Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daki protestolardan. (Foto: AA)
İran, bölgenin ve dünyanın sosyo-kültürel ve tarihsel olarak kadim devletlerinden biri... Birçok medeniyetin tarihi ve kültürel mirasını sahiplenmiş ve birçok medeniyetin tecrübesini bünyesinde toplamış bir devlet...
Fakat son yüzyıla bakıldığında İran'ın barındırdığı bu mirası taşıyamaz hale geldiği ve gerek dünya siyasetinde gerek bölge siyasetinde yalpalamaya ve kendi içinde de daha çok sorun yaşamaya başladığı görülüyor.
Halihazırdaki İran devlet yönetimi her şeyin güllük gülüstanlık olduğunu, sistemin tıkır tıkır işlediğini söyleyedursun, artık ne çoğu İranlı ne de dünya kamuoyu nezdinde durum böyle.
Hemen her yıl İran'da patlak veren toplumsal olaylar, sokak ayaklanmaları, farklılıklara olan tahammülsüzlük, isyanlar, başkaldırılar, idamlar, haksızlık, hukuksuzluk, keyfilik, yolsuzluk, baskı gibi olgular bu durumun göstergelerinden...
22 yaşındaki bir kadının saçı göründüğü için polis tarafından öldürülmesi ile tetiklenen ve yedi haftadır devam eden, İran'ın tümüne yayılan başkaldırılar da bunların sonuncusu...
1979'dan önce İran'da devrim dalgalanmaları oluyordu. Bugünlerde olduğu gibi...
Batı'yı 'Şeytan' olarak niteleyen Şah Reza Muhammed yönetimi haklarını talep eden vatandaşları, protestocuları ''kargaşacı, çapulcu, terör odakları, hain, düşman, dış mihrak piyonu'' olarak adlandırıyordu.
Fakat Amerika Birleşik Devletleri (ABD) desteği ile ve İran halkına rağmen 1953'te kurulan Şah Reza Muhammed Rejimi (1979) yıkıldı. Yerine yine Batı'nın desteklediği şimdiki rejim geldi. İronik olan ise Batı şimdiki rejimi de ''baş belası'' olarak görüyor. O da Batı'yı ''şeytan'' olarak...
Şimdiki iktidar veya rejim de haklarını talep eden vatandaşlara, ''kargaşacı, çapulcu, terör odakları, hain, düşman, dış mihrak piyonu, din/İslam düşmanı'' diyor...
Kaldı ki, siyasal İslam rejimi de Batı tarzı bir demokrasiye hazır değildi. Ve halen demokrasiyi ''Şeytan İşi!'' olarak dillendiriyor.
Yoksa Batı yine yanlış yandaş mı seçti!
İran'da Kürt yerleşimleri
Yüzölçümü ile dünyanın 18. büyük ülkesi olan İran'ın nüfusu 80 milyondan fazla. Yüzde 50'yi geçen Fars (Farslaşmış) nüfus oranıyla İran Azeri, Kürt, Arap gibi etnik farklılıklarıyla adeta küçük bir imparatorluk...
İran'daki nüfusun yüzde 20'sine (çeyreğine) yakınının Kürtlerin (Kirmanc, Soran, Lor, Bahtiyar, Yarsan vb.) oluşturduğu tahmin ediliyor.
Türkiye ile olan sınırları Kasr-ı Şirin antlaşmasıyla (1639) oluşturulan Kürdistan bölgesi, İran'ın kuzeybatısına düşüyor. Fakat İran resmi olarak ''Kürdistan/Kordestan'' ismini sadece Erdalan Mirliğinin (1169-1867) hüküm sürdüğü Sine (Senendec) şehri ve ilçeleri ile sınırlandırıyor.
Oysa araştırmacılara göre ve tarihsel olarak Kürdistan bölgesi Batı Azerbaycan olarak adlandırılan eyaleti, Lorestan, İlam, Kordestan, Kirmanşah, Hemedan eyaletlerini de kapsayan daha geniş bir alan.
Kürtler genel olarak yukarıda isimleri yazılan altı eyalette yoğun olarak yaşıyor. Fakat söz konusu altı eyalet dışında da milyonlarca Kürt bulunuyor. Mesela, Safeviler döneminde, 1600'lerde sınırları Özbeklerden korumak için göç ettirilen veya sürülen ve Kuzey Horasan bölgesindeki Qoçan, Şirwan ve Bêcnurd şehirlerinde yaşayan Kürtlerin nüfusu 2,5 milyondan fazla...
Bunun yanı sıra, Geylan bölgesinde, Mazenderan, Golistan, İsfahan, Tahran gibi yerlerde milyonlarca Kürt yaşıyor. Kürtlerin en kalabalık şehirleri Kırmanşah, Sine ve Urmiye.
