Fotoğraf: Onur Çoban – İstanbul/AA
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” adı verilen Yassıada’da 27 Mayıs darbesinin 60. yılı nedeniyle düzenlenen “açılış” etkinliğinde konuştu.
Erdoğan, "Yapılan her hizmete, ülkeye kazandırılan her esere, her yatırıma, yükselen her inşaata, elde edilen her başarıya karşı çıktılar. Menderes'e hangi inançla saldırdılarsa, rahmetli Özal'a, şimdi de Cumhur İttifakı'na aynı nefret duygularıyla yöneldiler” dedi.
Erdoğan’ın konuşması özetle şöyle:
“Yassıada’yı tarihe gömüp..."
"Aslında burada yapılan iş yargılama değil, darbe yaparak anayasayı çiğneyenlerin ülkenin meşru yöneticilerini anayasayı ihlal ithamıyla giriştikleri bir hukuk cinayetiydi.
“Yassıada'da aylar boyunca tam anlamıyla bir zulüm makinesi işletilmiştir. Ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları, komutanları, milletvekilleri, bürokratları hiçbir somut suçları olmadığı halde kin ve nefret ürünü insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldılar.
“İstiklal Harbimizin kahramanlarından olan bu ülkenin cumhurbaşkanını intihara teşebbüs noktasına kadar getirdiler. Nezaketi, kibarlığı, insani hasletleri dillere destan olan bir başbakanı idama götürürken bile prostat muayenesi bahanesiyle aşağılamaya kalkacak kadar alçaldılar.
“Bu ülkenin yüreği vatan sevdasıyla dolu genelkurmay başkanını darbecilere katılmayı reddettiği için bir teğmene tokatlatarak tarihimizde görülmemiş rezillikler sergilediler."
"Her üç kahraman da idam sehpasına vakarla, gururla, inançla yürüdü. Darbeden yaklaşık 16 ay sonra, 16 ve 17 Eylül 1961 tarihinde gerçekleşen bu idamlar milletimizin yüreğine kor bir ateş gibi düşmüştür.
“Aslında o gün hukuk ve adalet ayaklar altına alınarak idam sehpasına gönderilen milletin bu üç adamı değil, bizatihi milli iradenin ta kendisi olmuştur. Darbe ile görevinden indirilen, Yassıada'da kurulan tiyatro mahkemelerde yargılanan rahmetli Menderes ve arkadaşları değil, tarihi, kültürü, değerleri ve inançlarıyla milletimizdi.
"Yassıada'yı da Yaslıada'yı da tarihe gömüp burasını Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirmeyi kararlaştırdık. Bu da bize nasip oldu. Demokrasi ve Özgürlükler Adası, geçmişten bugüne verilen istiklal ve istikbal mücadelesiyle gönüllerdeki hasbi sevginin nişanesi olacaktır."
“Bunlar için her yol darbeye çıkmaya başladı”
Erdoğan, konuşmasını muhalefeti eleştirerek ve “darbeden medet ummak” ile suçlayarak sürdürdü:
“Halkı hor ve hakir görerek, inancını, kılığını, kıyafetini aşağılayanların, gerçekte ne kadar ilkel, bağnaz olduklarının en çarpıcı örnekleri darbelerdir. Darbeciler ve onları yönlendirenler, hep aynı kodlarla hareket etmişlerdir.
“Demokrat Parti'nin ezanı aslına döndürmekten, kapalı camileri açmaya, Türkçenin bin yıllık birikimine sahip çıkmaya kadar milletin taleplerine verdiği her cevabı yüzlerine atılmış bir tokat gibi görüyorlardı.
“Milli iradenin desteğini almaktan ümitleri kesilince bunlar için her yol darbeye çıkmaya başladı. Sokakları karıştırmaktan, terör örgütlerinden medet ummaya, emperyalistlerin senaryolarında figüranlıktan yalana ve iftiraya kadar her yolu mübah sayan kirli bir siyaset anlayışına sarıldılar.
“(…) Yapılan her hizmete, ülkeye kazandırılan her esere, her yatırıma, yükselen her inşaata, elde edilen her başarıya karşı çıktılar.
“Menderes'e hangi inançla saldırdılarsa, rahmetli Özal'a, şimdi de Cumhur İttifakı'na aynı nefret duygularıyla yöneldiler. Hükümetlerimiz dönemlerinde bunun sayısız tezahürleriyle karşılaştık. Eğitimi güçlendirmek için okullar inşa ettik, üniversiteler kurduk, öğretmen, akademisyen istihdam ettik. Ücretsiz bilgisayar ve kitaplar dağıttık. Hepsini de eleştirdiler."
"(…) Türk Milleti 15 Temmuz darbe girişiminde sokaklarda hainlere canı pahasına mücadele verirken, tankları alkışlayan, televizyon başında sonucu bekleyenler işte yine bunlardı.
“Dün ezandan, İstiklal Marşından, bayraktan, birliğimizden, beraberliğimizden rahatsızdılar bugün de rahatsızlar. Dün milli iradeye rağmen iktidar rüyası görüyorlardı, bu gün de aynı rüya ile avunuyorlar. Dün darbeden, emperyalistlerin desteğinden, felaketlerden medet umuyorlardı bugün de aynı beklentiye özellikle sarıldılar."
“Demokrasi ve Özgürlükler Adası”Doğal ve tarihi sit statüsünde olan, inşaat yasağı bulunan Yassıada’nın 18 Nisan 2013 tarihinde çıkarılan bir torba kanun ile imara açıldı. 27 Mayıs darbesi döneminde Demokrat Partililer'in yargılandığı Yassıada’nın adı 14 Aralık 2013’te yayımlanan Resmi Gazete’de “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” olarak değiştirildi. 14 Mayıs 2015’te düzenlenen temel atma töreniyle adada Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinden bugüne uzanan tarihi varlıkların yıkımına başlandı. Adanın kültür ve turizm merkezine dönüştürülmesi projesi kapsamında 125 odalı otel, 60 betonarme bungalov, 600 kişilik kongre merkezi, 1200 kişilik cami, restoran, kafe gibi yapılar inşa edildi. 27 Mayıs 2019’da DW Türkçe’den Ahmet Çetin’e konuşan Adalar Savunması’ndan Ömer Süvari, 27 Mayıs yargılamalarının yapıldığı spor salonu, Adnan Menderes’in kaldığı odanın proje kapsamında yıkıldığını, Bizans kalıntılarının tahrip olduğunu, mahzenler yıkıldığını söylemişti. Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu da aynı söyleşi için verdiği demeçte, başlangıçta sanki mevcut var olan binaların restore edileceği yönünde bir yaklaşım sunulduğunu ancak daha sonradan adanın bütün yüzeyinin betonlaştırıldığını belirtmiş ve şöyle devam etmişti: "Yassıadayı kaybettik. Yerine bir beton yığını kaldı. Üstelik bu 'demokrasi ve özgürlük' gibi uygarlığın önemli değerleri kullanılarak yapıldı. Proje hiçbir açıdan savunulamaz. Sonunda adaya bir darbe indirildi." |
(EKN)