* Fotoğraf: Akkuyu Nükleer Güç Santrali (Rosatom).
Bugün 26 Nisan. 20. yüzyılın en büyük ve en ağır teknolojik felaketi Çernobil'in üzerinden tam 37 yıl geçti.
26 Nisan 1986 gecesi, saat 1:23 iken Belarus sınırı yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali'nde meydana gelen bir dizi patlama, 4 numaralı reaktörü yerle bir etti.
Yarın (27 Nisan) ise Türkiye sınırları içerisinde kurulu Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ne (NGS) nükleer santral statüsü verilmesi için resmî bir tören yapılması planlanıyor.
Kararı, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Mart'ta şu cümlelerle duyurdu: "Akkuyu'daki nükleer güç santralimize 27 Nisan'da yakıt yükleyerek resmen nükleer tesis statüsü kazandıracağız."
Çernobil'in yıldönümünde Akkuyu NGS'de bir adım daha atılmasını gazeteci ve Ekosfer Derneği Kampanyalar Direktörü Özgür Gürbüz ile konuştuk.
Özgür Gürbüz, Fotoğraf: Tuğçe Yılmaz / bianet.
AKP'nin geçmişten ders almadığını gösteriyor
Akkuyu'ya, nükleer santral statüsü kazandırılmak istenmesi ile Çernobil Nükleer Santrali'nde yaşanan patlamanın yıldönümü aynı tarihlere denk geliyor. Bu ne anlama geliyor?
Bu denk gelişi iktidarın çok da hesap ettiğini sanmıyorum, hükümet daha çok seçimden önce Akkuyu'ya nükleer santral statüsü kazandırmayı ve Akkuyu'yu bir seçim yatırımı olarak kullanmayı düünüyor. Tıpkı Osmangazi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü projeleri gibi. Zarar etmesi önemli değil ve Akkuyu'nun da o projelerden zarar etme anlamında hiçbir farkı yok.
Ekonomik açıdan kârlı bir proje değil mi Akkuyu?
Hayır. Aksine, Türkiye'ye büyük maddi kayıplara neden olacak bir proje. Bunu iyi anlamak lazım. Türkiye aynı elektriği altı kat daha ucuza güneşten üretebilecekken ve kendi yerli kaynaklarıyla bunu yapabilecekken şu anda Rusya'nın Mersin'deki şirketinden altı kat daha pahalıya ve dolara endeksli bir şekilde almayı tercih ediyor. 15 yılda Rusya'ya ödenecek tutar 32 milyar 815 milyon dolar.
Türkiye ekonomisi, 15 yıl boyunca her yıl 2 milyar dolardan fazla bir miktar parayı alım garantisi karşılığı öderken, santralin kalan üretimi de serbest piyasa fiyatı üzerinden satılacak. Bu hesaba göre, Akkuyu çalışmaya başladığı gün Türkiye zarar etmeye başlayacak ve Türkiye ekonomisine ciddi bir yük binecek.
Çernobil'in yıldönümünde Türkiye'deki nükleer santral için bir adım daha atmak, AKP'nin geçmişteki nükleer kazalardan ve hatalardan asla ders çıkarmadığını gösteriyor. Hatta bunları değerlendirmeye alıp, bu konuda herhangi bir iyileştirmeye gitmeyi bile düşünmediğini gösteriyor. Bu iş inatla olacak bir iş değil. Bu iş bilimsel bir iş ve nükleer enerjinin bilimsel olarak enerji sorununa çözüm olmadığı ortada.
Çernobil, Kaynak: Anadolu Ajansı.
Deprem riski
Maddi külfetin yanı sıra çok yakın zamanda büyük depremler yaşadık ve bu depremler onbinlerce insan hayatını kaybetti. Akkuyu NGS ile ilgili deprem riski de göz ardı ediliyor mu?
Uzman görüşlerinden takip ettiğim ve edindiğim bilgiler bağlamında, Akkuyu'nun, aktif olmadığı iddia edilen Ecemiş fayı dahil, etrafında birçok aktif fay hattı var.
Son depremler aslında Kıbrıs ve Helen dalma-batma zonundaki deprem riski daha da arttırmış görünüyor. Ama tam da burada devreye Rus şirket giriyor ve "Binalarımızı büyük depremlere dayanıklı yaptık," diyor. Ki zaten büyüklüğü ve şiddeti bile karıştırıyorlar. Yaptıkları açıklamalarda böyle hatalar var ve olmayacak işler yapıyorlar.
Burada asıl sorun şu: Binayı sağlam yaparak bir depremde insanları kurtarabilirsiniz; ama nükleer santralde, nükleer reaktörlerin binasının sağlam olması orada bir kaza olmayacağının garantisini vermiyor. Bu, Türkiye'nin çok yabancı olduğu bir konu olduğu için herhalde anlaşılmıyor ama şu basit örnekle anlatayım: Fukuşima Nükleer Kazası'nda depremin tetiklediği reaktörlerin hiçbiri depremden dolayı yıkılmadı. Deprem ve sonrasındaki tsunami nedeniyle reaktörler enerjisiz kalarak kontrolden çıktı ve üç reaktörde çekirdek erimesi oldu.
