Çizim: Nazım Dikbaş
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
“Önce gözaltı aracında başladı tacizler. Özellikle genç kadın arkadaşlarım çok ağır şeyler yaşadı. Abileri dışarda bakarken tuhaf sözler söylendi.
“Yaşım itibarıyla ‘senin bir gözün toprağa bakıyor, senin burada ne işin var? Git evinde otur, duanı et, namazını kıl’ gibi şeyler söylediler. Bu daha bir şey değil, biz size daha neler yapacağız’ gibi cümleler…
“Emniyet’e götürülmeden önce hastaneye götürüldük. Ben o dönem mide kanaması geçiriyordum. Bunla ilgili ilaçlarım vardı. Nefesle ilgili sorunlarım var ayrıca.
“Ciddi hastalıklarım vardı o dönem, şu anda da öyle. Hastanede de bu biliniyor.
“Hastaneden Emniyet’e götürüldük. Çantamız, gözlüğümüz, her yerimiz detaylıca arandı. Aynı zamanda evlerimiz de arandığını öğrendik.
"Bize bunu neden yaptınız?"
"Hücreye götürdüler. Beni ve kızımı aynı hücreye koydular. Erkek arkadaşlarımızı bir sürü boş oda olmasına rağmen 10’unu birden tek hücreye koydular. Temmuz ayı ve klimalar çalışmıyordu.
"Sonra bir anda bir polis geldi ve beni alıp odaya götürdü. Ayıptır söylemesi o yaşıma kadar ilk kez gözaltına alındım. İki kadın polis vardı. Biri ‘soyun’ dedi.
"Çocuğum siz utanın"
“İtiraz ettim. Ama dinlemediler. İç çamaşırlarımı çıkardılar. Çıplak arama yaptılar. ‘Neden bunu yapıyorsunuz, aramıştınız zaten. Bu bir işkence. Bana bunu neden yapıyorsunuz? Üzerimde farklı bir madde varsa neden beni hücreye koydunuz? Olsaydı koymaydınız’ dedim.
"Ben bunu sordum ama bana polisler ‘utanma’ dediler. ‘Ben neden utanayım çocuğum siz utanın, yarın annenizin yüzüne nasıl bakacaksınız’ dedim.
"Onlar da talimat aldılar bilemiyorum. Bana işkence yaptılar.”
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı 2013 yılı Temmuz’unda Gezi Direnişi sırasında gözaltına alındıktan sonra Emniyet Müdürlüğü’nde yaşadıklarını bu sözlerle anlatıyor.
Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeyiz. Davada, Mimar Mücella Yapıcı ve kızı Mimar Cansu Yapıcı müşteki (şikâyetçi) 3 sanık polis Levent M., Songul E. K., Canan B., “işkence” suçundan yargılanıyor.
NOT: Temmuz 2013’te Gezi Parkı dönemin İstanbul valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun çağrısıyla açılmıştı. Polis o gün aralarında Mücella Yapıcı’nın da bulunduğu çok sayıda kişiyi gözaltına almış, gözaltına alınanlar dört gün boyunca İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde tutulmuştu. Olaydan sekiz yıl sonra hazırlanan iddianamede aramayı yapan iki polis ve nezarethane amirinin Türk Ceza Kanunu’nun 94’üncü maddesinde düzenlenen ‘işkence’ suçundan üç yıldan 12 yıla kadar hapsi isteniyor. |
Sanık: Çok gözaltı yaptım hiç böyle suçlanmadım
Davaya ilk olarak tutuklu sanık polis Levent M., SEGBİS’le bağlandı. Şunları söyledi:
“15 yıl boyunca emniyette görev yaptım, yüzlerce operasyona katıldım. Bu süre zarfında onlarca kişiyi gözaltına aldım. Hiçbir şekilde ceza almadım, bu şekilde suçlanmadım.
