*Fotoğraf: Anadolu Ajansı
6 Şubat depremlerinin üzerinden altı ay geçmesine rağmen yıkıma uğrayan 11 ildeki belirsizlikler sürüyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nün verilerine göre Urfa'da 463 bina yıkılırken hasar tespit çalışmalarında hasar alan yapılardan 60 bin 193'ünün az, bin 859'unun orta, 2 bin 741'inin ağır ve 356'sının acil yıkılacak derecede hasarlı olduğu açıklandı.
TIKLAYIN - Dosya: 6 Şubat 6 Ay
bianet'e konuşan TMMOB Urfa İl Koordinasyon Kurulu Sözcüsü Fikret Çakır, aradan altı ay geçmesine rağmen ağır hasarlı binaların yıkım süreçlerinin çok yavaş ilerlediğine dikkat çekti. Hukuki süreçlerdeki aksamalar nedeniyle gecikme yaşandığını söyleyen Çakır, bu durumun can ve mal güvenliği sorunlarına yol açtığını vurguladı.
Yetkililer yapı stoku raporu paylaşmadı
Kurumlar arası koordinasyon eksikliği nedeniyle depremlerin toplumsal bir trajediye dönüştüğünü belirten Çakır, buna rağmen imar planlarının "sanki bir daha deprem olmayacakmış gibi" hazırlandığını kaydetti.
Çakır, sorun tespiti ve çözüm üretilebilmesi için kritik önemde olmasına rağmen Urfa'da yetkili kurumlar tarafından çıkarılan ve kamuoyu ile meslek odalarına iletilen herhangi bir yapı stoku raporu bulunmadığını, yıkılan binaların kaçının imar affı kapsamında olduğuna dair bir bilginin de kamuoyu ile paylaşılmadığını söyledi.
Geçici barınma alanı seçimi hatalı
Çakır'ın verdiği bilgilere göre, Urfa'daki yıkım daha çok Haliliye ile Eyyübiye ilçelerinde yaşandı ve deprem nedeniyle Maliye Hizmet Binası ile Harran Deprem Hastanesi ağır hasar alarak kullanılamaz hale geldi. Bu kurumlar halen geçici hizmet binalarında hizmet veriyor.
Fikret Çakır |
Depremin ardından barınma ihtiyacını karşılamak için Urfa Büyükşehir Belediyesi tarafından Haliliye'ye bağlı Ulubağ Mahallesi'nde bulunan ve 2014 yılında imar planında yapılan değişiklikle arsaya dönüştürülen 120 dönümlük tarım arazisinde kurulan konteyner kente dikkat çeken Çakır, geçici barınma alanı seçimindeki hataları anlattı.
Urfa Valiliği 3 Mart 2023 tarihinde yaptığı açıklamada konteynerlerin bu alana geçici olarak konulacağını, yapı inşasının söz konusu olmayacağını, tarım arazilerinde yapılaşmaya asla müsaade etmeyeceklerini belirtse de Çakır, bu alanda prefabrik yapıların bile uygun olmadığını belirtti:
"Yer seçimlerinde, afetsellik, jeolojik, jeomorfolojik yapı, afetzedelerin sosyo-ekonomik yapıları, yasal düzenlemeler gibi farklı faktörler etkilidir. Seçilecek yerin bölgesel koşullara, coğrafi yapıya, aile ve hane halkı büyüklüklerine, afetzedelerin sosyal, kültürel alışkanlık ve iş sektörlerine uygun olmalıdır. Afetzedelerden iç iskân kapsamında yeri değiştirilenlerin işyeri-konut ilişkisi afet sonrasında sorun olduğundan yer seçiminde bu hususa dikkat edilmelidir."
Tarım arazilerinde yapılaşma
Çakır, geçmişte uygulama imar planı sınırları içerisinde kalsa da söz konusu arazinin tarım arazisi niteliğinde olduğunu, bu alanın AR-GE çalışmaları için açık bir laboratuvar olarak kullanıldığını, Harran Ovası'nda yer alan, yer altı su seviyesinin yüzeye yakın olduğu killi bir zeminde prefabrik dahi olsa yapılaşmanın 'kabul edilemez' olduğunu söyledi. Üstelik konteyner kentin kurulduğu arazinin vasfı 2014 yılında yapılan imar değişikliği ile arsa olarak belirlendiği için bu alanda kalıcı konutların yapılmasının önünde şimdilik herhangi bir yasal engel yok.
Yeni yerleşimlere ilişkin sürece dair de bilgi veren Çakır, yerinde dönüşüm imkânı bulunmadığını, değişen yönetmelikler, artan inşaat maliyetleri ve ekonomik kriz nedeniyle bakanlığın sunduğu ödeme ve kredi miktarlarının yetersiz kaldığını, yeni yerleşim yerlerinin yerinde değil de mevcut TOKİ konutlarına yakın yerlerde devam ettiğini dile getirdi.
Çakır, kentlerde mikro bölgeleme çalışmaları ile zemin etütlerinin sağlıklı ve denetimli bir şekilde yapılması ve meslek odalarının da bu sürece dahil edilmesi gerektiğini vurguladı.
(DA/VC)