Bir grup üniversite dönemi kadın arkadaşımın hazırladığı ve tüm muhalefet parti liderlerine gönderdiği kaygı dolu bir çağrı ulaştı bana da.
Çağrıda, şöyle deniyordu:
“Artık Millet İttifakını oluşturan partilerin cesur, kararlı ve birbirleriyle uyumlu bir tavır takınma, “Tabanım ne der?” “Oy mu kaybederim?” korkularını, parti çıkarlarını bir kenara bırakma, tek vücut olarak hareket eden iktidar bloğunun karşısına tek vücut olarak çıkma zamanıdır. Ortak ilkeler temelinde işbirliği yapmak için uzun süredir 6’lı masaya çağrı yapan Emek ve Özgürlük İttifakını ve onun ana bileşeni, TBMM’de temsil edilen 3. büyük parti HDP’yi dikkate almadan ülkeye demokrasi getireceğini iddia etmek, inandırıcılıktan son derece uzak olduğu gibi iktidarın karşısında güçlü bir duruş sergilemeyi imkansız kılar ve seçimi büyük risk altına sokar.
"Emek ve Özgürlük İttifakı muhalefet işbirliğinin bir parçası olarak görülmezse, gelecekte ne muhalefet partileri, ne muhalif siyasetçiler, ne muhalif medya, ne de uğruna işbirliği gerçekleştirilecek bir demokratik, laik, çağdaş hukuk devleti olarak Türkiye hayali kalacaktır."
Altılı Masa gibi ittifaklar orada vardı
Bu çağrıyı okuyunca aklıma çok yakın bir süre önce Macaristan’da yapılan son parlemento seçimleri geldi. Orda da bizdeki kadar olmasa da tam 12 yıldır kesintisiz sağ FİDESZ-Hristiyan Demokrat İttifakı iktidardaydı ve artık bir değişim zorunlu hale gelmişti.
Orda da aynı bizdeki gibi altı muhalefet partisi bir muhalefet ittifakı oluşturmuştu. Aynı bizim 6'lı Masa gibi.
Sonuç Macaristan'da beklenen gibi olmadı ve iktidardaki FİDESZ-Hristiyan Demokrat İttifakı 199 sandalyeli parlamentoda 135 milletvekili kazanarak, o zamana kadar sahip olduğu üçte ikilik parlamento çoğunluğunu da korumayı başardı.
Orda da kamuoyu araştırma şirketleri seçim araştırmaları, seçim öncesi gerçekleştirilen son yoklamalarda iktidar partisinin adayı Viktor Orban'ın seçimleri bu kadar büyük bir farkla kazanabileceğini asla beklemiyorlardı. Üstelik altılı muhalefet bloğu eskisine oranla daha fazla oy kaybına uğradı.
Seçim sonuçlarını değerlendiren gazeteciler Orban karşıtı partileri en sağdan en sola kadar çok farklı görüşlere ve programlara sahip olmalarına rağmen bir araya getiren ittifakın, bu partilerin tabanlarında gerektiği gibi hazmedilmediğini yazdılar.
Altılı muhalefet bloğunda yer alan aşırı sağ Jobbik partisi sol partilerle yapılan iş birliğine karşıydı ve masadan ayrılmış ayrı katılmıştı ve sürpriz bir şekilde parlamentoya girdi.
İşte bu örneğe baktığımızda çıkarılması gereken dersler çok açık.
Tüm muhalefet parti liderlerine gönderilen çağrı bu yüzden çok büyük önem taşıyor.
“Tüm muhalefet unsurlarının fikir ayrılıklarını bir kenara bırakarak ortak temel hedefe doğru birlikte hareket etmeleri ve çağdaş ,demokratik bir yönetim altında özgür, eşit, kardeş bireyler olarak milleti yeniden inşa edecekleri konusunda vatandaşları ikna etmeleridir..
"Başarının formülü bu denli aşikar iken ve ülkenin demokratikleşmesi için belli başlı muhalefet unsurlarının karşılıklı uzlaşı çabalarının olmazsa olmaz bir ön koşul olduğu bariz iken, üstelik halkın ezici çoğunluğu bu formülün tek çıkış olduğu konusunda kendi tarihimizden gelen bir önsezi ile hem fikir iken, Millet ittifakını oluşturan bazı parti yoneticilerinin bu bariz gerçeği inatla görmezden gelerek Türk halkinin gelecegini tehlikeye atması kabul edilebilir bir tutum degildir.”
"Evet, ülkenin geleceğinden kaygılı üç kadın bu yüzden soruyor muhalefet partilerin liderlerine. Simdi değilse , ne zaman?”
Yazının başında de dediğim gibi umarım bu çağrılara ses verir muhalefet partilerimiz ve kaderimiz Macaristan’a benzemez.
(SM/EMK)