Haberin İngilizcesi için tıklayın
“İktidara karşı mücadele veren dernekler için baskı ve denetim hep vardı, muhalif dernekler zaten her koşulda mücadele ediyordu. Bu dernekler için değişen bir şey olmayacak, aksine yasanın asıl etkilediği taraf sayıca kat kat fazla olan, görüş olarak iktidara yakın, muhafazakâr dernekler olacak. Biz zaten her şeyi bildiriyoruz, takip ediliyoruz. Denetimin standartları var. Denetime gelecek kişi bize ayrı onlara ayrı denetim yapmayacak. O denetimler uyguladığı zaman inanılmaz şeyler çıkacak ortaya. Birlerce cami derneğinin, ülkü ocaklarının böyle bir denetime hazır olduğunu düşünmüyorum.”
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Cumhurbaşkanı ile İçişleri Bakanlığı'nın yetkilerini genişletirken, dernekler, vakıflar, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarına kayyım atamasının önünü açan, yardım toplama faaliyetleri ile örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan yasaya ilişkin görüşlerini bu sözlerle dile getirdi.
Türkiye’de sivil toplumun uzun süredir iktidarın yargı baskısı altında olduğunu söyleyen Türkdoğan, ayrıca yargı baskısının bir bütün olarak iktidara muhalif tüm kesimler üzerinde kullanıldığını ifade etti.
Türkdoğan, iktidarın ‘ben yaptım oldu’ anlayışıyla hareket ettiğini söyleyerek, “Bizim için değişen bir şey yok. Bu yasa ha vardı, ha yoktu. Biz zaten hep baskı altındaydık” dedi.
"Vesayet rejimi"
Türkdoğan, sivil toplum kuruluşlarının 'özgürlükler ciddi şekilde kısıtlanacak' eleştirisi getirdiği yasaya ilişkin şöyle konuştu:
“Anlaşılan o ki, yargı baskısı yetmemiş şimdi bir de vesayet sistemi getiriliyor. Bu yasa açık açık iktidarın sivil toplum üzerinde bir vesayet rejimi kurmasıdır. Sivil toplumun özgürlüğü ortadan kaldırılıyor. Kanun işletilmese bile bu kanunun tehdidi altında kalan sivil alan çalışmalarını sınırlayacaktır, çekinecektir, korkacaktır ve zaten daralan alan iyice daraltılmış olacaktır. Bugün iktidarın geldiği konum Türkiye’yi tamamen bir vesayet rejimi haline getirme noktasıdır.
“Sivil alanı sadece hak çalışması yürüten platformalar olarak değil bir bütün olarak düşünün. 120 bin dernek var Türkiye’de. İktidara karşı mücadele eden kurumlar zaten her koşulda mücadele veriyor. Hemen her muhalif faaliyet yürüten kişiyle ilgili devam eden soruşturmalar ve davalar var. Biz zaten yıllardır iktidarın her türlü yargı baskısına, sivil baskısına, siyasi baskısına maruz kalmış bir kuruluşlarız. Bizim için değişen hiçbir şey olmayacak, faaliyetlerimizi aynen devam ettireceğiz. Ama bu durum otosansürü beraberinde getirecek. En büyük endişemiz de bu.”
"Güvenlik politikalarına dayalı bir toplum istiyorlar"
Yasaya esas olarak muhafazakâr camiadaki kuruluşların karşı çıkması gerektiğini ifade eden Türkdoğan, “AKP iktidarı bugün var, yarın yok. Bu tür yasalara hiçbir zaman geçit vermemek gerekir” görüşünü dile getirdi.
Yasanın Genel Kurul’dan geçmesi nedeniyle bundan sonraki aşamanın Anayasa Mahkemesi (AYM) süreci olacağını söyleyen Türkdoğan CHP’nin konuyu AYM’ye taşıması halinde üçüncü taraf başvurusu yapacaklarını da aktardı. Yasada Anayasa’ya aykırı birçok madde olduğunu dile getiren Türkdoğan sözlerine şöyle devam etti:
"Zorunlu denetim Anayasa’ya aykırı. Kovuşturma geçirin yöneticilerin mahkeme kararı olmadan görevden alınmaları Anayasa’ya aykırı. Yardım toplamayla ilgili konular da keza Anayasa’ya aykırı. Hepsi hakkın özüne dokunuyor, örgütlenme hakkının özünü ortadan kaldırıyor.
"Görüyoruz ki Türkiye ben yaptım oldu anlayışıyla hareket ediyor. Böyle bir yasayı Genel Kurul’dan geçirdikten sonra yeni bir ‘insan hakları eylem planı’nı nasıl çıkaracaksınız? İnsan hakları eylem planının gerekçesi AİHM içtihatlarını hayata geçirmektir. Yeni bir insan hakları eylem planı çıkaracağınız zaman bu düzenlemeyi iptal etmeniz lazım. Bunlar birbirine tezat şeyler.
