Son iki yılda Güney Amerika'yı en güneyinden en kuzeyine, doğusundan batısına kadar bir kaç istisna dışında bir "sol" hükümetler zinciri yönetimi altına aldı. Latin Amerika'da sol yükselir, halklar bin yıl başında kazandıkları dinamizmle bir kez daha ileri atılırken, Şili'de, Bolivya'da, Arjantin'de, Brezilya'da yönetime gelen partiler, ittifaklar ve kişiler arasında giderek artan ölçüde "İlerici Enternasyonal" üyesinin önde gelen roller oynamaya başladıkları görüldü. İlerici Enternasyonal Danışma Kurulu üyesi, Gustavo Petro, Kolombiya Cumhurbaşkanı oldu, Şili Cumhurbaşkanı Gabriel Boriç'in partisi Convergencia Social İlerici Enternasyonal üyesiydi, Boriç'in kurmay başkanı, ilk kabinenin Devlet Bakanı Giorgio Jackson İlerici Enternasyonal Danışma Kurulu üyesi ve partisi Revolución Democrática İlerici Enternasyonal üyesiydi, Brezilya'da Sao Paolo Belediyesi eski Başkanı, bu dönem seçilemeyen ancak Lula kabinesinde etkin bir bakanlığa gelmesi beklenen Fernando Haddad İlerici Enternasyonal Danışma Kurulu üyesi. İlerici Enternasyonal öte yandan Latin Amerika'yı kat eden seçim zaferleri boyunca ördüğü kuzey-güney diyaloguyla, Kuzey Amerika ve Avrupa'nın sol, demokratik güçleriyle Latin Amerika'nın sol güçleri arasında bir dolayım kurulmasında, seçim gözlem heyetleri ve dayanışma seferleri düzenlenmesinde etkin bir rol oynadı
.
İlerici Enternasyonal Genel Koordinatörü David Adler, bütün bu süreç boyunca Latin Amerika'daydı. Bu kıtasal süreci ve yeni enternasyonalist dalgayı David ile konuştuk.
Uzun söyleşiyi üç bölüm halinde yayınlıyoruz.
* * *
Lula'nın Brezilya'daki zaferiyle birlikte, yeni sol yükseliş dalgası Latin Amerika'daki zirvesine ulaştı. Peru'dan başlayarak son iki yılda, Bolivya'da, ardından Şili'de ve Honduras'ta solun geri dönüşüyle devam etti, bunu Kolombiya'daki ilk sol zafer izledi, ve Şili'deki Anayasa referandumunda hafif bir gerilemeye karşın şimdi de Brezilya'daki zaferle birlikte sol Meksika, Venezüella, Nikaragua ve Küba'daki mevcut kuvvet merkezini genişleterek kıta çapında kapsamlı bir hegemonya kazandı. Oligarşilerin asırlık hegemonyasına karşı, yozlaşmış kayırmacı politikalara, yandaş medyaya, kiliseye, orduya, ABD etkisine ve manipülasyonuna vb rağmen sol değerlerin, sol programların, sol perspektiflerin üstünlüğü ele geçirdiği bu ülkeleri bir araya getiren ortak bağ neydi?
David Adler: Lula da Silva, 30 Ekim Pazar günü, cumhurbaşkanlığı zaferinin resmen ilan edilmesinden sadece bir saat sonra, İlerici Enternasyonal delegasyonunu selamlamak için kapıdan içeri girdi. Uluslararası topluma verdiği mesaj açıktı: "Brezilya geri döndü" dedi. "1 Ocak'ta inşa edeceğimiz yeni Brezilya, sadece Brezilya halkını değil, dünyanın neresinde olursa olsun barış, dayanışma ve kardeşlik için çalışan tüm insanları ilgilendiriyor."
Lula, İlerici Enternasyonal delegasyonunu selamlıyor
Lula'nın mesajı bütün Latin Amerika'da yüksek sesle yayılıyor. Geçtiğimiz beş yıl boyunca, sol liderlerin Kuzey, Orta ve Güney Amerika'da iktidara geldiklerini ve daha önce hiç oturmadıkları iktidar koltuğuna yepyeni koalisyonları oturttuklarını gördük -kadınlar, Yerli halklar, işçi sınıfları. Yine de Lula'nın Brezilya'daki zaferi -ülkenin büyüklüğü, ekonomik gücü ve diplomatik sicili açısından- Latin Amerika'daki sol projelerde yeni bir "cezir" anlatısını güçlendirdi ve temellendirdi.
50 yılın birikimi
Bununla birlikte, bu hikayeyi doğru bir şekilde anlatmak için, zamanda daha geriye - son seçimlere değil, bölgede demokrasiyi kazanmak için süre gitmiş olan yarım yüzyıllık mücadeleye- bakmalıyız. Elli yıl önce, Latin Amerika'ya diktatörler ve onların Washington DC'deki emperyal destekçileri hakimdi. Ancak Arjantin'in güney ucundan Meksika'nın kuzey sınırına kadar süren mücadele yoluyla bölge halkları kendi kaderlerini tayin haklarını gerçekleştirdiler ve bu diktatörleri iktidardan uzaklaştırdılar.
