"Kadınlar hem çok acı tanıklıklarını anlattı hem de çok güldük birlikte. Mesela bir kadın diyor ki, 'deprem olmuş ben kendimi çocuğu, battaniyeyi almışım bir baktım bizim adam çıkmış uzak bir yere gitmiş bile..."
Özgül Saki. Hem Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği'nden hem de Afet İçin Feminist Dayanışma ekibinden.
6 Şubat'ta Maraş'ta iki büyük deprem meydana geldikten bir gün sonra İslahiye'ye giden Saki, tam 14 gün boyunca deprem bölgesindeydi.
Aynı zamanda öğretmen de olduğu için çocuklarla özellikle sohbet eden Saki, "Öfkeliyiz bugünleri dayanışmayla aşacağız" diyor.
LGBTİ+'ların yemek ve çadır sırasında dahi çok çekingen olduklarını anlatan Saki, "Homofobik bir yerde depreme yakalandılar ve onlar için de özel çadırlar ve çözümler düşünülmeli" çağrısı yapıyor.
Özgül Saki'yi dinliyoruz.
Deprem haberini nasıl aldınız ve deprem bölgesine doğru harekete geçme fikri nasıl oluştu?
6'sı sabahı haberi aldım. Biraz haberlere baktıktan sonra durumun ciddiyeti netleştikçe İstanbul'da duramayacağımı anladım.
Mahalle Afet Gönüllüleri'nden feminist arkadaşlarım vardı. Onları aradım "Beni de götürün“ dedim.
İlk durağımız Antep İslahiye’deydi. Normal koşullarda böyle durumlarda, arama kurtarma ekibinin en acil gitmesi gerekiyor fakat o kadar kötü bir koordinasyonsuzluk vardı ki bizim dışımızda tüm gruplar alana varmaya başlamıştı. Birçok grup gitti biz gidemedik. Biz, 120 kişilik bir gruptuk.
"İnsanlar su su diye diye öldü"
Kente vardığınızda neyle karşılaştınız?
İslahiye’ye gidince İtfaiye’nin yanında alan vermişlerdi bize. Gündüz yerleşme ve ihtiyaçları tasnifle geçti. Ancak, o gece kurtarmaya gittik.
İlk başta şok oldum. İlçenin neredeyse tamamı yok olmuş. Enkaz başında yakınlarını bekleyenler vardı, öfke vardı.
AFAD başta olmak üzere arama kurtarma çalışması yapanlar gelmemiş. Gelindiğinde 3-5 apartmana baktıktan sonra gitmişler. Bu konuda da halkın öfkesi vardı.
Mesela, bir kişi demir kesme makinesi ile altı kişiyi kurtardığını anlattı. Kendi imkanları ile kurtarmaya çalıştılar ve görüyorlardı insanlar su su diyerek, inleye inleye ölüyordu.
Açık konuşayım. İlk akşam bir şeyler yapmanın hazzı vardı ama o taleplerin karşılanmaması bizi çok üzdü. Bütün bir kentin yıkılmış olması bizi çok sarstı.
Vinç Operatörü vardı mesela aracını kullanmalarına izin vermemişler. Yani insanlar yakınlarını kurtaracak harekete geçiriyor, insanı buluyor, aracı buluyor fakat devlet hep engel oluyor. Yakınlarının seslerini duya duya ölümlerine tanık olmuşlar. Bu çok ağır gelmişti herkese.
Beden bütünlüğü
Seni en çok etkileyen ne oldu?
İnsanlar artık öyle bir noktaya gelmiş ki değil canlı insan çıkması yakınlarının cansız bedenlerini bir bütün olarak çıkartıldığında dahi defalarca teşekkür ediyorlardı. Beden bütünlüğü çok önemliydi onlar için. "Sizin sayenizde yasımızı yaşayacağız" diyorlardı.
"Homofobi ve mülteci düşmanlığı yaygın"
Mülteciler açısından durum neydi?
İnanılmaz bir mülteci karşılığı korkunç bir ırkçılık vardı. O koşullarda iyice artmıştı. Enkazda zaman zaman ateş yakıp etrafında oturup sohbet ediyorduk bu bekleme haliydi aslında. Normalde asla sohbet etmeyeceğin aynı ortamda olmadığın insanlarla sohbet ediyorsun orada. Asker, polis, farklı kurumlardan insanlar.
Hepsinde büyük bir homofobi, ırkçılık ve mülteci düşmanlığı söz konusuydu. Bir asker, "Suriyeli birini görünce elim silahıma gidiyor" demişti mesela.
