Gazze'de ise durum her gün daha kötüye gidiyor. İsrail'in bombalamaları sonucu, son üç hafta boyunca yaklaşık 20 kişi öldü, 80 kişi yaralandı. Ölenlerin çoğunluğu ise siviller.
Uri Avnery, İsrail'in Gazze'de sivillerin yaşadığı yerleri bombalamasının savaş suçu olduğunu yazdı.
İsrail yaşayarak öğreniyor
Gazze ve Batı Şeria mart ayının sonundaki İsrail seçimlerinden beri kaynıyor. İntihar bombalamaları ve işgal birbirini beslemeye devam ederken, Kadima'nın tek taraflı sınır belirleme söylemi, Filistinlilerin umutlarını karartmaya devam ediyor.
İsrail ise bu karanlıktan kurtulamayacağını bir kez daha yaşayarak öğreniyor.
Böylesi bir gerginlik devam ederken Beytüllahim'e doğru yola çıktık.
Kudüs'ün tarihi şehrinin en cafcaflı girişlerinden olsa gerek Yafa Kapısı. Solunuzda kafeler, karşınızda uzanan kapalı çarşı tarzı dükkanlar. Sola doğru ise müze ve tarihi şehrin Ermenilere ait olan dörtte bir kısmı.
Oysa tarihi şehrin ana kapısı sayılabilecek Şam kapısında görüntü başka. Burada Yahudi görmek zor, en azından lüleleri iki yanda sallanan, kafasında bin dolarlık kürklü Şabat şapkası bulunanları...
Şam kapısı ve polis kontrolü
Arapların en gözde alışveriş yeri Şam kapısı ve etrafındaki dükkanlar. Kapının iki yanına sıralanan kadınlar, çevre köylerde yetiştirdikleri salata, nane, şifalı bitkileri satıyorlar.
Bir günde dört defa geçtim bu kapıdan. İkisinde polis kontrolü vardı. Kapının çıkışında ve girişinde konuşlanan İsrail polisi, kafasına esenlere kimlik soruyordu.
Yanlarından geçip gidiyoruz. Nedense bize bir şey sormuyorlar?
Beytüllahime gitmek üzere dolmuş duraklarına yöneliyoruz. Batı Şeria'da hiçbir yere direk gidilemediği için, belli bir noktaya kadar gidip; oradan da bir başka araca bineceğiz.
Kudüs ile Beytüllahim arasındaki mesafe 7-10 km arasında.
Yerleşimler ekolojik felaket
Tepeler üzerinde oturan Kudüs'e uzaktan baktığınızda etrafındaki coğrafya en az şehrin kendisi kadar büyüler insanı. Ancak Beytüllahim'e doğru giderken görülen daha çok ekolojik bir felaket.
Dalga dalga uzanan tepeler kısa aralıklarla betonla kesiliyor. Betonlar yüksek, tek bir örnek telle çevrili.
Ve yerleşimler. Arap köylerinden geçmemek için yapılan yollar ve tüneller, Kudüs'ün tepelerini delip geçmiş.
"Kutsal Toprakların" köstebek yuvasına döndürüldüğünün bir kanıtı.
Dün Araplara ait olan topraklar
1967'de Kudüs'ün İsrail tarafından ele geçirilmesinin ardından, Kudüs'ün sınırları yeniden çizildi. Bu sınır, 560 km'lik Duvar'ın sınırı nasıl çizilmişse bugün; o günde öyle çizilmiş. Yani Arapların topraklarına el konularak.
Bugün, üzerinde 200 bin Yahudi'nin yaşadığı Beytüllahim ve çevresindeki bir düzine yerleşim yeri,dün Araplara ait olan topraklar.
Dolmuş durduruluyor. Araca gelen asker büyük ihtimalle Dürzi ya da Bedevi. İsrail'in askere aldığı iki azınlığından birinden yani.
Normalde kontrol noktası olmayan bir yerdeyiz. Otobüs yolcularının çoğunluğu Doğu Kudüs'te oturma izni olanlar. Kimlikler isteniyor. Derken yeni yetme asker aracı bırakıyor ve yola devam ediyoruz.
Beit Jala'nın orta yeri Gilo Yerleşimi
Beit Jala'dan gireceğiz Beytüllahim'e. Burası en rahat girişlerden biri.