İran'daki Kürtlerde sosyal ve siyasal yaşam
Diğer etnik yapılarda olduğu gibi İran'da Kürtlerin de kendi dillerinde eğitim görmesi, örgütlenmesi, siyasi parti kurması, dernek açması, gazete kurması yasak. İran'da siyasi faaliyet yürütecek (Halkların Demokratik Partisi/ HDP gibi) herhangi bir parti de yok. Sadece Hizbullah ve devletin kurduğu örgütler kanunen serbest.
İran hapishaneleri politik muhaliflerle dolu. Her yıl yüzlercesi idam ediliyor. Ve bunların çoğu Kürt...
İran'da Sünni Kürtler olduğu gibi Sünnilere yakın sayıda bir Şii Kürt nüfusu da söz konusu. Buna ek olarak Yarsan ve Şebek veya Kakai Kürtleri de var.
İran, anayasasında sadece 'dini azınlık' olarak Yahudiler, Zerdüştîler ve Hristiyanlara atıfta bulunuyor ve onlara anayasal olarak bazı haklar tanınıyor. Bunun dışında Sünni/Şii Kürt ve Beluçlar, Araplar gibi etnik yapılara anayasal olarak herhangi bir hak ve güvence verilmiyor.
İran Kürt bölgelerinde genel olarak Kurmanci, Sorani ve Lori lehçeleri konuşuluyor. Kırmanci Kuzeyde, Sorani orta bölgede, Lori ise güneyde konuşuluyor. Bunların yanı sıra, Kırmanşah'da Bahtiyari, Geylan'da Gilaki ve Hawraman bölgesinde ise Gorani konuşuluyor.
İran'daki Kürtlerin Kürtçe yazınsalı genel olarak birkaç harf farkla Fars alfabesinden oluşuyor.
Kürtler sinema, müzik, sanat, spor ve eğitim alanlarında İran'daki ortalamanın üzerinde.
Behmen Qubadi, Kamkaran, Koma Pornazirî, Şehram Naziri, Mohsen Namjoo vb. uluslararası düzeyde tanınmış kişi ve gruplar.
İrandaki şehirleşme ve ekonomik olarak gelişmemiş, ihmal edilmiş yerler Kürt ve Beluç şehirleri.
İran'da Kürtler yüksek mevkilere getirilmez. Büyük ticaret yapmalarına, genel olarak dükkân, işletme açmalarına da izin verilmez. Bunda mezhebin de rolü vardır. Dolayısıyla Şii Kürtlere biraz daha fazla tolerans tanınır. Lakin İran'da ve Kürt bölgesinde tüm camiler Şii camileridir. Sünni cami yapmak yasaktır.
Tarihsel olarak İran'da Kürtler
1921'de yönetime askeri bir darbe ile gelen Şah Reza Pehlevi Türkiye'yi ve Mustafa Kemal Atatürk'ü model alıyordu. Yönetime gelir gelmez bir ulus devlet inşa etmeye başlayan Şah Reza, Farslar dışındaki etnik yapıları Farslaştırmaya başladı. Kürtçe okul ve yayını yasaklayan Şah Reza Pehlevi devlet memurluklarını da Kürtlerden alıp Fars ve Azerilere verdi.
1918'de başlayan İsmail Şikak ayaklanmasını da (1922) Türkiye'nin desteği ve diğer Kürt aşiretlerin yardımıyla bastırdı.
Aynı zaman diliminde Türkiye'de Kürtlere ''Dağlı Türk'' denilmeye başlanmış, Kürde, Kürtçeye dair hemen her şey yasaklanmaya başlanmıştı. Şah Reza da buna paralel olarak Kürtlere, 'Dağlı Fars/İranlı, Dağ Farsları/İranlıları' demeye başlamış ve Kürtlere ait hemen her şeyi yasaklamaya koyulmuştu.
Şah Reza Pehlevi iktidarınca Kürtlerin yaşadığı yerlere hiç yatırım yapılmadı, bu bölgelerin ekonomik olarak da çökmesi için çalışıldı. Ne yollar ne de köprüler yapıldı. Şah Reza, kendisine hizmet eden, koruculuk yapan Kürt ağalarını ödüllendirdi, diğerlerine ise baskı yaptı, onları yok etmeye çalıştı.
1940'ların başında Şah Reza Pehlevi'nin gücü zayıfladı ve İngiltere, Nazi Almanyası ile Rusya İran'da etkili olmaya başladı. Kürt bölgesi Rusya'nın nüfuzu altına girdi. Otoritesini güçlendirmek isteyen Şah Reza İngiltere ve Nazi Almanyası desteğiyle başta Kürtler olmak üzere, etnik yapıları sindirmeye ve yok etmeye çabaladı. Buna mukabil, bazı Kürt Entelektüel de örgütlenerek önce KDP adlı siyasi bir parti açtı, akabinde ise Mehabad Kürt Cumhuriyeti'ni ilan (1946) etti.