Yine çok dikkatimi çeken bir şey, bölge halkına da hep yağmacı gözüyle bakılıyordu. İnsanlar mecbur kalmış, soğuk, buz gibi hava, hiçbir şey yok ne yapsın battaniye almış hemen ona saldırıyorlar.
Potansiyel olarak bölge halkına yağmacı hırsız cahil gözüyle bakılıyor, üstelik sadece asker polis değil gönüllü olarak gidenler de dahil onlar da bu gözle bakıyor. Samimi olarak gönüllü çalışmaya katılmış olanlarda bile önyargı vardı.
Sürekli olarak haber bekliyorlar, "yağmacılarla" ilgili. Kulaktan kulağa bilgiler yayılıyor, bir haber geliyor mesela, hurra herkes oraya koşuyor enkaz vs unutuluyor.
Kritik olan nokta hiçbir şey şekilde anlama sorgulama olmadan bunların oluyor olması.
Kadınlar açısından peki, en yakıcı sorunlar nelerdi?
Kadınların çok sohbet etmeye ihtiyaçları vardı. Gece soğuk oluyordu temel ihtiyaçlara zaten ihtiyaç vardı. Yaşanılanlara anlatmaya kadınlar, çok ihtiyaç duyuyordu. Bu sohbetlerde insanlar iç döktü buna ihtiyaç vardı karşılıklı konuştukça daha baş edilebilir oluyor acılar.
Peki çocuklar açısından durum neydi?
Özellikle enkaz etrafında bekleyen çok çocuk vardı. Sessizlerdi. İslahiye’de bir çadır kent kurulmuştu orada çocuklarla ve kadınlarla sohbet etme şansım oldu.
Çocuklar daha gündelik yaşama uyum sağlayabiliyordu, çocuklar koşturuyordu hemen arkadaş edinmişlerdi. Şaşırtıcı olan. Okul gibi bir çadır istiyorlardı. Arkadaşları ile birlikte olmak istiyorlardı. Çadırların hepsi çok kalabalık büyüklerle denetim altındalar. Çocuklar için daha yeni yeni alanlar kurulmaya başlandı. Umarım sonrası gelir.
Çocukların çadırda olması kadınların sorumluluğunu da arttırıyordu. Çocukların okulda olması kadınlar için de iyi olacak. Çadır kentlerde bir kere daha patriyarkal yapıyı görmüş olduk.
LGBTİ+'ların yaşadığı sorunlara tanık oldun mu?
Dayanışma gönüllüleri arasında bile LGBT+’lara görev verilmiyordu onlara yok muamelesi yapılıyordu görünmez olmaları isteniyordu.
Depremzede olan LGBTİ+lar taleplerini dile getirirken bile çok sorun yaşadılar bununla ilgili çalışmak gerekiyor. Çadır verilmiyor. Yemek sırasına giriliyor fakat çok temkinli sıraya giriyorlar. İslahiye’de homofobi de çok yüksek.
Son olarak ne eklemek istersin?
İslahiye’nin tam ortasında tamamen ülkü ocaklarına verilmiş bir çok dayanışma grubuna engel yapılırken zahmet çekilirken onlara her türlü kolaylık sağlanmıştı.
Bu çok acıydı herkese sorun çıkarttılar fakat bazı ekipler hiçbir şey yapmadan rahat koşullardaydı. Bir hafta İslahiye bir hafta Adıyaman’da kaldım. Tekrar gitmek istiyorum. Aklım orada.
Devletin gölge etmesin başka bir şey istenmiyor. Çünkü her şeyi engellemek istediler. Bir kere bile kolaylaştırıcı olmadılar. Adıyaman’da mesela cemevinde kalıyorduk sürekli baskı kuruyorlardı "çıkın" diye. Bizi bıraksalar biz kendimiz kolektif hayatımızı kuralım. Afetlere karşı feminist dayanışmanın orada olması bile çok şey değiştirdiğini gördüm.
Depremzede kadınlar, kadınları daha fazla görmek istiyor alanda. Çünkü derdini ona anlatabiliyor.
Biz 3 ay orada olacağız. Adıyaman’da kadın çadırlarımızı kuruyoruz. Bu haberin yayınlandığı saatlerde muhtemelen Mor Tır Adıyaman’da olacak. Umarım Hatay’da olacağız. Afet İçin feminist Dayanışmayı bütün kadınlar takip etsinler.
(EMK)