“Pandemi döneminin ilk başladığı günlerde işyerinde insanlarda panik ve tedirginlik oldu. Ne oldu? Ne olacak? İlk günlerde şube başkanları ile işverenler arasında süreç nasıl geçirilecek diye toplantılar yapıldı. İşyerinde sendikalı olmamızın avantajları çok büyüktü çünkü, temsilcilerin istekleri uygulanıyordu.
“Fabrikamızda 450 mavi yaka 200 beyaz yaka çalışıyor, 23 kronik hasta var ve bunların 15’i kadın, 8‘i erkek. Ben fabrikada baştemsilcilik yapıyorum. Ben de kendim kronik hastayım. Ben de dâhil kronik hastalar 3 ay boyunca ücretli izne çıkarıldı. Haziran ayının son 15 günü yıllık izin olmak üzere yaklaşık dört ay işçiler ücretli idari izin kullanıldı. İşyerinde 250 işçi için kısmi çalışmaya başvuruldu. 180 kişi çalışmaya devam etti…”
Kadın işçiye ait olan bu tanıklık, Birleşik Metal-İş Sendikası Kadın Komisyonu'nca hazırlanan “COVİD-19 Salgını ve Ücretli Kadın Emeği” başlıklı raporundan. Sendika, raporun detaylarını kamuoyu ile paylaştı.
Raporda, “Pandemi süreci, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olumsuz sonuçlarının özellikle kadın işçiler açısından bir kat daha arttığı bir dönem olmuştur” denildi.
TIKLAYIN – Raporun tamamını okuyun
Kadın çalışanların çalışma düzeni değişti
Rapordan öne çıkanlar şöyle:
*Çalışma düzeninde değişiklik olmayan erkeklerin oranı yüzde 40,7 iken; kadınlar arasında bu oran yüzde 19’a düşüyor. Kadın çalışanlarının yüzde 81’inin çalışma düzeni değişti.
*Sırasıyla kadınların yüzde 23’ü kısa çalışma yaptığını/yapmakta olduğunu, yüzde 27,4’ü işe dönüşümlü gittiğini/gitmekte olduğunu, yüzde 8,4’ü ücretli mazeret izni kullandığını söyledi.
*Ayrıca kadın üyelerin yüzde 10,6’sı evden çalışmaya geçtiğini belirtmiştir ki, bu oran erkeklerde yüzde 2,3.
*Öte yandan beklendiği gibi kısa çalışmanın ve ücretsiz izin uygulamalarının yaygınlaşmasıyla birlikte ortalama haftalık çalışma saatlerinde de düşüşler yaşandı. TÜİK verilerine göre kadınların ortalama çalışma süresi 39,5 saatten 35,4 saate gerilerken, erkeklerin ortalama çalışma süresi 47,1 saatten 41,3 saate geriledi. DİSK-AR’ın Temmuz 2020 TÜİK verilerinden yapmış olduğu hesaplama da kadınların Covid-19 döneminde ücretli istihdamdan veya işbaşından daha fazla çekilmek zorunda kaldığını gösteriyor.
*Kadın ve erkek işgücüne katılım oranları arası devasa fark var. Erkeklerin işgücüne katılım oranı Nisan 2019’da yüzde 71,8, kadınların işgücüne katılım oranı yüzde ise 34,5’ti. Bu fark salgınla birlikte derinleşti.
*Nisan 2020’de erkeklerin işgücüne katılma oranı yüzde 65,5 olurken, kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 29,2 olarak gerçekleşti. Benzer gerileme istihdam açısından da ortaya çıktı.
*Nisan 2019’da yüzde 63,2 olan erkeklerin istihdam oranı Nisan 2020’de yüzde 57,2’ye ve Nisan 2019’da yüzde 29,2 olan kadınların istihdam oranı ise Nisan 2020’de yüzde 25,3’e geriledi. Öte yandan toplam istihdam nicel olarak son bir yılda kadınlarda yüzde 11,9 ve erkeklerde yüzde ise 7,9 oranında azaldı.
*Hem istihdam hem de işbaşında olma durumu açısından kadınlar Covid-19’dn daha olumsuz etkiledi.
*Kadın yoğun sektörlerde pandemin etkilerine baktığımızda ilk sırayı hizmet sektörü alıyor.
“Sermaye odaklı politikalar kadın işçiler üzerindeki yükü artırdı”
Raporun sonuç kısmında ise şu bilgilere dikkat çekildi:
“Covid-19 sürecinin kadının ücretli ve ücretsiz emeği üzerindeki olumsuz etkileri, gerek uluslararası alanda yapılan ve gerekse DİSK-AR’ın çeşitli işkollarındaki DİSK üyeleri üzerinde gerçekleştirdiği araştırma/anket çalışmalarıyla sayısal olarak ortaya konmuştur. Sorunların boyutları bakımından, kadın ve erkek emeği arasındaki farklılıklar da bu araştırmaların ortaya koyduğu verilerle görünür hale gelmektedir.
“Erkek egemen bir çalışma alanı olan metal işkolunda Birleşik Metal-İş Sendikası’nın kadın üyeleri arasında yaptığı bu özel çalışma da Covid-19 sürecinin kadın işçilerin omuzlarına yüklediği ilave yükleri, bizzat kendi ifadeleriyle ortaya seriyor.