Demokratikleşmenin bu ilk evresinden sonra ikinci evre -21. Yüzyıl başlarının, ilerici hükümetleri iktidara taşıyan yükselişi- geldi. Bu demokrasiyi derinleştirme -sadece oy haklarını değil, aynı zamanda sosyal hakları da ,sağlık, barınma, eğitimi de, güvence altına alma- vaadiydi. Bu, Lula, Correa, Chavez, Morales ve Kirchner kuşağıydı: Yalnızca halk tarafından yönetilen değil, aynı zamanda halk için de yöneten hükümetler kuşağıydı.
Ancak Latin Amerika'nın demokratikleşmesinin doğrusal bir öyküsü yok. Bu tamamen prosedürel bir demokratik sürecin gelişiminden çok daha fazla bir şey, bölge seçkinlerinin statüsünü tehdit eden, erken yüzyılın ilerici hükümetleri iktidara taşımasının öyküsüydü. Servet yeniden bölüştürülecekti, emeğin sömürüsü ve topraksızlaştırma konusundaki daha önce sahip oldukları sınırsız kapasiteleri kısıtlanacaktı. Latin Amerika sağının güçlerine yeniden örgütlenme konusunda ilham veren işte bu meydan okuma oldu.
Sağın reaksiyonu
Bu yeniden örgütlenme sürecini, bölgedeki on yıllık büyük reaksiyon dönemi izledi. Bir kemer sıkma programı, Latin Amerika'nın ilerici hükümetlerinin popüler vizyonunu asla yenemezdi. Bunun yerine, sağ, demokrasiyi bastırmak ve iktidarı sürdürmek için başka taktiklere yöneldi. Özellikle, hukukun silahlaştırılması ["lawfare"] taktiklerine ya da manevralarına yöneldiler - yargıyı ele geçirmeye ve bu yargıçları bölgenin popüler liderlerine karşı çevirmeye yoğunlaştılar, onları görevden uzaklaştırmaya (Rousseff), hapse (Lula), sürgüne (Correa, Morales) ve görevden almaya (Kirchner) memur ettiler.
Fakat bu -böylesine, yozlaşmış ve gayrimeşru araçlarla iktidara gelmiş olan- gerici hükümetler Latin Amerika halklarını ancak bu kadar baskı altında tutabilirlerdi. Bütçeleri kıstılar, orduyu silahlandırdılar ve ekonomilerini halkların ihtiyaçlarına karşı yabancı yatırımcıları destekleyecek şekilde yeniden yapılandırmak üzere ABD'yi davet ettiler. Ve halk bu politikalara karşı ayaklandığında –Ekvador'daki 2019 büyük IMF ayaklanması, Şili'nin 2020'deki "Sosyal İsyanı" veya Kolombiya'nın 2021'deki "Ulusal Grevi"nde olduğu gibi– halkın kafasını kırmak ve protestocuları zindanlara doldurmak üzere polisi gönderdiler.
Latin Amerika'yı birleştiren bağ: "Ya basta!"
Şu halde, bugün Latin Amerika'da solu birleştiren ortak bağ basitçe, "Yetti artık"tır ["Ya basta"]. Kısa vadede, gerici sağ, bu baskı mekanizmaları aracılığıyla halkı zaptu rapt altına alabilir ama eninde sonunda, insanlar ülkelerini geri almak ve kendilerine bağımsızlığı vermiş olan ulusal kurtuluş hareketlerinin vaadinin gereğini yerine getirmek üzere ayaklanırlar. Bu şekilde, Latin Amerika'daki ilerici hükümetlerin yeni "cezri", en önce yeni yüzyılın başlarındaki ilerici hükümetlerce sağlanan sosyal ve ekonomik hakları geri kazanmak üzere otoritarizmi iktidardan indiren yeni bir demokratikleşme "dalgası" olarak anlaşılmalıdır.
Ancak bu saf bir restorasyon projesi değil. Bugün Latin Amerika solu, yirmi yıl öncenin ilerici hükümetleriyle onların vizyonunu güncelleyerek birleşiyor: Bu feminist, ekolojist ve çoğulcu bir vizyon. Bugün Latin Amerika solunu tanımlayan, geçmişin çelişkilerini çözmenin ve toplumun tüm kesimlerinin haklarını tanımanın ve teslim etmenin yollarını arayan bu programatik yenilenme sürecidir.
Şimdi zorluk, bu projeleri daha da yakından hizalamakta -ortak bir program, ortak bir vizyon ve Latin Amerika'nın sol projelerini uluslararası düzende yeni bir kutup inşasına entegre etmek için egemen, sosyalist, demokratik ve barışçıl bir ortak plan inşa etmek.(AEK)
Latin Amerika'da Sol Dalga / Ertuğrul Kürkçü
I/ David Adler: "Bu feminist, ekolojist ve çoğulcu bir vizyon"
2/ Solun kıtasal yükselişine eşlik eden bir Enternasyonal