Fotoğraf: Hartum'da 2021 darbesine karşı halk direnişi/Wikipedia
Sudan'da daha önce tutmayan üç ateşkes girişimi ardından ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği ve Doğu Afrika Kalkınma Bloku Hükümetlerarası Otoritesinin aracılık ettiği 24 saatlik insani ateşkesin, Salı akşamı yürürlüğe girmesi bekleniyordu. Ancak Sudan'ın başkentinde yeniden başlayan çatışmalar ateşkes çabalarını çökertti. ABD'de yayımlanan Christian Sciernce Monitor gazetesi Sudan'daki mücadeleyi, ülkede egemenlik kavgası sürdüren iki büyük askeri güce karşı demokratik bir çıkışı savunan "Halk Direniş Komiteleri"nin bakış açısından irdeleyen Taylor Luck imzalı bir makaleye yer verdi. Paylaşıyoruz.
Savaş ağalarından
"devlet yetkilisi" olabilir mi?
Darbe sonrası Sudan'da demokrasi mücadelesi yürüten aktivistler, Batılı hükümetleri yıllardır ülkelerinin siyasi geçiş sürecine askeri diktatörleri dahil etmemeleri konusunda uyardıklarını söylüyorlar.
"Uluslararası topluma tekrar tekrar askeri diktatörlüğe ve milislere güvenemeyeceklerini söylemiştik," diyor bağımsız demokrasi yanlısı aktivistlerden oluşan bir taban hareketi olan Halk Direniş Komiteleri üyesi Muhammed.
"Kendilerini zenginleştirmek ve daha çok iktidar sahibi olmak için ülkeyi ateşe atmaktan hiç bir zaman çekinmediler" diyor Hartum'dan mesajlaşma uygulaması aracılığıyla. "Şimdi bunu daha büyük ölçekte yapıyorlar."
Hartum'da yerleşik düşünce kuruluşu Confluence Advisory'nin siyasi yorumcusu ve kurucu direktörü Kholud Khair şunları ekliyor: "Uluslararası toplumun, bugün bulunduğumuz yere gelmemize nasıl katkıda bulundukları ve şimdi onların tercihlerinin sonuçlarıyla karşı karşıya kalan birçok insanın sesini nasıl duymazdan geldikleri konusuna çok ciddi kafa yorması gerekiyor.
Sudanlı aktivistler, generallerin iç çatışmalarının, Batılı hükümetlerin Sudan'ın devrim sonrası siyasi geçiş sürecine orduyu ve milisleri dahil etmek için dillerine doladıkları kudretli askeri liderler söyleminin yanlışlığını ortaya çıkardığını söylüyor.
Sivil toplum grupları, kent savaşlarının Sudan'ı iç savaşın eşiğine sürüklediği bir dönemdeki bu çatışmanın savaş ağaları ve generallerin devlet yetkilisine dönüştürülemeyeceğini ve ne kadar dağınık olursa olsun, hesap verebilir bir demokrasi ve sivil yönetimin akan kanı durdurmanın tek yolu olduğunu kanıtladığını söylüyorlar.
Khair, "Generallerin geleceğin reformcuları olabilecek iyi niyetli aktörler olarak ciddiye alınması önerisinin saçmalığı da böylece ortaya çıkıyor" diyor.
Müttefiklerden düşmanlara
Çatışmalar Cuma günü Sudan Silahlı Kuvvetleri ile paramiliter Hızlı Destek Güçleri (RSF) arasında patlak verdi. Amaç: Sudan'ın askeri ve güvenlik sektörünün, uluslararası toplumun son derece hızlı bir şekilde zorlamaya çalıştığı yeni bir siyasi sistemde kontrol altına alınmasıydı.
Sudan'ın silahlı kuvvetleri, Darfur'daki vahşeti gerçekleştirmek üzere RSF'yi kuran Ömer el-Beşir rejiminin çekirdeği olmasına rağmen, her iki taraf da 2019 demokratik devriminde Beşir'in halk tarafından devrilmesinden sonra Sudan'ın siyasi geçiş sürecinde BM ve uluslararası toplum tarafından paydaş muamelesi gördü.
