* Fotoğraf: HDP
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar Diken’den Altan Sancar’a gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.*
Cemaat yurdunda kalan üniversite öğrencisi Enes Kara’nın hayatını kaybetmesini ve cemaat yurtlarının kapatılması tartışmalarını değerlendiren Sancar, “Vakıf, cemaat gibi kuruluşların öğrenci yurdu işletmesini doğru bulmuyoruz” dedi. AKP’nin tarikat ve cemaatler üzerinden bürokraside kadro edindiğini belirten Sancar’a göre iktidar partisi, “FETÖ” sonrasında da farklı tarikat ve cemaatler ile ilişkilerini sürdürmeye devam etti.
HDP’li Semra Güzel’in öldürülen bir PKK’li ile çektirdiği fotoğraflara değinen Sancar, “AKP iktidarının teşvikiyle on binlerce insan PKK üyesi yakınlarını görme imkânını elde etmişlerdi” dedi.
Sancar, ayrıca HDP olarak TİP, SOL Parti, TKP, TÖP, Halkevleri ve SMF ile ittifak görüşmeleri gerçekleştirdiklerini açıkladı.
Röportajdan öne çıkan kısımları derledik…
Tıp öğrencisi Enes Kara’nın intiharı
Sıcak bir konuyla başlayacağım. Üniversite öğrencisi Enes Kara’nın hayata veda etmesinin ardından ortaya konan sorunlar ve sorular var. Tarikat ve cemaat yurtları meselesi tartışılırken, bir diğer yandan da muhalefete çekingen davranıldığı gerekçesiyle eleştiriler söz konusu. Bu konuda sizin düşünceleriniz nelerdir?
Enes Kara kardeşimizin bu şekilde hayata veda etmesi bizleri derinden sarstı. Gerçekten çok acı duydum. Sadece ben değil, sanırım vicdanlı her insan aynı duyguları paylaştı. Bu ortamı yaratan çok çeşitli faktörler olduğunu söylemeliyim. Bunların üzerine gitmek lazım. Bu konuda sessiz kaldığımız yönündeki eleştirileri ise doğrusu biraz abartılı buluyorum. Çünkü HDP olarak başından beri bu konularla ilgili çalışmalar yürütüyoruz ve bu meseleleri her fırsatta ve platformda gündeme getiriyoruz.
Derin ve kanayan bir yarayla karşı karşıya olduğumuzu açıkça söyleyelim. Tarikat ve cemaat yurtları/evleri meselesi yeni bir mesele değil. 1980 askeri darbesinden sonra başlayan süreçte izlenen bilinçli politikaların, AKP iktidarı döneminde daha da derinleşmesinin söz konusu olduğu bir alan. Özellikle Gülen Cemaati’nin bu alanda ne kadar yaygın, sistemli ve bilinçli bir politika izlediği de biliniyor. Başka cemaat ve tarikatlar da gençleri kendilerine bağlamak için yurt ve barınma imkânlarını kullanıp istismar ettiler.
Enes Kara gelecekten umutsuz olduğunu açıkça belirtiyor. Yaşadığı cemaat evinde de baskıyla karşı karşıya kaldığını söylüyor. Gelecekten umudunu kaybetmiş bir gençlik olduğunu üzülerek kabul etmek zorundayız. İktidar bloğu, gençlerin umutlarını yok eden bir düzen kurdu. Pek çok gencin yurt dışında öğrenim veya iş arayışında olduğunu da biliyoruz. Fakat buradaki sorunun üç boyutta ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bu aynı zamanda çözüm yollarını da içeriyor.
TIKLAYIN - Enes Kara'nın ardından: Saray öğrencilere bir yurdu çok görüyor
Kapatma ya da kamulaştırma tartışılıyor. Siz ne dersiniz?
Bize göre öğrencilerin barınma hakkı tartışmasız bir haktır ve devletin bu hakkı karşılama yükümlülüğü vardır. Biz bütün öğrencilerin ihtiyacını karşılayacak kamu yurtları kurulması taraftarıyız. Bunun yanı sıra özel yurtlar da mevcut. Bu yurtlar ayrı bir ticaret ve kâr alanı olarak işliyor. Özel, ticari, dernek, vakıf, cemaat gibi kuruluşların öğrenci yurdu işletmesini doğru bulmuyoruz. Barınma hakkı, anayasasında sosyal devlet ilkesine yer vermiş bir devletin yükümlülüğüdür. Biz de parti olarak ihtiyaç duyan öğrencilerin taleplerini karşılayacak kamuya bağlı yurtlar oluşturulmasını savunuyoruz.