Kontrol noktası terkedilmiş gibi görünüyor. Amerikalı bir Yahudi olan Wendy Pearlman'ın "İşgal Altındaki Sesler" isimli kitabındaki röportajlardan biri Beit Jala'da yaşayan Manoa ile yapılmış.
Manoa, 1970 yılında ilhak edilen arazilerden birinin üzerinde Gilo yerleşimini göstererek "Camdan bakınca Gilo'nun ne kadar yakın olduğunu görürsünüz, Gilo Beit Jala'nın ortasına kurulmuş bir yerleşim yeri" diyor.
Beit Jala'dan bir taksiyle Beytüllahim'e doğru yola devam ediyoruz. Burası İsa'nın doğduğu yer olarak kabul edildiğinden, hacca için gelen Hıristiyanların çok önemli duraklardan biri. İsa'nın doğduğu yerde yükselen kilisenin bitişiğinde Ermenilere ait küçük bir manastır var. Manastırın çatısından Beytüllahim'in meydanı ayaklar altına seriliyor.
1993 yılında Yaser Arafat bu şehre ilk kez girdiğinde Filistinlilere buradan seslenmiş.
Arap-Ermeniler
Beytüllahim, İsa'nın doğum yeri olmasından, Hıristiyanların çoğunlukta olduğu bir şehir olmuş. Ancak şehrin bir açık hava hapishanesine dönüşmesi, göçlerin de artmasını beraberinde getirmiş.
Bugün Hıristiyanlar, 30 bin nüfuslu şehrin nüfusunun üçte birini oluşturuyor. Bunların arasında Araplaşmış Ermeniler de var.
16. yüzyılda, şehirdeki Ermeni din adamı, patriğin izniyle, bir Hıristiyan Arapla evlenir. Çünkü şehirde başka Ermeni kalmamıştır. Böylece Araplarla evlenen Ermenilerden bugün 250 kişilik bir cemaat oluşmuş.
Arap Ermenilerin vaftiz, evlenme ve ölüm işlemlerinin hepsi Ermeni kilisesi tarafından gerçekleştiriliyor.
Bir gün yol, sadece 25 km için
Beytüllahim'in ana caddesi, şehrin tek hareketli yeri.
İşsizlik ve şehrin açık hapishane olma durumu; bir de topraklarının ilhak edilmiş olması üstüne eklenince, gençlerdeki umut duygusunu almış götürmüş gibi.
Filistin Yönetimi'nde güvenlik görevlisi olarak çalıştığını söyleyen 22 yaşındaki bir genç, "ailemin toprakları elinden alındı, bugün Gush Etzion yerleşiminin bulunduğu topraklar bizimdi" diyor.
En son ne zaman Kudüs'e gittiğini soruyoruz. "Altı yıl önce" diyor. "Ayrıca, değil Kudüs'e gitmek, civar köylere bile gidemiyoruz. Yollar kesilmiş durumda. Gidebildiğimiz tek şehir Hebron. Ramallah'a varmak bir gün sürüyor" diye ekliyor.
Ramallah ve Beytüllahim arası sadece 25 km.
İsa'nın 2 bin yılındaki doğum kutlamaları
Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Yardım Koordinasyon Merkezi'nin yaptığı açıklamaya göre, İsrail Batı Şeria'yı, kuzey, orta ve güney olarak üç bölgeye ayırdı ve bölgeler arasındaki ulaşım yollarını da minimuma indirdi.
Böylelikle Batı Şeria'nın güneyindeki bir şehirden, kuzeyindeki bir şehre gitmek, olmayacak duaya amin, demekle eş anlamlı.
Beytüllahim'in merkezindeki bir kafenin sahibiyle konuşuyoruz.
İntifada nedeniyle dört yıl dükkanı kapatmak zorunda kaldıklarını anlatıyor. İkinci İntifada tam İsa'nın 2 bin yılındaki doğum kutlamalarının öncesine denk geldiğinden, şehre turist gelmesi tamamen engellenmiş.
Halkın uğradığı ekonomik kayıp üzerine Vatikan İsa'nın doğduğu yeri ziyarete gelen Katolik Hıristiyanlara bir gece Beytüllahim'de kalma zorunluluğu getirmiş.
Barış cennete girmekten zor
Tüm şehir ekonomik krizde olsa da, falafelcinin işlerinin iyi olacağını düşünerek soruyorum.
"İşlerinin nasıl" diye.