Nisan'da patlak veren savaşa kadar, silahlı kuvvetler komutanı General Abdel Fattah al-Burhan ve RSF komutanı General Mohamed Hamdan Dagalo ortaktılar.
BM arabuluculuğunda generaller, siyasi partiler ve sivil toplum grupları arasında Sudan'ın geleceği üzerine yapılan görüşmeler sürerken, silahlı kuvvetler ve RSF, ekonominin değişik alanları, devlet kurumları, limanlar ve altın madenleri üzerindeki kontrollerini sağlamlaştırdı. General Burhan ve Dagalo daha sonra güçlerini birleştirerek 2021'de geçici sivil hükümete ve demokratik geçiş sürecine yönelik bir darbe başlattı.
Geçtiğimiz Aralık'ta BM, ABD ve Arap Körfezi ülkelerinin aracılığında dönüm noktası niteliğindeki bir anlaşma uyarınca, ordu, RSF, sivil toplum ve siyasi gruplar, Sudan'ın demokratik geçişinin çok gecikmiş ikinci aşaması olan iktidarın seçimlerle sivil bir hükümete tam devri konusunda anlaştılar.
Ayrıntıları uluslararası toplum tarafından Mart ayında Hartum'daki paydaşlarla birlikte bir çalıştayda şekillenen yeni anlaşma, General Dagalo'yu General Burhan'ın eşiti mertebesine yükseltirken her ikisini de sivil hükümete tabi kıldı ve aralarında sürtüşmeye neden oldu.
1 Nisan'da imzalanması planlanan resmi anlaşma, RSF'nin orduya katılması konusunda silahlı kuvvetler ve RSF arasında baş gösteren anlaşmazlıklar nedeniyle ertelendi. Paramiliter grubun bu ay askeri üslere yerleşmeye kalkışması geçtiğimiz Cuma günü topyekün savaşı ateşledi.
Hartum kuşatıldı
Sudan'ın Darfur gibi zengin kaynaklara sahip kırsal bölgeleri ve Güney Sudan yakınlarındaki önceki çatışmaların aksine, generallerin iktidar kavgası başkentte yoğunlaştı. Kentsel savaş, Cumartesi'den bu yana milyonlarca insanı kuşattı ve yüz binlerce insanı elektrik, su veya gıdaya erişimden yoksun bıraktı.
Cumartesi günkü çatışmalar, Salı itibariyle Hartum havalimanının kapanmasına neden oldu ve hastaneler savaşçılar tarafından boşaltıldı. Sudanlı siviller doktor, tıbbi yardım ve yakınları için ilaç talebiyle sosyal medyaya yüklendi.
Kamu yayın kuruluşu, TV canlı yayınlarında "kontrolün kendilerinde olduğunu" kanıtlama derdine düşen Ordu ve RSF arasında durmaksızın el değiştirdi.
Hartum'daki Sudanlı kaynaklara göre, en kaygı vericisi, RSF milislerinin başkentteki yerleşim bölgelerinde üslenerek ordunun yoğun nüfuslu mahallelere havadan hedef almasına yol açmasıydı.
RSF'li General Dagalo, General Burhan'ı "sivilleri havadan bombalayan" bir "radikal İslamcı" olmakla suçladı. General Burhan ise, El Cezire ve Sky News ile yaptığı röportajları, RSF'yi "isyancı" ilan etmek, dağıtılmaları çağrısında bulunmak ve Sudan'da "ordu dışında kuvvet oluşturulmasına" izin verilmemesi gereğinin kanıtı olarak şiddeti gündeme getirmek üzere kullandı.
"Generallerin iktidar mücadelesi halkın mücadelesi değil"
Hartum'daki Halk Direniş Komiteleri yalın bir açıklamayla durumu yorumladı: "Generaller arasındaki iktidar mücadelesi bizim mücadelemiz değildir."
Ordunun tutukladığı ve darbeyle görevden uzaklaştırdığı sivil başbakan Abdalla Hamdok bile, iki taraf arasında arabuluculuk yapmaya çalıştı ve bir "felaket" uyarısında bulundu.
