Türkiye'de geniş kitleler tarafından sevilen şarkıcı Gülşen, dün akşam saatlerinde TCK'nin 216. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" ile suçlanarak tutuklandı. Şarkıcı, Bakırköy Kadın Hapishanesine gönderildi.
Olaylar şöyle gelişti: Dün sabah saatlerinde önce Gülşen'e soruşturma başlatıldığının haberini yaptık, sonra Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın ve diğer muktedirlerin açıklamalarını.
Farklı bir durum vardı, çünkü bir takım adamlar Gülşen'i muhatap almaya ve hızla konuşmaya başladılar. Açıklamalar art arda önümüze düştü.
Mabel Matiz'in iki erkeğin kavuşamadığı aşkını anlattığı klibi "Karakol" RTÜK tarafından yasaklandı evet ama örneğin Mabel Matiz'le ilgili herhangi bir yetkili adam açıklama yapmadı. Bunu şöyle de okuyabiliriz elbette: Mabel Matiz bir şekilde bu adamlar tarafından muhatap alınmadı.
Aa, İzzet Bey?
Gülşen'e yönelik aylardır beslenen öfke 2022 yılının başlarında başladı. Ocak 2022'de Sarıyer'de bir mekânda sahne alan Gülşen, transparan bir kıyafetle sahneye çıktı ve fotoğraflarıyla gündem oldu.
Bunun üzerine ismini ve ne iş yaptığını dahi unuttuğumuz İzzet Yıldızhan şu çıkışıyla kendini hatırlattı: "Burası Türkiye! Biraz topluma göre yaşamaları lazım. Sahne adabı diye bir şey var. Külotla da mayoyla da sahne çıkmayın bir zahmet."
Bu açıklamanın ardından Gülşen sahneye yine New Arrivals imzalı bir "külotla" çıktı. Bu esasen İzzet Yıldızhan nezdinde tüm kafası karışanlara verilen bir cevaptı. Şarkıcı bununla da yetinmeyip sosyal medya hesabından şöyle bir açıklama yaptı:
"Evet, ben bir anne babanın kızı, evet bir erkeğin eşi ve bir yavrunun annesiyim. Babasının kızı, bir erkeğin karısı, bir çocuğun annesi olmaktan öte ben aklı ve düşünme yeteneği olan, özgür iradeye sahip bir insanım. Bu sıfatlardan fazlasıyım. Hiçbir sıfatın kölesi değilim. Kimseye ait değilim. Ben kendimim. Kendime aitim."
"Gülşen sahnede bez parçası açtı"
Gülşen ana akımın deyimiyle "sınırları zorlayan" sahne kıyafetleri giymeye devam etti.
26 Haziran'a geldiğimizde ise sınırları zorlayan başka bir şey yaptı. Antalya'da verdiği konserde, seyircilerden kendisine ulaştırılan gökkuşağı bayrağını açtı ve şöyle dedi:
"Bunu bu gece gösterelim burada. Renklerimizi göstermekten korkmayalım arkadaşlar. Herkesin rengi kendine ve renkler çok güzel. Herkesin cinsel kimliği, hayatı kendine ait. Buna bir başkası karar veremez. Hayatımızın sahibi kendimiziz. Ne istiyoruz, ne yapacağız, neyi seviyoruz, ne olmak istiyoruz, hangi renkteyiz? İşte biz oyuz."
LGBTİ+ fobik medyadan şu sesler yükseldi: "Daha önce sahneye çıktığı kıyafetlerle kendini gündem yapan şarkıcı Gülşen, şimdi de sahnede açtığı bez parçasıyla gündem oldu."
Şarkıcı gelen tepkiler üzerine Instagram hesabından, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "LGBT yok öyle bir şey, bu ülke millidir, manevidir" sözlerine nazire olarak "LGBTİ+, var öyle bir şey," yazan bir görsel paylaştı.
Onur Yürüyüşü'ne Gülşenli çağrı
Gülşen asla geri adım atmıyordu. Bu kez, 13 Ağustos'ta, mevcut iktidar için bir anlamı da olan Yenikapı'da bir gökkuşağı bayrağı daha dalgalandırdı. Konseri izleyenler arasından çıkan bazı seslere de "Rahatsız olan arkalara gidebilir," dedi.
2017 yılındaki 15. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü'ne "Sen de özlemedin mi?" başlığıyla çağrı yapıldı. Çağrı videosunun klibinde Gülşen'in "Bi' Fırt" şarkısı yer alıyordu. Videoyu tekrar izlemek istediğimde dahi Youtube'un "Bu video bazı kullanıcılar için uygunsuz olabilir" uyarısıyla karşılaştım.
Evet Gülşen'in sahne kıyafetleri, o çok duyduğumuz ve artık biraz tadı da kaçan "yaşam tarzı" hattını savunması açısından onun için önemliydi. Ve elbette milyonlarca kadın için. Ancak benzer sahne kıyafetlerini pek çok kadın şarkıcının giydiğini gördüğümüz de bir gerçek. İlk anda bile aklıma en az dört-beş isim geliyor. Halk konseri sayılabilecek bir konseri politik bir alana çevirmek, bu denli popüler sanatçılar arasında ise sadece Gülşen'in yaptığı bir şeydi.
Bulanık deniz
Üstelik Gülşen bizi pinkwashing'lemeden, savunduğu şeyin ismini koyarak çizdi bu hattı.
Gülşen'den bir kahraman yaratmaya çalışmıyorum. Marsha P. Johnson, Sylvia Rivera, Audre Lorde, James Baldwin ve açık kimlikli olmadıkları için isimlerini sayamadığım Türkiyeli sanatçı ve yazarlar gibi pek çok kahramanımız var zaten bizim.
Ancak kimsenin LGBTİ+'larla yan yana görülmek bile istemediği bu süreçte Gülşen'in LGBTİ+'ları yalnız bırakmadığını ve bizlerin de onu yalnız bırakmayacağını söylemek istiyorum. Gülşen'in direnişine ve muhalif kesimin bile "artık" uzak durduğu LGBTİ+'larla olan dayanışmasına saygı duyuyorum. Ve elbette bazı şarkılarını çok seviyorum.
En kısa zamanda Gülşen konseri bileti alacağımız günlerde buluşmak dileğiyle diyeyim artık.
Çünkü ana muhalefet partisinden dahi "Gülşen iyi hoş ama," cümlelerini duymak zorunda kaldığımız bir süreç bu ve muazzam bulanık bir denizde hızla sürükleniyoruz aslında. O yüzden iyi ki bu suyun önünü tıkayanlar, yönünü değiştirmeye çalışanlar var.
(TY)