* Fotoğraf: Murat Kula - Ankara / AA
Siyaset Bilimci, gazeteci ve yazar Kemal Can ile bir süredir devam eden ve bugünkü AKP grup toplantısında tekrar gündeme gelen “yeni Anayasa tartışmasını” konuştuk.
Can’a hem iktidar blokunun bugüne kadarki icraatları gözönüne alındığında, bizi nelerin bekleyebileceğine dair öngörülerini ve neden tam da bugün Anayasa tartışmasının açıldığını hem de bu “yeni” gündem ile neyin amaçlandığını sorduk.
Konuyu açıklarken iktidar ortakları içindeki dinamiklere de dikkat çeken Kemal Can, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya dair açıklamalarından, ortada bir taslak veya hazırlık olmadığının anlaşıldığı, bu mevzunun da iktidarın yönetme süresini uzatma politikasının bir parçası olduğunu görüşünde.
Zaten Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da bugünkü açıklamasında, “Buradan siyasi partilerimize, akademisyenlerimize, üniversitelerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza, medya mensuplarımıza, velhasıl tüm fikir ve aksiyon insanlarımıza çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin, hep birlikte yeni Anayasa konusundaki tekliflerimizi yıl içinde hazırlayalım ve tartışmaya başlayalım” diyerek ortada bir taslak olmadığını anlatmış oldu.
Ancak bu, yeni kanun değişiklikleri olmayacağı anlamına da gelmiyor. Bununla ilgili olarak “İktidardan daha kötü ne bekleyebiliriz, başımıza daha neler gelebilir?” minvalindeki sorumuza da Kemal Can, “Daha fazlası var. Her şeyin en fazlası var, daha en fazlasını görmedik” yanıtını verdi.
TIKLAYIN - Erdoğan: Anayasa hep karşımıza çıktı
“Mesele, mevcut hali devam ettirmek”
Kemal Can’ın başlatılan tartışmayla ilgili bianet’e yaptığı değerlendirme şöyle:
“Geçen yılın sonunda, iyimser ihtimalin, 2021’in, 2020’yi tekrar etmesi olabileceğini söylemiştim. Bu yıla, bu tespiti doğrular biçimde başladık. Yani bu yıl da, iktidarın, 2020’de başlayan hem ekonomide hem siyasette ileriye itme, sündürme, zaman kazanma siyasetini devam ettireceğini düşünüyorum. Reform meselesi de, Anayasa tartışması da, gerilimi yükseltme atakları da iddia edildiği gibi erken seçime veya hızla sonuç almaya dönük olmayıp aksine zamanı kullanmaya, uzatmaya dönük hamleler.
“Yeni Anayasa açıklaması da bunun bir parçası. Zaten ifade ediliş biçiminde de belli. Eğer bir hazırlık olmuş olsaydı, önceki reform tartışmaları döneminde gündeme gelirdi. Reform tartışması açıldığında iktidar ortakları arasında gerilime yol açmıştı. Şimdi de Erdoğan, ‘ortağımız uygun görürse’ diyerek Anayasa tartışmasını başlattı.
“Bugünkü konuşması da ‘bu yılı da bu tartışmayla geçirelim’ sinyalini veriyor, hazırlanmış bir taslak yok. Meseleyi iktidarın bir şeye hazırlanması değil, mevcut halin devamıyla ilgili bir tartışma başlığı olarak görüyorum.”
“Rejimi tahkim edecek hamleler gelecektir”
Kemal Can, bir taslak hazırlanması durumunda iktidarın değiştirmek isteyebileceklerine dair tahminlerini de şöyle anlattı:
“Bu gündemin içine yeni başlıklar açabilirler… Devlet Bahçeli’nin çok önceden söylediği seçim yasası değişiklikleri gibi konular gündeme gelebilir. Mevcut hukuki çerçevenin yeni sistemin güçlendirilmesi amacıyla tahkim edilmesine dair söylemleri zaten vardı. Bu çerçevede yeni hamlelerle önümüze gelebilirler.
“Bu amaçla barolarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, sosyal medyayla ilgili düzenlemeler de yapıldı, yapılıyor. Bu kapsamda sadece yasal düzenlemeler değil hayatı zorlaştıracak, rejimi tahkim edecek pratik hamlelerine de devam edeceklerdir. Boğaziçi Üniversitesindekine benzer uygulamalar da görmemiz mümkün.”
