Fotoğraf: "İnternetime Dokunma" protestosu, 2011, İstanbul/VoA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "sosyal medya taşınması imkansız ağır bir güvenlik sorunu haline gelmiştir" sloganıyla iki yıldır internet ortamında ifade ve eleştiri özgürlüğünün sonsuzca sınırlandırılmasına yönelik kampanyası sonucuna ulaştı. Bahçeli'nin internet ve sosyal medyaya ilişkin önyargı ve kuşkuları AKP-MHP milletvekillerinin ortak imzasıyla bir yasa tasarısı halini alarak TBMM gündemine getirildi.
Devlet Bahçeli'nin demeçleri kanun gerekçesi oldu
Devlet Bahçeli, internet yasaklarını gündeme getirmek üzere 1 Temmuz 2020'de yaptığı açıklamayla "İtibar suikastlarının kurgu mekanı, insan onurunu ayağa düşüren, akla ve hayale sığmayan fitne ve dedikoduların sığınak ve barınağı" olarak nitelediği sosyal medyanın "geleceğimiz, milli ve manevi gerçeklerimiz açısından vahim bir tehdit ortamını kökleştir[diği]ni iddia etmişti.
Bahçeli, "İnsan şerefine, insan namusuna, insan haysiyetine envai çeşit saldırganlığı provoke eden sosyal medyanın bu haliyle varlığı akla, ahlaka ve insani değerlere tamamen aykırı" olması nedeniyle "sosyal medya terörünün insan ve toplum huzuruna kast ettiği"ni ileri sürmüş ve "sosyal medyada yaşanan dehşet verici ve şiddet dolu kirlenme nihayete ermeden bir daha ne Twitter hesabımı kullanacağım ne de Facebook paylaşımı yapacağım. Bu konuda TBMM'de gündeme gelecek her muhterem ve müstesna kanun teklifine de sonuna kadar destek vereceği[ni]" duyurmuştu.
Devlet Bahçeli'nin bu yaklaşımlarını esas alan 39 maddeden oluşan 31 sayfalık "Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" dün AKP ve MHP'den 66 milletvekilini imzasıyla TBMM Başkanlığına sunuldu.
Kanun Teklifi'nin ilk imzacısı olan MHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul milletvekili Feti Yıldız, teklifin tamamlandığını ve TBMM'ye sunulacağını 21 Mayıs'ta Twitter hesabından duyurmuştu.
Kanun teklifi TBMM'ye Devlet Bahçeli'nin yaklaşımına paralel olarak yalnızca sosyal medyayla sınırlı olmayarak internet ortamında gerçekleşen her türden iletişim ve bilgi alışverişini potansiyel bir suç, internet yayıncılığını potansiyel "suç örgütü", internet haberleşmesini bir tür "ruh hastalığı" olarak gören bir gerekçeyle sunuldu.
Genel gerekçe: "İnternet zararlıdır"
Kanun teklifinin genel gerekçesinde "İnternet, haber ve bilgiye erişimi kolaylaştırdıkça ve hızlandırdıkça, buna bağlı olarak sosyal medyanın kullanımının da artışı" büyük bir sorun olarak sunulduktan sonra internet ve sosyal medyanın "kötülükleri" şöyle sıralanıyor:
▶ Yeni ve farklı temalı sosyal medya platformları oluşuyor. İnsanların zamanının büyük bir bölümünü bu platformlarda geçiriyor.
▶ Dijitalleşme kişilik bozukluklarına ya da psikolojik hastalıkların tartışıldığı bir dünyaya götürüyor.
▶ Dijital dünyanın yüzünden kişiler yeni sorunlar veya kişisel haklarının ihlaliyle karşılaşıyorlar.
▶ Sosyal ağ sağlayıcılar veya dijital dünyanın arka planında rol alan diğer aktörlerin [...] devletlerin haklı taleplerine direnç gösteriyorlar.
Eleştiri özgürlüğüne keyfi sınır
Kanun teklifi öte yandan "kötü niyetli kullanıcıların kimliklerini gizleyerek", "sahte isim ve hesaplarla yasa dışı içerik oluşturup paylaşma"larını gerekçe göstererek, esasen iktidar sahiplerini "farklı siyasi düşüncedeki kişilerin", "küfür, iftira veya hakaret etmek, karalamak ya da itibarsızlaştırmak, nefret ve ayrımcılık"tan korumak üzere hazırlanmış olduğunu açıklıyor ve sonunda sözü asıl siyasal amaca getiriyor.
Resmi gerçeğe "dezenformasyonu önleme" zırhı
Genel gerekçe sözü çok da uzatmadan kanun teklifinin özüne getiriyor:
"Bu bağlamda, yalan haberi kasıtlı olarak üretme ve yayma eyleminin (dezenformasyon), birey ve toplum iradesini ipotek altına alan ve vatandaşların gerçek bilgiye ulaşma hakkını engeleyen ciddi bir tehdit haline geldiği aşikârdır. Bu tehdit, aynı zamanda çeşitli özgürlükleri istismar etmek suretiyle başta ifade özgürlüğü ve haber alma özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engellemeye yöneliktir. Gelişen teknoloji ile birlikte dezenformasyonun vardığı nokta, temel hak ve özgürlükleri korumak adına bu tehditle mücadele etmeyi zorunlu kılmıştır. Bu çerçevede mevzuatımızdaki mevcut düzenlemeleri yeni duruma uygun hale getirmeye yönelik ilave düzenlemeler yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır."
29. Madde "Onaylamadığım bilgiyi yayınlayanı hapsederim"
Kanun teklifinin özü, "dezenformasyonla mücadele" olarak nitelendirilen 29. Madde'de düzenleniyor. Bu düzenlemeyle Türk Ceza Kanunu'na "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçu eklenecek.
"Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilen ceza yarı oranında artırılacak |
Madde gerekçesinde 'internetin sağladığı anonim ortamın yalan, yanlış veya manipülatif içeriklerin artmasına neden olduğu' savunularak şöyle deniliyor.
"Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli olacak şekilde alenen yaymak suç olarak düzenlenmektedir. Fiilin, "kamu barışını bozmaya" elverişli olması aranarak, bu suçun somut tehlike suçu olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra "dezenformasyon" olarak nitelendirilen bu fiillerin, kişilerin bireysel kanaatlerini açıklama veya haber verme haklarıyla karıştırılmaması için fiilin, halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle gerçekleştirilmesi ilave bir unsur olarak aranmaktadır. Belirtmek gerekir ki, dezenformasyona konu içerik, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili doğrudan asılsız bir bilgi olabileceği gibi tahrif edilmiş bir bilgi de olabilecektir. Kamu barışına yönelik suçlar kapsamında ihdas edilen bu suçun, bölümde yer alan diğer suçlardan daha farklı bir alanı düzenlediğinde şüphe bulunmamaktadır. Ayrıca suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hali, cezada artırım sebebi olarak öngörülmektedir."
Kanun Teklifinin görüşülmesine Adalet Komisyonu'nda başlanacak. (AEK)