* Fotoğraf: MA
Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Yerine kayyım atanan HDP'li Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Dr. Selçuk Mızraklı hakkında "örgüt propagandası" yapmakla açılan davanın karar duruşması Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Başka bir dosyadan tutuklu olan Mızraklı, duruşmaya Kayseri Bünyan T Tipi 2 Nolu Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
TIKLAYIN - Selçuk Mızraklı'ya 9 Yıl 4 Ay Ceza
Duruşma savcısının "örgüt propagandası yapma" gerekçesiyle cezalandırılmasını istediği Mızraklı, esas hakkında savunma yaptı.
Mahkeme heyeti iddianamede yer alan iddiaların propaganda suçunu oluşturmadığı, Mızraklı’nın girdiği açlık grevi eyleminin de ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek, beraat kararı verdi.
"Hukuk devletiyim deyince hukuk devleti olmuyorsunuz"
Mezopotamya Ajansı'nın (MA) haberine göre, iddianamedeki suçlamaları reddeden Mızraklı, "Ben bu iddianamenin ne kurgusunu ne de suçlamaları kabul ediyorum. Barış ve çözüm esasıyla yaptım, ettim" dedi ve şunları söyledi:
“Türkiye bir hukuk devletidir diyoruz, ama hukuk devletinin temel normları var. Ben hukuk devletiyim deyince hukuk devleti olmuyorsunuz. Ancak yargı sadece bir parçası. Bunun dışındaki tüm alanlarda her yurttaşın evrensel hukuk normlarını hissedebilmelerini sağladığınız anda hukuk devleti oluyorsunuz.
“Ben milletvekilliğinden ayrıldıktan sonra Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na başladığımda Diyarbakır Valiliği kayyım atanması için yazı yazmıştı. Valilik nasıl böyle bir yazı yazılabilir? Sizler çok daha iyi biliyorsunuz ki valiliklere verilen yetkiler, yargının yetki gaspıyla oluşmuştur.
“Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanması anayasa ihlalidir. 500 bin insanın oyunu almış biri olarak görev yapmadan kayyım atanmasıyla karşı karşıya kaldık. Böyle bir ülkede hukuk devletinden nasıl bahsedebiliriz?
“Kutuplaşmalar fayda getirmez”
“Her gün çarşaf çarşaf hukuk dışılıkların bir yerlere taşındığının örneklerini yaşıyoruz. Ülkedeki insanların yarına bir hafta ya da bir yıl sonrasına plan yapacağı bir ortam kalmadıysa o ülkede güven kalmamıştır. Bunlar varken her sorumlu vatandaşın da ülkedeki sorunlara müdahil olması gerekir.
“Bu ülkenin en temel meselesinden bir tane olan yüzyılı bulan bir sorunun demokratik, barışçıl çözümü için en olabilecek en azami çaba ile çözme kaygısını taşıdık. Birlikte çözebiliriz dedik.
“Gelin görün ki birçok tecrübeye sahip bu ülkede halen birtakım şeyler, söz edilmemesi gereken başlıklar olarak ortaya çıkıyor. Sözde siyasal parti diye bahseden iddianameler ortaya çıkıyor. Bir yerlerde böyle kategoriler oluştuğu anda kutuplaştırmalar olur. Bu fayda getirmez.”
Avukatlardan beraat talebi
Mızraklı’nın ardından söz alan avukat Kenan Maçoğlu, yazılı beyanda bulunduklarını dile getirdi. Ayrıntılı bir savunma yaptıklarını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi’nin içtihat kararlarına değindiklerini aktaran Maçoğlu, yeni yargı paketinde yapılan değişiklikleri hatırlattı.
Mızraklı’nın avukatlarından Şevin Kaya da kayyım atanma sürecini hatırlattı. “Şu an savunma yapacak herhangi bir isnadı hukuken görmüyoruz. TCK’da taziyeye katılmak hangi suçu oluşturuyor? Biz bilmiyoruz. Milletvekilinin taziyeye, düğüne katılması nasıl suç olur. Müvekkilin beraat ettirilmesini talep ediyoruz" dedi.
Savunmaların ardından karar için ara veren mahkeme, Mızraklı’nın “örgüt propagandası” suçlamasından beraatine hükmetti.
İddianamede ne vardı?
Mızraklı hakkında hazırlanan iddianamede, "HDP Diyarbakır İl Örgütünde bir etkinliğe katılması, İran’da idam edilen Kürt aktivist Ramin Hossein Penahi için yaptığı twitter paylaşımı, bir taziyeye katılması, HDP’ye dönük 9 Ekim operasyonuna ilişkin yapılan açıklaya katılması, HDP’nin ‘Ortadoğu Krizi ve Demokratik Ulus Çözümü’ konferansına katılması ve DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in başlatmış olduğu açlık grevine 3 günlük açlık greviyle destek vermesi" suçlama konusu yapılmıştı.
(TP)