“İç ve dış politikada propaganda amaçlı kullanabilirler”
Bu süreçte muhalefete dönük baskının da artacağını ifade eden Kemal Can, yeni Anayasa tartışmasının bu aşamada “kullanışlı olabileceğini” belirtti:
“Anayasa veya reform tartışmalaı, bu baskıları dengeleyecek, propaganda amacıyla ‘yumuşatabilecek’, dengeleyecek bir araç olarak da kullanılabilinir. Örneğin dış politikada, ‘Biz muhalefetle uzlaşma arıyoruz ancak onlar yanaşmıyor’ gibi sözler, siyasi propaganda faaliyetinde yer alabilir. Yakın zamanda gördüğümüz üzere, ‘reform’ söylemi Avrupa’da kendine hemen karşılık bulmuştu…
“İç politikada ise Anayasa tartışması, Cumhur İttifakı’na destek aramak olarak da yorumlandı ancak bu arayış daha çok şuna çevrilebilir: CHP ve HDP’yi dışarıda tutan, birkaç muhalefet partisinin yer aldığı bir masa ya da CHP’nin masanın kurallarına tabi olduğu br ittifak ya da CHP’den koparılacak parçalarla geniş bir mutabakat masası kurmak… Yani sayısal olarak muhalefeti parçalama olmasa da ağırlık merkezini değiştirme çabaları, buna yönelik hamleler olabilir.
“Parlamenter sisteme dönüş, muhalefette son dönemde önemli bir tartışma ve mutabakat başlığı. Buna karşın Anayasa tartışmasıyla, muhalefetin bazı parçalarını bir mutabakat zemini mümkünmüşçesine bir alana çekebilirler.”
Karar verici, “küçük ortak” mı?
Tüm değerlendirmelerde öne çıkan aslında AKP’nin veya Cumhurbaşkanının tutumundan çok MHP’nin tavrı oluyor. kemal Can, “küçük ortağın” iktidardaki ağırlığına dair sorumuzu şöyle cevapladı:
“Erdoğan’ın ısrarla MHP’yi işaret etmesinde iki sebep var. birincisi, bir süredir ittifak çatlağı çok fazla konuşuluyor. Sadece muhalefette değil, AKP içerisinde de konuşulmasından Erdoğan rahatsız. O da buna doğrudan cevap vermese de bu tür çıkışlarla dolaylı bir yanıt vererek mevcut ittifakla devam etme kararlılığını göstermiş oluyor.
“İkincisi, başka mahfillerde ortağını örnek göstererek, kendisinin karşı karşıya kaldığı zorluklardaki ikna çabalarında kullanıyor. Örneğin Merkel ile görüşmesinde ‘Kendi tabanımdan ve ortağımdan gelen tazyik var’ diyerek anlayış göstermelerini isteyebiliyor. Aynı şekilde iş çevrelerinde de bu söylemi kullanabiliyor.
“Herkesi herkese karşı kullanma stratejisi”
“Özetle bu, herkesi herkese karşı kullanma stratejisi. Bahçeli’yi ABD’ye karşı, mültecileri Avrupa’ya karşı, kendi içindeki reform beklentili partilileri Bahçeli’ye karşı kullandığı bir strateji yürütmeye çalışıyor.
“Bahçeli için ‘ayakbağı’ tanımlaması yapılıyor ama onun bu rolü, Erdoğan’ın işine yarıyor, ‘İkna etmeye çalıştığım bir ortağım var’ diyerek kendine zaman ve alan tanınmasını istiyor.
“MHP’yi açıkça işaret eden çıkışlarla ayrıca, ortaklığın tehlikede olmadığını da anlatıyor.
Kemal Can hakkında
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1986’da mezun oldu. 1984’de Gençlik ve Toplum dergisinde yazdı. 1986-87’de Yeni Gündem dergisinde 1987-90 döneminde Nokta dergisinde, 1990 yılında Sabah’ta gazetecilik yaptı. 1993’de EP (Ekonomi Politika) dergisinde 1994’de Ekonomist dergisinde çalıştı. Aynı yıl Express dergisini çıkartan ekipte yer aldı. 1997 – 1999 döneminde Milliyet gazetesine yazı dizileri hazırladı. 1998’de Yeni Yüzyıl gazetesinde, 1999 yılında Artı Haber dergisinde çalıştı. Birikim dergisinde yazıları yayınlandı. 1999 yılında CNNTÜRK’te çalışmaya başlayarak televizyon gazeteciliğine geçti. 2000 yılından itibaren çalışmaya başladığı NTV’de sırasıyla politika danışmanlığı, editörlük, haber koordinatörlüğü ve genel müdür yardımcılığı görevlerinde bulundu. 2013 yılından itibaren kapatılana kadar İMC TV yayın danışmanlığını yaptı.
Yazdığı ve yazar ekibinde yer aldığı kitaplar: Devlet Ocak Dergah (İletişim Yayınları 1991), Türkiye’de Sivil Toplum ve Milliyetçilik (İletişim Yayınları 2001), Türkiye Savaşın Neresinde (Metis Yayınları 2001), Homopolitikus Lider Biyografilerindeki Türkiye (Aykırı Yayınları 2001), Devlet ve Kuzgun (İletişim Yayınları 2004), Yoksulluk Halleri (İletişim Yayınları 2007). (Kaynak: Gazete Duvar)
(AS)