Fakat İngiltere ve Nazi Almanyası'nın İran'daki nüfuzlarının artmasıyla beraber Rusya'nın etkisi azaldı ve Rusya İran'dan çekilmeye başladı. Nazi Almanya ve İngiltere İran'ı bir bütün olarak istiyor, herhangi bir bölünme istemiyordu. Çünkü İran başlıca petrol kaynaklarındandı. Dolayısıyla, Mehabad Kürt Cumhuriyeti 11 ay sonra İran kuvvetleri tarafından yıkıldı ve başkan Kadı Muhammed ile bazı lider arkadaşları idam edildi. Cumhuriyet'in Genelkurmay Başkanlığını yapan Molla Mustafa Barzani ise İran kuvvetleri bölgeye gelmeden önce Peşmergelerini alıp Irak'a geçmişti.
Oğul Pehlevi de babasının yolundan gitti
Dört yıl sonra (1953), Şah Reza Pehlevi ABD ve İngiltere tarafından iktidardan indirildi. Yerine ise, oğlu Muhammed Reza Pehlevi getirildi. Oğul Pehlevi de Kürtlere karşı babasının yolundan gitti ve Kürtlere ait hemen her şeyi yasakladı.
Cumhuriyetin yıkılışından sonra yeraltına çekilen KDP, 1960'ta merkezini Irak'taki dağlara taşıdı.
Irak'a geçen Mustafa Barzani ise sonraki senelerde İran Şahı ile işbirliği yaptı ve İran KDP'sine karşı savaşmaya başladı. İran Kürt aşiretlerini ve isyanlarını Irak'a karşı kullanmaya başlamıştı. Bu bağlamda İran Şah'ı Mustafa Barzani ile işbirliğine gitti. Ona para ve silah yardımı yaptı, yer verdi.
Şah Reza Muhammed, Barzani'yi Irak'a karşı ve İran'daki Kürtleri izole edip yardımsız bırakmak için kullanmaya çalıştı. Nihayetinde ise, Şah'ın böl-yönet politikası sonuç verdi. Şah hem Irak'a karşı üstünlük sağladı hem Barzani aracılığıyla İran KDP'sini yıprattı. Yani, İran Kürtlerini izole edip kontrol altına aldı.
1979 İnkılabı olduğunda Mustafa Barzani'nin Humeyni rejimi ile de işbirliği devam etti. Humeyni de Şah Reza Muhammed gibi, Barzani'ye silah, yer ve para yardımı yapıyor, Barzani ise, hem Irak'a karşı hem İran Kürtlerine karşı savaşıyordu.
İktidara gelmeden önce Kürtlere birçok konuda söz veren Humeyni de iktidara gelir gelmez Kürtleri bertaraf etmeye başladı. Bu süreçte Humeyni iktidarıyla otonomi müzakerelerini yürüten İran KDP'sinin lideri Dr. Kasımlo Viyana'da bir suikast sonucu hayatını kaybetti. Üç sene sonra İran KDP'sinin sonraki lideri olan Şerefkendi de Berlin'de (1992) suikaste uğradı. Akabinde, İran kuvvetleri ve Mustafa Barzani Perşmergeleri İran KDP'sini neredeyse yok etti.
Mehsa Emini ve Kürtler
Kasrı Şirin antlaşmasından beridir İran'daki Kürtler siyasal ve kültürel haklarını alabilmek için çeşitli örgütler kurmuş ve başkaldırılar yapmıştır. Mehsa Emini protestolarının Kürt şehirlerine sıçraması ve Kürtlerin hâlihazırda devlet/ hükümet karşıtı protestolara karışması da bunlara dâhil.
Öncekilerden birçok bakımdan farklı nitelikler taşıyan bugünlerdeki toplumsal olaylar şiddetlenerek İran'ın bütün alanlarına yayılıyor.
Protesto/başkaldırıların en şiddetli geçtiği yerlerin başında Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler geliyor. Mehabad, Sine, Bukan, Seqız, Kırmanşah başta olmak üzere Kürdistan eyaletinde ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı diğer eyaletlerde protestolar devam ediyor.
Hükümet güçleri ise sert bir şekilde müdahale ediyor. Hemen her gün onlarca insan hayatını kaybediyor.
Devletin çoğu gücü ve ağır silahları bu söz konusu bölgelere taşınıyor.
Söz konusu eyaletlerde KDPI, KOMELE, PJAK ve PAK gibi örgütler de bulunuyor veya etkileri, bağlantıları söz konusu.
