- "İsraillilerin bir seçim yapması anlamına geliyor: demokratik bir devlet içinde mi yaşamak istiyorlar, yoksa 'Yahudi devleti' olarak mı yola devam edecekler?"
- "Yargı paketi geçtiği takdirde, İsrailli Arapların oy haklarının kısıtlanmasından tutun, pek çok başka konuda azınlıkların hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı kararların alınması mümkün hale gelebilir."
- "Filistin meselesinin çözümsüzlüğü, İsrail güvenliğini tehdit etmeye devam ediyor. Uzmanlar 3. İntifada'nın her an patlak verebileceği görüşünde."
İsrail'de Başbakan ve Likud Partisi Lideri Benjamin Netanyahu iktidarının yargı atamalarında söz sahibi olmasını öngören yasal düzenlemenin sebep olduğu kriz ve protestolar devam ediyor.
İsrail'in kuruluşunun 75'inci yılında süregelen krizi ve sokak protestolarını Ankara Politikalar Merkezi'nden Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Selin Nasi ile konuştuk.
"İktidara tutunma çabalarıyla doğrudan ilintili"
*İsrail, kuruluşunun 75'inci yılında büyük bir krizle yüz yüze. Peki, bu krizin sebebi ne ve nasıl başladı? Netanyahu, Knesset'den geçirmek istediği yargı reformuyla neyi amaçlıyor?
Kasım'da yapılan seçimler, hakkında yolsuzluk, rüşvet ve görevi kötüye kullanma suçlarından dava açılan ve yargılama süreci devam eden Netanyahu'yu bir kez daha iktidara taşıdı. Netanyahu liderliğinde kurulan koalisyon hükümeti, İsrail siyasi tarihindeki en sağ, aşırı dindar partilerden oluşan, muhafazakâr ve milliyetçi çizgideki hükümet oldu. Siyasetin bu denli sağa kaymasında demografik değişim ve seçim sistemine bağlı faktörlerin yanı sıra merkeze yakın partilerin Netanyahu ile ortaklığa yanaşmamasının da payı var. Dolayısıyla, İsrail'i yargı reformu krizine götüren süreç Netanyahu'nun iktidara tutunma çabalarıyla da doğrudan ilintili.
Yargı paketi neden tepki çekiyor?
15 haftadır süren protestoların sebebi hükümetin Meclis'ten geçirmeye çalıştığı yargı paketi. Bu paket hükümete Yüksek Mahkeme yargıçlarını seçen 9 kişilik komitenin üyelerini belirleme yetkisi veriyor. Aynı zamanda Yüksek Mahkeme kararlarıyla çelişse dahi, hükümetin yasa tasarılarını Meclis'ten salt çoğunlukla geçirmesini mümkün kılıyor. Peki, bu durum neden tepki çekiyor? İsrail'in yazılı bir anayasası bulunmuyor. İki kamaralı bir meclisi de olmadığından, bu paket geçtiği takdirde, siyasette güçler dengesi yürütme lehine değişmiş olacak. Çoğunlukçu bir siyasi anlayışla Meclis'te alınacak kararların ülke içindeki azınlıkların hak ve özgürlüklerini sınırlamasından endişe ediliyor. Biraz da açmak gerekirse, halihazırda iktidardaki koalisyon ortağı partilerin çoğunluğu gündelik hayatın dini kurallara göre şekillendirilmesinden yana. Yargı paketi, hayat tarzlarına müdahalenin yolunu açacağı ve ülkenin demokratik işleyişinin zarar vereceği için tepki çekiyor.
"Azınlıkların haklarını kısıtlamayı mümkün kılabilir"
Geçen haftalarda Meclis bundan böyle Hamursuz Bayramı süresince hastanelerde mayalı yiyeceklerin bulundurulmasını yasaklayan bir karar aldı. Bu konu bir önceki koalisyon hükümetinin çökmesine sebep olan konulardan biriydi. Hastanede bayram orucunu tutmayan veya başka dine mensup hastaların varlığını göz ardı eden bir karar alınmış oldu. Yargı paketi geçtiği takdirde, İsrailli Arapların oy haklarının kısıtlanmasından tutun, pek çok başka konuda azınlıkların hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı kararların alınması mümkün hale gelebilir.
