27 Nisan'da başlayan yurt dışı oy kullanma süreci, 9 Mayıs itibarıyla ülkelerde kurulan sandıklarda tamamlandı. 46 gümrük kapısında ise 14 Mayıs akşamına kadar devam edecek.
2018'e göre toplamda
500 bin oy artışı
9 Mayıs akşamı itibarıyla 73 ülke, 156 seçim merkezi ve 4 bin 671 sandıkta toplam 3 milyon 416 bin 98 seçmenin 1 milyon 763 bin 361'i oyunu kullandı. Bu toplam seçmenin yüzde 51,7'sine karşılık geliyor. 14 Mayıs'a kadar gümrük kapılarında kullanılacak ortalama oy sayısını da eklersek yüzde 53'e yaklaşacak 1 milyon 800 bini aşkın seçmenin oy kullanmış olacağını varsayabiliriz.
Henüz oy zarfları açılıp cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği için kullanılan oylar ayrıştırılarak sayılmadığı için net rakamları veremesek de 2018 Milletvekilliği seçimlerindeki yurtdışından 1 milyon 355 bin 901 oyla yüzde 44'lük katılımı dikkate alırsak oy kullananların oranında yüzde 9'luk bir artış olduğunu görüyoruz. Üstelik yurt dışı seçmen sayısında 400 binlik artış üzerinden hesaplanacak bir yüzde 9'dan bahsediyoruz. Toplamda 500 bin civarı oy artışı demek bu.
İstanbul 1. ve 3. bölgelerden
sonra en büyük seçim çevresi
Rakamların ifade gücünü arttırmak için neye tekabül ettiğine biraz daha yakından bakmakta fayda var. Ayrı bir seçim bölgesi olarak alınmasa da 3 milyon 416 bin 98 seçmeniyle yurt dışı, İstanbul 1. ve 3. seçim bölgesinden sonra en büyük seçmen grubunu barındırıyor. Şayet yurt dışı bir seçim bölgesi olarak tanımlanmış olsaydı 30-35 arası milletvekili çıkartıyor olacaktı. Mevcut sistemle ise 10 ila 15 milletvekilin belirlenmesine ve yaklaşık 1 milyonluk katkısıyla kimin cumhurbaşkanı olacağına etki edeceğini ön görebiliriz.
Yoğun ve canlı katılım
Yurt dışı seçimlarine ilgiyi sadece rakamların soğuk dilinden değil, sandıklara yönelik yoğun ilgiden de görmek mümkündü. Bir önceki seçimlere göre daha kalabalık ve canlı bir katılım oy kullanmaya gelen, seçim merkezlerini ziyaret eden ve sandıklarda görev yapan herkesin dikkatini çekti.
Bu katılımın dağılımını ve oy bazında neye tekabül ettiğini ancak sandıklar açıldıktan ve oylar sayıldıktan sonra göreceğiz. Ancak yine de kimi gözlemlerimizi paylaşmak son dönemece giren ülkedeki seçimlere küçük de olsa katkılar sağlayabilir.
▶ İlk olarak şunu tespit etmemiz gerekir ki, Cumhur İttifakı devletin, diyanetin, konsoloslukların, kendilerine yakın sermaye çevrelerinin, kısacası iktidar olmanın tüm imkanlarını kullanarak seçimlere güçlü ve organize bir katılım sağladı. Öyle ki hangi ülkeden sandık görevlileriyle görüşseniz, tekerlekli sandalyelerle, yürüteçlerle sandığa taşınan AKP'lerden söz ettiklerini duyacaksınızdır.
▶ AKP'nin mevcut seçmenine sadece yaşlı ve hastaları değil, az olsa bile genç kuşağı da eklemeyi başardığını dikkate almak zorundayız. Bunda ebeveynlerin etkisi mutlaka vardır, ancak bu genç kuşağın aynı zamanda kendilerine sürekli "göçmen" muamelesi yapan devletlere ve yerli toplum içinde yükselen ırkçılığa karşı "Batı'ya kafa tutan Erdoğan" figürünü desteklediklerini görmemek bizi yanlış analizlere götürecektir. Üstelik bu algı sadece gençler içerisinde değil geniş bir Türkiyeli-Kürdistanlı göçmen kitlesinde de mevcut.
▶ Üçüncü olarak AKP'nin bu süreçte hedef odaklı, yakın markajlı, birebir ilişkileri öne koyan bir çalışma yaptığına dikkat çekmek isterim. Camiler, konsolosluk destekli dernekler, örgütlenmeler, öğretmenler ve elbette istihbarat ağları aracılığıyla geniş bir kesimi bire bir takiple sandığa taşımaya uğraştılar.
