bianet'e konuşan Prof. Zafer Üskül ve İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Nazan Moroğlu, yargının bağımsızlığı için yapılması gerekenleri anlattı; yasamadaki aksaklıklara dikkat çekti.
Yargıtay üyeleri, Barolar Birliği ve son olarak HSYK, açıklamalarıyla yeni yasalardaki düzenlemelerin ve AKP hükümetinin uygulamalarının yargının bağımsızlığını zedelediğine dikkat çekmişlerdi.
Üskül, yargının bağımsızlığı ve siyasallaştırılmasıya ilgili sorunların 1982 Anayasasından kaynaklandığını söyledi; AKP hükümetinin yasamada muhalefeti süreç dışına itmesini ve yasaları alelacele çıkarmaya çalışmasını "Bu kadar tepkiye değemeyecek boşuna bir çaba. Siyasi olarak anlaşılması mümkün değil" diyerek yorumladı.
Moroğlu'ysa, AKP hükümetinin hukuku yok etmeye çalıştığını, siyasilerin hukuk devleti olmak için çalışmaları gerektiğini söyledi. Moroğlu, reformların yapay olduğuna dikkat çekti; "Türkiye'nin temel yasaları yeniden yazacağı bir hukuk reformu için iki yılını ayırması gerektiğini" söyledi.
HSYK özerkleştirilmeli
Zafer Üskül, yargının bağımsızlığıyla ilgili sorunun 1982 Anayasası yürürlüğe girdiğinden beri varolduğunu söylüyor.
"Anayasa'dan kaynaklanan sorunların yanı sıra, HSYK'ye ilişkin yasadan doğan ciddi sorunlar da var.
Hakim ve savcıların yansız çalışabilmelerini sağlamak, idarenin üzerlerindeki etkisini tamamıyla ortadan kaldırabilmek için, hakimlerin ve savcıların özlük işlerini yürütecek kurumun yürütmenin tamamen dışında oluşması gerekir.
Şu anda HSYK hakim ve savcıların özlük işlerini yürütmekte. Bu kurulun içinde Adalet Bakanı ve müsteşarının yer alması ve özlük işlerinin yürütülmesiyle ilgili bütün ön hazırlıkların Adalet Bakanlığı bünyesi içinde yapılması, yargıç ve savcıların güvencesini eksik kılıyor."
Moroğlu da aynı soruna dikkat çekiyor:
"HSYK'nin mevcut yapısı, yargı bağımsızlığını önlüyor. Kurulun başkanı Adalet Bakanı. Yani bir siyasetçi. Bu da özellikle yargıçlar yönünden bağımsızlığın önünde engel. Dolayısıyla, kurulun on üyesinin imzaladığı bildiri olumlu ve önemli."
Üskül, sorunun çözümünün HSYK'nin özerkleştirilmesinde olduğunu söylüyor.
"Anayasa'nın bu anlamda değiştirilmesinin yanı sıra, HSYK'nin o kurulda üye olan yüksek yargıçların denetimi altında özerk bir yapıya kavuşturulması gerek.
HSYK kanunundaki küçük değişiklikler sorunları çözmeye yetmedi. Kurulun hâlâ bir genel sekreterliği yok. Dosyalar Adalet Bakanlığı'nda. Kuruldaki yüksek yargıç üyeler, Adalet Bakanlığı'nın hazırlıklarını onaylamaktan başka bir şey yapamıyor.
İncelemeler için yardımcı yargıç kadrosunun oluşturulması gerekir. Ayrıca dosyalar Bakanlık'tan kurula taşınmalı. "
Moroğlu da HSYK'nin doğrudan yargıçların temsil edeceği bir kurul olması, atamalarını ve eğitimlerini kendisinin yapabilmesi gerektiğini söyledi.
"Avukatların da bağımsızlığı yok. Avukatlara yönelik disiplin soruşturmaları için inisiyatif Adalet Bakanlığı'nda ve bakanlık soruşturmalar için hemen izin veriyor."
Üskül: Siyasetçiler yargı üzerindeki iktidardan vazgeçmek istemiyor
Zafer Üskül, birçok bilim kişisinin 1982 Anayasasının bu özelliğine, Anayasa yürürlüğe girdiğinden beri dikkat çektiğini anımsatıyor.
"Ancak TBMM bu önerileri dikkate almıyor. İktidarlar yargı üzerindeki iktidarlarından vazgeçmek istemiyor; muhalefetten de bir girişim gelmiyor."
Moroğlu da, siyasetçilerin hukuku göz ardı ettiğini söylüyor.
"Sadece bir Avrupa Birliği süreci hevesinin peşindeler. Oysa hukuk devleti herkes için gerekli. Hukuk göz ardı edilince, haklar artık temel dayanak olamıyor."
Moroğlu: Alelacele yasalarla hukuk birikimi yok edildi
Nazan Moroğlu, son dönemde alelacele çıkan yasalarla hem hukuk birikiminin yok edildiğini hem de hukukçuların zor durumda kaldığını söylüyor.
"Aceleyle, tartışılmadan geçen, yap boz tahtası haline gelen yasalar, avukatları, hakimleri zor durumda bırakıyor. Kanun çok hızlı çıkıyor; hemen arkasından üç beş maddesi değişiyor.
Faklı yasaların birkaç maddesinin bir arada değiştirildiği 'torba sistemi' oluşturuldu. Bunları aktif hukukçu olarak izlemek çok güç.
En büyük üzüntüm, özelikle temel kanunlarda madde numaraları değiştirilerek yapay bir reform sürecinin yaratılması. Medeni Kanun, İş Kanunu, şimdi gündeme gelen Borçlar Kanunu hep böyle. İçtihatlar ve doktrin birikimleri alt üst oldu. Hukuk birikimi yok edildi.
Yasalarla bir vitrin oluşturuluyor, ardından gelen yönetmeliklerle de ayrı bir hukuk. Birçok yasada 'yönetmeliklerle düzenlenir' ibaresi var. Kanunları dolanıyor, yönetmeliklerle idare ediyorsunuz."
Üskül de, geçen hafta sonunda, iki gün içinde 24 yasanın, muhalefetin süreç dışında bırakılarak Meclis'ten geçirilmesine dikkat çekiyor.
"İki günde 24 yasa, çoğulcu demokrasi anlayışıyla bağdaşmıyor. AKP'nin ve hükümetin bu tavrı demokratik değil. Muhalefetsiz meclis düşünülemez. Muhalefetin etkisiz hale getirmesi demokrasi ilkelerine aykırı.
İktidar bütün rejimlerde vardır; muhalefetse sadece demokraside var." (TK)