Dolayısıyla bu kriz, İsrail içinde yıllardır derinleşen dindar-laik kutuplaşmasını da gözler önüne sermiş oldu. Konfor alanından çıkarak, protestolara katılan orta sınıf, beyaz yakalılar, keyfi idareye ve hayat tarzlarına müdahale edilmesine karşı çıkarken, aynı zamanda demokratik gerileyişin uluslararası alanda İsrail'in rekabet gücünü azaltmasından ve ekonomiyi olumsuz etkilemesinden de endişe ediyor. Geçen birkaç ay içinde İsrail milli para birimi şekelde yaşanan değer kaybı ve yine geçtiğimiz hafta kredi derecelendirme kurumu Moody's tarafından ülkenin kredi notu görünümünün olumludan durağana çevrilmesi bu endişelerin yersiz olmadığını gösteren gelişmeler.
"Koltuğunu korumak için her yolu deniyor"
*Netanyahu'nun kendisine bir "koruma zırhı" getirmek istediği yorumları yapılıyor ya da Yuval Noah Harari'nin dediği gibi "darbe" mi?
Darbe ifadesinin uygunluğundan emin değilim ama Netanyahu'nun meşru olmayan yollarla hukuku eğip bükerek, koltuğunu korumak için her yolu denemeye çalıştığını söyleyebiliriz. Yargı paketinin bu denli tepki çekmesinin bir diğer sebebi zaten Netanyahu'nun yargıyı kontrol altına almak suretiyle kendi dava sürecinin seyrini değiştirme amacı taşıdığı düşünülmesi. Mevcut yasalara göre başbakan hüküm giydiği takdirde görevini bırakmak zorunda. Geçen ay hükümetin Meclis'e sunduğu yasa tasarısı, Yüksek Mahkeme'nin çıkar çatışması görüldüğü durumda başbakanı görevden alma yetkisini engelliyor. Yasa, Meclis'teki ilk görüşmede 61'e 51 kabul edildi. Yasalaşması için iki kere daha oylanması gerekiyor.
*Fotoğraf: Anadolu Ajansı
2 bin kişilik Milli Muhafız Gücü
*Milli Muhafız Gücü oluşumundan söz ediliyor. Nedir bu oluşum?
Milli Muhafız Gücü oluşturulması fikri, koalisyon ortaklarından Milli Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir'den çıktı. Hükümetin aylar süren protestoları kontrol altına alamamış olması neticesinde Gvir'in ortaya attığı bir proje bu. Yaklaşık 2000 kişilik bir koruma gücü oluşturulması düşünülüyor. Gvir'in başında bulunduğu bakanlığa bağlı olacak ekibin 'egemenliği güçlendirmek amacıyla' terörle mücadele ve olağanüstü hal durumlarında (protestolar, grevlerin bastırılması vs) görev yapacağı belirtiliyor. Bu konu oldukça hassas, özellikle Netanyahu ile Savunma Bakanı Yaiv Gallant arasındaki güç çekişmesi arka planında. Ordu içinde yedek askerlerin çağırıldıkları takdirde görev yapmayacaklarını açıklaması, Gallant'ın da protestocuların tarafını tutması sonucu Netanyahu, Gallant'ı görevden alacağını duyurmuştu. Bu durum güvenlik açısından zafiyet yarattığı gibi ordu içinde iktidarın meşruiyetinin sorgulandığını gösteriyor.
Bir başka deyişle, askerler, siyasetçilerin ideolojik gözlükle alacakları kararların bir parçası olmak istemiyor. Ancak ordu İsrail toplumunda saygın bir konuma sahip. Gvir'in orduyu bypass etmeye çalışan girişimi, en az yargı reform paketi kadar rahatsızlık yaratıyor, tartışılıyor. Zira, hükümetin ordudan ve polis teşkilatından bağımsız bir koruma gücü oluşturması, bu gücün hangi amaçlarla kullanılacağına ilişkin soru işaretleri doğuruyor. Gvir'in geçmişte ırkçılık, teröre destek ve Filistinlilere karşı kin ve düşmanlığı tahrik etmekten suçlu bulunduğunu not düşelim. Netanyahu'nun bu konuda koalisyon ortaklarına vereceği taviz ordu-hükümet arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesine yol açacaktır. Şu ana dek, Netanyahu, Gallant'ın görevden alınması konusunda geri adım atmak zorunda kaldı. Milli Muhafız Gücü konusunda gerek koalisyon ortakları gerekse silahlı kuvvetlerden gelecek baskılara dayanmasını kolay olmayacağını düşünüyorum.
