatmış olduğu deprem mastır planları eğer uygulansaydı 15 ile 20 yıl içerisinde İstanbul deprem güvenlikli bir kent olacaktı. Bugün daha başka şeyler konuşacaktık.
"Deprem toplanma alanları AVM oldu"
"İstanbul bir deprem bekliyor ve deprem sonrası da çok önemlidir dedik. 2002'de İstanbul Valisi'nin başkanlığında İl Afet Koordinasyon Kurulu kuruldu. İstanbul'da o dönem 496 tane toplanma alanı yeri tespit etti. 562 adet de acil kaçış yolu belirlerdi. Sonuna da bir not düştü; 'Bu İstanbul için yetersizdir. Bu sayıların arttırılması lazım' denildi.
"Peki o günden bugüne baktığımızda 496 alan ne oldu? Dörtte üçü imara açıldı. Hepsine rezidanslar, AVM'ler yapıldı. Ranta açıldı. Elimizde kala kala 77 tanesi kaldı.
"5 - 10 kişinin bekleyeceği yerler toplanma alanı değildir"
"Yetkililer zaman zaman bizleri yalanlayacak şekilde açıklamalar yapıyorlar. 1 Mart 2018'de dönemin İstanbul Valisi Vasip Şahin İstanbul'da 2285 deprem toplanma alanı olduğunu söyledi. 17 Aralık 2018'de ise AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu'da bunu destekledi. 'Yeteri kadar toplanma alanı var' dedi.
"İstanbul'da yaşayan herkes ilçesini mahallesini sokağını girdiği zaman nerede toplanacağını gösteren bir çizelge var ama orada gösterdikleri yerler okul bahçeleri, cami avluları, boş alanlar, parklar, bazı sitelerin bahçeleri. İşte yanıltma da burada.
"Biz deprem toplanma alanı dediğimiz zaman, barınma ihtiyacını karşılayacak şekilde, elektriği, suyu, altyapısı olan alanları anlıyoruz. Yani çadırların, konteynerlerin konulabileceği alanlardır. Yoksa 5 kişinin 10 kişinin ayakta durup bekleyeceği yerler deprem toplanma alanları değildir.
"Peki deprem oldu saat ayakta durdunuz, o kişi gece nerede kalacak. Ayakta mı uyuyacak. Bunlar tamamen yanıltmadır.
Kentsel dönüşüm sorgulanmalı
"Kentsel dönüşüm yasası, 2011’deki Van depreminin ardından 2012’de yürürlüğe girdi. O günlerde açıklanan kentsel dönüşüme biz ‘rantsal dönüşüm’ diyorduk. Bireysel dönüşümü teşvik edici bir şeydi.
"Bugüne kadar kentsel dönüşümde bir bina yıkılıp yerine daha fazla katlı bina yapıldı. Elbette insanlar bireysel olarak bunu yapabilir ama onlar gerçekte envanterini çıkarsaydık, bu binalar gerçekten riskli binalar mıydı? İşte bunların sorgulanması gerekir.
Yönetmelikteki tehlikeli madde
"Geçen sene 24 Haziran seçimleri öncesinde imar barışı adı altında yasa çıkartıldı. Bu tamamen ‘imar affı’. Yönetmelikteki en tehlikeli maddeyi söyleyeyim. 9. maddede “Binanın fen ve sanat kurallarına uygun yapılıp yapılmadığı deprem güvenlikli olup olmadığı mal sahibinin beyanına bağlıdır” diyor.
"Böyle bir şey olabilir mi? Bir binanın deprem güvenlikli olup olmadığını ancak inşaat mühendisleri belirleyebilir. Burada bilimi dışarı iterseniz başımıza çok daha kötü şeyler gelir. Devlet topu atıyor vatandaşın üzerine.
"Ruhsatsız, iskansız yapılar, mühendislik hizmeti almamış, denetimsiz, riskli ve deprem güvenliği olmayan yapılardır.
"Devlet özel binalar için bir şey yapmıyor"
"Devlet diyor ki, ‘Ben kamu binalarını gözden geçiriyorum’ diyor. Evet kamu binaları, hastaneler, okullar güçlendiriliyor mu? Yeterli seviyede olmasa da bunları yapıyor. Ama devlet özel binalar için bir şey yapıyor mu? Yapmıyor. Bu olmaz.
"Eksik malzeme yanlış malzeme kullanımının olduğunu duyuyoruz. Bu eskiye göre çok az. Devlet denetimlerini sıkılaştırdı. Ama yine de en büyük zafiyetimiz denetimsizlik. (HA/DB)