*Fotoğraflar: NASA
ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, yedi aylık bir yolculuk sonunda Perseverance adlı robotu sorunsuz olarak Kızıl Gezegen Mars’ın, jeolojik yapısı gereği su bulunma olasılığı yüksek olan Jezero Krateri’ne indirdi. İlk anlardan itibaren de gezegenden görüntüler almaya başladı. Son indirdikleri bu robot, sondajla numuneler alarak, jeolojik birimlerin dünyadaki benzer jeolojik yapılarla ilişkilendirilmesini sağlayacak ve Kızıl Gezegende yaşamın izleri sürülecek.
Apollo 11 ve Ay'a yolculuk
52 yıl önce Apollo 11’in Ay’a ilk insanı götürmesinden bu yana gelişen uzay teknolojisinin vardığı bu aşama, insanlığın geleceğine ışık tutması için de çok önemli. Gerçi bizim Uzay Projesi ile aynı günlere denk gelmesi, iki projeden hangisinin talihsizliğidir siz karar verin ama Perseverance’nin Mars’a inişine bizim malum medyamızın gerekli ilgiyi göstermemekte haklı olduğunu söyleyebilirim! Zamanı mıydı şimdi Mars’ın!
Bizim çocukluğumuzda “Eller aya biz yaya” tekerlemesi çok meşhurdu. Ülkenin geri kalmışlığını vurgulamak için çok sık kullanılırdı. O günlerde, aslında Ay’a gidilmediği, bunun bir Amerikan aldatmacası olduğuna inananların sayısı da az değildi. Hâşa böyle bir şey caiz değildi. Bugün bile inanmayan çok sayıda kişi bulabilirsiniz. Sonrasında Sovyetler Birliği de gidince durum biraz daha inanılır hale gelmişti.
Eller Ay'a biz otoyola
Şimdilerde biz bile Aya gitmekten bahseden bir ülke olduk; bak şu gelinen aşamaya! Gerçi, biz mi gideceğiz yoksa bizi birileri mi götürecek konusunda rivayet muhtelif henüz, resmi söylemde bu konu netleşmedi! Bu iş için ayrılan kaynaklara bakınca, bir uzay aracında rezervasyon yaptırılacağı fikri daha ağır basıyor. Biraz fazla kar yağdığında 17 saat kapanan İzmir – İstanbul Otoyolu’na yapılan masrafın yarısıyla insanlar Mars’a gitti ama ne yapalım kardeşim, biz daha şu yol mevzusundan bir çıkamadık ki.
1950’lerde onlar uzay çalışmalarına başlarken, bize, karayolu yapımına harcamak koşuluyla Marshall Kredilerini verdiklerinde uyanacaktınız desen ne faydası var! O yıllardan beri her dönemin en çok kazananın yol müteahhitleri ve bu ülkeyi otomobile boğan yabancı şirketler. Bu arada Ay’a çıkmadan önce şu yerli otomobili de hayırlısı ile bir bitirebilseydik!
Neyse bu mevzunun sonu yok, biz yine konumuza dönelim. NASA, Jezero Krateri ile jeolojik benzerliği nedeniyle Salda Gölü’nün önemini vurgulayıp, karşımıza ne çıkacağını Salda Gölü sayesinde az çok tahmin edebiliyoruz deyince, şahsen benim biraz yüzüm kızardı. Göl çevresini yapılaşmaya açanların, oradan kum taşıyanların kızardı mı bilemem!
Salda Gölü’nde yapılaşma projeleri ilan edildiğinde, Bir Gün Pazar ekinde “Diren Salda Gölü” ve bianet’te de “Sıradaki Salda Gölü” başlıklı iki yazı yazmıştım.
Bilimsel çalışmalar
Bu yazılarda, Salda Gölü’nde yapılan bilimsel çalışmalardan alıntılar yapmıştım: “İlksel yaşam formlarına ve çevresel koşullara dair önemli veriler içerdiği düşünülen stromatolitlerin oluşum mekanizmaları ile bu süreçleri kontrol eden jeobiyolojik faktörlerin anlaşılması yalnızca yerkürede yaşamın başlangıcına dair önemli bilgiler sunmayacak, aynı zamanda yerküre dışında yaşam izlerinin ortaya konması için önemli ipuçları sağlayacaktır. Bu çalışmaya konu olan Salda Gölü stromatolit oluşumları ilk defa Russell vd.,’nin 1999’da yaptıkları çalışma ile dikkat çekti. Salda Gölü’nde güncel olarak oluşan hidromanyezit içerikli stromatolitlerin Mars’taki karbonat içerikli kayaçlara benzerlik sergilediğinin önerilmesi ile bu yapılar yerküre dışı yaşam izlerinin araştırılması için uygulama alanı buldu. Sonuç olarak, Salda stromatolitleri, belirli bir dengedeki kimyasal, biyolojik, fiziksel ve iklimsel koşulların ortak bir ürünü olarak gelişiyor. Yerkürenin erken döneminde yaygın olarak oluşan yaşamın ortaya çıkış ve gelişim süreçlerine ışık tutacak bu yapıların detaylı araştırılması jeolojik kayıtlardaki yaşam izlerinin tayini için önemli veriler üretecektir.”
