* Fotoğraf: Anadolu Ajansı (AA) - Arşiv
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından NATO üyeliğine başvurma kararı alan Finlandiya ve İsveç, Türkiye'nin "terör" ile ilgili endişelerini gidermek üzere üçlü bir muhtıraya imza atalı altı aydan uzun bir zaman oldu.
Aradan geçen aylar içinde 30 NATO ülkesinden 28'i Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğini onaylarken, Türkiye ve Macaristan parlamentoları henüz bu iki ülkenin üyeliğine yeşil ışık yakmış değil.
Türkiye kamuoyu ise halen ağırlıklı olarak İsveç hükümetinin üçlü muhtıraya uymak için attığı ve atacağı adımlara odaklanmış durumda.
Peki, üçlü muhtıranın taraflarından olan Finlandiya hükümeti, Türkiye'nin NATO üyeliğine onay vermesi için bugüne kadar hangi adımları attı? Bu adımlar Finlandiya kamuoyunda nasıl karşılandı?
Finlandiya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (FIIA) Türkiye Analisti ve Kıdemli Araştırmacısı Toni Alaranta, "Finlandiya, (terörle mücadele ile ilgili) kanunları ve hukuki süreçleri kontrol etti. Bu kanun ve hukuki süreçler diğer NATO üyelerinde olanlar ile uyumlu" diyor.
Alaranta'nın söylediğine bakılırsa, Finlandiya hükümetinin bu bağlamda attığı adımlar, İsveç hükümetinin attığı adımlarla benzerlik gösteriyor:
"Finlandiya hükümeti, aynı zamanda Türkiye'nin 2019 yılında kuzey Suriye'yi işgalinin ardından uygulanmaya başlanan fiili silah ambargosunun artık yürürlükte olmadığının ve yeni silah ihracatı yapılabileceğinin sinyalini verdi - Bunlara her zaman vaka bazında karar verilir."
"Çoğu mesele aslında Türkiye-ABD ilişkileri ile ilgili"
Peki, Finlandiya halkı ve siyasetçiler, NATO üyeliği yolunda Türkiye'nin talepleri doğrultusunda atılan adımları nasıl karşılıyor?
Toni Alaranta, bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
"Kamuoyunda ve aynı zamanda siyasetçiler arasında da çok büyük bir hüsran ve hayal kırıklığı var. Buradaki hissiyat şu: 'Suriye'de YPG'nin silahlandırılmasında olduğu gibi, Türkiye'yi rahatsız eden şeylerin çoğu, esasında Türkiye-ABD ilişkileri ile ilgili meseleler.
"Bana kalırsa, Türkiye, Madrid'de imzalanan muhtırada mutabık kalınandan çok daha fazlasını talep ediyor.
"Finlandiya hükümeti, belirli kişilerin iade edileceğinin değil, iadelere ilişkin yargı süreçlerinin hızlandırılacağının sözünü verdi. Bunlar, her zaman bireysel mahkeme kararlarıdır; herhangi bir hükümetin karar verebileceği kararlar değildir. Bence bu çok sorunlu ve yerine getirilemez."
"İsveç, solcular ve Kürtler için bir sığınma yeri oldu"
Peki, üçlü muhtıra Finlandiya ve İsveç ile imzalanmış olsa da Türkiye hükümeti ve kamuoyu neden daha çok İsveç'e odaklanmış olabilir?
"İsveç'teki Kürt ve Gülen hareketi diasporasının çok daha geniş olduğunu" kaydeden Alaranta'ya göre, "PKK sempatizanlarının kamusal alandaki görünürlükleri" de İsveç'te Finlandiya'da olduğundan daha yüksek:
"Türkiye'de İsveç'in PKK üyeleri için bir nevi Avrupa'daki güvenli bir liman olduğu şeklinde bir anlayış da mevcut.
"Gerçek şu ki İsveç 1970'li yıllardan bu yana Türkiye'nin sağ hükümetlerinin taciz ettiği solcular ve Kürtler için bir sığınma yeri oldu.
"Fakat İsveç yakın zamanda bir kişinin oturma iznini PKK ile bağlantıları olduğu şüphesiyle reddetti. Yani, polis bunları takip ediyor ve ciddiye alıyor."
"Finlandiya atacağı tüm adımları attı"
Son olarak, Finlandiya hükümetinin NATO üyeliği yolunda hangi adımları atabileceğini sorduğumuz Toni Alaranta, "Bildiğim kadarıyla Finlandiya hükümeti bugüne kadar atacağı bütün adımları attı" diyor:
"Diğer adımlar, hukukun üstünlüğüne ilişkin prosedürlerin ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinin göz ardı edilmesini gerektirebilir. Böyle bir hareketi kamuoyu kabul etmez.
"Biz, dışarıdan gelecek olası bir saldırı zamanında hukukun üstünlüğüne dayanan düzenimizi korumak için NATO'ya katılıyoruz. Burada hiç kimse NATO'ya katılmak için bu ilkeleri göz ardı etmeye istekli değil.
"Esasen yalnızca Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha geniş dış ve iç hesaplarına göre Türkiye'nin NATO üyeliklerini ne zaman onaylayacağını biliyor." (SD)