Fotoğraf: csgorselarsiv.org, Grafik: TÜİK
Yıl: 1792
Yer: İngiltere, Mary Wollstonecraft’ten dinliyoruz:
Kadın eğitim yoluyla erkeğin kafa arkadaşı olarak yetiştirilmezse, bilgi ve erdemin yayılması önünde engel oluşturacaktır; çünkü hakikat herkes için ulaşılabilir olmalıdır, yoksa genel uygulamada etkisiz olacaktır.
Yıl: 1949
Yer: Fransa Simone de Beauvoir’dan dinliyoruz:
Hemen hemen hiçbir ülkede kadının yasal statüsü erkeğinkine eşit değildir, çoğunlukla erkek kadının önüne geçer. Birtakım haklar kadına soyut olarak tanındığında bile, bu hakların örf ve adetlerde somut ifadesine kavuşmasını engelleyen uzun bir gelenek vardır.
Yıl: 1990
Yer: Türkiye Şirin Tekeli’den dinliyoruz:
Hâlâ önemli karar verme konumlarına erkekler hâkimdir; çoğunluğun kadın olduğu öğretmenlik mesleğinde bile kadın müdürler azınlıktadır. Toplumda yerleşik değer yargılarına göre kadınların erkek özelliği sayılan karar verme konumuna gelmesi yadırganmakta, aykırı sayılmaktadır. Yadırganmayan, kadının bir gün evlenip evdeki emek yoğun, yıpratıcı uğraşlarla cebelleşmesidir.
Yıl: 2022
Yer: Türkiye Derya Yanık’tan dinliyoruz:
Kadına şiddet, çocuk istismarı siyasetin konusu değildir. Siyaset üretilecek konular değildir. İnsani ve maalesef her zeminde karşılaşılabilecek meseleler...
Öyle değil, böyle
Eşitsizlikler tarihi boyunca, adını sayamadığım, detaylarına yer veremediğim yüzlerce feminist teorisyen, onlarca kitapla, sözle, ifadeyle, erkek şiddetinin, çocuk istismarlarının patriyarkanın, eril zihniyetin yani sistemin sorunu olduğunu haliyle direkt olarak politika – siyasetle doğrudan bağlantısını anlatıyor.
Sadece teori değil, pratikte de durum bu. Feminist politikaların yaygın, kadın ve erkeğin eşit olduğunun kabul edildiği ülkelerde, siyasette de medyada da yani hayatın her alanında kadınlar ve lubunyalar daha etkin oluyor. Şiddet oranları, istismarlar azalıyor.
Türkiye’de ise Aile ve Sosyal Bakanı Derya Yanık gözümüze baka baka çıkmış diyor ki, “Kadına şiddet, çocuk istismarı siyasetin konusu değildir. Siyaset üretilecek konular değildir.”
Pardon!
Bu ülkede erkekler, çocukları istismar ederken, göz yumduğunuz tarikatlarda büyümek zorunda bırakılmış çocukların hayatı sistematik olarak onlardan çalınırken, erkekler her ay en az 20 kadını öldürürken, çocuklar okula aç giderken hangi alanda siyaset üretmek gerekiyor?
TIKLAYIN - bianet erkek şiddeti çetelelerinin tamamı
Toplum olarak tüm bu saydığım sorunlara dair siyasilerden çözüm beklemeyeceksek Sayın Yanık’ın söylediği gibi bu sorunlara, “İnsani ve maalesef her zeminde karşılaşılabilecek meseleler...” olarak bakacaksak vah halimize...
Sistematik sorunlar nasıl çözülür?
Yanık aslında erkek şiddeti ve çocuk istismarı meselesini bir sorun olarak kabul etmiyor, onun için durum bu kadar basit: “insani ve her zeminde olabilecek mesele."
bianet çetelesi 2022’nin ilk on bir ayında erkekler, 308 kadını öldürdü, 140 kadını taciz etti, 209 çocuğu istismar etti, 728 kadına şiddet uyguladı, 26 kadına tecavüz etti. Erkekler en az 386 kadını seks işçiliğine zorladı. 2022'nin ilk on bir ayında 171 kadının ölümü basına "şüpheli" olarak yansırken, erkekler, yılın ilk on bir ayında en az 36 çocuğu öldürdü |
Oysa çocuklar, kadınlar, LGBTİ+’lar için güvenli alanlar, yaşamlar oluşturulsa erkek şiddeti ve isitsmarlar en aza indirilebilecek suçlar.