"İsrail toplumunu, monolitik bir yapıda görmemek lazım"
*Filistin halkına uyguladığı şiddet politikalarıyla sürekli gündem olan İsrail'de Yahudi yurttaşların sokaklara dökülmesini nasıl yorumlarsınız?
Bir taraftan İsraillilerin demokratik denge denetleme mekanizmalarına sahip çıkabilmek amacıyla protesto haklarını kullanıyor olmaları, küresel ölçekte demokrasi karşıtı dalga devam ederken, benzer sorunları deneyimleyen pek çok ülkeye umut ve ilham veren bir örnek teşkil etmekte. Ancak İsraillilerin demokratik hak ve özgürlüklerin korunması bakımından seçici bir yaklaşım benimsediğini söyleyebiliriz. Kuşkusuz, yargı reformunun geçmesinin İsrailli Arapları, Filistinlileri etkileyecek sonuçları olacak. Ama Filistinlilerin yaşadığı mağduriyet protestoların odağında değil ne yazık ki. Filistin ile barış konusunda, İsrail toplumunu monolitik bir yapı olarak görmemek lazım. Ama toplum içinde barış isteyenlerin sesleri yeterince gür çıkmıyor ve sorunların çözümü için yeterli siyasi irade de yok.
TIKLAYIN - Tanrı'nın seçilmiş devletinden demokrasiye | İsrail'de ne oluyor?
İsraillilerin bir seçim yapması gerekecek
Bir taraftan İsrail-Filistin sorununun çözümü için paradigma değişikliği öneren tartışmalar, düşünsel bir değişime de işaret etmekte. Örneğin, bu hafta içinde Foreign Affairs'te yayınlanan bir makale iki devletli çözüm varmış gibi davranmaya devam etmenin ikiyüzlülük olduğunu, çözümsüzlüğün devamını mümkün kıldığını, bunun yerine tek devlet içinde İsrail ve Filistinlilerin eşit hak ve özgürlüklerden yararlanmasını mümkün kılacak düzenlemeler için çalışılmasını, hatta üçüncü devletlerin (ABD gibi) bu yönde çeşitli baskı unsurlarını kullanmasını savunuyor. Emin olun Filistinliler kadar İsraillilerin de hoşnut olmayacağı bir öneri bu. Çünkü İsraillilerin bir seçim yapması anlamına geliyor. Demokratik bir devlet içinde mi yaşamak istiyorlar yoksa 'Yahudi devleti' olarak mı yola devam edecekler? Tartışmaların siyasete nasıl yansıyacağını bugünden öngörmek mümkün değil. Ancak sorunu görmezden gelmek yerine, sahadaki gerçekliğe uygun siyasi çözümler getirilmesi gerekiyor.
"Harari'nin uyarıları geçerliliğini koruyor"
*Yuval Noah Harari, 30 Mart´ta Haaretz Gazetesi'ndeki yazısında, Netanyahu´nun yargı reformunu ertelemesinin "tehlikenin" sona erdiği anlamına gelmediğini vurguluyor. Nedir bu tehlike?
Hükümet tartışmalı yargı reformunu geri çekmedi. Sadece Meclis'in bahar dönemi açılışına dek (30 Nisan) erteledi. Dolayısıyla bu protestoları yatıştırmak için taktik bir hamle gibi görünüyor. Zaten bu yüzden protestolar hala devam etmekte. Üstelik hükümet almaya çalıştığı başka kararlarla yeni tartışmaları da besliyor. Örneğin, bu hafta içinde Haredi olarak adlandırılan dindar Yahudi kesimlerin askerliğine ilişkin bir yasa tasarısına ilişkin detaylar basına sızdı. Genç dindar Yahudiler 26 yaşına dek Yeshiva'da eğitim gördüklerinde askerlikten muaf tutuluyorlar. Yeni yasa, Harediler için askerlik tecil yaşını 23'ten 21'e indirerek, 3 yerine 2 yıl askerlik yapmalarını olanak sağlıyor. Bir nevi bedelli askerlik modeli. Ancak Haredilerin çoğunluğunun devlet yardımıyla geçindiği düşünülürse, bedelli askerlik için gerekli kaynağın nereden karşılanacağı merak konusu. Daha da önemlisi yasa tasarısı eşitlik ilkesini bariz bir şekilde çiğniyor. Üstelik, hükümetin planı, bu yasayı mecliste salt çoğunlukla geçirmek. Yani tartışmalı yargı reformunun bir ayağını işleterek. Dolayısıyla, evet, Harari'nin uyarıları geçerliliğini koruyor. Oyların yüzde 49'unu alarak iktidar olan bir hükümet, eline geçirdiği siyasi gücü ülkenin diğer yarısının hayatını dizayn edecek şekilde kullanmaya çalışıyor. Yargı reformu arka planında İsrail'de giderek derinleşen siyasi-kültürel kutuplaşma ülkenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden boyutlara yükseliyor.
