* Fotoğraf: Denniz Futalan / Pexels
"Ben, sosyalistim; komünist değilim. Biz sosyalistler halk için varız... Günün sonunda ben Filipinlilerin son kozuyum."
Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte, Davao Belediye Başkanı olarak "sosyalist demokratik" Filipin Demokratik Partisi - Halkın Gücü'nden (PDP–Laban) devlet başkanı adayı olduğunda kendisini özetle böyle tanıtmış, seçmenlerinden bu sözlerle oy istemişti.
Duterte'nin oyların yüzde 39'unu alarak başkan seçildiği 2016 seçimlerinden altı sene sonra 67 milyonu aşkın seçmen yeniden sandık başına giderek 1986'da bir halk hareketiyle devrilen diktatör Ferdinand Marcos'un oğlu "Bongbong" Marcos'u devlet başkanı seçti.
"Sosyalist" lider Rodrigo Duterte'nin kızı Sara Duterte-Carpio ise oyların yüzde 61,25'ini alarak devlet başkan yardımcısı oldu.
Geriye dönüp 30 Haziran 2016'dan bu yana devlet başkanlığı görevini yürüten Rodrigo Duterte'nin bu süre boyunca yaptıklarına bakıldığında kendisinin ya da partisi PDP–Laban'ın ne kadar "solcu", "sosyalist" veya "demokrat" olduğu sorusu ister istemez akıllara geliyor.
Eski diktatör Marcos'un oğlunun devlet başkanı, "sosyalist postuna bürünmüş sağ popülist" Duterte'nin kızının başkan yardımcısı olduğu ülkedeki durum ise nepotizmden de öte bir duruma işaret ediyor.
Peki, sağ ve sol kavramlarının böylesine birbirine karıştığı, hükümetin en üst kademelerindeki liderlerin yerlerini seçimle de olsa çocuklarına bıraktığı Filipinler, Duterte dönemini nasıl deneyimledi?
Belediye başkanı Duterte
Filipinler'in Maasin şehrinde 1945 yılında dünyaya gelen Rodrigo Duterte'nin babası ülkenin en kalabalık üçüncü bölgesi olan Davao'nun valisiydi, annesi ise diktatör Ferdinand Marcos'u iktidardan deviren "halk gücü" hareketinde etkin rol oynamış bir toplum aktivistiydi.
1968 yılında siyaset bilimi, 1972 yılında ise hukuk alanında lisans eğitimini tamamlayan Duterte, Davao'nun belediye başkan yardımcısı olarak atandığı 1986 yılına kadar Davao Savcılığı'nda çalıştı.
1988 yılında Davao Belediye Başkanı seçilen Duterte, onu takip eden on yıl boyunca iki defa daha seçilerek görevine devam etti.
Fakat Filipinler yasalarının getirdiği görev süresi sınırlamaları Duterte'nin 1998'de tekrar belediye başkanı adayı olmasına engel oldu. O da bunun yerine aynı yıl genel seçimlere katılarak Davao milletvekili seçildi.
Duterte'nin milletvekilliği görevi 2001'de sona erdi. O yıl yapılan yerel seçimlerde Duterte'nin kızı Sara Davao Belediye Başkanı seçildi, Duterte ise belediye başkan yardımcısı oldu. Duterte, 2013 yılında Davao Belediye Başkanlığına geri dönecek, yardımcısı ise oğlu Paolo olacaktı.
Rodrigo Duterte'nin "tartışmalı" bir siyasetçi olarak anılması ise belediye başkanlığı yıllarına dayanıyordu. Nitekim, katı suçla mücadele taktikleri sebebiyle kendisine "cezalandırıcı" ve Clint Eastwood'un oynadığı "Kirli Adam" karakterine atıfla "kirli Duterte" lakapları takılmıştı.
Aralarında Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) de olduğu kuruluşlar Duterte'nin belediye başkanlığı sırasında Davao'da bini aşkın yargısız infaz yaşandığını tahmin ediyor.
Dahası, BBC'nin aktardığına göre, Duterte'nin kendisi de 22 yıllık görev süresi boyunca üç kişiyi vurarak öldürdüğünü kabul ediyor.