Fakat daha en başta böyle bir sorun olduğunu kabul etmek gerekiyor ki bu soruna dair çözüm üreten bir politika yaklaşımlar, söylemler geliştirilsin. Yok elbette!
Çünkü bu olan bitenler, en nihayetinde “insani zemindeymiş”.
Bu mu insani zemin?
Bir çocuk altı yaşında evlendiriliyor. Altı!
Bir başkasını öğretmeni istismar ediyor. Başka bir kentte zihinsel bir çocuk istismar edildiği için hamile bırakılıyor.
Bir diğerinde, Giresun’da sistematik olarak istismar edilen çocuğun dosyası tümden kapatılıyor. Davanın avukatını başka bir adliyede gören eski hakimi “Kapatmak zorunda kaldık elimizden bir şey gelmedi” diyebiliyor.
Bunlar mı insanlık zemini? Yargı yok. Politika yok! Çocukları ve kadınları koruyan bir sistem zaten yok.
Ne diyelim? Yanık’a göre “her zeminde olur, ne yapalım” deyip geçelim mi?
Aynı şeyin bizim bir yakınımızın başına gelebileceği gerçeğini de mi unutalım. Belki bir yurttaş bunu yapabilir, unutabilir. Üzülüp, ah vah edip hayatına devam edebilir.
Ama sorunları çözmek üzere sorumluluk almış biri, bir siyasetçi bir yetkili, bunu yapamaz. Buna hakkı yok!
Bu ülkenin yaygın medyası da siyasileri de böylesi konularda aynı hatada birleşiyor zaten. Erkek şiddetine, çocuk istismarına “münferit” yaklaşıyor.
Sayılar “istismar münferit değil” diyor
Hayır beyler ve eril ruh taşıyan kadınlar, bu sorun sistematik. Kabul edin, bu sistem şiddeti üretiyor, besliyor, normalleştiriyor işine geldiğinde de görünmez kılıyor. Cezasız bırakıyor.
Sorunun münferit olmadığını ve takdir edersiniz ki tam olarak siyasetin konusu olduğunu sayılarla anlatayım.
Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği (İMDAT Derneği) 2020 verilerine göre, Türkiye çocukların zorla evlendirilmesinde Avrupa birincisi.
TÜİK 2021 Hane Halkı Araştırmasına göre de ilk evlenme yaşı cinsiyete göre incelendiğinde, kadınların erkeklere göre daha erken yaşlarda evleniyor. Evliliğini 18 yaşından önce yapan erkeklerin oranı yüzde 4,4 iken kadınların oranı yüzde 24,2.
İlk evliliğini 18-19 yaş aralığında yapan erkeklerin oranı yüzde 8,9 iken kadınların oranı yüzde 23,0.
Yine TÜİK istatistiklerine göre 2020 yılında toplam evlenme sayısı 487.270. Evlenen (zorla evlendirilen) kız çocuk sayısı 13.014.
Çok değil sadece iki yıl önceki TÜİK verilerine göre, 16-17 yaş grubundaki kız çocuklarının yaklaşık yüzde 88’i kendilerinden 4 ilâ 33 yaş büyük erkeklerle evlendirildi.
Hatırlatırım. Bu istatistikler resmi olmayan evliliklerle ilgili bilgi veriyor, nüfus idaresine bildirilmeyen resmi olmayan çocuk(!) evlilikleri TÜİK kayıtlarına geçmiyor.
"Başlangıçta oyun gibi geldi, korktum" diyor.
“Hikâyem çok insanın ilgisini çekiyor. Senin gibi önce de oldu, anlatmamı istediler. Oyun sanıyorlar herhalde ya da diziler var ya onlardan. Dizide izleyince heyecanlı oluyor tabii…” diyor.
“Benim için sakın üzülmeyin ne duyarsanız duyun ancak sakın kavga etmeyin…” diyor.
Veriler ve çocukların beyanları ortadayken, Yanık'ın söyleminin, akılla, vicdanla hele hukukla bağdaşmadığı açık.
Hangi siyasi görüşten, hangi partiden olursa olsun hiç kimseden alengirli, süslü püslü, abuk subuk cümleler duymak istemiyoruz.
Sorunlara çözümcül yaklaşımlar görmek, duymak yeryüzündeki tüm kadınların ve çocukların hakkı olduğu gibi, bizlerin de hakkı!
Hakikaten meraktayım, kadına şiddet, çocuk istismarı siyasetin konusu değilse, neyin konusu?
Eşitlik mücadelesinin yükseldiği yeni bir hafta olsun...
(EMK)