*Fotoğraf: AA/Arşiv
Makalenin İngilizcesi için tıklayın
Aziz Çelik'in bu yazısı 3 Mayıs tarihli BirGün gazetesindenden alındı.
30 Nisan-17 Mayıs 2021 arasını kapsayan sözde tam kapanma ile birlikte iş ve gelir kaybına uğrayanlara nakit destek tartışması yeniden alevlendi. Bu kapanmanın tam kapanma olmadığı açık. DİSK-AR’ın tahminlerine göre istihdamın yüzde 60’tan fazlası kapanmadan muaf. Ancak yine de kapanma nedeniyle milyonlarca çalışan iş ve gelir kaybına uğrayacak. Bunlar kapanma döneminde nasıl yaşayacak, neyle geçinecek? İşte tartışmanın odak noktasını bu oluşturuyor.
Ne olacağını söyleyeyim: Kayıtlı işçiler zorla ücretsiz izne çıkarılacak ve günlük 50 TL’ye kendilerini ve ailelerini geçindirecek. Kayıtdışı çalışanlar hiç destek alamayacak. Esnafa verilen destek ise devede kulak kalacak. Yeni kapanma döneminde de salgına ilişkin sosyal politika eski tas eski hamam!
Mızrak çuvala sığmaz
Şaşırtıcı olan Türkiye salgında vatandaşa doğrudan ve karşılıksız nakit destek veren ülkeler arasında sonlarda yer alırken bu alanda resmi bir dezenformasyon (kirli ve çarpıtılmış bilgi) kampanyasının başlaması. Bir kamu haber ajansı olması gereken ve kamuoyuna nesnel bilgi aktarması gereken Anadolu Ajansı (AA), 1 Mayıs 2021’de inanılması güç bir habere imza attı.
“Türkiye likit destekle devleri geride bıraktı” başlığıyla verilen haberde şöyle deniyordu: “Türkiye’nin likit destek oranı GSYH’sinin yüzde 9,4’ü oranında olurken, aynı kategorideki ülkeler arasında Türkiye’ye en fazla yaklaşan ülke yüzde 6,2 ile Brezilya oldu. Çin yüzde 1,3, Rusya yüzde 1,5’te kaldı.” Bu inanılması güç haberin dayandığı veriler ise IMF’ye ait Nisan 2021 Mali İzleme Raporuydu (Fiscal Monitor: Database of Country Fiscal Measures in Response to the COVID-19 Pandemic). IMF’nin belirli aralıklarla yayımladığı bu rapor ülkelerin Covid-19 salgına karşı aldığı mali önlemlere ilişkin bir veri tabanı.
Nesnel gazetecilik ilkelerinin ayaklar altına alındığı bu haber gazetecilik dersi olarak okutulmaya aday sayılır. Dünyanın saygın hiçbir kamu haber ajansında böyle bir habere rastlamak mümkün değil. Çünkü haber IMF raporunda ayrı ayrı yer alan iki temel mali önlem türünden birini dikkate alırken diğerini görmezden geliyordu. Haberin bilinçli bir tercihle raporun bir bölümünü perdelediği anlaşılıyor. AA’nın bu haberinin nesnel habercilikten uzak bir propaganda metni olduğunu söylemek mümkün. Daha da tuhafı ise bu haberin sosyal politika formasyonuna sahip eski bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından “ülkemizin başarılı mücadelesini ve yapılan çalışmaları, verilen destekleri görmezden gelen ve algılarla karalayanlara IMF cevap vermiş” şeklinde sunulması. Anlaşılan sayın eski Bakan AA’nın manipülasyonunu gerçek sanmış!
Türkiye en az nakit destek veren ülkeler arasında
Şimdi gerçekleri tane tane anlatalım. IMF’nin Covid-19’a karşı alınan mali önlemler veri tabanı iki bölümden oluşuyor. IMF pandemi döneminde mali önlemleri ikiye ayırıyor. Birincisi vatandaşa verilen doğrudan ve karşılıksız nakit destekler (Additional spending and forgone revenue). Bu kapsamda nakit karşılıksız destekler yanında, vazgeçilen vergiler ve pandemi sağlık harcamaları da yer alıyor. IMF bunu asıl kriter olarak kullanıyor. Nitekim IMF konuyla ilgili yayımladığı dünya haritasında doğrudan karşılıksız nakit destekleri esas alıyor. İkinci mali önlem türü ise likit destek olarak adlandırılıyor. Bunu kısaca borç, kredi ve bankalara mali destek olarak ifade edebiliriz (equity, loans and guarantees). Anlaşılan AA likit destekleri nakit destek olarak sunmaya kalkmış! Oysa arada dağlar kadar fark var. Vatandaşa verilen nakit destek karşılıksız ve hemen harcanabilir kaynak. Likit destek ise borç erteleme, yeniden faizle borç anlamına geliyor. Bu borçlar silinmiyor, faizler işliyor. Birinci tür destek doğrudan yurttaşa çalışana yönelik, diğeri ise bankacılık sistemine yönelik.
