Bu kez göç eden bir gazeteciyi dinliyoruz. Türkiye’den sekiz yıl önce New York’ta Brooklyn’e taşınan Elif Key, şimdilerde kendi web sayfasından okurları ile buluşuyor.
"Geride kimleri bıraktım diye bakınca sadece bir evi değil, aileni, kardeşini, yeğenini, kardeşin bildiğin arkadaşlarını bıraktığını bilmek, bu ağırlığı taşımak zor..." diyerek "gitmeyi" anlatan Elif, çok başka bir konuya da şöyle dikkat çekiyor:
"Herkes her şeyi çok biliyor, herkes kendini çok mühim sanıyor. Dolayısıyla dünyanın her yerinde hayata, çevreye dair nezaketi olan herkes bence aynı dertlerle baş ediyor. Çok medeni sanılan ülkelerin çok büyük kara delikleri var...."
Yeni rotalar bulmak lazım
“Türkiye’de olsak bu sorunları yaşamazdık dediğim hiç bir şey yok. Bence dünyanın her yeri aynı çamura saplanmış durumda” diyen Elif anlatıyor.
Açıkcası "göç etmiş kadın"lığa dair çok özel bir hissim yok. Açıkçası ben kadınların adaptasyon gücünün erkeklere göre çok daha yüksek olduğunu ve onlara göre başka bir ülkede, başka bir hayata daha kolay adapte olduğumuzu düşünüyorum. Başka bir hayat dediğim aslında aynı hayatın enlem ve boylam değiştirmiş hali. Sadece tabii o bildiğin yollar, bildiğin rotalar gidiyor. Yeni rotalar, yeni rutinler bulmak lazım.
Bir başına kalınca her şeyi içine atan biri mi olacaksın? Beraber göç ettiğin insandan bir kız arkadaş, bir anne, bir kız arkadaş çıkmayacak bunu hemen kavraman lazım. Çünkü kadınlar sadece ev, şehir değiştirmiyor. Duygusal olarak bağlarını da koparman gerektiğini aklında tutman gerekiyor! İşte tam o kısımda kadınlar belki biraz daha zorlanıyoruzdur.
Geride kimleri bıraktım diye bakınca sadece bir evi değil, aileni, kardeşini, yeğenini, kardeşin bildiğin arkadaşlarını bıraktığını bilmek, bu ağırlığı taşımak zor.
Bu yükü taşıyamadığın günler en başta çok fazlayken, yavaş yavaş azalıyor. Evi, düzeni kurma telaşı, yaşadığın şehri öğrenme, neyi nereden bulurum, kendimi yine nasıl evimde hissederim koşturmacası derken bir bakmışsın kaldığın yerden devam ediyorsun.
Kadınlarla göz kontağı kurmak güç veriyor
Benim yaşadığım şehirde, New York’ta zaten çok göçmen var. Metroda, otobüste, sokaklarda karşılaştığım kadınların büyük bir çoğunluğunun da göç ettiğini, aynı balkonda durduğumuzu biliyorum, dolayısıyla kadınlarla kurduğumuz biz göz kontağı bize dünyanın her yerinde çok şey anlatıyor. Kaldı ki bu şehir de öyle çok sakin, çok huzurlu bir şehir de değil, burası aşırı stresleri, hırsları olan bir şehir. Ve delisi de çok.
O bir kaç kadın ve sen dağları devirebilirsiniz
Bazen metroda birdenbire sapıtan, kadınlara saldıran delileri de çok. Ve mesela bunun göçmenlikle alakası yok. Bu dünyanın neresinde başına gelse korkarsın, bir kadın olarak korkmanın yanına başka şehirde yaşayınca göçmen kadın olarak eklenen şey: ‘Ya başıma bir şey gelirse ne yaparım, başka bir ülkenin güvenlik güçleriyle, polisiyle veya başka yetkilileriyle muhtara olmak istemiyorum’ sıkıntısı.
Ancak işte tam o esnada metroda seninle, senin kadar korkan kadınlarla kurduğun göz kontağı yetiyor, o birkaç kadın ve sen dağları devirebilirsiniz.
Bütün dünya aynı karanlığa ve aydınlığa gömüldü
Türkiye’de olsak bu sorunları yaşamazdık dediğim hiçbir şey yok. Bence dünyanın her yeri aynı çamura saplanmış durumda. Şimdi İngiltere’ye de gitsem aynı eşitsizliğe maruz kalırım, yine sağlık ihtiyaçları konusunda zorluk çekerim. Evin tesisatında bir dert olsa yine Türkiye’de beklediğim kadar usta beklerim, yine kazıklanıyor muyuz sorusunu sorarım.