Sudanlı aktivistler, silahlı kuvvetlere ve RSF'ye sorumlu aktör muamelesi yaptıkları için -bazı Arap ve Afrika devletleri General Burhan ve Dagalo'yu devlet başkanları gibi resmi ziyaretlerde kabul etmişlerdi- uluslararası toplumun da krizden kısmen sorumlu olduğunu ve demokrasi yanlısı protestocuları yaralayıp öldürmeye devam eden askerlerin iktidarı bir sivil hükümete devretme niyeti taşımadıklarını söylediler.
"İşte onların kim olduğunu gördünüz. Bu generallerin gerçek yüzü ve bunu asla saklamadılar" diyor güvenlik endişeleri nedeniyle adını kullanmak istemeyen bir aktivist. "Tek fark, silahsız sivilleri ezmek yerine şimdi birbirlerine saldırıyor olmaları, tüm dünya bunu görebiliyor."
Yorumcu Bayan Khair, uluslararası toplumun 2021 darbesi için yaptırım getirmeyi veya yaptıklarının sonuçlarıyla karşılaşmalarını reddederek, "bu generallerin yaptıkları hiçbir şeyin hesabını vermemesini sağladıklarını" söylüyor.
Oysa son çatışmalara kadar ülke genelinde devam eden demokrasi yanlısı protestolarda göstericiler sürekli olarak BM ve ABD'ye generalleri yaptıkları darbeden sorumlu tutma çağrısında bulunmuşlardı.
Washington'un dış politika çevrelerinde bile, mevcut şiddet, Batı'nın savaş ağaları ve generalleri siyasi geçiş sürecine dahil etme girişimlerinin başarısızlığını kanıtı olarak gösteriliyor.
Senato Dış İlişkiler Komitesi üyesi Idaho Senatörü Jim Risch, çatışmaların "kudretli generallerin ülkeyi şiddet yoluyla yönetmeye çalıştığı açık bir davranış modelini yansıttığını" söyledi ve cuntayı "Sudan demokrasisi önündeki en büyük engel" olarak niteledi.
Senatör Risch, Pazartesi günü yayınlanan ve Sudanlıların Salı günü sosyal medyada yaygın olarak paylaştıkları açıklamasında "Ne yazık ki, uluslararası toplum ve bölgesel aktörler, bir kez daha, cunta Generalleri Burhan ve Dagalo'ya güvenmenin kurbanı oldular" dedi. "ABD diplomasisinde köklü bir değişime ihtiyacımız olduğu açık."
Körfez Arap etkisi
Sudanlı aktörler ve Batılı devletler, genişleyen şiddete, Körfez ülkelerine, özellikle de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne ve Sudan'da büyük bir etkiye sahip olan ve demokrasi yanlısı protestocuların sloganlarının odağı olan Mısır'a çağrılarda bulunarak yanıt verdiler.
Hartum alevler içindeyken, ABD Dışişleri Bakanı Blinken Cumartesi günkü ilk resmi temaslarını, BAE ve Suudi Arabistan dışişleri bakanlarıyla kurdu. Onlarla "tehlikeli çatışmayı" bunun "Sudanlı sivillerin güvenlik ve selameti" için oluşturduğu tehlikeleri ve "Sudan'ın demokratik geçiş sürecini yeniden başlatma çabalarını" tartıştı.
Blinken, görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada, "Tarafların ön koşulsuz düşmanlıkları derhal sona erdirmelerinin şart olduğu konusunda anlaştık" dedi.
Oysa, Suudi Arabistan ve BAE, kendi çıkarları için Sudan'ın stratejik Kızıldeniz limanları üzerindeki kontrolünden yararlanmak üzere hem General Burhan'ın hem de General Dagalo'nun savunucuları ve bazı diplomatların söylediğine göre en büyük destekçileri ve kolaylaştırıcılarıydılar.
Bu arada Mısır, Kahire'nin güney komşusunda kudretli bir asker olarak işine yarayacak, Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi'yle aynı kumaştan bir müttefik olarak gördüğü General Burhan ve Sudan ordusunun koşulsuz bir destekçisi olmayı hep sürdüre geldi.
Ancak Salı günü itibariyle Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Arap Birliği'nin rakip generallere geçici bir ateşkesi kabul ettirmek üzere kolları sıvamışlardı.
(AEK)