"Bence iktidar, ortaklarının bu tip taleplerini alelacele yasalaştırıyor. Kaç ay uygularsam kardır hesabı yapılıyor ama iktidar tam olarak ne yaptığını bilmiyor. Çünkü yaptığı bu düzenleme yaslandığı tabanındaki sivil toplum örgütlerini çok zor duruma düşürecek. İktidar daha bunun farkında bile değil. Bir siyasi partinin tamamen toplumdan, sosyal ve sivil alandan kopması, güvenlik bürokrasisine teslim olması halini yaşıyoruz.
"Türkiye hak ve hukuk alanında çalışan dernekleri toplasanız 50 dernek vardır ya da yoktur. Ama Türkiye’de 120 bin dernek var. 50 dernek için 120 bin derneği etkileyen bir yasa çıkartıyorsanız tamamen denetimli bir toplum, tamamen güvenlik politikalarına dayalı bir toplum istiyorlar demektir.
“Yasanın tek bir amacı, baskı kurmak"
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İslami derneklere güvence verdiğini de aktaran Türkdoğan, “Bu durum bile başlı başına Türkiye’nin nasıl yönetildiğinin göstergesi. Sivil toplum arasında ayrımcılık yaptığınız zaman, yasayı şuna uygularım buna uygulamam dediğiniz zaman bir keyfi rejimsinizdir” diye sözlerine devam etti.
“Bunun sonucu da antidemokratik bir sistemdir” diyen Türkdoğan basit bir derneğin bile her yıl denetlenmeyi kabul etmeyeceğini belirterek “Zaten kuruluşlar her şeyi bildiriyor ve tüm çalışmaları kayıt altına alıyor. Bu yasanın tek bir amacı var o da daha fazla baskı kurmak” dedi. Yasanın en çok muhafazakar alandaki kuruluşları etkileyeceğinden bahseden Türkdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yarın öbür gün cami dernekleri denetlenecek. Neler çıkacak, neler. Daha bunun farkında değiller. Denetime gelecek olan kişi bize ayrı onlara ayrı denetim yapmayacak. Denetimin standartları var. O standartlar uyguladığı homurdanmalar başlayacak.
"Bu yasa belki MHP’nin ideolojisine daha uygundur ama MHP’lilere de şunu hatırlatmak gerekiyor. Ülkü ocakları da şimdi sıkı sıkıya denetlenecek. Hazır mısınız denetlenmeye?
"Almanya’nın Fransa’nın, Avrupa ülkelerinin kapattığı ülkü ocakları Türkiye’de hiç denetlenmedi bugüne kadar. Şimdi onlar da zorunlu olarak denetlenecekler. Onlar bu demetime hazır mı? Hiç zannetmiyorum. Nasıl olsa devlet bizim diyerek usul işlemlerine hiç uyduklarını düşünmüyorum. Biz alışkınız. Bizi zaten denetliyorlar ve her şeyimiz şeffaf. Zaten öyle olmasa bile istihbarat örgütleri her şeyimizi biliyor. Fakat bu yasa kendi tabanlarını etkilemeye başladığı zaman inanılmaz tepkiler gelemeye başlayacak.
"AKP, güvenlik bürokrasisine teslim olmuş durumda. Sırf bu nedenle kendilerinin bu yasayı reddetmesi gerekirdi aslında. Ama bunu yapmadığı gibi yasayı da onlar getirdi. Güvenlikçi anlayışın gerçekten varamayacağı nokta yok.
"OHAL’de zaten tüm toplum baskı altındaydı. Çok sayıda hak, hukuk örgütü, kadın örgütü, Kürt kuruluşu kapatıldı. Şimdi de uzatılmış OHAL rejimi var. Her alanda yasaklamalar söz konusu. Katı otoriter bir rejimden bahsediyoruz gelinen aşamada, bir siyasetten bahsedemiyoruz.
"Toplumun tamamını kontrol altına alacaksın, denetleyeceksin, istediğin gibi şekil vereceksin, insanlar belirlediğin çerçevenin dışına çıkmayacak, tam tipik otoriter güvenlikçi anlayış.
"Böyle bir anlayışın istekleri bitmez. Bu nedenle sivil siyasetin ve toplumsal muhalefetin bir an önce görevini yapması, Türkiye’yi hızla erken seçime götürmesi gereken bir mücadele vermesi gerekiyor. Başka seçeneğimiz yok.” (HA)