Dünyanın hiçbir yerine bu konuda güvenim yok, dolayısıyla gündelik hayata, ihtiyaçlara dair her endişemi her yerde aynı şekilde yaşarım. Bizim kimsenin burnundan kıl aldırmadığı bir döneme denk geldiğimizi düşünüyorum. Herkes her şeyi çok biliyor, herkes kendini çok mühim sanıyor.
Dolayısıyla dünyanın her yerinde hayata, çevreye dair nezaketi olan herkes bence aynı dertlerle baş ediyor. Çok medeni sanılan ülkelerin çok büyük kara delikleri var. Üçüncü dünya ülkesi denilip burun kıvrılan yerlerin bizim bilemediğimiz çok şahane tarafları var. Bana göre, bütün dünya aynı karanlığın içinde, aynı sislerin içinde oturuyor.’
Sanki hiç gitmemişim...
Türkiye’ye geldiğimde, her günümün, her saatimin kıymetini bilmeyi öğrendim. İlk geldiğim yıllarda ettiğim kavgaları etmiyorum. Vakit kaybetmiyorum. Herhangi bir uyum süreci gibi bir şeyden de geçmiyorum. Zaten uyum süreci ne demek? Orda doğdum büyüdüm, benim evim orası, insan evinde şaşırmaz. Koşa koşa geliyorum.
Hatta şöyle söyleyeyim, bazen hiç gitmemişim gibi. Öyle ki uçaktan iner inmez taksi şoförleriyle bile kavga ediyorum. "Sahil kapalı, E-5’ten gidelim abla" sözüne hayatım boyunca tahammülüm yoktu, hala yok. Ayrıca İstanbul’dan New York'a iner inmez de taksi şoförleriyle kavga ediyorum. Çünküsü yok, onlar istiyor kavga etmek ben de ediyorum. İstanbul’a gelince jetlag bile yaşamıyorum, misafir gibi takılmıyorum, ne iş varsa hemen koşturmaya başlıyorum.
Buraya dair, burada hayat kolay mı sorusuna gelirsek, bence artık kolay diye bir yer yok. Türkiye'de son yıllarda çok sert şeyler yaşandı, patlamalar oldu, depremler oldu, insanlar, meslektaşlarım işlerinden oldu, hapse atıldı, davaları kepazelikler içinde geçti, New York’tayım ama sanki Çağlayan Adliyesi’nin korindorundaymışım gibi yaşadığım günler oldu. Burası da işte orası kadar zor. Dünyada bize ayrılan sürenin ne kadar olduğunu da bilmiyoruz ve bize kolay bir yer var mı onu da bilmiyoruz.’
Elif Key'in web sayfasında yayınladığı podcast dizisi
“20 Nisan sabahından bugüne kadar yaklaşık 45 çocukla konuştuğum, kısacık bir podcastim var. Bu derste not yok, geçme yok, kalma yok. Sadece hepimiz birbirimize yıldızlar takıp vedalaşıyoruz. Kısacası önce ben onlara hatırlarını soruyorum, sonra isterlerse onlar da bana soruyor. Anneleri, babaları bazen etrafta bazen değil. Bazen kopya fısıldanıyor kulaklarına. Ama kale boş. Hepsi ne isterlerse onu anlatıyorlar. bazen ağzımın payını da verdikleri oluyor. Beraber büyümeye, bugünleri anlamaya, atlatmaya çalışıyoruz….” (EMK)
TIKLAYIN - Türkiye'den Göç Eden Kadınlar: Yalnız Değiliz
TIKLAYIN - İngiltere'den Burcu Emran: Göç Sonrası Güçlü Bir Kadın ve Anne Oldum
TIKLAYIN - İrlanda'dan Esra Pencereci: Göçmenlik Acıklı Arada Kalma Hikâyesi Değil
TIKLAYIN - İtalya'dan Burcu Algon – Giorgianni: Çocuk Evlat Edinmek Türkiye'de Halen Bir Tabu
Yarın- Kanada'dan Pınar Erbaş-Erdurmaz: Göç Sonrası Kendinden Yeni Bir Ben Yaratıyorsun