AA’nın sakladığı gerçek şu: Türkiye yurttaşlarına doğrudan nakit destek açısından G20 ve “yükselen piyasa” ülkeleri içinde Meksika ile birlikte sonuncu sırada. Ama likit destekte (borçlandırma, faizli kredi) ön sıralarda. Halkına doğrudan ve karşılıksız nakit destekte sınıfa kalan Türkiye vatandaşı pandemi döneminde borçlandırmada ilk sıralarda yer alıyor. Bu krediler ve faizler nasıl ödenecek? Ödeyemeyenler ne yapacak kimin umurunda. Ödeyemeyen intihar eder. Üç gün sonra unutulur. Ölen ölür, kalan sağlardan borçlar nasılsa tahsil edilir!
Tablo 1 - Kaynak: IMF, Fiscal Monitor: Database of Country Fiscal Measures in
Response to the COVID-19 Pandemic (Nisan 2021)
İktisatçı Nazır Kapusuz’a göre 2020 Mart ayında bireysel kredi borçlu sayısı 17 milyon iken 2021 Mart ayında bireysel kredi borçlu sayısı tam 34 milyona yükselmiş. Sokakta yürüyen her yetişkinin bankalara borcu var. Sadece 2020 Nisan-Temmuz arasında 7 milyon kişi hayatında ilk defa kredi çekmiş. İşte Türkiye’nin pandemi ile mücadele stratejisi.
Tablo 1 de görüldüğü üzere Türkiye doğrudan nakit destek ve harcamalarda dünya sıralamasında sonlarda yer alıyor. Türkiye G20 ülkeleri içinde Meksika ile birlikte en az nakit destek ve harcama yapan ülke durumunda. Gelişmiş ekonomilerde sağlık dahil doğrudan nakit destek ve harcamalarının GSYH’ye oranı yüzde 16,4, gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 4 iken Türkiye’de bu oran yüzde 1,9’a düşüyor. Dolayısıyla AA’nın çarpıttığı gibi Türkiye’nin “devleri” geçmesi söz konusu değil. Dahası Türkiye kendi klasmanında yer alan İspanya, Güney Afrika, Endonezya, Kore gibi ülkelerin çok çok altında nakit desteği sağlamış durumda.
Tablo 1’de açık biçimde görüldüğü üzere pek çok ülke ve ülke grubu pandemide ağırlığı nakit ve doğrudan karşılıksız desteklere verirken ve yurttaşların cebine para koymayı tercih ederken Türkiye’de vatandaşın borcu ertelenmiş, yeniden borçlandırılmış ve bankalara destek verilmiştir. Gelişmiş ekonomilerde nakit destekler likit desteklerin yüzde 45, gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 60 fazlası iken Türkiye’de tam tersine nakit destekler toplam desteklerin yüzde 20’sinin altında kalmıştır.
Nakit değil, borç
Türkiye’de nakit ve likit desteklerin dağılımına baktığımızda oldukça çarpık bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz. Tablo 2’de görüldüğü gibi Türkiye’de Covid-19 ile ilgili yapılan nakit destek ve harcamaların toplamı 95 milyar liradır. Bu harcamanın 16,8 milyar lirası sağlık harcaması, 29,4 milyar lirası ise vazgeçilen vergi gelirlerinden oluşmaktadır. Böylece doğrudan karşılıksız nakit transferler 48,6 milyar liraya düşüyor. Bu miktarın 40,3 milyarı ise İşsizlik Sigortası Fonundan sağlanmış. Hanelere yapılan sosyal yardımlar ise 8,3 milyarda kalıyor. Böylece bankalara ve şirketlere verilen sermaye desteği 21 milyar TL’yi bulurken hanelere sadece 8,3 milyar destek verildi.
Türkiye’de Covid-19’a karşı mücadelede vatandaşın cebine para koymak yerine vatandaşın borcunun artırılması ve ertelenmesi tercih edilmiştir. Böylece Covid-19 döneminde yurttaşların azalan gelirlerini borçla finansa etmeleri tercih edilmiştir. Toplam finansal önlem tutarının yüzde 83,3’ü borç ertelemesi, yeni borç ve kredi ile bankalara/şirketlere sermaye desteğine ayrılmıştır. Dünyada ise bunun tersi yapılmıştır.
Covid-19 döneminde hükümet dünyanın pek çok ülkesinde yapıldığı gibi vatandaşın, çalışanın cebine para koymak yerine onu borçlandırmayı tercih etmiştir. Bu yaklaşımın sosyal devletle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Asıl kıstas pandemide vatandaşa ve yurttaşın cebine kaç para koyduğunuzdur. Gerçekler acıdır. AA’nın saptırılmış haberleri ile bu gerçeği örtbas etmek mümkün değildir.
(AÇ/NÖ)