“Gaz yağımız var, el baltalarımız ve güçlü yüreklerimiz var, yorulmaya biz de erkekler kadar dayanabiliriz.”
“Kendimi savunmak istemiyorum, kimsenin beni savunmasını da istemiyorum! Ben her şeyimle toplumsal devrime aidim ve yaptığım her eylemin sorumluluğunu kabul ettiğimi ilan ediyorum. … Beni generallerin infazına katılmakla mı suçluyorsunuz? İşte yanıtım: Evet, onlar halkın üzerine ateş etmek istediği zaman Montmartre’de olsaydım, bu türden emirler veren insanların üzerine tetiği çekmek için bir an bile duraksamazdım.”
André Léo, Paris Komünü gazetelerinde editörlük yaptı. Kız çocuklarının eğitim hakkı için mücadele etti. Dönemin feministleri onun evinde toplanıp mücadele ağını örgütledi.
Elizabeth Dmietrieff, Paris Komününde ön saflarda çatıştı. Ayrımcılığa ve cinsiyetçiliğe karşı mücadele etti.
Louise Michel, kadın komünarların en ünlüsü. 17 Aralık 1871’de tek başına yargılandı. Savunma avukatını reddederek kendi kendini temsil etti. Eylemlerinin sorumluluğunu üstlenerek, Komünü savundu. Sürgün cezasına çarptırıldı.
Kadınlar, Paris Komünü'nde önemli roller oynadılar. Öylesi bir dönemde sosyal ve siyasi haklarıyla ilgili konuları gündeme getirdiler. Komünün bastırılması sürecinde Paris'te bir çok önemli bina yakıldı.
Bu yangınların ardından mücadeledeki çoğunluğu feminist kadınlara Pétroleuse yani kadın kundakçı dendi. Aslında bu konuda iki farklı görüş var.
"Kadınlar yaktı" iddiasının kaynağı, Nisan 1871'de Paris'in Savunması İçin Kadınlar Birliği bildirilerinde, "savaşan kadın yurttaşlar için benzin ve silah alımı" duyurusu yapılması.
Bir çok kitapta ise tam tersi olarak yangınların birçok nedeni olduğu ve varsa çok azının kadınlar tarafından çıkarıldığına vurgu var.
Yazının girişinde özellikle hatırlatmak istediğim üç kadın, André Léo, Elizabeth Dmietrieff ve Louise Michel işte o dönem en direngen kadınları.
Bu kadınların tamamı kadın erkek eşitliğine inanıyordu.
Léo -Léodile Béra Champseix'in takma adı- Komün gazetelerinden biri olan La Sociale'nin editörlüğünü yaptı.
Gazeteyi kadınların erkekler kadar devrim için kendilerini feda etmeye istekli olduklarını iddia etmek için kullandı, Komün liderlerini kadınların silahlı katılımını kabul etmedikleri için eleştirdi. Kadınların yardım etmelerine izin verilmezse devrime karşı dönecekleri konusunda uyardı. Léo, Komünün sonunda İsviçre'ye kaçtı. 1880 genel affı ile Fransa'ya döndü.
Karl Marx'ın arkadaşı genç bir Rus radikal olan Elizabeth Dmietrieff, Enternasyonal'in Fransız şubesinin kadın bölümü olarak işlev gören Union des Femmes'i kurdu.
Özellikle işçi sınıfından kadınların sömürülmesi konusunda endişeliydi ve bu ayrımcılığı sona erdirmek için Komünün “kutsal bir görevi” olduğunu savundu.
On dokuzuncu yüzyılın en ünlü kadın devrimcisi olan Louise Michel Komün döneminde her yerdeydi.
18 Mart'ta Montmartre'da hazır bulundu; kamu politikası ile ilgili her gece yapılan tartışmalara katıldı; annesiyle birlikte kızlar için bir okul işletti ve Komün'ün en büyük kadın savaşçısı oldu, dönüşümlü olarak "düşmana" ateş etti ve yaralılara yardımcı oldu.
168 kadın yargılandı
Diğer kadınlar gibi, Komün liderlerinin yardımını her zaman hoş karşılamadığını gördü, ancak caydırılmadı. Versailles güçleri Mayıs ayında şehri işgal ettiğinde, Komünü sokak barikatlarından koruyan kadınlardan biriydi. Savaş kaybedildiğinde, esir alınan annesini kurtarmak için gönüllü olarak Versailles birliklerine teslim oldu.
Komünü yıkan semaine sanglante (kanlı hafta) sırasında, 25.000 kadar Parisli ordu tarafından öldürüldü ve 1.051 kadın dâhil 40.000'den fazlası esir alındı.
Hükümet, çok daha fazla kadının Komünü savunmaktan suçlu olduğuna inanıyordu, ancak onları bulamadı. Sonunda 168 kadın yargılandı ve cezalandırıldı.
Suçlu bulunan erkeklerden bazıları idam edildi, diğerleri gibi Louise Michel ve diğer kadınlar, güneybatı Pasifik Okyanusu'ndaki Yeni Kaledonya'ya sürülmeye mahkûm edildi.
Louise Michel, kadın eşitliği ve toplumsal devrim için çalışmalarına devam etmek üzere 1880'de genel af ile Fransa'ya döndü. "Kızıl Bakire" olarak tarihe geçti.
Başta André Léo, Elizabeth Dmietrieff, Louise Michel'un ruhu olmak üzere dönemin kadınlarının direngen ruhunun bugün yeryüzünde olmadığını bize kim söyleyebilir?
Minik bir hatırlatmaKor Yayınları'ndan çıkan "Paris Komünü ve Marksizim" kitabından... Paris Komünü Paris’te 18 Mart'tan 28 Mayıs 1871’e uzanan kısa sürede iktidarda olan sosyalist hükûmet. Paris Komünü, resmî anlamda 1871 baharı boyunca iki ay iktidarda kalmış yerel bir yönetimdir. Paris Komünü (1871) burjuvazinin gerilemeye başlaması açısından dünya tarihinin en önemli bir olayı, 19. yüzyıldaki işçi hareketinin en parlak ve büyük örneğidir. İnsanlık tarihinde ilk kez işçi proleter devrimi gerçekleşti, işçi sınıfı iktidarı eline geçirdi ve 72 gün boyunca bu iktidarı elinde tutabildi. Böylece kapitalist rejimin ortadan kaldırılması ve sosyalist bir rejimin kurulması, teorik tartışmalardan işçi sınıfının kurtuluş mücadelesi pratiğine geçti. Paris işçileri, “göğün fethine çıkmak” yolundaki kahramanca girişimleriyle, devrimci sürecin yeni bir dönemini başlatmış oldular. Başlayan bu süreç büyük bir gelişme gösterdi ve 1917’de Ekim Devrimi’nin zaferine yol açtı. Kaynaklar*Gay L. Gullickson’un “Komün’ün Asi Kadınları” kitabı *https://www.dsausa.org/democratic-left/women_and_the_paris_commune/ * https://www.britannica.com/event/Commune-of-Paris-1871 * https://www.britannica.com/event/Commune-of-Paris-1792 * https://alphahistory.com/frenchrevolution/paris-commune/ * https://vesaire.org/paris-komunu-kadin-komunarlar/ * https://apos.to/i/yikarsa-patriyarkayi-kadinlar-yikar * http://www.iisg.nl/collections/petroleuses/index.php * https://marksist.net/ilkay-meric/paris-komunu-ve-kadin-komunarlar * https://marksist.net/ilkay-meric/paris-komunu-ve-kadin-komunarlar-2 |
(EMK)