Kadın örgütlerinin aylardır Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile birlikte üzerinde çalıştığı kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili yasa taslağının ismi ve içeriği yine değişti.
31 Ocakta Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan tasarı, 24 Şubatta Meclis Başkanlığı'na sunulmuştu. Ancak bu sırada tasarının ismi "Kadının ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı" iken, " Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı" oldu.
8 Martta yasalaştırılması planlanan tasarı bugün meclisin Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nda (KEFEK) görüşülüp Adalet Komisyonu'na sevk edildi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden Gökçeçiçek Ayata, bugün Adalet Komisyonu'na sevk edilen metin ile Bakanlar Kurulu'na gönderilen metin arasında ciddi farklılıklar olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Yürürlükteki 4320 sayılı Kanun'da kazanımların bile geri alındığını, ciddi geri dönüşler olduğunu görüyoruz. Bir kez daha kadınların hayatının korunması yerine ailenin korunması tercih edildi."
Tasarının hazırlanma sürecinde birçok kez kadın örgütlerinin haberi olmaksızın değiştirildiğini hatırlatan Ayata, hükümetin ve Bakanlığın tasarının hemen yasalaşması yönündeki tutumunun, tasarının gerektiği gibi hazırlanamamasına neden olduğunu belirtiyor
"Tasarının her mercide ve defalarca değiştirilmesi kadın örgütlerinin çok daha fazla emek harcamasına neden olduğu gibi sonuçta elimizde kadınların taleplerini içeren bir metin de yok. Kadınların her değişiklikte taleplerini defalarca dile getirmek ve bu taleplerin metne girmesi için çaba göstermek zorunda kalması aslında Hükümet'in kadına bakış açısını ve kadına yönelik şiddetle mücadeleye yaklaşımını açık şekilde ortaya koyuyor.
"Hükümet bu işi ciddiye almıyor. Etkili ve varolan ihtiyaçları karşılamaya yönelik bir yasa yerine gene öncelikle ailenin korunmasını amaçlayan, görüntüyü kurtaracak bir yasa yapılmaya çalışılıyor."
Tasarıda ne değişti?
* Tasarının amaç ve kapsam bölümünde uluslararası sözleşmelere yapılan atıflar kaldırıldı.
Ayata, uluslararası sözleşmelerin esas alınacağı anayasanın 90. maddesiyle düzenlenmiş olsa da bu yasada yer almasının sözleşmelerdeki standartları pekiştirmek açısından önemli olduğunu söylüyor. "Türkiye yıllardır CEDAW'a taraf ama uygulamamak için elinden geleni yapıyor. Tam da bu nedenle temel ilkeler bölümünde uluslararası sözleşmelere atıf yer alıyordu."
* 11 maddelik tanımlar bölümünden ev içi şiddet, kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet gibi tanımlar çıkartılarak, üç maddeye indirildi.
* "Tedbir kararının verilmesi, tebliği ve gizlilik" bölümünde yapılan değişikliklerle, kadınların tedbir kararları için eskiden olduğu gibi altı ayda bir başvuru yapması gerekiyor. Kadın örgütleriyle hazırlanan taslak, süresiz tedbir kararları verilebilmesini ön görerek, kadınların sürekli tedbir başvurusu yapmak zorunda kalmasının önüne geçiyordu.
* Bazı tedbir kararları hakimlerden alınıp, mülki amirlere devrediliyor. Ayata, hakimler tarafından verilen tedbir kararlarının ilgili tüm mercileri bağladığını belirtirken, "mülki amirlerin yasadaki yükümlülüklerini uygulamadığında ne olacak, kadınlar mülki amirlerler hakkında suç duyurusunda bulunup bunun sonucunu mu bekleyecek" diye soruyor.
* "Şiddetin yazılı olarak belgelenmesini aramaksızın" ifadesi kaldırılarak, "Hâkim tedbir kararını, duruşma yapmaksızın ve gerektiğinde şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aramaksızın verir" maddesi geliyor.
Ayata, "gerektiğinde' ifadesi, hakim gerekli görürse delil arayacak demektir. Bizim baştan beri söylediğimiz şey şiddetin sadece fiziksel olmadığı, fiziksel olduğundaysa delil aranması, duruşma yapılması kararların gecikmesine ve kadının daha uzun süre ve yoğun risk altında kalmasına yol açacaktır" diyor, "Burada delil aranması esas, aranmaması istisna haline gelmiş."
* Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri'ni düzenleyen maddeden "ve tercihen kadın personelin istihdam edildiği" ifadesi çıkartıldı.
Ayata, merkezlerle ilgili düzenlemenin zaten eski tasarıda da sorunlu olduğunu hatırlatıyor. Kadınların merkezlere dair en önemli talebleri kadın personelin çalıştırılması, ayrımcılık yapılmaması, çok dilli hizmet vermesi, 7/24 esasında çalışması ve tek çatı ilkesiyle çalışmasıydı.
Yani merkezlerin şiddet mağdurlarının tıbbi ve hukuki destek alabileceği, psikolojik danışmanlık sağlayan, sığınağa yönelendirip barınma ihtiyacına çözüm bulan merkezler olması gerektiğini söylüyor. "Taslakta yer alan merkezler ne şiddeti önlemeye ve bu konuda koordinasyonu sağlamaya ne de şiddetin ardından destek sunmaya yarıyor."
* Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri'nin nüfusu en yüksek 14 ilde iki yıl içinde kurulmasını öngören geçici madde kaldırıldı.
Ayata, diğer şehirlere de merkezler kurulması gerekirken bu maddenin değiştirilmesinin merkezlerin kurulmasının önünde bir engel oluşturduğunu belirtiyor. Süreye ilişkin düzenlemenin tasarıdan çıkarılması merkezlerin geleceğini belirsizleştiriyor.
Merkezlere 5557 kadro ayrılmışken, bu sayının 362'ye indirildiğini söyleyen Ayata, "kadroların budanması zaten merkezleri daha kurulmadan işlevsizleştiriyor" diyor.
* Alo Şiddet Hattı'nın kanun amacına uygun geliştirilmesine dair madde kaldırıldı.
* Kamu personelinin toplumsal cinsiyet eğitimi almasıyla ilgili madde tamamen kaldırılırken, kolluk kuvvetlerine verilecek eğitimin içeriğine ilişkin ifadeler de kaldırıldı.
Yani eski taslakta yer alan "toplumsal cinsiyet, kadının insan hakları ile kadın erkek eşitliği konusunda eğitim almış" ifadesi, "Kanunda belirtilen hizmetlerle ilgili eğitim almış" ifadesiyle değiştiriliyor.
Ayata, "kadınların talebi sadece kolluğun değil, bu işin içinde olan hakim ve savcıların da kadın erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet, ayrımcılık yasağı ve taslağın tanımlar kısmından çıkarılan kavramlarla ilgili eğitim almasıydı" diyor.
* İhbar başlığında düzenlenen "Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir" maddesi tamamen kaldırıldı. Yani sadece şiddet görenin başvurusuyla tedbir alınabilecek.
Ayata, bunun kadını yalnızlaştıracak bir uygulama olduğuna dikkat çekiyor. "Kadın ulaşamıyor, korkuyor, desteğe ihtiyaç duyuyor ya da kanunu ve başvuracağı yeri bilmiyor olabilir. Bunun önünü kapatan, sıkıntılı bir düzenleme." (ÇT)
* Tasarının eski ve yeni halinin karşılaştırıldığı dosyayı görüntülemek için tıklayın.