"Yaşam ihtimaline çok yakınız"
Gölün jeolojisi ve minarolojik yapısı, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü tarafından yapılmış çalışmalarla uzun yıllardan beri biliniyordu. Göl, güncel çökelimlerle jeolojik oluşumunu devam ettiren yaşayan bir canlı gibi. 1990’lardan sonra yerli ve yabancı bilim insanları Salda Gölü’nde çok önemli çalışmalar yaptı. İki yıl önceki yazılarımda çalışmalarından alıntılar yaptığım ve 2007'den beri bu çalışmalarda yer alan İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Nurgül Çelik Balcı, basına yaptığı açıklamada bu projenin önemini şöyle anlatmış:
“Perseverance’ın ana misyonu astrobiyoloji yani yaşamın izlerini aramak. Bu robot çok iyi bir jeolog. Göl tabanını oluşturan sedimanlardan örnekler alacak. İnsanlığın tarihinde ilk defa bir başka gezegenden kayaçları toplayıp bununla başka bir çalışma yapılacak. Bu çok önemli ve heyecan verici. İlk defa başka bir gezegende yaşam olma ihtimaline bu kadar yakınız. Bir zamanlar Mars'ta antik yaşam var olduysa neden devam etmediği sorusu da bilim insanlarını heyecanlandıracak.”
Jezero Krateri ile Salda Gölü'nün yapılarının benzer olması nedeniyle uzun yıllardır çalışmaların sürdüğünü ifade eden Prof. Dr. Balcı, "Jezero krateri de bazı kriterler göz önüne alınarak seçildi. Salda Gölü'nün sediman ve minorolojik yapılarının benzer olması, Salda Gölü'nün de bir fluval sistemle besleniyor olması gibi benzerlikler nedeniyle bütün bilim camiasında öne çıktı. Salda Gölü, Jezero Kraterinde yaşam arayışında bir anahtar niteliği taşıyor.
Salda Gölü'nün çevresini kaplayan beyaz karbonat oluşumlar mikroorganizma oluşumlar vasıtasıyla oluşmuş. Yani bir bakıma mikrobiyal manifestosu Salda Gölü'nün. Mikrobiyal yollarla oluşmuş bir alanı takip eder ve izlerini anlayabilirseniz Jezero kraterinde nereye gittiğinizde bu yaşamın izlerini bulabilirsiniz, bunun için bir kılavuz görevi görüyor. Bu açıdan Salda'da yapılan çalışmalar çok önemli ve önemi de artacak. Salda Gölü, bir bakıma Mars'ın ve erken yerkürenin 3.5 milyar yıl önceki halini gösteriyor olabilir."
Salda tehlikede
Evrendeki canlı yaşamının historik jeolojik geçmişi söz konusu olan. Geleceğe ışık tutması bağlamında çok çok önemli. Oysa ülkemizde insanlar, özellikle son yıllarda, böylesine önemli bir jeolojik yapıyı, Salda Gölü’nü koruyabilmek için mücadele vermek zorunda kalıyor.
Daha önce de yazmıştım: Düzenli beslenemeyen Salda Gölü, yakın bir gelecekte, son 40 yılda üçte biri kuruyan ve geri döndürülemez bir sürece evrilen Burdur Gölü ile aynı kaderi paylaşacak, Orta Asya’dan beri gölleri kurutarak sürdürdüğümüz kutlu yürüyüşümüz devam edecek!
İrili ufaklı kaç göl kuruttuğumuzun çetelesini tutanlar vardır elbette ben bilmiyorum. Salda Gölü henüz o aşamada değil ama son günlerde göl içinde bazı adacıkların oluştuğu basında yer aldı. Gerçekten çok üzücü bir gelişme. Gölü besleyen su kaynaklarının ve akarsuların drenaj sistemlerinin, yeraltı ve yüzey sularını göle ulaştıran doğal su kanallarının korunmaması bir yana, göl yakınlarında yapılan gölet, bina, taş ocağı gibi faaliyetlerin böyle sonuçlara yol açacağı bilim çevrelerince çok söylendi. Milyonlarca yıllık doğal dengelere, hele de böyle benzersiz bir yerde müdahale edilmesi aklın alabileceği bir şey değil! Umarım bu son gelişmeler, aklın ve bilimin galebe çalmasına bir nebze olsun katkı sağlar!
(NÖ)