*Fotoğraf: AA/ Taliban'ın başkente girmesiyle yüzbinlerce insan yer değiştirmek zorunda kaldı.
"Pazar sabahı erken saatlerde ders için üniversiteye giderken, Kadın Yurdu’ndan bir grup kadının koşarak dışarıya çıktığını gördüm. Ne olduğunu sordum ve içlerinden biri Taliban Kabil’e geldiği için polisin yurdu boşalttığını çünkü Taliban’ın burkası olmayan kadınları döveceğini söyledi.
Hepimiz eve gitmek istiyorduk ama toplu taşıma kullanamıyorduk. Sürücüler bir kadını taşımanın sorumluluğunu almak istemediklerinden bizi araçlarına almıyorlardı. Durum Kabil’e başka bir şehirden gelen ve yurtta kalan kadınlar için daha da kötüydü; korkmuşlardı ve nereye gideceklerini bilmiyorlardı.
İşteki son gün
Tüm bunlar yaşanırken, etrafta dikilen erkekler kadınlarla ve kızlarla, korkuları ile dalga geçiyordu. “Hadi git ‘chadari’ni (burka) giy” dedi birisi. “Sokaklarda olduğunuz son günler bunlar” dedi bir diğeri. “Dördünüzle birden tek günde evleneceğim” diye ekledi bir üçüncüsü.
Devlet daireleri kapatıldığından, eve varabilmek için kız kardeşim şehrin bir ucundan diğerine kilometrelerce koştu. “Dört yıl boyunca insanlarıma, halkıma yardım etmemi sağlayan bilgisayarımı acı içinde kapattım” dedi. “Masamdan gözlerim yaşlı ayrıldım, iş arkadaşlarıma veda ettim. İşteki son günüm olduğunu biliyordum.”
Diplomalarımızı sakladık
Afganistan’ın en iyi iki üniversitesinden aynı anda mezun olmak üzereydim. Afganistan Amerikan Üniversitesi’nden ve Kabil Üniversitesi’nden Kasım ayında mezun olacaktım ama bu sabah her şey bir anda gözümün önünden bir film şeridi gibi aktı geçti.
Ben bugün olabildiğim insan olabilmek için günlerce, gecelerce çalıştım ve bu sabah eve vardığımda ilk yaptığım şey kız kardeşim ile birlikte kimlik belgelerimizi, diplomalarımızı, sertifikalarımızı gizlemek oldu. Kahrediciydi. Gurur duymamız gereken şeyleri neden saklamak zorundayız? Afganistan’da biz artık olduğumuz insanlar gibi, kendimiz gibi tanınma hakkına sahip değiliz.
Bir kadın olarak kendimi erkeklerin başlattığı siyasî bir savaşın kurbanı gibi hissediyorum. Artık kahkaha atamayacakmışım, en sevdiğim şarkıları dinleyemeyecekmişim, en sevdiğim kafede arkadaşlarımla buluşamayacakmışım, artık en sevdiğim sarı elbisemi giyemeyecek ya da pembe rujumu süremeyecekmişim gibi hissettim. Ve ben artık ne işime gidebileceğim ne de uğruna yıllarca çalıştığım üniversite diplomamı alabileceğim.
Tırnaklarıma bakım yapmayı çok severdim. Bugün eve dönerken hep maniküre gittiğim güzellik salonuna şöyle bir baktım. Salonun güzel kızların fotoğraflarıyla kaplı ön cephesi bir gecede beyaza boyanmıştı.
Erkeklerin çirkin yüzleri
Etrafımda görebildiğim tek şey kadınların korku dolu ürkmüş yüzleri ve kadınlardan nefret eden, kadınların okumasını, çalışmasını ve özgür olmasını istemeyen erkeklerin çirkin yüzleri. Bana en kötü gelen mutlu gözüken ve kadınlarla dalga geçen erkeklerdi. Yanımızda durmak yerine Taliban’ın yanında yer almayı seçtiler ve böylelikle Taliban’ın daha da güçlenmesini sağladılar.
Afganistan kadınları sahip oldukları sınırlı özgürlükler için çok bedel ödedi. Bir yetim olarak eğitim alabilmek için halı dokudum. Pek çok maddi sorun yaşadım ama geleceğim için bir sürü de planım vardı. Her şeyin böyle sonlanacağını hiç beklemiyordum.
Öyle gözüküyor ki hayatımın 24 yılı boyunca ne elde ettiysem yakmam gerekiyor artık. Artık Amerikan Üniversitesi kimliğine sahip olmak ya da oradan alınmış ödüllerinin olması riskli. Zaten saklasak da kullanamayız ki. Afganistan’da bizim için iş yok.
20 sene önceye
Vilayetler bir bir düşmeye başladığında, kızlara özgü güzel hayallerimi düşünüyordum. Kız kardeşlerim de ben tüm gece uyuyamadık; annemizin bize Taliban dönemine ve Taliban’ın kadınlara nasıl davrandığına dair anlattıklarını hatırladık.
Yine tüm temel haklarımızdan mahrum bırakılacağımızı, 20 sene öncesine döneceğimizi beklemiyordum. Haklarımız ve özgürlüklerimiz için 20 sene mücadele ettikten sonra burka bulmak için uğraşacağımızı ve kimliklerimizi saklayacağımızı düşünmemiştim.
Yolculuğun bedeli: Kadın
Son aylarda Taliban vilayetleri ele geçirdikçe, yüzlerce insan evlerinden kaçıp kız çocuklarını ve eşlerini kurtarmak için Kabil’e geldi. Açık havada parklarda yaşıyorlar. Ben de onlara para, gıda ve diğer ihtiyaçları için bağış toplayan ve dağıtan Amerikan Üniversitesi öğrencilerindendim.
Bazı ailelerin hikâyelerini duydukça gözyaşlarıma hâkim olamıyordum. Bir aile oğlunu savaşta kaybetmişti ve Kabil’e gelmek için taksiye verecek paraları yoktu. Şoföre onları Kabil’e getirmesi karşılığında gelinlerini vermişlerdi. Bir kadının değeri bir yolculuğun bedeli nasıl olabilir?
Sonra bugün Taliban’ın Kabil’e yaklaştığını duyunca, ben de kendimi köle olacakmışım gibi hissettim. Hayatımla istedikleri gibi oynayabilirlerdi.
Aynı zamanda bir İngilizce dil kursunda öğretmen olarak çalışıyordum. Artık sınıfta öğrencilerimin önünde durup onlara İngiliz alfabesini öğretemeyeceğimi düşünmeye dayanamıyorum. Ne zaman o güzelim kız öğrencilerimin artık eğitimlerine devam edemeyeceklerini, evde kalmak zorunda olacaklarını düşünsem gözümden yaşlar boşalıyor.
Türkçesi: Çiğdem Dalay
Haberin orijinali için TIKLAYIN
(ÇD/NÖ)