AKP’nin bu gruplar üzerinden kendisine yakın bürokratlar yetiştirme arzusu olduğu iddiası da var bir yandan…
Elbette! AKP’nin kendine yakın cemaatler ve tarikatlarla devleti şekillendirme isteği söz konusu. Bu zaten herkesin bildiği bir sır. Pek çok kamu kurumunda, pek çok bakanlıkta kadrolar belli cemaatlere ve tarikatlara tahsis ediliyor. Bunları Gülen Cemaati döneminden de biliyoruz. Bu politika bugün de sürdürülüyor. O gün o politika ülkeye nasıl zarar verdiyse bugün de öyle zarar veriyor. İnancın özgürlüğü bizim savunduğumuz bir ilkedir fakat inançların politik olarak istismar edilmesine, devletin dizaynı için araç olarak kullanılmasına kesinlikle karşı çıkıyoruz. İşin politika ve ideolojik boyutunu da buradan değerlendirmek gerekiyor.
Semra Güzel’in fotoğrafı
Sıcak bir diğer tartışma konusuyla devam edelim: HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in fotoğrafları kamuoyuna yansıdı ve büyük tartışma uyandı. Dokunulmazlık için de süreç hızlı biçimde işliyor. Sizin değerlendirmeniz nedir?
Semra Güzel arkadaşımız konuyla ilgili ayrıntılı bir açıklama yaptı. Bu açıklamanın insani, siyasi boyutları var. Bu fotoğraflar 2014 yılında çekilmiştir; ki o dönemde çözüm süreci devam etmektedir. Süreç devam ederken bizatihi AKP iktidarının teşvikiyle binlerce, on binlerce insan PKK üyesi çocuklarını, yakınlarını, sevdiklerini görme imkanını elde etmişlerdi. Bunun altyapısını da yolunu da hazırlayan taraflardan en önemlisi iktidarın kendisiydi. Aileler için görüşme çadırlarının kurulduğu bir dönemden söz ediyoruz. Bunun Kandil çevresinde de yapıldığını herkes basit bir araştırmayla ortaya çıkarabilir. Sadece Kandil’de değil, Türkiye’de de aynısı yapıldı. Böyle bir döneme ait fotoğrafların, üstelik hikâyesi gayet insani ve samimi bir şekilde anlatılmışken, HDP’ye karşı bir operasyon malzemesi yapılması açık bir riyakârlıktır.
Politik olarak zaten bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur. Etik olarak da son derece seviyesiz bir yaklaşımdır. Bizim amacımız çatışma dönemlerinden canı yanan, kayıplar yaşayan bütün insanların yaralarını saracak bir barışı inşa etmektir.
İktidar bloğunun Meclis’te çoğunluğu var, ama dokunulmazlıkların kaldırılması meselesi kolay bir iş değil. Yani “Gelin dokunulmazlıkları kaldıralım” dediklerinde karşılarında çok güçlü ve demokratik bir siyasi savunma hattı görecekler. Bu tür seviyesiz, çirkin yöntemlerle HDP’yi etkisizleştirme girişimleri sonuç vermez.
İktidar, HDP üzerinden toplumsal ve siyasal muhalefeti bölerek, toplumu kutuplaştırarak varlığını sürdürme hesabı yapıyor. Bizim de hedefimiz bu hesabı boşa çıkarmaktır ve bunu yapabilecek gücümüz olduğuna da inanıyoruz.
TIKLAYIN - TBMM Başkanı Şentop: "Güzel'in dokunulmazlığı kaldırılmalı"
Peki fotoğrafın ortaya çıkış ve yayılış tarihi ve biçimiyle kapatma davası arasında bir ilişki kurmak mümkün mü?
