Fotoğraf: Erdoğan Bayraktar / Twitter
Haberin İngilizcesi için tıklayın
17-25 Aralık soruşturmalarıyla ilgili dün, "Benim dosyamda ne varsa, hepsi doğrudur” diyen Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar geri adım attı.
Kişisel Twitter hesabından bir açıklama daha yapan Bayraktar, gazeteci Altan Sancar’la yaptığı görüşmedeki ifadelerinin aksine şu cümleleri kurdu:
“Tapeleri ve teknik takip tutanaklarını tarafsız gözle okuyan herkes, dosyanın ne kadar boş olduğunu ve ne kadar zalimce hazırlandığını anlayacaktır. Bu dosyalar üzerinden sanki içi doluymuş gibi siyaset yapanlar da, hazırlayanlar kadar zalimlik yapmaktadırlar” dedi.
Tapeleri ve teknik takip tutanaklarını tarafsız gözle okuyan herkes, dosyanın ne kadar boş olduğunu ve ne kadar zalimce hazırlandığını anlayacaktır. Bu dosyalar üzerinden sanki içi doluymuş gibi siyaset yapanlar da, hazırlayanlar kadar zalimlik yapmaktadırlar.
— Erdoğan BAYRAKTAR (@erdgnbayraktr) August 30, 2021
Bayraktar, Sancar’la yaptığı görüşmede 17-25 Aralık dosyalarında kendisiyle ilgili ne kadar tape, teknik takip ve telefon konuşması varsa hepsinin doğru olduğunu söylemişti.
Bayraktar "Zarrab'ı tanımam etmem. Bende bir para yakalanmadı, öyle bir şey yok. Benim dosyamda ne varsa, hepsi doğrudur. Benim dosyamda ne varsa, hem tapeler doğrudur, hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A'dan Z'ye kadar doğrudur. Onlarınkiler yanlış olabilir, benimkiler doğru" demişti.
TIKLAYIN - Eski Bakan Erdoğan Bayraktar '17-25 Aralık'ı itiraf etti
Erdoğan Bayraktar’ın 17-25 Aralık dosyasında ne vardı?
Telefon kayıtlarına göre Erdoğan Bayraktar, 17 Aralık sabahı 06.36-06.57 saatleri arasında telefonla 3 kişiyle görüştü. Telefonla görüştüğü kişilerden birisi operasyon kapsamında gözaltına alınan oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar’dı. Diğerler görüşmeler ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaki üst düzey iki bürokrattı.
Üst düzey iki bürokrattan biri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman diğeri ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bakan Danışmanı Sadık Soylu’du.
Bayraktar görüşmede bürokratları “Polis geliyor, şimdi sizi alacak, evden kaçın, bakanlığa gidin” diyerek uyardı.
Bayraktar, Kahraman'a “Mehmet Ali, İstanbul’da Abdullah’ı almışlar. Seni de polis alacak, kaçabiliyorsan kaç. Daireye git de biz de müdahale edelim.” derken, Soylu'ya ise "Sadık polis biraz sonra gelip seni alacak, evden kaç sen. Telefondan seni bulurlar yanıma gel, birlikte bakanlığa gideriz" dedi.
Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar’ın evi basıldığı sırada kendisiyle yaptığı görüşme ise şöyleydi:
Abdullah Oğuz Bayraktar: Alo baba. Benim evi polisler bastı.
Erdoğan Bayraktar: Evi mi. Ne o niye?
A.O.B.: Acil arar mısın birilerini.
E.B.: Tamam.
Bayraktar bu görüşmelerin ardından dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler ile ardından da danışmanı ve genel müdürüyle görüştü.
Erdoğan Bayraktar'a Meclis'te kurulan Yolsuzluk Komisyonu'nda şu suçlama yapıldı: "Bir suç örgütünün yönetici ve üyelerinin kendilerine sağlanan miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı menfaatler karşılığında; kişiye özel imtiyazlı imar planlarını onaylatmaları, imar planlarına aykırı olarak yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz yummaları ve denetimlerden sorunsuzca geçmelerini sağlamaları ve bu eylemlerin bir kısmını Erdoğan Bayraktar'ın görevde olduğu sırada ve onun bilgisi doğrultusunda gerçekleştirmeleri. Bakanlıktan iş alan şirketlerin yemek işlerinin yakınlarının ortağı olduğu şirketlere verilmesi için tavassut (aracılık) etmesi." |
TIKLAYIN - Komisyondan tapelere imha kararı
Erdoğan Bayraktar hakkında
İstanbul Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu. 1995-1999 arasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki KİPTAŞ’da genel müdürlük yaptı.
Aralık 2002 ile Mart 2011 tarihleri arasında Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) başkanlığı ve Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (EKGYO) yönetim kurulu başkanlığını yürüttü.
11 Haziran 2011’de yapılan genel seçimde AKP'den Trabzon milletvekili seçildi. 61. hükümette iki buçuk yıl boyunca çevre ve şehircilik bakanı olarak görev aldı.
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarından adı geçen dört bakandan biri oldu. 25 Aralık’ta, bakanlık ve milletvekilliği görevinden istifa etti. İstifasını duyurduğu NTV haber kanalına yaptığı canlı bağlantıda esas istifa etmesi gereken kişinin o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi ve "Tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Etmiyorum çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü sayın başbakanın onayıyla yapıldı. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın başbakanın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyorum” dedi.
17-25 Aralık süreci17-25 Aralık, 2013 ve 2014'te yürütülen ve bazı kamu kurum ve kuruluşları ile aralarında dört eski bakanın yer aldığı kamu görevlilerinin görevi kötüye kullanma ve rüşvet ile suçlandığı soruşturma olarak biliniyor. 17 Aralık 2013'te Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın gözaltı talimatları ve ilgili mahkemelerin arama kararlarının yerine getirilmesi ile kamuoyu tarafından duyuldu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele ve Mali Şube Müdürlüğü ekipleri aralarında bürokratlar, banka müdürleri, çeşitli düzeyde kamu görevlileri ve dört bakan ile üç bakan çocuğunun olduğu kişilere "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" suçlamalarıyla operasyon yaptı. 16 Ocak 2014'te Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu soruşturmayı başlatan Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın görev yerini değiştirdi. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, soruşturmayı yürüten yargı ve emniyet mensuplarının Gülen Hareketi tarafından yönetildiğini ve "paralel devlet" yapılanmasında yer aldığı iddia etti. Soruşturmaların ardından Egemen Bağış Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar bakanlık görevlerinden istifa etti. 27 Kasım 2014'te de Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği 'Yolsuzluk Meclis Soruşturması' ile ilgili geniş bir "yayın yasağı" kararı verdi ve internet yazışmaları dahil bütün haberler sansürledi. Haberlere getirilen yayın yasağıyla ilgili Banu Güven, Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu da 10 Aralık 2014'te başvuruyu kabul etmedi. Üç isim daha sonra konuyu Ağustos 2015'te AİHM'e taşıdı. 5 Ocak 2015'te de TBMM'de yapılan oylamada eski bakanların Yüce Divan'a gönderilmemesine karar verildi. |
(HA)