*Manşet görseli: Yaşar Kemal'in "Savaş ve Barış" adlı şiirinden.
“Çocuklarımız, sadece oyuncak yardımı yapmak için oradaydılar. Dayanışmadan başka derdi yoktu çocuklarımızın. Onları, bu dayanışma için neşeyle yolcu ettikten sonra, tabutla karşılamak çok zordu.”
Kesik kesik konuşuyor. Ama söylediği her kelimeden emin. Anlattıkları karşısında, kafamdan geçenler soruya dönüşemiyor.
Her cümlenin sonunda derin bir nefes alıyor.
Bölemiyorum.
O, bundan dört yıl önce Suruç’taki canlı bomba saldırısında yaşamını kaybeden 33 gençten Hatice Ezgi Sadet’in annesi Sunay Sadet.
Bugün, 1 Eylül Dünya Barış Günü.
Barış hayalinin peşinden giderken yaşamını kaybeden gençlerin ailelerini dinliyoruz.
“Suruç Katliamı’nın ardından iki kez de kızım Özgen tutuklandı. Bir çocuğunuz barış talep ederken ölüyor başka bir çocuğunuz da barış gelsin diye mücadele ederken tutuklanıyor. Gerçekten bu acılara katlanmak çok zor.
“Bu kadar acıdan ve gözyaşıdan sonra yine de tek isteğim var; barış. İstiyorum ki 1 Eylül Dünya Barış günü sadece 1 Eylül’le kalmasın. Barış güzel kelime, sözde kalmasın. Yaşama geçsin. Barış sadece kelimelerde kalmasın. Gerçekten bu ülkede bişeyler değişsin artık.”
Sadet, Suruç Katliamı’na ilişkin açılan davadan konuşurken de öfkeli. Çünkü, davada tutuklu tek bir sanık dahi yok. Mahkemenin neredeyse yaşamını kaybeden gençlerin ailelerine suçlu gibi davrandığını söylüyor.
Davutoğlu bu sesleri duyacak mı?
Yine de değişime inanıyor. “Bu ülkede değişim olacağına inanıyorum, çocuklarımız buna inandı. Barışın geleceğine inandı, biz de inanıyoruz” diyor.
Davutoğlu’nun “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan insan yüzüne çıkamaz" sözlerini hatırlatan Sadet, Davutoğlu’na tek cümle ile sesleniyor: “Bildiklerine açıkla.”
“Barış istemenin bedelinin canlarımız olacağını bilemedik”
10 Ekim 2015. Yer Ankara Garı. Demokrasi ve Barış mitingine iki intihar bombacısı saldırdı. 103 insan yaşamını kaybetti. Onlarcası yaralandı. Yüzlerce insan için bir daha hiç birşey eskisi gibi olmadı. Yaşamını kaybedenlerin yakınları Ankara’da 10 Ekim Derneği’ni kurdu.
Derneğin başkanı avukat Mehtap Sakinci’yi dinliyoruz.
“Biz her ayın 10’unda barış taleplerimizi dillendiriyoruz. 1 Eylül’de de aynı şeyi yapacağız. Biz bu ülkede barış istiyoruz diye parçalandık, öldürüldük.
“Bu ülkede birşeyleri istemenin bedeli olduğunu biliyorduk ama barışı istemenin bu kadar büyük bir bedeli olduğunu bilmiyorduk. Bunun bedelinin yakınlarımızın canlarını kaybetmesi olacağını bilmiyorduk.
“Barışı istemek zor yoldur, bunu seçtik”
Sakinci, barışı dillendirmenin çok kolay olmadığını söylüyor. “Belki birileri barış talebini dillendirmiyor bu yolu seçmiyor ama biz zor bir yolu seçtik bu ülkede barışı istemenin sorumluluğunu üstlendik.” diyor.
“Ek iddianame olumlu ama yetersiz”
Dava sürecine de değiniyor. Davada Türkiye’de daha önce hiç olmamış bir hakikatın gün yüzüne çıkabileceğine dikkat çekiyor. Davadaki sanıklardan habfab için ek iddianame hazırlayan savcının, suçu, “İnsanlığa karşı işlenen suç olarak” tanımladığını hatırlatıyor. Gelişmeyi olumlu ama yetersiz görüyor. “Yargılama sürecinde devamı gelirse o zaman başarılı olduk anlamına gelir” diyor:
“Türkiye tarihinde bir ilk ve bizim için o kadar değerli ve önemli ki. Bu davadan çıkacak sonuç diğer tüm davaları etkileyebilir. Bu belkide bu karanlık dönemin çözülmesinde bir ip görevi görür tüm davalarda bir sökülme süreci başlar.”
“Biz polis de ölsün, asker de ölsün istemiyoruz. Annelerin yüreği yanmasın. Bizim çocuklarımız da ölmesin.”
Onlardan en fazla bu cümleleri duyarsınız. Yüzlerinden çektikleri acıları anlasanız da dillerinde acıdan çok barışı görürsünüz.
İstanbul, Van, Diyarbakır, Batman gibi kentlerde ortak hareket edip, çocuklarının seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Beyaz tülbentleriyle barışı istedikleri için suç işlediklerini iddia edenler de var.
Barış Annesi Perihan Akbulut'u dinliyoruz.
“Barış için yıllardır mücadele ediyoruz. Daha ne diyebilirim ki? Benim yüreğim yanıyor başka annelerin de yüreği yanmasın. Bu çatışmaların kimseye faydası yok. Bu çatışmalar oldukça doğa yanıyor, çocuklarımız ölüyor.
‘Barış istemek neden suç?’
“Ben bu ülkeyi seviyorum. Bu çatışmaların bu ülkeye faydası olmadığını görüyorum. Biz, Biz bunu anlatmak için Adalet Bakanlığı'na da gittik Meclis'e de gittik."
"Hiç kimse bizim sesimizi duymuyor. Duysalar da bu sesi cezaevlerine koymayı tercih ediyor. Anlamıyorum barış istemenin nesi suç? Barışı istemek neden suç?"
"Bizi duyun"
Barış Annesi Akbulut'un bir sözü de herkese. "Herkes elini vicdanına koysun bir düşünsün bu ülke çatışmaların olduğu zaman mı güzel yoksa çatışma yokken barış varken mi güzeliz? Hepimiz öyle huzurlu değil miyiz?" diye soruyor.
Akbulut'un son sözleri şöyle:
"Ben barışı sadece kendim için istemiyorum. Türk anneler için de barış istiyorum. Evlat acısını çeken bilir. Biz evlat acısını çeken anneleriz, kadınlarız, hiç olmazsa 1 Eylül'de bizi duyun. Barışı savunmaya devam edeceğim." (EMK)
* Fotoğraflar: t24, Barış Anneleri'nin fotoğrafı MA/Arjin Dilek Öncel - Adem Baran, Barış Annesi Perihan Akbulut'un fotoğrafı JinNews/ Safiye Alagaş