“Müştekilerin haksız olduğunu söyleyeyim. İlaçları verildi ve klima da çalışıyordu. Biz nasıl duralım klimanın çalışmadığı yerde. Hakkımda asılsız ithamların düşürülmesini ve beraatımı istiyorum."
"İlaç verildiğine dair belge neden dosyada yok?"
Mücella ve Cansu Yapıcı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu söz aldı ve sanığa, “İlaçların verildiğine dair belgeler neden dosyada yok o zaman? Varsa neden koymadınız?” diye sordu
Sanık Levent B., “Ben başka bir yerdeyim, beş yıldır bilmiyorum" dedi.
Merç Eyüboğlu, “Oraya giden milletvekilleri sadece kendileri gittiğinde klimaların açıldığı bilgisini paylaştı kamuoyuyla. Onları da dinleyeceğiz tanık olarak” dedi.
“Genç kızı tuvalete götürürken taciz etmişler"
Daha sonra müşteki Mücella Yapıcı konuştu şunları belirtti:
"Mide kanamam var. Bu ilaçları içmem lazım’ dedim. ‘Burada senin hemşiren mi uşağın mı var’ dediler. ‘Veririz biz zamanı gelince’ dediler. Ama ben ilaç içtiğimi hatırlamıyorum. Yemek meselesi vardı. O zaman da ‘burası lokanta değil’ dediler.
"Bir kere bile klima çalıştırılmadı. Gözaltındayken klimalar açılmadı. Orada çalışanlara da yazık. Siz nasıl nefes alıyorsunuz dedim. Hele o koku, günlerce üzerimizden çıkmadı.’
"Ped istemek zorunda kaldık erkek polislerden. Kadın polis yoktu, erkek tuvaletine yine erkekler götürdü bizi. Çok şikayet edince en sonunda kadın tuvaletine götürmek zorunda kaldılar.
"Erkek tuvaletinde yap diye tutturdular. Resmen mesane işkencesi yapıldı. ‘Sen çok konuşuyorsun dediler’, beni öyle bir yere götürdüler, karanlık bir yere koydular. Bu odada genç bir kız vardı. İncecik kıyafeti vardı. Defalarca fotoğrafını çekmişler. Erkekler, tuvalete götürmesin diye kızcağız su içmemiş.
"O kızı tuvalete götürüp getirirken taciz etmişler. Ben o kızı yatırdım, suyunu içirdim ve hacetimi hücrenin içinde gidermeye çalıştım. Bu neden bize yapıldı? Bu resmen işkencedir. Bitmiyor başkan bey, bu bir işkence. Bunu anlatmak da işkence. Bu işkence anlatmakla bitmiyor başkan bey. Anlattıkça devam ediyor bu işkence. Sadece polisler değil bu sistemin bitmesini istiyoruım.
"Bitmesi için siz yardım edin. Ben 70 yaşındayım, halen bana işkence yapılıyor, bu süreç devam ediyor, bunu anlatmak işkence. Lütfen bu bitsin. Bu bitsin. Bu bitsin! Siz de yardımcı olun amir bey (sanık polise). Kimden talimat alıyorsanız söyleyin yapmayın. Bu bitsin. Orada klima çalışmıyordu! Sanıklardan şikayetçiyim. "
"Erkek tuvaletine de erkekler götürdü"
Daha sonra Cansu Yapıcı konuştu. Şunları söyledi:
“Benim için de kolay değil bunları anlatmak. Anlatmanın çok değerli olduğunu düşünüyorum ama artık karşılığını almak gerektiğini düşünüyorum. Anlamadığımız şeyler vardı.
"Kadınlar bir iki kişi tutulurken erkekler en az 10 kişi tutuluyordu. Bizim yalnız olduğumuz hissettirilmek isteniyordu sanki. Kadın görevli yoktu.
