Fotoğraf: Hale Güzin Kızılaslan / csgorselarsiv.org
Kamuoyunda "4. Yargı Paketi" olarak bilinen, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde, "Katalog suçlarda bir kişinin tutuklanabilmesi, kuvvetli suç şüphesinin somut delillere dayanmasına bağlı hale getirilecek."
Pakette, çocuğun cinsel istismarı suçunda tutuklama için de "somut delil" şartı öngörülüyor. İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında hazırlanan 4. Yargı Paketinin gelecek hafta TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesi bekleniyor.
Kanun Teklifinde; "Katalog suçlarda bir kişinin tutuklanabilmesi, kuvvetli suç şüphesinin somut delillere dayanmasına bağlı hale getirilecek.
"Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu konudaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin hakim veya mahkeme kararlarında, mevcut koşullara ilave olarak adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını gösteren deliller de somut olayda gösterilecek ve kararda yer alacak."
Çocuk hakları alanında çalışan avukatlar, sadece fiziksel bulguların değil, çocuğun beyanının, çizmiş olduğu resimlerin de somut delil olduğunun altını çiziyor. Öte yandan şüphe sebebinin somut delil ile ortaya konulması gerektiğini ve bu nedenle de 4. Yargı Paketi'nin mevcuttan farklı bir şey yapmadığını söylüyorlar.
Avukat Özge Üstün:
"Mağdurun çizdiği resimler de somut delil"
"Önce somut delilin ne olduğundan bahsetmek gerekiyor. Bir çocuğun istismara uğradığını beyan ettiğinde çizmiş olduğu resimler, muayene raporları, adli tıp bulguları da somut delildir. Bir de şunu belirtmek lazım tutuklamaya ilişkin mevcut Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100'üncü maddesinde zaten somut delil şartı aranıyor.
"Yargı paketi taslağında 100'üncü maddenin 3'üncü fıkrasına, zaten 1'inci fıkrasında var olan somut deliller ve kuvvetli şüphe ibaresi, 'somut delillere dayanan' kuvvetli şüphenin varlığı halinde olarak yer almış. Açıkçası bugüne kadar tutuklama kararlarında somut delil şartı aranmıyormuş da bugünden sonra aranacakmış gibi davranmanın mantığını ben anlayamıyorum. Sadece mağdurun beyanına dayanılarak zaten tutuklama kararı verilmiyor, verilemez de. Bu insan haklarının ve ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olur."
Humanist Büro'dan avukat Seda Akço:
"4. Yargı Paketi mevcuttan farklı bir şey yapmıyor"
"Ceza muhakemesinde kişi özgürlüğüne müdahale gerektiren işlemlerde şüphe sebebinin somut delil ile ortaya konulması gerekir. Bu anlamda 4. Yargı Paketi mevcuttan farklı bir şey yapmıyor. Ayrıca somut delil demek, fiziksel bulgu veya tanık demek de değildir.
Çocuk istismarı davalarında esas sorun eylemi ve faili ispat etmek olduğu ve burada yaşanan zafiyet nedeniyle bu davalar cezasızlıkla sonuçlandığı için kamuoyunda büyük bir kaygı var.
"Ancak sorun, bu eylemlerin ispat edilemez olmasından kaynaklanmıyor. Bu nedenle de ispat aramadan tutuklayın veya cezalandırın diyerek çocukları koruyamayız. Her şeyden önce doğru kişiyi tespit ettiğimizden ve çocuğu koruyabildiğimizden emin olamayız bu yöntemle. Ayrıca delillendirilemiyor varsayımına dayalı olarak savunu yaptıkça bu durumu meşrulaştırıyoruz.
"Sistemde delil toplama konusunda zafiyet var"
"Delil yetersizliğinin sebebi bu suçların delillerinin olmaması değil, sistemde delil toplama konusunda zafiyet bulunması. Hal böyle olunca esas sorgulamamız gereken yer delil toplama süreci. Bir diğer faktör de mağdurların korunamaması. Yeterli bakım ve koruma sağlanamayan mağdurlar korkarak ifadelerinden vazgeçebiliyor veya vazgeçirilebiliyor ya da çelişkili ifadeler vererek süreci tamamen işlemez hale getirebiliyorlar. Hem ceza davalarını etkileyen bu dinamik, hem de aslında asıl amaç olan çocuğun korunması bakımından ikinci sorgulamamız gereken yer çocuk koruma sistemi. Sanık cezalandırma odaklı bu savunu, toplumun dikkatini asıl sorumlulara yöneltmesini de engelliyor.
"Bu tartışmada şunun da dikkate alınması gerekir: Ceza davasındaki delilin hem eyleme hem de faile dair olması gerekir. Eylemi ispat etmeye yarayan her delil faili tespit etmekte yeterli olmaz. Maalesef mağdur muayenesi yapan kişiler de bunu atlayabilmekte ve failin tespitine yarayacak delilleri değerlendirme dışı tutabilmekte. Bu durumda da hakimin elinde eylemi kanıtlayan delil olmasına rağmen sanığın o eylemin faili olup olmadığını tespit etmeye ve dolayısıyla sanığı cezalandırmaya yarayacak delil olmayabilmektedir. Ancak çocuğun korunması ile ilgili bir davada eylemin ispatına yarayan bir delil yeterlidir. Hatta sadece çocuğun korunma ihtiyacını ortaya koyan delil bile yeterlidir. Örneğin Elmalı Davasında ortaya saçılan deliller, bizzat tarafların beyanları gösteriyor ki, bu çocuklar istismara maruz kalmış olmasalar bile korunma ihtiyacı içerisindelermiş ve sistemde kimse bunu fark etmemiş.
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı avukat Aşkın Topuzoğlu:
"Türkiye Lanzarote'yi zaten imzalamış ve onaylamış"
"CMK'da "kuvvetli şüphe sebebinin varlığı" katalog suçlarda tutuklama sebebi. Cinsel istismar mağduru çocukların beyanları somut delildir. Çocuğun beyanına itibar, devamında adli tıp kurulu inceleme raporları ve uzman inceleme ve raporları, üniversite hastaneleri çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları ana bilim dalı izleme raporları, ÇİM raporları gibi manevi bulguları içeren uzman ve değerlendirme ve raporları çok önemli.
"Somut bulgu ifadesi fiziki bulgu yerine kullanılıyorsa, zaten istismarcı iz bırakmaz. Tanık yok. Gizli gerçekleştiriliyor veya çocuk olaydan zaman geçtikten sonra söylüyor. Fiziki bulguya rastlanamaz. En önemli somut bulgu cinsel istismar ve diğer istismar türlerine maruz kalan çocukların beyanlarıdır.
"Türkiye çocuklarda cinsel istismarın önlenmesi Lanzarote Sözleşmesini (Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel
İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) imzalamış ve onaylamış bir ülke. Anayasa'nın 90.maddesine göre iç hukuk normu.
"Sözleşmenin temeli çocukların cinsel istismardan korunması. Biz bu bakış açısı ile daha ileri, bütünlüklü, uygulanabilir düzenlemeler yapmamız gerekirken, bu anlayıştan uzak, faili korumaya yönelik bir düzenlemeye yer verilmektedir bu şekilde.
"Biz çocukların cinsel istismardan korunmasına ilişkin önleyici ve koruyucu yasal düzenlemelerin bir an önce yapılmasının gerekliliğini önemle vurguluyoruz.
"Bakış açımızı çocuğun üstün yararını esas alan bir anlayışla oluşturalım toplum ve devlet olarak. Çünki aksi durum ikincil çocuk istismarının oluşmasıdır."
(AÖ)