“Siyasi iktidarın salgın karşısındaki duyarsızlığı ve sermaye odaklı politikaları işçiler ve kadın işçileri üzerindeki yükü daha da arttırmıştır.
“Salgın süreci, sendikaların işçiler için ne denli önemli örgütler olduklarını bir kez daha ortaya koymuştur. Bu çalışma aynı zamanda sendikalı olmanın işçiler ve kadın işçiler açısından sağladığı yararları da somut olarak gösteriyor.
“Pandemi süreci, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olumsuz sonuçlarının özellikle kadın işçiler açısından bir kat daha arttığı bir dönem olmuştur.
Birleşik Metal-İş üyesi işçi kadınlar salgın deneyimlerini anlattı "Corananın ilk başladığı zaman nedir, nasıl, kim ne yapacak, ne olacak hep tartışıyorduk. Fabrikamızda ilk vaka çıktığında çok tedirgin olduk. Ne yapacağız, ne olacak, herkesi nasıl koruyacağız, hasta olan kişiye ne olacak? Bunları düşünüyordum. Hasta olan arkadaşımızı hergün arıyorduk. Nasılsın ağrın var mı diye... Ona bişey olacak korkusu vardı ama iyileşti çok şükür. Sonra hasta sayımız arttı. Insanlar çok tedirgindi. Birçok insan eve karantinaya girdi. İşyerinde insanlar birbirinden öcü gibi kaçıyordu."
"işyerimizde beş kronik hastamız vardı, 1 Haziran'a kadar rapor, yarı idari izin, yarı yıllık izin kullandırılarak fabrikadan uzaklaştırıldılar. Onları işyerinden bir şekilde uzaklaştırdık ama bu sefer başka kaygılar ortaya çıktı. Acaba işimi kaybeder miyiz korkusu oluştu, bizleri arayıp sıkı sık kontrol etme ihtiyacı duydular. "Hasta oldukları için olası bir işten çıkarmada ilk işten çıkarılanlar bizler mi oluruz kaygısı oluştu. Psikolojik olarak hastalığa yakalanırsak nasıl atlatırız diye kaygı duyuyordum... bir de gelmediğim hergün işverenin gözüne mi batıyorum durumu vardı. Rapor alabilecekler alabildikleri kadar aldı. Pandemi sürecince çalıştık, işler iyiydi. Mesailerimiz oldu hatta." Üretimin sürdürüldüğü işyerlerinde çalışmaya devam eden kadın işçilerin en büyük kaygısı, hastalığa yakalanmak ve hastalığı evdekiler bulaştırmak oldu: "Bu durum bizi yıprattı. Herkesin evde olduğu sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu dönemde bile çalışıyor olmak, olası bir bulaşı evimize taşıyacağız korkusu yıprattı bizi. Evde kronik hastalığı olan aile fertleri, ufak çocuklarımız vardı. Bunun psikolojik sorunlarını yaşadık . Annesine Covid-19 teşhisi konulan işçi ise: "Benim anneme Covid-19 teşisi konuldu. Beş gün hastanede tedavi gördü. Daha sonra 14 gün ev karantinasında kaldı. Anneme teşis konulduktan sonra aile bireyleri olarak beni, kardeşlerimi, babamı ev karantinasına aldılar. "Dolayısıyla babam, ben ve kardeşim işe gidemedik. Annemin hastanede kaldığı süreç çok zordu, hasta olmamam gerekiyordu. Annem hastaneden çıktıktan bir hafta sonra benim karantina sürecim bitti. Işbaşı yapmak zorunda kaldık, ben ve babam. Annemin evde özel bir bakıma ihtiyacı vardı ama ben işbaşı yapmak durumundaydım, maddi durumdan dolayı. İşbaşı yaptığım haftasonu sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen, özel izinle çalıştık. Yasaklarda işe gelmeye devam ettik. Ben belli bir dönem eve gitmedim. Eve gitmeye korktum. "Çünkü annemin bağışıklığı çok düşüktü. Evde kendi kendine bakmak zorundaydı ve ben bu durumda dışarıdan ona bir şey getirebilirim korkusuyla belli bir dönem evimden uzak kaldım. Amcam ve yengemler de kaldım o dönemde. Daha sonra annem toparladı, 14 gün karantina süreci bitti. Maddi ve manevi olarak zorlandığımızı bir dönemdi annem ve babamın çalışması bizi zorladı.. ama atlattık şimdilik. Salgın günlerinde kadın işçilerin yüklerinin artışını ise şöyle aktarıyor metal işçisi kadınlar: "Evlerimizde temizlik manyağı haline geldik. Hem işte çalışıyor, hem de eve gittiğimizde saatlerce temizlik yapıyorduk. Mutfaktan çıkamadık. İşler yetişsin diye uykularımızdan fedakarlık ettik. "Evde kalma süresinde, ben dâhil birçok kadın arkadaşımız iyice bunaldık, kafayı yiyeceğiz diye aklımızdan geçirmedik değil. Düşünsenize sürekli siz yemek yapıyorsunuz ve herkes, koca, çocuklar evde ve sürekli tüketiyorlar. Kısa çalışmada ücretler düştü ve ama gıda masrafımız, temizlik masrafımız arttı, ne yemeğe ne kiraya ne de temizliğe aldığımız paralar yetti." |
(EMK)
* Fotoğraf:Anadolu Ajansı