Devlet başkanı Duterte
Duterte 2016 yılında Filipinler Devlet Başkanlığına adaylığını koyduğunda ona ülke çapında destek getiren de bu "sicili" oldu.
O da bunu hiç inkar etmedi. Seçim konuşmalarından birinde şöyle dedi örneğin: "Başkanlık sarayına çıkarsam belediye başkanı olarak yaptıklarımın aynısını yapacağım. Sizi uyuşturucu satıcıları, soyguncular, boş gezenin boş kalfaları... Dışarı çıksanız iyi olur. Çünkü sizi öldüreceğim."
Televizyonda yayınlanan bir tartışma sırasında ise "uyuşturucu kullanan çocukları da olsa onları öldüreceğini" söyleyecek, oğlu ve damadı uyuşturucu kaçakçılığı suçlaması ile karşı karşıya kaldığında eğer suçlu bulunurlarsa görevinden istifa edeceğine söz verecekti.
Rodrigo Duterte, 9 Mayıs 2016'daki devlet başkanlığı seçimlerinde yüzde 39,01 oy alarak Filipinler Devlet Başkanı seçildi.
Duterte resmen göreve başlamadan bir gün önce, 29 Haziran 2016'da Nobel Barış ödüllü araştırmacı gazeteci Maria Ressa'nın kurucularından olduğu Rappler internet sitesinden Herbert Docena ve Gabriel Hetland, "Rodrigo Duterte'nin neden bir sosyalist olmadığını ve neden bir sosyalist olacak gibi görünmediğini" ele alan bir makale kaleme aldı.
Duterte için "sosyalist postuna bürünmüş bir sağ popülist mi?" diye soran Docena ve Hetland, "Duterte'nin kendisinin de sosyalistlerin toplumdaki baskı ve eşitsizliğin temelinde yattığını düşündüğü şeylere meydan okumayacağını net olarak ortaya koydu" demiş ve şu yorumda bulunmuştu:
"Aksine, Duterte hiç de muğlak olmayan ifadelerle eski hükümetin 'mevcut makro ekonomik politikalarını devam ettireceğini' ilan etti.
"Bu politikalar şirketlerin çıkarlarını çalışan insanların ve doğanın çıkarlarının önüne koyarak elitlerin ve orta sınıfın belli kesimlerinin faydasına olmuş, bunu yaparken de çoğunluğa ve çevreye zarar vermişti."
Duterte'nin "uyuşturucu ile savaşı"
Devlet Başkanı Duterte'ye dünya çapında "ün" getiren ise sosyalizm ile uzaktan yakından alakası olmayan ekonomi politikaları değil, binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan "uyuşturucu ile savaşı" oldu.
BBC'nin de altını çizdiği üzere, Rodrigo Duterte'nin devlet başkanlığı sırasında yürüttüğü "uyuşturucu ile savaşı" sırasında kaç kişinin öldüğü bilgisi söz konusu sayıyı kimin saydığına göre değişiyor.
Resmi rakamlara göre, Kasım 2021 itibariyle 6 bin 200'den fazla kişi hayatını kaybetmişti. Fakat ülkenin İnsan Hakları Komisyonu (CHR) 2018 yılında bu rakamın en az 27 bin olduğunu söylüyordu.
Söz konusu "savaşın" ne kadar ileri boyutlara varabildiği hakkında 2017 yılında Manila'da yaşanan şu olay bir fikir veriyor:
Polis ile çatışmalar sonrasında 19, 17 ve 14 yaşında üç kişinin hayatını kaybetmesi sonucu Manila'daki bütün bir polis birimi, yani bin 200 polis memuru görevden alındı. Bir yıl sonra üç polis memuru 17 yaşındaki Kian Delos Santos'u öldürmekten hüküm giydi. Polis, Delos Santos'un uyuşturucu kuryesi olduğunu savunurken ailesi suçlamayı reddetti.
