“Yeni Anayasa” tartışması yeni değil. Özellikle son 15 yılda farklı siyasetler ile sivil toplumun dile getirdiği talepler ile iktidarın icraatları arasındaki uçurum giderek açılırken, bu tartışma da yeniden raftan indirildi.
Anayasa ve siyasal sistemler konusunda uzman hukukçu Prof. Dr. Levent Köker ile Türkiye’nin bugünkü ortamında bu tartışmanın ne anlama geldiğini, iktidar blokunun ve muhalefetin tutumlarını ve memleketin “Anayasa yolculuğunu” konuştuk.
2007 yılında bir grup hukukçuyla Anayasa taslağı da hazırlamış olan Levent Köker ile Anayasa’nın yine tartışmaya açıldığı 2011 yılında, bundan 10 yıl önce de aynı konuyu konuşmuştuk, “Anayasa, Türkiye’nin de uluslararası sözleşmelerle kabul ettiği hak ve özgürlüklere göre düzenlenmeli” demişti. Bugün bu hedefe, o zamankinden daha uzağız.
Köker ise bugünden bakıldığında içinde bulunduğumuz ortamın çok da sürpriz olmadığını, iktidar partisinin üst kadrosunda parlamenter sistemden farklı bir sisteme geçmenin planının 2007’den beri varolduğunu, ancak bunu 2012 yılında açığa vurduklarını ifade etti.
Tartışmanın yeniden ne gibi bir siyasi hesapla getirildiğini ise henüz bilemediğimizi ifade eden Köker, mevcut iktidardan demokratik ve ciddi bir anayasa girişiminin ise beklenmediğini söyledi.
Tartışmayı başlatan da AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şu sözleri oldu: “Her kim 'bu ülkede yeni reforma ihtiyaç yoktur' derse o kişi Türkiye'den de dünyadan da toplumdan da bihaberdir. Belki de şimdi Türkiye'nin tekrar yeni bir anayasayı tartışmasının vakti gelmiştir.”
“Başkanlık düşüncesi 2007’den beri varmış”
Levent Köker, Anayasa tartışmalarının hangi aşamalardan geçerek bugüne geldiğini şöyle anlattı:
“Yeni Anayasa arayışımız ‘82 Anayasasının kabulüyle başlar… 1983’ten itibaren buna dair çalışmalar da başlıyor. Aslında 1987’deni 2007’ye kadar olan 20 yıllık dönemi yeni ve demokratik anayasa çalışmalarıyla geçirdik. Bu sürede değişiklikler de yapıldı, 1987’de, 1995’te, 2001’de, 2004’te…
“Konunun siyasi hayatımızdaki dönüm noktası ise 2007’deki cumhurbaşkanlığı krizi oldu. Hatta o dönem benim de içinde olduğum bir grup, AKP’ye Anayasa taslağı sunduk. Bu taslak, parlamenter sistem doğrultusunda bir çalışmaydı. Cumhurbaşkanının yetkilerini sınırlandıran, ’61 Anayasasındaki gibi makamı sembolik hale getirmeyi öneren bir taslaktı. Ancak AKP buna dair bir açıklama yapmadı, yanıt vermedi.
“Son olarak da 2001 seçiminin ardından Meclis’te Anayasa uzlaşma komisyonu kuruldu, yepyeni bir Anayasa hazırlaması planlandı ancak bu gerçekleşmedi. Komisyon da 2013’te, siyasi çalkantıların yükseldiği dönemde dağıldı.
“Kasım 2012’de ise henüz komisyon çalışıyorken AKP Meclis Başkanlığına değişiklik önerisi sundu, Ahmet İyimaya imzası taşıyan değişiklikle Türkiye tipi başkanlık sistemi önerildi.
“Şimdi geriye bakınca görüyorum ki AKP’nin bir üst kadrosunda parlamenter sistemden farklı bir yönetime geçme düşüncesi 2007’den beri varmış. Ama bu istek 2012 Kasımında açığa vuruldu. 2017’de de hayata geçirdiler.
“Düzenleme, OHAL şartlarında, şaibeli bir şekilde düzenlenen referandumla, yüzde 52’nin de altında bir sonuçla kabul edildi. Ciddi bir meşruiyet sorunu olan bu sistem bugün de iyi işlemiyor.”
“Bahsettikleri sistem, literatürde yok”
Levent Köker, ekonomik kriz ve salgın gündeminde neden yeni Anayasa tartışması açılmış olabileceğine dair sorumuza da şu yanıtı verdi:
“Bu sistemde ne tıkanıyorsa neyi beğenmiyorlarsa onu değiştirmek veya kitleyi Cumhur İttifakı çevresinden konsolide etmek amacında olabilirler.