Kürtler halihazırdaki toplumsal olayları fırsata çevirebilir, Suriye'de olduğu gibi bazı bölgeleri kontrol altına alabilir. Fakat bunun için henüz erken ve şartlar oluşmuş değil. Ayrıca, isimleri sayılan örgütler henüz çatışmalara karışmış değil. Protestolar başladıktan sonra yayınladıkları bir bildiride, ''Süren protestolarda halkın anayasal haklarını kullanmalarının, yani barışçıl, şiddet içermeyen protestolarının yanında olduklarını fakat İran'ın kendilerini (KDP; KOMELE; PJAK) bahane ederek halka saldırmaması için olaylara, çatışmalara karışmayacaklarını, müdahil olmayacaklarını'' bildirdiler.
Kürt bölgeleri neden farklı?
İran'ın Kürdistan ve Belucistan bölgeleri hariç diğer bölgelerin bireysel özgürlük taleplerinin yanı sıra, işsizlik, yaşam tarzı, sosyo-ekonomik şikâyetler ön planda. Yani, aşırı siyasal veya etnik talepler az. Bu anlamda fazla bir örgütlülük ihtiyaçları da yok. Fakat yukarıda da değinildiği gibi, Safevilerden beridir Kürtlerin İran devletinden siyasal ve yönetsel hak talepleri söz konusu.
Ubeydullah Nehri isyanından (1880) sonra İsmail Şikak isyanı (1918) en büyük isyanlardan. Akabinde Mehabad Kürt Cumhuriyeti (1946) ve bu güne kadar gelinen süreç...
İran'da halihazırda silahlı mücadele yürüten siyasal örgütler sadece Kürt bölgesinde ve Beluçların yaşadığı Belucistan'da bulunuyor.
Bölgedeki önemli Kürt örgüt ve partilerin başlıcaları ise KDPİ, KOMELE, PAK ve PJAK.
KDPİ ve KOMELE ve PAK'ın etkileri bölgesel. KDP ve KOMELE'nin güçleri bini geçse de PAK'ın birkaç yüz silahlı gücü olduğu tahmin ediliyor.
KDPİ'nin Piranşehir, Irak-İran sınır bölgelerinde, KOMELE'nin Senendec ve Merivan'da, PAK'ın da Irak-İran sınır bölgeselinde ve lokal olarak etkili olduğu değerlendiriliyor. PJAK'ın ise ''Rojhelat'' olarak adlandırılan ve Koy'dan İlam'a kadar uzanan bölgelerde siyasi ve operasyonel gücünün olduğu dillendiriliyor.
Tekrar etmek gerekirse; eğer İran'da Suriye'deki gibi koşullar oluşursa, bu, söz konusu parti veya örgütlerin etkili oldukları yerlerde alana inmeleri ve yönetsel bir örgütlenmeye başlamaları muhtemel.
Ve hatta, bu bağlamda İran'daki koşullar birçok yönden Suriye'den daha elverişli. İran'daki Kürt bölgeleri dağlık alanlar ve Kürt nüfus yoğunluğu Suriye'dekinden çok fazla.
Öyle ki, İran devleti son protestolarda Arapların yoğun olduğu Ehwaz'da güçlerini sokaklardan çekip karakollara yerleşti. Meşed, Kum, Yezd gibi, Şiilerin merkezleri olan yerlerdeki protestolara çok karışmadı.
Abadan gibi kıyı şehirlerinde de asker, polis sokaklarda pek görünmedi.
Fakat bunlar Rojhelat (Kürtlerin yoğunlukta olduğu bölge) için geçerli değil.
İran rejimi Kürtlerin yaşadığı bölgelere sert müdahale etti. Binlerce asker, takviye zırhlı gönderdi. ''Besic'' gibi 'Silahlı Sivil Grupları'', yerli halktan oluşturulan binlerce korucuyu söz konusu bölgeye konuşlandırdı.
Irak'taki bazı Heşdi Şebi kuvvetlerini bölgeye kaydırıyor. Suriye'den Hizbullah güçlerinin İran'a kaydırıldığı bilgisi var.
İran devleti diğer yerlere hemen hiç takviye birlik, güç göndermezken henüz olaylar sıçramamasına ve Kürt şehirlerinin sessizliğine rağmen buraya aşırı güç yığması dikkat çekici.
Kürtlerin Rejim üzerinde psikolojik etkisi var denilebilir fakat bu, reelpolitik bir durumdur.
Bu, Kürtlerin İran'da yaşanacak bir devrimde lokomotif bir güç olacağı olasılığının işareti.
Sonuç olarak; İran'da örgütlü olan veya silahlı-silahsız ciddi örgütleri olan kesim Beluciler ve Kürtlerdir. Görünüşe göre, İran'ın en fazla endişe duyduğu kesim de Kürtlerdir. (İK/SD)