Üç Şekel'e (yaklaşık 1 YTL, İsrail'de hiç bu kadar ucuza falafel satıldığına rastlamadım. Ortalama 2.6 YTL'dir) sattığı falafel sandviçlerini bile, çok az satabildiğini söylüyor. Alım gücünün çok düştüğünü, işsizliğin arttığını ekliyor.
Kudüs'e en son ne zaman gittiğini soruyorum. O da altı yıl önce gittiğini söylüyor. "Ablam, teyzem, akrabalarım Kudüs'te. Altı yıldır göremiyorum onları" diyor. "Barış olur mu sence?" diye sorunca da "Barış, artık cennete girmekten zor" diye yanıt veriyor.
Duvar ve duvar yazıları
Beytüllahim'in üzerinde gri bulutlar dolaşıyor. Hava yağmura duruyor, vakit geç. Dönmemiz lazım. Yoksa dolmuş bulamayacağız.
Bir dolmuşa binip Duvar'a geliyoruz. Duvar'ın, Beytüllahim'e bakan yanı duvar yazılarıyla dolu. Bir de resmi levha var üç dilde.
"Kudüs'e hoş geldiniz".
Bu levha adeta Beytüllahim'de yaşayanlarla alay ediyor. Kudüs'e
kaçı gidebiliyor ki?
Beytüllahimli ve biz
Sınırdan yürüyerek geçecek olanlar için ayrılan bölüme yöneliyoruz. Turnikelerde bekliyoruz. Bir Beytüllahimli kağıtlarını, yalvarırcasına kabul ettirmeye çalışıyor. Elinden geldiğince kibar olmaya çalışarak.
İbranice bilmediğini söylüyor, güvenlik görevlisi bağırıyor "Arapça bilmiyorum, bu kağıtlar sana ait değil, .iktir git buradan."
Adam çaresiz elinde kağıtlarla turnikeye yaklaşıyor. Yüzündeki ifadeyi unutabileceğimi sanmıyorum.
Onun durumundan değil, kendi durumumdan dolayı. Ben çıkabilecektim. Biliyordum, muhtemelen o da biliyordu.
Tam bu düşünceler dönüp dururken kafamda, birden kendimi labirent gibi yapının içinde buluyorum.
Adamı, şehre mahpusluğunu, kaç yıldır Beytüllahim'den çıkamadığını düşünmüyordum artık. Çünkü başka bir dehşetengiz manzarayla karşı karşıyayım.
Yön duygusunu kaybettiren bir yapı
Her yanımız metal konstrüksyonlarla sarılmış, her yanda turnikelere; üstü kapalı; mavi gri renklerinin hüküm sürdüğü; nerede bittiği belli olmayan bir kompleksin içindeyiz.
İnsana yön duygusunu tamamen kaybettiren, yanlış bir yöne gitmekte olduğu izlenimi veren bir kompleks. Her yanda çıkış ve giriş neredeyse yan yana yazılmış, yani aslında nereye gittiğinizi bilmiyorsunuz. Zaten nereye gittiğinizi bilmemeniz için özellikle yapılmış.
Üç ayrı polis noktasından daha geçtikten sonra dışarıdaydık. Çıktığımda tamamen afallamıştım. İçerdekilerden pek çoğunun şaşırmak ya da afallamak gibi bir seçeneği dahi yok. Onlar içerdeler ve orada kalacaklarını biliyorlar, ben dışarıdayım. Ne benim bir ayrıcalığım var ne de onların bir kabahati.
Gettolar
"Yurtsuz bir halka, halksız bir yurt."
Siyonizm'in mitlerinden biri. Ben Gurion'un son günlerinde söyledikleri bunun bir mit olduğunun ilk resmi ağızdan kabulü.
"Biz boş bir ülkeye gelmedik".
İsrail, Filistinlilerin topraklarından sürekli çalan bir devlet olmakta bir beis görmezken, Filistinlileri, onlara yurt diye uygun gördüğü toprakların en küçük birimlerine hapsetmeyi de; kendi varlığının güvenlik şartı ilan etmişe benziyor.
Şimdi gettolar kurma sırası İsrail'de. Ama kurduğu gettolar sadece Filistinlileri hapsetmiyor.
İsrail'in kendisini, yerleşimcileri, yerleşimci zihniyeti, dünyanın İsrail'e bakışını hepsini birden, nefes almamacasına hapsediyor.(TS/AD)