İktidar bloğu içinde veya iktidar bloğuna yakın kesimlerin birbirleriyle bir çekişmesi olduğunu düşünüyoruz. Bu fotoğrafların servis edildiği mecraya bakarsanız ne dediğimi daha iyi anlarsınız. Bu fotoğraflar 2014’te çekilmiş ve 2017’den beri de dosyadalar. Beş yıl sonra siz bunları servis ediyorsanız belli ki özel bir hesabınız vardır. O güne kadar yargısal hiçbir süreç işletilmemiş; üstelik Semra Güzel, adaylık için başvuru yapmış, aday olmuş ve seçilmiş. O zamana kadar bunların hepsi, ilgili devlet birimlerinin elinde var. Bu iddialar, kapatma davasına delil teşkil edebilecek değerde değildir, bir delil dahi sayılamayacak derecede çürüktür. Kaldı ki kapatma davasının tamamı böylesi mesnetsiz ‘deliller’le doludur. Semra Güzel arkadaşımıza yönelik bu kumpasla bir kamuoyu algısı yaratmaya çalışıyorlar. Bunun karşılık bulmadığını da söyleyebilirim.
İttifak meselesi
HDP, Millet İttifakı’nda olacak mı?
Parlamento seçimleri için böyle bir ittifakta yer almamızın gereği de faydası da isabeti de yok. Yani bizim ilkelerimiz ve hedeflerimiz çerçevesinde böyle bir ittifakta yer almayı doğru bulmuyoruz. Bunu da çeşitli vesilelerle defalarca açıkladık.
Başka bir ittifak arayışınız var mı?
Bizim bir ittifak arayışımız var. En geniş adıyla bu ittifakı "Demokrasi İttifakı" şeklinde adlandırıyoruz. Biz demokrasi ittifakı hedefimizi kongremizden önce toplanan konferans sürecinde de ve hemen sonrasında gerçekleşen kongremizde de karara bağlamıştık.
Görüşme yapıyor musunuz?
Demokrasi İttifakı hedefimizi çok geniş kesimleri kapsayacak şekilde tanımlıyoruz. Bu ittifak, sadece belli bir çevreyle sınırlı olmayacaktır. Demokrasi ittifakında biz elbette sol sosyalist güçlerle birlikte yürümek istiyoruz. Ama bu ittifakı iki ayak üzerine kurmanın doğru olacağını söylüyoruz. Bu ittifakın temel sütunu mücadele ortaklığı olmalı. Yani seçim ittifakına boğulmuş ve mahpus edilmiş bir tartışmanın, bugünkü ağır sorunlara çözüm üretemeyeceği kanısındayız. Bütün demokrasi güçleriyle birlikte ortak mücadele zeminini yaratmak istiyoruz. Bunun içinde sol sosyalist partilerin özel bir yeri var. Biz zaten bir bileşen partisiyiz. Yani partinin kurucu özneleri arasında sol sosyalist partiler var. HDP’nin kimliği de geniş anlamda bu çerçevededir.
Biz ittifakı en geniş çevrelere yaymak istiyoruz. Bütün mağdurları, bütün ezilenleri ötekileştirenleri kapsayacak bir ittifak olmasını istiyoruz. Yani sadece sol sosyalist güçlerle sınırlı bir ittifak değildir bizim kastettiğimiz.
Bütün çevrelerle görüşmelerimiz devam ediyor. Sol sosyalist partilerle de özel görüşme yapmak üzere görevlendirdiğimiz bir heyetimiz var. Süreç devam ediyor. Eğer bu süreç olgunluk kazanarak hızlanırsa önümüzdeki günlerde bu güçlerle bir ortak toplantı yapmayı da gündemimizde tutuyoruz.
Bunlar hangi partiler?
Şu an altı parti ve iki oluşum var. Bunlar; Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), SOL Parti, Türkiye Komünist Partisi (TKP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Halkevleri ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’dur (SMF). Bu güçlerle sistemli görüşmeler yürütüyoruz. Hiçbir partiyi dışarıda bırakan bir yaklaşıma veya ön yargıya sahip değiliz.
Cumhurbaşkanlığı seçimi
Peki cumhurbaşkanlığı seçimine gelirsek…
Mesele aday meselesine indirgenirse bu çok kısır bir tartışmaya dönüşür ve bu kadar ağır şartlarda, bu kadar ağır tahribatların yaşandığı bir dönemde hayal kırıklıklarına yol açabilir. O nedenle şu aday mı ya da “Şöyle şöyle olursa desteklemeyiz”, “Şöyle şöyle olursa destekleriz” tartışmasına girmiyoruz. Bizim belirlediğimiz bir çerçeve var ve bunu kamuoyuyla ve muhalefet partileriyle defalarca paylaştık. Biz diyoruz ki bu ülkede seçime kadar olan süreçte birlikte nasıl çalışabileceğimizi konuşmalıyız. Seçim güvenliğinden kaos planlarını boşa çıkarmaya kadar, çok çeşitli manevralarla toplumu kutuplaştıran, derin gerilimler yaratan ve korku iklimini hakim kılan anlayışa karşı ortak irade oluşturalım.
