* Fotoğraflar: Anadolu Ajansı.
14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde, henüz resmi olmayan verilere göre yeterli oy çoğunluğu sağlanamadı.
Sonuçlara göre 28 Mayıs Pazar günü yapılacak ikinci tur seçimlerinde, 14 Mayıs Seçimlerinde en yüksek oyu alan Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu yarışacak.
Seçimlerin ikinci tura kalmasını, doktora çalışmasına New York Eyalet Üniversitesi'ne (SUNY) bağlı Binghamton Üniversitesi'nde devam eden sosyolog Harun Ercan'la konuştuk.
Bir savaş aracı olarak siyaset
Henüz resmi olmayan sonuçlara göre, 14 Mayıs seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Dün gece neler yaşandı?
Sürecin geneline baktığımızda, ki bunu depreme kadar götürebiliriz, AKP-MHP İttifakı'nın psikolojik harp tekniklerini gündelik siyaset içerisinde kullandığını her aşamada gördük. Depremin ikinci gününü hatırlayalım, herkes devletin ne kadar aciz kaldığını söylerken, Suriyeli mültecilerle ilgili yapay bir yağmacı gündemi getirildi.
Birtakım ulusalcı partiler de, "devletin haysiyetini" devreye sokarak bu ruh halini destekledi. Fakat ben şu anda verilen Brezilya ve ABD seçimleri örneklerine katılmıyorum. Türkiye'nin, savaşların parçası olmak bakımından bu ülkelerden ayrıştığını düşünüyorum.
Türkiye, 2016'dan bu yana yoğun bir şekilde Suriye'den Libya'ya, Azerbaycan'dan Irak'a ve elbette kendi sınırları içerisinde durmadan operasyon düzenliyor. Bu durumu, siyasetin bir savaş olarak görülmesinin bir uzantısı olarak okumak daha doğru.
Manipülasyonun farklı ayakları
Ancak dün yaşananlara spesifik olarak baktığımızda, aslında başından itibaren hayli ciddiyetle hazırlanmış bir psikolojik harp operasyonu izlediğimizi söyleyebilirim. Önceki seçimlerde Anadolu Ajansı'nın sonuçları manipüle ettiğine tanık olmuştuk; ancak burada çarpıcı olan bu kez bu manipülasyonun kurulan farklı ayakları.
Kürt illerinde eş zamanlı herhangi bir protesto, çatışma olmamasına rağmen asker ve polisler, halkı terörize etmeye çalıştı. Kürt kentlerinde muhalefet yoğun bir şekilde desteklendiği için göz korkutma pratikleriydi bunlar. Haftalardır başa baş giden bir başkanlık yarışı olduğunu biliyoruz. Bu nedenle de dün gece, muhalefetin kitlesel bir mobilizasyonla tepki vermesini engellemeye, iradesini kırmaya yönelik bir taktik izlendi.
"Oyumuza sahip çıkın"
Dün geceye dek yaygın görüş, Kılıçdaroğlu'nun iyi bir seçim kampanyası yürüttüğü ve aslında tek bir fire vermeden ilerlediği yönündeydi. Hâlâ öyle mi, dün gece CHP'nin tutumunu nasıl yorumlarsınız?
İnsanların kolektif bir şekilde yaşadıkları hayal kırıklığını düşündüğümüzde, Kılıçdaroğlu'nun başarılı olduğunu söylemek zor. Başarısız deyip geçmek de çok doğru değil. Fakat bu başarısızlığın nedenleri üzerine düşünmek lazım. Kılıçdaroğlu, biz bu seçim sonuçlarını tanımıyoruz deme iradesini gösterebilir miydi? Sanmıyorum. İnsanların büyük bir kısmı da bence bunu beklemiyordu; ama şunu bekliyorlardı: Oyumuza sahip çıkın.
Tıpkı 2019 seçimlerinde Kaftancıoğlu'nun, İmamoğlu'nun gösterdiği iradeyi ortaya koymasını bekliyorlardı insanlar Kılıçdaroğlu'ndan ve bunu göremediler. Bir sebebi şu da olabilir, hatırlayacak olursak 2018'de olduğu gibi HDP'nin ve CHP'nin bilişim sistemleri hacklenmişti. Belki Kılıçdaroğlu'nun gerçekten de arkasına yaslanabileceği bir veri havuzu yoktu.
"Güvenlik bürokrasisi"
Benim daha akla yatkın bulduğum neden ise şu: Kılıçdaroğlu'nun ve yanındakilerin aslında devlet bürokrasisinin kendilerine göz kırpabileceğine dair beklentileri vardı. Bunu besleyen damarlardan biri de hem İYİ Parti'nin hem de Gelecek Partisi'nin koalisyonda yer almasaydı.
Yukarıdan anlaşmalı bir şekilde demokratikleşmeye geçiş fikri projesi etrafında bu ittifak örülmüştü. Buna savaş ya da güvenlik bürokrasisi de diyebiliriz. Buradan beklenen desteğin alınmadığına ikna olduğu için Kılıçdaroğlu ileriye gitmemiş ve insanları harekete geçirmekten ziyade ikinci tura "eyvallah" demek zorunda hissetmiş olabilir.
