* Fotoğraflar: Erhan İmralı'nın arşivi
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Erhan İmralı, 1981 Bursa doğumlu işçi.
29 Şubat 2016'da, dokuz sene çalıştığı Bursa Oyak/Renault fabrikasında özlük hakları için eyleme gittiği için işten atıldı.
Uzun süre iş bulamayan İmralı, 2018 yılından beri ailesinin Mudanya'daki köyünde istiridye mantarı yetiştiriciliği yapıyor.
Metal Fırtına'nın Bursa Renault fabrikasındaki öncülerinden İmralı, şimdi Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) Bursa birinci bölge üçüncü sıra adayı.
Hikâyesini ve milletvekilliği adaylık sürecini Erhan İmralı'dan dinliyoruz.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Erhan İmralı kimdir?
1981, Bursa merkez doğumluyum; ama Bursa Mudanya Hançerli nüfusuna kayıtlıyım. 91'den sonra hep Mudanya'daydım. Ön lisans, otomotiv teknikerliği mezunuyum. 2006'da iki sene kadar İstanbul Deniz Otobüsleri'nde çalıştım. İlk iş başlangıcım diyebilirim. Sonra Güzelyalı İskelesi açıldı, oraya geçtik.
2007'de Oyak Renault'ya giriş yaptım ve dokuz sene kadar orada çalıştım. 2015 eylemlerinden sonra, bir sene daha çalışmaya devam ettim; fakat 29 Şubat 2016'da işten çıkarıldım. O sene şubat, 29 çekiyordu.
Birleşik Metal-İş Sendikası'yla eylemlerimize bir sene kadar devam ettik. Bu dönemde fabrikalara birçok arkadaşımız gibi benim de ismim gitti. Bir-iki yere iş için başvuru yaptım; fakat alınmadım.
Anne ve babamın köyde yerleri vardı. Dedim ki yani en azından köye döner, bir işin ucundan tutarım. 2018'de son dönemlerde iyice popüler istiridye mantarıyle ilgili bir-iki tane çadır kurdum ve mantar yetiştirmeye başladım. Hayatı bir şekilde idame ettirmek gerekiyor. İşçilik yapamadığımız, artık bir fabrikaya alınmadığımız için böyle bir işe girdik.
Vera isminde, üç yaşında bir kızım var.
Metal Fırtına
Bursa Renault grevini anlatabilir misiniz bize? Nasıl bir deneyimdi sizin için?
Fabrikada aslında yıllardır aynı sorunlar vardı. İş şartları ağır, dinlenme sürelerimiz sınırlıydı. İzinlerimizi doğru düzgün kullanamıyorduk.
Biliyorsunuz fabrikalar genel olarak minimum insanla çalışmak ister, daha fazla kâr elde edebilmek için. Durum böyle olunca sizin bir yedeğiniz olmuyor. Bir problem olduğunda yerinize bakacak kimse olmuyor ve bunun sorumlusu da siz oluyorsunuz. Genel olarak sendika bunlara çok tepki vermiyordu. Biz de işverenle kavga etmek yerine haklarımızı savunacak bir sendikayı fabrikaya sokmak istedik.
İçerideki bütün arkadaşlar bundan haberdar oldu, fısıltı gazetesi gibi yayıldı. Başta amacımız sendikayı değiştirmek iken direniş büyüdü ve bizler "Metal Fırtına" dediğimiz süreci yaşadık.
Siz nasıl deneyimlediniz bu eylemi?
Ben o güne dek bir eylemin ya da bir şeye itiraz etme gibi bir durumun içinde bulunmamıştım. O yaşa kadar standart işlerde çalıştım. O kadar yıl çalıştığınız için bir süre sonra alışıyorsunuz, her şeye bir noktadan sonra normal gelmeye başlıyor.
Böyle bir tepki, hakkını aramak insanın hoşuna gidiyor tabii. İstediğin şey yasa dışı değil ve bunu alabileceğini görüyorsun. Artık bu mücadelenin içinde olmam gerekiyor, diyorsunuz ve işe koyuluyorsunuz. Epey mutluydum yani o dönem.
Peki neden Türkiye İşçi Partisi?
Aslında temel nedeni, Türkiye İşçi Partisi'nin son dönemde Meclis'te sergilediği performans. Bence bu, birçok insan için öyle zaten. Çünkü insanlar artık birilerinin isyan ettiğini, bağırdığını, haklarını aradığını görmek istiyor. Bu herkesin hoşuna gitti aslında bakarsanız, arkadaşlarımdan gördüğüm ve duyduğum kadarıyla sağ görüşten insanların bile hoşuna gitti.
Seçimlerde kime oy veririz diye konuşuyorduk ve aklımızda geniş bir kitle olarak Türkiye İşçi Partisi'ne oy vermek vardı. Tam bu süreçte sürpriz bir telefon aldım Türkiye İşçi Partisi'nden. Bana Bursa'dan bir işçiyi aday göstermek istediklerini söylediler.
Beni asla yönlendirmediler, sen nasıl istersen öyle olsun dediler. İşçi, Meclis'te kendini anlatsın dediler. Ki bence bir işçinin Meclis'e girmesinin zamanı geldi de geçiyor bile.
Sizin eklemek istediğiniz nedir?
2015-2016'da nasıl mücadele ettiysek, öyle mücadele etmeye devam ettik ve edeceğiz. Kendimiz için de mücadele ediyorduk, çocuklarımız için de. Çocuklarımızın geleceğini düşünmek zorundayız. Fabrikadaki arkadaşlarımızın da çocukları var.
Belki bizlerin yaşı 40'ları geçti artık; ama çocuklarımızı, gençlerimizi düşünmek zorundayız. Bütün mücadelemiz onlar için.
(TY)