Duterte ise uyuşturucuya karşı "acımasız kampanyasının" arkasında duracaktı. Ocak 2022'de haftalık ulusa sesleniş konuşmasında, "Ölümler için asla ve asla özür dilemeyeceğim" ifadelerini kullandı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Şubat 2018'de Duterte'nin "uyuşturucu ile savaşı" sırasında yaşanan 12 bini aşkın can kaybına soruşturma başlattı. Duterte ise bir ay sonra buna tepki olarak Filipinler'in UCM'den çekileceğini duyurdu. Söz konusu çekilme kararı Mart 2019'da resmileşti.
Basın özgürlüğü
Bu süre boyunca hem Filipinler'deki hem de uluslararası insan hakları örgütleri Duterte'yi sert bir dille eleştirmeye devam etti. Fakat Duterte bu eleştirilere de kulak asmayacak, polise "adalete engel oldukları" gerekçesiyle aktivistleri vurma emri verecek kadar ileri gidecekti.
Duterte döneminde Filipinler'deki basın özgürlüğü de ağır yara alan hak ve özgürlüklerdendi. Örneğin, sonrasında Uluslararası Hrant Dink Ödülü ve Nobel Barış Ödülü alacak olan araştırmacı gazeteci Maria Ressa Duterte'nin uyuşturucu ile mücadelesinin en kötü noktalarını kayıt altına alacak, tartışmalı bir dizi suçlama ile pek çok kez tutuklanacaktı.
Nitekim, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Kasım 2021'de bir açıklama yaparak Filipinler hükümetinin, 2021 Nobel Barış Ödülü'nü kazanan gazeteci Maria Ressa'nın ödülünü almak için Norveç'in başkenti Oslo'da düzenlenecek törene gitmesini engellemeye çalıştığını duyurdu.
Bildiriye imza veren 22 ülkeden gazeteciler, tüm IPI'ın, gazeteci Maria Ressa'nın arkasında sıkıca durduğu belirterek, "Ressa ve Dimitry Muratov'un 10 Aralık 2021'de Oslo'da hak ettikleri Nobel Barış Ödülünü kabul etmelerini izlemek için sabırsızlanıyoruz" dedi.
Çabalar sonuç verdi ve Maria Ressa 10 Aralık'ta Oslo'da yapılan ödül törenine katılarak bir konuşma yaptı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler'in (RSF) 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre de, Filipinler basın özgürlüğünde bir sene içinde 180 ülke arasında 138'inci sıradan 147'nci sıraya geriledi. Bu, endekste 149'uncu sırada olan Türkiye'den daha iyi bir skor demek.
Duterte dönemi sona ererken...
Öte yandan, burada tekrar dile getirerek yeniden üretmek istemeyeceğimiz cinsiyetçi, kadın ve LGBTİ+ düşmanı ifadeleri de dahil olmak üzere pek çok ayrımcılık ve hak ihlali suçlaması ile karşı karşıya kalan Duterte'ye halk desteği son dönemlere kadar hep yüzde 50'nin üzerinde seyretti. Bunun tek istisnası COVID-19 pandemisinin tepe noktalarından biriydi.
Rodrigo Duterte, Ekim 2021'de siyaseti bırakacağını açıkladığında kararının sebebini "ağır basan vasıfsızlık hissi" olarak açıkladı. Bu hissin sebebi ise büyük ihtimalle anketlerin daha sonra devlet başkan yardımcısı seçilecek kızı Sara'yı ondan daha önde göstermesiydi.
Öte yandan, Duterte ne kızı Sara'yı ne de kızının birlikte yarıştığı Ferdinand "Bongbong" Marcos Jr.'a desteğini açıkladı.
İsmi Donald Trump, Viktor Orban ve Narendra Modi gibi sağ popülist liderler ile anılan "sosyalist" devlet başkanı Duterte'nin ardından "Beni ailemin geçmişiyle değil, yaptıklarımla yargılayın" diyen eski diktatör Ferdinand Marcos'un oğlu ile, Duterte'nin kızının yönetimi devralacağı Filipinler'de bundan sonra neler olacağını ise şüphesiz zaman gösterecek. (SD)