Siirt şehri ve çevresi bir çiçek bahçesiydi. Kürdü, Arabı, Asuri-Keldani-Süryanisi, Ermenisi, Arabı....İnançsal olarak da Êzdisi, Zerdüştü, Yahudisi, Hristiyanı, Müslümanı...Bu zenginlik kasaplar deresini mezarlığa dönüştürenleri rahatsız ediyordu.
Öldürmeye, sürmeye, göçertmeye, dönüştürmeye, izbırakmamaya devam ediyorlardı. Dönmeler, dönmeyenleri, uygulamalarına karşı çıkanları doğrudan tehditlerle, şiddetin değişik versiyonlarıyla susturmaya, etkisiz kılmaya çalışıyorlardı.
Jandarma yetkilileri tarafından düzenlenen listede öldürülenlerin, çöplüge atılanların tümünün isimleri yer almıyor. O dönemde bugün Şırnak, Mardin, Batman, Hakkari sınırları içinde yer alan yerleşim birimlerinin çoğu Siirt iline bağlıydılar.
Yapılan baskınlar, operasyonlar, çatışmalar bu şehirdeki T.C. görevlileri tarafından yönetilmekteydiler. Gözaltına alınanlar, işkencelerde öldürülenler, çatışmalarda öldürülenler şehir merkezine getiriliyor ve korku oluşturmak için teşhir ediliyorlardı. Ölü bedenler teşhirlerden sonra belediyeye verilirlerdi. Ölüler, Siirt belediyesi görevlileri tarafından Kasaplar deresindeki çöplüge atılırlardı.
Ölülerin çöplüğe atılmaması konusunda uyarılan arap asıllı belediye başkanı istemleri duymamazlıktan gelmişti. Bir gece evine yapılan baskınla öldürüldü. Öldürülme nedeni, Kürdlerin ölülerini bu çöplüğe attırmaya devam etmesiydi. Ruken isimli bir bayan gerila kendisini hedef almış ve öldürmüştü. Bu öldürme nedeni ve kadın gerilanın eylemi neden-sonuç olarak anlatılmaya başlandığında şehir sınırları içinde ve dışında konuşulur olmuştu.
Ben kasaplar deresi haberiyle gazeteciliğe başladım. Biraraya getirdiğim bilgileri Van'dan konuyu araştırmaya gelen 2000'e Doğru muhabiri Günay Aslan'la paylaştım. İlk haber Günay Aslan adına 2000'e Doğru da çıktı. Bu haber benim gazetecilikte ilk haberimdir. İlk haberden sonra 2000'e Doğru da gazeteci olarak görev yapmaya başladım. Konuyla ilgili olarak bilgi toplamaya devam ettim.
O zaman Siirt İl Alay komutanı olan Temel Cingöz ve diğer sorumlular durumdan rahatsız oldular. Temel Cingöz bana haber göndererek "O Sivaslı Kızılbaşa söyleyin, Kasaplar deresinde kendisine de yer ayırdım. Ayağını denk alsın." Bu mesajı bana ulaştıran siirt yerlisi bir araptı. Ben cümleleri duyduğumda sadece güldüm. Daha ne kadar süre gözaltı, öldürme, yakma, sürme emirleri verilecek düşüncesine daldım.
Temel Cingöz, Siirt'den sonra Adana'da görevlendirildi. İçinde yer aldığı geçmişin Teşkilat- Mahsusa'ı bugünün Ergenekon'u olan yapının kadroları, kendisinin çalışma arkadaşları tarafından Adana'da çapraz ateşe tutularak susturuldu, öldürüldü. Yargılayan, yargılanmıştı. Rejimin işleyiş tarzı buydu. Kullan, sessizliğe göm... Kamuoyuna da "teröristler tarafından öldürüldü" açıklaması yapıldı.
Eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın işleyişi, kullanılan kişilerin öldürülüşlerini kendisiyle yapılan röpörtajlarda tarif ediyor. Ayrıca benim kendisiyle röpörtaj yaptığım Şırnak'da görev yapan pilot Bay X in anlatımları okunduğunda suç işletilenlerin susturulma yöntemleri isimlerle açıklanıyor.
Evim, bürom araçlarını önlerine park eden sivil giyimli kişiler tarafından sürekli kontrol altında tutuluyorlardı. Polisler, beni telefonlarda tehdit ederek, dışarı çıktığımda adım adım izleyerek, arkamdan kürfederek teslim almaya, bu ve diğer konularla ilgilenmekten caydırmaya çalışıyorlardı.
Kasaplar deresi G.Aslan imzasıyla 2000'e Doğru dergisinde haber olunca Olaganüstü Hal Bölge Valisi olan Hayri Kozakçıoğlu tedbir alınmasını içeren emirler vermeye başladı. Konu gizlenmeliydi. Cesetler örtülmeliydi.
Haberin basında yer alması ve savcılığa yapılan başvuru sonrası mecburen çöplükte kazı yapmak zorunda kaldılar. Topladıkları bazı kemikleri çuvallara koyarak şehir mezarlığına gömdüler. Çöplüğün üstü ise belediye ekipleri tarafından yakılmış kömür artıklarıyla kapatılmaya çalışıldı.
22.4.1989 günü sabah 7'de 2 otobüs dolusu polis ve askerle kazılacak yerin çevresi sarılıyor. Kimse yaklaştırılmıyor. Basına haber verilmiyor. Çöplükte kazı yapılırken gizlilik esas alındı.
Bildiğim kadarıyla sadece Arap halkından olan ve şehirde gazetecilik yapan Necati Mumay'a orada bulunma izni verilmişti. O, kabul gören bir gazeteciydi. (EÇ/EÖ)
(*) Gazeteci, İnsan Hakları Derneği (İHD) eski Siirt Şube Başkanı.