Maraş depreminden sonra da uzun süre elektrik verilemedi birçok bölgeye. Elektriğin kesilmesi muhtemel evet; ama ondan sonra ne yapılacağı bir soru işareti. Dizel jeneratörler çalışacak mı? Deprem uzmanları Akkuyu'da tsunami riski olduğunu söylüyor. Tsunami Akkuyu'yu nasıl etkileyecek? Bütün bunlar soru işareti.
Soruları Rus şirket yanıtlıyor
Hükümetin bu soru işaretlerine yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
En önemli sorunlardan biri de bu zaten. Biz ne zaman depremle ilgili bir şey sorsak Türkiye'nin kurumları değil, santralin sahibi Rus şirket yanıt veriyor. Bu da inanılmaz bir güvensizlik ortamı yaratıyor.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti sanıyorum bu projenin hiçbir yerinde yok. Bütün bilgileri Rus şirketten alıyorsunuz. Ortada ticari bir iş var ve buradan para kazanacak olan şirket, size güvence vermeye çalışıyor. Tek muhatabınız onlar.
27 Nisan'da Akkuyu'ya yakıt getirileceğine ilişkin bilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uluslararası Atom Enerji Ajansı'nın (UAEA) nükleer yakıt transferi ve depolanmasıyla ilgili kuralları var. Nükleer yakıt getirildiyse ya da getirilmek üzereyse nasıl depolanacağının standartları var. Şu an bu standartlar uygulanıyor mu? Bilmiyoruz. Yakıt nereden geliyor, İstanbul Boğazı'ndan geçiyor mu ya da geçecek mi? Boğazlardan geçiyorsa belki de Boğaz trafiğinin durdurulması gerekiyor. Mevcut haliyle kimsenin bir bilgisi yok gibi görünüyor. Ya da kamuoyuna açıklama yapma gereği görülmüyor.
Enerjide Rusya'ya tam bağımlılık
Türkiye Cumhuriyeti'nin Nükleer Düzenleme Kurumu gibi kurumları var; ama bunlar da zaten Rus şirketten aldığı bilgiyi bize ileten kurumlar olduğu için yine tarafsız bilgiye ulaşamıyoruz. Rus şirket ne isterse onu yapıyor şu an. Türkiye'nin denetimi hakkında en ufak bir bilgimiz yok, ki zaten hükümetin nükleer enerji konusundaki duruşu nedeniyle ona güven duymamız da güç.
Akkuyu'da çoğu pay Rosatom Devlet Kuruluşu'nda. Bu, Rusya nasıl bir avantaj sağlıyor?
Çoğu değil, hisselerin yüzde yüzü Rus şirketlere bölüştürülmüş durumda. Yani bu Türkiye'nin değil, Rusya'nın nükleer santrali. Anlaşma gereği de Rusya çoğunluk hisseyi elinde tutuyor. İstese bile santralin yüzde 49'unu satabilecek. Anlaşmada bu şart var.
Türkiye zaten kömürde, doğal gazda, petrolde Rusya'ya bağımlı bir ülkeydi. Ukrayna işgaliyle birlikte bağımlılık oranı gittikçe arttı. Geldiğimiz noktada nükleer santral aracılığıyla elektrikte de Rusya'ya bağımlı hale geliyoruz. Dünyanın içinde bulunduğu durumu düşündüğünüzde Türkiye'yi zor bir duruma sokuyor bu.
Rusya geldi, buraya bir nükleer santral kurdu ve nihayetinde Türkiye hiç olmadığı kadar bir ülkeye bağımlı hale geldi. Bu santral sayesinde aslında Rusya, Türkiye'nin elektrik pazarında da ciddi söz sahibi olacak.
Siyasi partiler, nükleer ile ilgili ne diyor?
AKP'nin seçim vaatlerinden biri haline gelen Akkuyu NGS ile ilgili Millet İttifakı'nın Ortak Mutabakat Metni'nde şöyle deniyor: "Akkuyu Nükleer Santral Projesi'nin mevcut durumunu ve sözleşme detaylarını, anlaşma dışında verilmiş olan hakları veya üstlenilen yükümlülükleri gözden geçireceğiz."
Yeşil Sol Parti Seçim Bildirgesi'nde ise "Nükleer santral projelerini ve anlaşmalarını iptal edeceğiz. Akkuyu'daki santral alanının 'nükleer, bir daha asla!' adıyla ekolojik hafıza alanı olarak anılmasını sağlayacağız," yazıyor.
Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) Politika ve Tutum Belgesi'nde ise "Ekolojik yıkıma yol açan enerji politikalarına, nükleer santrallere
ve nükleer denemelere, karbon ticaretine, suyun ve doğal varlıklarımızın metalaştırılmasına izin vermeyeceğiz," deniyor.
Okuma önerisi: Çernobil Duası
İlk olarak 1997'de yayımlanan, sonrasında ise 2013'te revize edilen Çernobil Duası'nda Aleksiyeviç, 26 Nisan 1986'da meydana gelen tarihin en feci nükleer reaktör kazasını odağına yerleştirerek trajediyi yaşayan insanların tanıklıklarıyla aktarıyor.
Çernobil Duası-Geleceğin Tarihi
Yazar: Svetlana Aleksiyeviç
Çevirmen: Aslı Takanay
Yayınevi: Kafka Kitap
(TY)