Haberin İngilizcesi için tıklayın
>Türkiye birkaç gündür ekonomik olağanüstü hali (OHAL) konuşuyor. İddianın sahibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın reform yasalarını 'onaylattığı' Prof. Dr. İzzet Özgenç.
Ağır ekonomik bunalım sonucu OHAL ilan edilebileceğini söyleyen Özgenç her ne kadar yanlış anlaşıldığını belirterek özür dilese ve “Ekonomik gidişatla ilgili olarak duyduğum endişeleri dile getirdim” dese de tartışma sonlanmış değil.
Son olarak İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener “Sakın ha öyle bir el uzatma olmasın" diye iktidara uyarıda bulunurken diğer muhalefet partilerinden de tepkiler gecikmedi.
"OHAL'le krizi nasıl engelleyeceksiniz?"
Bu kapsamda konuştuğumuz iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez tartışma için “Bu bir niyet okuma” dedi.
Sönmez, Özgenç’e “Eğer ekonomik gerekçeyle OHAL tavsiye ediyorsa ona şu soruyu sormak lazım” diyerek “OHAL’de en önemli mesele olan döviz fiyatlarını ve enflasyonu nasıl aşağıya çekecek?” sorusunu yöneltti.
Fiyatlardaki yükselişin ekonomik OHAL’lik bir yanı olmadığını belirten Sönmez “Vatandaşın iktidara karşı ağır ve derin bir güvensizliği var. Yükselmekte olan bir enflasyon var. Halk buna karşı elindekini avucundakini korumak için TL birikimlerini dövize çeviriyor. Bunun önünde hiçbir engel yok. Ülkede bankalar, döviz büfeleri alım satım yapıyorlar. Bu gayet yasal ve meşru bir çerçeve. OHAL’le bunu nasıl engelleyeceksiniz?” diye konuştu.
Sönmez sonrasında şöyle devam etti:
“Bunu engellemek demek çok radikal bir şekilde kambiyo rejimlerini, uluslararası sözleşmeleri iptal etmek demek. Bunun için OHAL ilan etmeye gerek yok. İstanbul Sözleşmesi’ni nasıl iptal ettilerse kambiyo rejimini de öyle iptal edebilirler.
“Benzer şekilde döviz alım satımını sınırlayabilir ya da döviz büfeleri kapatabilir, 'bankalar bundan sonra kontrollü işlem yapacaktır’ diyebilirler. Dediğim gibi bu ve benzeri şeyler için OHAL’e gerek yok ancak bunların hiçbiri çıkar yol değil. Bütün bunları yapmak demek filin züccaciye dükkanına girmesi demek.
“Onun için Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan çıkışının yolu, OHAL gibi uygulamalardan değil, halkın güvenini yeniden kazanacak adımlar atmaktan geçiyor. Bunun için TL’yi güçlendirmeniz gerekiyor. Yani Merkez Bankası’nın artık TL’ye daha fazla faiz vermesi, yani faizleri artırması gerekiyor. Ama bundan kaçınıyorsa da o zaman iktidar sandığa gidecek. İnsanlardan tekrar bir irade beyanı isteyecek. ‘Bana güveniyor musunuz, güvenmiyor musunuz’ diye soracak ki bana sorarsanız Türkiye’nin ihtiyacı olan şey şu an budur.
“Yoksa seçim yerine OHAL tartışılıyorsa bunun ekonomiyle ilgili olmaz. Olsa olsa başka amaçlara hizmet eder. İfade özgürlüğünü kısıtlamak, belki baskı ve adaletsiz bir seçim hazırlığı yapmak gibi gerekçelere çerçeve olur. Bu da şu an Türkiye’nin ihtiyacı olan şey değil. Bunlarla da yol alamazsınız. Tersine her şeyi allak bullak edersiniz.”
"İktidar bugünlerini mumla arar"
Sönmez olası bir OHAL koşulunda paniğin iyice artacağını veinsanlar bankalardaki dövizlerini evlere çekileceği de söyledi.
“İş oralara gelirse, bir sermeye kontrolü benzeri şeyler olursa her şey daha da allak bullak olur ve kontrolden çıkar. Açıkçası iktidar o zaman bugünlerini mumla arar. Çünkü bu iş güven meselesidir” diye de ekledi.
OHAL söylentisinin bile ortalığı karıştırdığını söyleyen Sönmez şöyle devam etti:
“Döviz yine yükseliş halinde. 15 liraları gördü görecek. Merkez Bankası müdahale edemiyor. Çünkü artık rezervi yok. Brüt rezervi olarak gösterdikleri bankaların oraya yatırdığı emanet, zorunlu karşılıklar ve swaplar… Swapları zaten kullanamaz. Swap bir nevi vitrin zengin gözüksün diye konan obje. Geriye kalan bankaların bizden topladığı döviz mevduatını Merkez Bankası’nda tuttuğu kısım. Aralık başından beri Merkez Bankası bunu harcıyor ama bunu yerine koymak gibi bir sorun var. Bu durum net rezervi negatife düşüren bir uygulama. İşe yaramadığının artık herhalde farkına vardılar ki dünden beri bir şey yapmıyor.”
"Türkiye sandığa gitmeden bu meseleleri aşamaz"
Mustafa Sönmez kısa vadede Türkiye’yi bekleyen şeyi şöyle özetledi:
“Geçen hafta itibariyle insanlar mevduatlarının yüzde 65’ini dövize geçirmiş durumdalar. Yani yüzde 35’i TL’de kalmış. Geriye kalan yüzde 35’lik kısım TL’de kaldığı için pişman ve hangi fiyattan olursa olsun döviz almaya niyetli. Yani onlara bir türlü güven telkin edilemedi. Ne onlara, ne dövize geçenlere. Şimdi onun basıncı yaşanıyor.
“Döviz alanları caydıracak olumlu bir rüzgar da yok. Tersine olumsuz rüzgar var. FED’in (ABD Merkez Bankası) bugünkü toplantısından gelecek olan karar olumsuz, doları güçlendiren bir rüzgar olacak. Merkez Bankası da yarın faiz indirimi yaparlarsa, bu güvensizlik daha da pekişecek.
“Ama esas olarak 3 Ocak’ta Aralık enflasyonu açıklanacak. Aylık yüzde 10, yılık da yüzde 31 gibi gelmesi muhtemel. Sonraki aylarda da 10’ar 10’ar tırmanacak. Asgari ücret bir şeker gibi, ikram gibi takdim edilse hiçbir işe yaramaz. Çünkü yükselen enflasyon asgari ücreti ezip geçecek.
“Hükümet de Hazine’yi oymaya başlayacak. Yavaş yavaş Hazine’den daha çok borçlanacak. Daha çok hazine açığı... İktidar bununla direksiyon, dümen tutmaya gayret edecek. Ama bu da başka tür anormallere yol açar. Yani yönetmesi iyice zorlaşır. Burada politik duruş önemli. Halkın ve muhalefetin erken seçime gitme konusundaki gayreti her şeyi belirleyecek. İktidar da bundan kaçamaz ki en doğrusu da bu olur. Türkiye sandığa gitmeden bu meseleleri aşamaz. Burada ekonomik olarak aşılacak bir pencere yok.”
(HA)