“İktidar ortağı Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı ‘yeni hükümet sistemi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ diyorlar ama Anayasa literatüründe böyle bir sistem yok. Yani akademik olarak böyle bir anayasal ve siyasal sistem yok.
“İktidardakiler dedi diye, bazı meslektaşlarımın böyle bir hükümet sistemi varmış gibi kabul edip konuşmasını da ayrıca kınıyorum. Bahsedilen şey ise başkancı bir sistem, daha çok Rusya’daki yönetim için kullanılıyor.”
“Tüm yetkilerin seçilmiş başkanda toplandığı…”
“Tahayyül edilen, kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırıldığı, tüm yetkilerin halkın seçtiği başkanda toplandığı, bu başkanın parlamentoyu da kontrol ettiği bir sistem. Tartışmayla amaçlanan da bu sistemi takviye edecek düzenlemeler olabilir. Zaten Bahçeli de ‘bu sistemin layık olduğu’ değişikliklerden bahsetti.
“Buna karşın muhalefet de mevcut sistemin tasfiye edilip yeniden parlamenter sistem kurulmasını istiyor. Ama örneğin CHP’nin parlamenter sistem önerisi var ama içi boş, daha somut şeyler görmek istiyoruz.
“Cumhur İttifakı’nın Meclis’teki sandalye sayısı da Anayasa değişikliğine yetmiyor. Yine 2007 ya da 2012 dönemi gibi olmayacak bir sistem için yola çıkıyorlar.
“Yeni Anayasa bu düşünce sistemiyle yapılamaz, hedeflenen iktidarın yıpranmasının önüne geçmekse bu hamlelerle başarılamaz.”
Hedef, Anayasa Mahkemesi mi?
Bu süreçte en çok Anayasa Mahkemesi’nin hedef alındığını hatırlatan Köker, polemiğin bununla da ilgili olabileceğini söyledi:
“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu AYM’yi açıkça hedef almıştı, iktidar çevreleri mahkemenin bazı kararlarını beğenmediklerini açıkça belirtiyor. İlk derece mahkemelerinin bazı AYM veya AİHM kararlarını uygulamadığını da gördük. Bu, açıkça Anayasa’yı ihlal etmektir.
“Bahçeli de AYM’nin bir tür ‘Divan-ı Ali’ye dönüştürülmesinden bahsetmişti. Sisteme çok uygun birçok karara imza atsa da bu dönemde en çok ‘rahatsızlık veren’ yine Anayasa Mahkemesi olduğu için bununla ilgili bir düzenleme planlıyor olabilirler.”
“Demokratik bir tasavvur olsa bugünkü uygulanırdı”
Ancak Köker, iktidarın ortaya henüz bir taslak koymadığını, bunun da olacağını sanmadığını ifade etti:
“Bir laf ortaya atılıyor ancak devamı gelmiyor… Yeni Anayasa ile ilgili amaçlanan ne olabilir, bunu bir taslak hazırlandığında görebiliriz ama bunun gerçekleşeceğini zannetmiyorum.
“Ciddi bir plandan ziyade insanların tartışması, konuşması için açılan bir tartışma gibi. Ciddi bir yol haritası olmasa da görünen, sistemi biraz daha koyu bir otoriter yönetime doğru Anayasal takviyelerle geliştirmek isteyecekleri…
“Demokratik bir tasavvurları yok, olsa zaten bugünkü anayasayı uygularlar. Yeni anayasa lafları mevcut uygulamaların gölgesinde kalıyor. Buradan demokratik ve ciddi bir anayasa girişimi çıkmasını beklemiyoruz.”
Levent Köker hakkında
Prof. Dr., siyaset ve hukuk teorisi çalışıyor.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Doktora çalışmasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde tamamladıktan sonra, Gazi Üniversitesi’nde Siyasal Teoriler doçenti ve Genel Kamu Hukuku profesörü oldu. 1984-85 öğretim döneminde Oxford Üniversitesi'nde araştırmacı olarak bulundu. 2004-2015 arasında Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, 1997-2016 arasında Yakın Doğu Üniversitesi’nde çalıştı. 2016-2017’de New School for Social Research’te, 2017-2018’de Northwestern Üniversitesi’nde konuk öğretim üyeliği yaptı.
Kitapları: İmparatorluk’tan Tanrı-Devletine (M. Ali Ağaoğulları ile birlikte, İmge, Ankara, 1991), Tanrı-Devletinden Kral-Devlete (M. Ali Ağaoğulları ile birlikte, İmge, Ankara, 1991), Kral-Devlet ya da Ölümlü Tanrı (M. Ali Ağaoğulları ve Cemal Bali Akal’la birlikte, İmge, Ankara, 1992), İki Farklı Siyaset (Dipnot, Ankara, 2008) ve Demokrasi, Eleştiri ve Türkiye (Dipnot, Ankara, 2008). (AS)