Yeşil Sol Parti
Bir diğer konu ise Yeşil Sol Parti'nin resmi olmayan sonuçlara göre, görece azalan oyları. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Şu anda elimizdeki seçim sonuçlarının hakiki olup olmadığından emin değiliz. Yeşil Sol Parti'nin oyu açıklanan oranda mı? Bu bir açmaz. Seçim sonuçlarının sahih olduğunu düşünmemiz lazım bu yorumu yapabilmek için. Ancak açıklanan orana göre fikir yürüttüğümüzde şunları söyleyebiliriz: Yeşil Sol Parti'nin binlerce çalışanı ya cezaevinde ya da yurt dışında sürgünde. Haliyle, 2015'ten bu yana istedikleri bir düzlemde siyaset yapma imkânına sahip değiller.
Seslerini duyurma imkânları da diğer partilerle kıyaslanamayacak düzlemde.
Seçimlerden hemen önce avukatlara, gazetecilere ve siyasetçilere yönelik operasyondaki gözaltı ve tutuklamaları düşündüğümüzde sorunsuz bir seçim kampanyası yaratma imkânları olmadı. Medya ambargosu devam etti. Bir diğer neden de tabii ki HDP değil de, Yeşil Sol Parti olarak seçime girilmeseydi. Halkın son beş-altı sene içerisinde aşina olduğu yüzler, vekil olarak aday gösterilemedi. Bunun da özellikle Kürk illerinde etkili olduğunu düşünüyorum.
Kürtler ve LGBTİ+'lar
Oğan'ın oyları ilk andan itibaren yüzde 5-6 oranında bir seyir izledi. İkinci tur için Oğan'ın oyları kilit pozisyonda mı?
AKP-MHP İttifakı özellikle son bir buçuk aydır seçim stratejisinin merkezine Kürtleri ve Kürt Hareketi'ni yerleştirdi. Ve bu stratejiyi "terörist" yaftasıyla bezedi. Neredeyse her seçimde kullandıkları bir strateji bu ve sadece 2019'da işe yaramamıştı. Bu seçimlerdeki yeni açılımlardan biri de yoğun bir şekilde LGBTİ+'lara yönelen ve nefret suçuna varan söylemlerdi.
Bu ikisini birlikte düşündüğümüzde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Oğan, ciddi bir iddia koymamasına rağmen AKP-MHP İttifakı bu söylemlerde başarılı oldu. Bunun işe yaradığını gördüğümüz alanlardan biri de Oğan'ın oyları oldu. Oğan kilit değil belki ama şu anki veriler doğruysa, muhalefetin gidişatı tersine çevirmesi zor. En temel sebebi de Kılıçdaroğlu'nun insanlarla kurduğu ve aslında uzun zamandır Türkiye siyaset sahnesinde çok karşılaşmadığımız yeni ilişki türünün dün gece ciddi bir yara alması.
"Ortada bir boşluk var"
Peki bu nasıl tersine çevrilebilir?
Oy veren muhalif seçmenlerin demoralize olmasının temel nedeni dün akşam gerçekten ne olduğuna dair ikna edici bir yanıt alamamaları. Ortada hakiki bir açıklama yok. Aksine, bir boşluk var. O boşluk doldurulmadan insanları tekrar harekete geçirmek muhalefet için çok zor olacak. Şu soruyu sormak ve yanıtını almak gerekiyor: Neden her seçim sürdürülen bu psikolojik harp operasyonuna karşı yeterli ve güçlü bir duruş sergilenmedi?
Kılıçdaroğlu dün gece şunu söyleseydi "Kazandığımıza inanıyoruz, ilk turda bu işin biteceğini düşünüyoruz, buna inanıyoruz ve seçim sonuçlarının manipüle edilmeden açıklanmasını istiyoruz", seçmenler bu kararlı duruşa büyük destek verebilirdi. İnsanlarla şeffaf bir iletişim politikası yürütülmediği sürece kaybedilmesi çok olası bence ne yazık ki.
Harun Ercan hakkında
Türkiye'deki Kürt hareketinin radikalleşme dinamikleri ve silahlı mücadeleye yönelme nedenleri üzerine Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Tarih ve Toplum Çalışmaları'nda yüksek lisans tezi yazdı. Ağırlıklı olarak Kürt meselesi üzerinde akademik çalışmaların yayımlandığı Toplum ve Kuram Dergisi Yayın Kurulu üyesi.
Doktora çalışmalarına New York Eyalet Üniversitesi'nde devam ediyor.
İç Savaş, Çatışma Çözümü ve Toplumsal Hareketler kuramlarını karşılaştırmalı yöntemle ele alan ve silahlı çatışmaların sonuç aşamasına dair tez çalışmasına ve araştırmalarına odaklanıyor.
(TY)