Biz demokrasi ittifakında ortak mücadele kavramını öne çıkarıyoruz. Diğer muhalefet partileriyle görüşmelerde ise ortak irade kavramına vurgu yapıyoruz. Ülke çok ağır şartlar altında ve seçime kadar pek çok başka sorunlar yaşanması ihtimalini herhalde kimse göz ardı edemez.
HDP’ye saldırılar
Sizin il ve ilçe binalarınıza yönelik saldırılar oldu. Deniz Poyraz katledildi. Kendi tedbirlerinizi de almaya başladınız mı?
Bizim alabileceğimiz tedbirler bellidir. İlçe binalarımıza giriş çıkışlarda arkadaşlarımızın daha dikkatli olmasını söylüyoruz. Güvenlik konusunda mütevazı imkânlarımıza rağmen daha dikkatli davranılması gerektiğini ifade ediyoruz. Ancak ülkenin ve bu ülkede yaşayan her ferdin güvenliğini sağlamak esas olarak iktidarın görevidir. Şayet iktidar bu görevi yerine getirmiyorsa, güvenliğe tehdit oluşturan bir yaklaşıma sahipse en büyük savunma en geniş toplumsal dayanışmadır. Yani demokratik ve toplumsal dayanışmayı yaygınlaştırmak en büyük tedbirdir.
TIKLAYIN - HDP İzmir İl binasına saldırı: Parti çalışanı Deniz Poyraz öldürüldü
TIKLAYIN - İstanbul'da HDP binasına silahlı ve bıçaklı saldırı
HDP’ye kapatma davası
Kapatma davasına ilişkin tersten bir soru sormak istiyorum. Sizin lehinize, yani olumlu bir karar çıkarsa, AYM “Davayı reddediyorum” derse siyaset açısından dengeler değişir mi?
Anayasa Mahkemesi’nden ne tür bir karar çıkacağını tahmin etmek kolay değil. Ama ben her fırsatta Anayasa Mahkemesi’nde vicdanıyla, evrensel hukuk ölçütlerine göre hareket edecek üyelerin çoğunlukta olduğu inancımı korumak istediğimi vurguluyorum. Bu davanın hukuki gerekçelerle kapatma kararına bağlanması bana göre mümkün değildir. Verilecek karar eğer kapatma olursa, baskıyla, sindirmeyle ve tehditle çıkarılmış siyasi bir karar olacaktır. Nitekim iktidarın küçük ortağı, Anayasa Mahkemesi’ne sistemli bir şekilde tehditler yöneltiyor. Unutulmasın diye de tehditlerini belli aralıklarla yineliyor. Ben buna rağmen Anayasa Mahkemesi üyelerinin kendi mesleki onurlarına ve vicdanlarına bağlı kalacakları inancımı koruyorum.
Eğer Anayasa Mahkemesi’nden kapatma talebinin reddi kararı çıkarsa Türkiye demokrasisi için çok önemli bir aşamanın önü açılmış olacaktır. Bu, Türkiye’de demokrasi için, barış için gerçekten hayati bir önem taşıyacaktır. Barışa ve demokrasiye giden yolda, Anayasa Mahkemesi tarihe geçecek ve gelecek nesillerin takdirle karşılayacağı bir tutum takınmış olacaktır.
TIKLAYIN - HDP'ye kapatma davası: Başsavcı mütalaasını AYM'ye sundu
Böylesi bir karar muhalefetin işini kolaylaştırır mı?
“HDP, terörle iltisaklıdır” tartışması büyük ölçüde geride kalmıştır. İktidar partisi, kontrol ettiği medyanın bütün çabasına rağmen istediği karşılığı alamıyor. Böylesi bir karar muhalefetin işini kolaylaştırır mı diye bakmak yerine, böyle bir gelişmenin Türkiye’de barışın ve demokrasisinin önünü çok ciddi biçimde açacağı üzerine yoğunlaşmak gerekiyor.
(TP)