*Halk sokaklarda protesto gösterileri düzenlerken, Mescid-i Aksa baskınından sonra İsrail devleti, Filistin, Suriye ve Lübnan ile gerginlik yaşıyor? Nedir bu gerginliğin nedeni, "odağı sokaklardan çekmek" denilebilir mi?
"Ortadoğu'da güç dinamikleri değişiyor"
Hükümetin dış politikada gerginliği kontrollü bir şekilde tırmandırmak suretiyle, iç politikada odağı değiştirme olasılığını göz ardı edemeyiz. Ancak aylardır devam eden protestolar, ordu-hükümet arasındaki gerilim, İsrail'in imajını zayıflatmakta. İsrail'in bölgedeki hasımlarının bu durumdan yararlanmak istemeleri şaşırtıcı değil. Lübnan-İsrail arasındaki füze saldırılarını bu perspektiften değerlendiriyorum. Bu arada, her iki tarafın da kontrollü bir biçimde karşılık vermeye çalışması dikkat çekiciydi.
Başta ABD olmak üzere, pek çok ülke İsrail'deki aşırı sağ koalisyonun siyasi çizgisinden rahatsız ve endişelerini dile getiriyor. Diğer yandan, Ortadoğu'da güç dinamikleri değişiyor. ABD'nin etkinliği azalırken, Çin'in nüfuzu artıyor. Suudi Arabistan İran ile barışıyor, Suriye ile ilişkileri normalleştirme yönünde adımlar atıyor. Tüm bu gelişmeler İsrail'in İran karşıtı blok yaratma girişimleriyle tezat. İç siyasetteki çalkantılara ek olarak dış politikadaki gelişmeler de destekleyici değil. Bu iklimde hükümetin daha büyük çaplı bir gerilime dışarıdan destek alacağından kuşkuluyum.
"3. İntifada her an patlak verebilir"
Diğer tarafta, Filistin meselesinin çözümsüzlüğü İsrail güvenliğini tehdit etmeye devam ediyor. Uzmanlar 3. İntifada'nın her an patlak verebileceği görüşünde. Batı Şeria'da iki kız kardeşin silahlı saldırı sonucu ölmesi, Tel Aviv'de yayalar arasına bir aracın girmesi, terör saldırılarının bu yönde bir patlamanın ön işareti olabileceğini düşündürüyor. Böylesi bir durumda, İsrail halkı hükümetin politikalarına sahip çıkar mı? Netanyahu'nun koalisyon ortağı Ben Gvir'e rağmen, Ramazan ayı sonuna dek Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya girişlerini engelleme yönünde karar alması, diğer tarafta füze saldırıları devam ederken dahi İsraillilerin sokakta protesto gösterilerine devam ediyor oluşu bu açıdan düşündürücü gelişmeler.
"Kriz, koalisyonun dağılmasıyla sonuçlanabilir"
*İsrail için bu kriz nasıl sonuçlanacak?
Doğrusu, bilmiyorum. Ama tahminim, bu krizin bir noktada koalisyon hükümetinin dağılmasıyla sonuçlanacağı yönünde. Netanyahu yargı reform paketini geri çektiği takdirde, koalisyon ortaklarının hükümetten çekilme olasılığı var. Netanyahu'nun siyasi-askeri kurumlar arasındaki gerginliğin baskısını taşıması da mümkün görünmüyor. Kaldı ki, protestoların devam etmesi, hükümetin meşruiyetine yeteri kadar zarar vermiş durumda. Yapılan son anketlerde Likud Partisi'nin oylarının gerilemiş olması, Netanyahu'nun siyasi hesaplarının geri teptiğini gösteriyor.
(NT)