Bütün bunları belirtmemin temel sebebi, bu çalışma tarzını muhtemelen ülkede de uygulayacaklarına ilişkin bir uyarı yapmak için. Sosyal medya ve kendi içi kamuoyumuzdaki pozitif hava, karşı karşıya olduğumuz tehlikeyi hafife almamıza, son düzlükteki sorumluluklarımızı yerine getirme konusunda rehavete kapılmamıza yol açmamalı. Cumhur İttifakının hileye ve şerre başvuracağı kesin ancak bunu yapabilmek için gereksindikleri ana kitleyi toplama hususunda son derece disiplinli, sistematik ve ısrarlı davrandıklarını bir an olsun aklımızdan çıkartmamalıyız.
Tüm bu çabaya rağmen yurtdışı seçimlerinde hem AKP'nin hem de Erdoğan'ın oyu 2018 seçimlerine göre daha düşük olacaktır. Erdoğan bir önceki seçimlerde yurtdışında kullanılan 1 milyon 341 bin oyun 807 bin 974'ünü yani oyların yüzde 60,24'ünü almıştı. Bu seçimlerde Erdoğan'ın oyu yüzde 50'nin altına düşecektir.
Vasat muhalefet
▶ Katılımdaki yükselişte pay sahibi olan diğer kesimin ise Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) destekçilerinden oluştuğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Kılıçdaroğlu'nun adaylığı etrafında oluşan olumlu atmosfer yurtdışına da yansıdı. Bunda şüphesiz CHP'nin neredeyse bir yıl önceden başlattığı seçim çalışmalarının da etkisi büyük. CHP, ülke ülke görevlendirdiği milletvekilleri eliyle bir yılı aşkın süredir yurt dışı seçmenini sandığa hazırlıyordu. CHP'nin muhtemel oy artışındaki üçüncü etmen ise eskisinden daha yoğun bir Alevi kitlenin Kılıçdaroğlu adaylığı üzerinden CHP'ye yönelmiş olmasını sayabiliriz.
CHP bir önceki seçimlerde aldığı yüzde 17,75'lik 267 bin 293 oyun üzerine çıkarak yurtdışı seçimlerini ikinci parti olarak tamamlayacak gözüküyor.
Millet İttifakı bileşenlerinden Saadet Partisi ve İYİ Parti'nin seçmenleri de kendilerini yurtdışı sandıklarında hissettirenlerdendiler. Muhtemel ki bu iki parti de yurtdışı oylarını arttıracaklar -az da olsa-.
Yeşil Sol Parti:
Halkın ferasetiyle...
▶ Yeşil Sol Parti'ye gelecek olursak bu seçimlerde potansiyelimizi harekete geçirdiğimizi ve ulaşabileceğimiz en geniş desteğe yakınlaştığımızı söylemek doğru olmayacaktır. Gerek nesnel gerek öznel nedenlerden dolayı ne yazık ki Yeşil Sol Parti Avrupa Seçim Koordinasyonu olarak seçim çalışmalarına çok geç başlayabildik. Geç başlamanın yanı sıra, Yeşil Sol Parti'nin tüm hitap alnını ortak çalışmalara katabilmek mümkün olmadı.
Tüm bu öznel eksikliklere bir de HDP'nin kapatılma olasılığına karşı son anda Yeşil Sol Parti'yle seçime girilmesi, ittifak meselesindeki karmaşa ve kimi demoralize edici gelişmeler hem seçmenler hem de çalışmayı sürükleyici kadrolarda konsantrasyon eksikliğine yol açtı. Kitle içerisinde yeterli ön çalışmanın yapılamamış olması hem seçim taktiğimizi hem oy kullanma tekniğini anlatmakta Yeşil Sol Parti'yi eksik bıraktı.
Yeşil Sol Parti Avrupa örgütlenmesi olarak eksiklerimize rağmen halklarımızın genel siyasi durumun vahameti karşısında gösterdiği feraset en etkili gücümüzdü. Başta yurtdışında yaşayan Kürt halkı olmak üzere siyasi sürgünler, Aleviler, Barış Akademisyenleri, aydınlar, Türkiyeli ve Kürdistanlı emekçiler, kadınlar, gençler, Süryaniler, Ermeniler, Araplar, Ezidiler Yeşil Sol Parti'ye sahip çıktılar. Tüm seçmenlerin belki de en politik kesimini oluşturan bu topluluklar sürecin ihtiyacı olan taktiği -üstelik kimleri bağlı oldukları örgütlerin kararlarına rağmen- bir kuyumcu hassasiyetiyle belirleyerek bir oylarını diktatörü devirmek için Kılıçdaroğlu'na, bir oylarını da geleceği kurmak için Yeşil Sol Parti'ye verdiler.
14 Mayıs'tan sonra diktatörü devirmiş halklar olarak daha derin analizler ve planlamalar yapabilmek umuduyla şimdiden seçimlerde oy kullanacak tüm halklarımıza feraset ve cesaret diliyorum.
(TY/AEK)