"Üçüncü veya dördüncü günün sonunda geldi. Koğuşlara gittikten sonra bizi tekrar çağırdılar. Bizi bir odaya götürdüler ince arama için. ‘Soyun’ dendi. ‘Neden’ dedim. ‘Bu işler böyle’ dediler. ‘Utanma bu böyle. Bu böyle yapılıyor, sen bilmiyorsun’ dendi. Kıyafetlerim çıkartıldı. Göğüslerim incelendi. İnce aramadan geçirildim.
‘Avukatlarınızın haberi var normal prosedür’ dendi. Sonra nezarethaneye götürüldük. Havasızlık, koku, ped verilmedi ped!
'Dokuz yıldır bununla yaşıyoruz'
O sırada çok fazla gözaltı yoktu. Olsa bile ona göre kapasite yapılmalı. Havalandırma yoktu, kadın görevli yoktu, erkekler tuvaletine götürüldük. Kimi zaman 4 saat tuvalet için bekledik.
"Annemi aldılar götürdüler, anneme ne olduğunu öğrenemedim. Sonrasında öğrendim. Biz bunları neden yaşadık? Ben ilk koğuştaydım, görevlileri görüyordum, görev değişimini görüyordum, kadın görevli yoktu. Kadınlar tuvaletine götürülmek isteniyorduk, en azından erkekler tuvaletine kadın görevli götürsün gibi bir talebimiz vardı. Ama bu olmadı.
"Biz yaklaşık 9 senedir bununla yaşıyoruz. Şikayetçiyim. Bu sistemin çözülmesi gerekiyor. Sadece polislerle ilgili değil bu şey.
Son olarak söz alan alan avukat Meriç Eyüboğlu, “Gelmeyen bir sanık var. Onun fotoğrafı da var. Onun hakkında tutuklama kararı verilmesi ve zorla getirilmesi kararı verilmesini istiyorum” dedi.
Mahkeme, Yapıcı’ya ilaçlarının verilip verilmediğiyle ilgili İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden ilaç defterinin istenmesine karar verdi. Ayrıca, Mahkeme, ifadesi alınamayan sanık polis Songül E.K.'nin savunma vermekten kaçındığını belirterek hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar veren mahkeme duruşmaya, 10 Şubat’a bıraktı.
“Çıplak arama ifşa edildi”
Duruşma öncesinde açıklama yapan TMMOB İKK Kadın Komisyonu üyeleri, şunları belirtti:
“Bir baskı mekanizması olarak yıllardır uygulandığını bildiğimiz, son dönemde Boğaziçi Üniversitesi'ndeki öğrenciler ve Uşak’taki 30 kadının gözaltındayken çıplak aramaya maruz bırakıldıkları beyanlarının kamuoyuna yansıması, yeniden bu insanlık dışı uygulamayı gündeme taşıdı.
“TBMM’den bir kadın milletvekilinin “gözaltılarda ve cezaevlerinde çıplak arama olduğuna inanmıyorum” açıklamasına karşı bu işkenceyi yaşayan birçok kadın sosyal medya platformlarından paylaşım yaparak suskunluğunu bozdu. Karakollardaki gözaltılarda, cezaevi görüşmelerinde, her yaşta kadına, hatta çocuklara yapılan işkence ifşa edildi.
“Bu toplumda kadınların tacizi, şiddeti, işkenceyi şikâyet için bile dillendirebilmesi çok kolay değil. Travma, işlemeyen başvuru mekanizmaları, ataerkil baskı ve inkâr nedeniyle süreç uzuyor, çözümsüz bırakılıyor.
“Biz bu dava vesilesi ile bir kez daha diyoruz ki çıplak arama işkencedir bir insanlık suçudur. Ve bu işkenceye maruz kalan insan bu çirkinliğe maruz kalmamalı. Tüm sorumlular cezalandırılmalıdır. Tüm sorumlular cezalandırılıncaya kadar meslektaşlarımızın haklı davalarında yanında olmaya devam edeceğiz."
TIKLAYIN - AYM'den "Çıplak Arama" Kararı
TIKLAYIN - Mahkeme: Çıplak Arama Hukuka Uygun Değil
(EMK)