İstanbul'da iptal edilen 31 Mart belediye başkanlığı seçiminde CHP'nin adayı Ekrem İmamoğlu'yla AKP'li Binali Yıldırım arasında 13 bin civarında olan farkın 23 Haziran'daki tekrar seçimlerinde 800 binin üzerine çıkmasının ardından AKP'de ve muhafazakar medyada "muhasebe" dönemi başladı.
Daha önce de partisine dönük eleştirel yorumlar yapan milletvekili Mustafa Yeneroğlu, seçim gecesi Twitter'dan paylaştığı yorumlarda yenilginin sebebi olarak "ahlaki üstünlüğün kaybedilmiş olmasını" gösterdi:
Ahlaki üstünlük
"Ahlâkî üstünlüğü kaybettiğimiz için İstanbul'u kaybettik Samimî öz eleştiri yaparak yeniden ümit olabiliriz. Bunun için geçmişi ve mitleri bırakıp geleceğe ve gençlerin hayallerine bakmalı, rasyonalite, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ve temel haklara odaklanmalıyız.
"Ehliyet ve liyakatın esas alınmadığı konusunda gençlerin feryadı bizi endişelendirsin, üniversite mezunu olup ta işsizlik kervanını büyüten gençlerin sayısı bizi endişelendirsin, adalet sistemimize güvenin dipte olduğu haykırışı bizi endişelendirsin.
"Ben tüm sorunlarımızı aşabileceğimize inanıyorum; yeter ki birbirimizi düşmanlaştırmayalım, yeter ki komplo teorileriyle birbirimizi zehirlemeyelim."
"Pelikan baronları"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski metin yazarı ve eski AKP milletvekili Aydın Ünal da 23 Haziran gecesi Twitter'dan eleştirel yorumda bulunan bir başka isimdi. "Pelikancılar" olarak bilinen grubu hedef alan Ünal, "Yoo! Erken de değil, susma zamanı da değil artık. 31 Mart'ta hezimet yaşattılar. Gereksiz yere seçim tekrarı yaptırdılar. Kötü kampanyayla tekrar hezimete yol açtılar. Boğaza nazır yalılarında Pelikan baronları 'Nasıl da kemirdik' diye kadeh tokuşturuyor olmalı şu an" diye yazdı.
Üç dönem AKP vekilliği yapan Selçuk Özdağ ise eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun seçimden önce yaptığı "Ya yeni hal, ya izmihlal" çağrısına göndermede bulunarak "Ya yeni hal, ya yeni hal" diye tweet attı.
Bir başka eski vekil Şamil Tayyar ise "Cumhurbaşkanımıza yanlış bilgi verenler için şimdi hesap zamanı" yorumunu yaptı.
Başkanlık sisteminde "revizyon"
Tartışmalar parti içinde ve muhafazakar medyada seçim gecesinden sonra da devam etti. AKP Sözcüsü Ömer Çelik ve Grup Başkanvekili Bülent Turan, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin "revize edilebileceği" yönünde açıklamalar yaptı.
Bülent Turan, 30 Haziran günü yaptığı açıklamada "Bir eksiklik, aksaklık varsa tabii ki tespit edilerek düzeltilir. Bir yıllık süreçteki tecrübeler ve uygulamalar masaya yatırılarak gerekli görülen adımlar güçlü bir iradeyle atılır. Eski sistem eskide kaldı, yeni sistemde revize her zaman mümkün" dedi.
"CHP'nin değirmenine su taşımayın"
Revizyon tartışmalarına tepki ise Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli'den geldi. Bahçeli her ne kadar sistemin "ayet olmadığını" ve "aksayan yönlerinin tartışılmasının normal olduğunu" söylese de AKP'liere sistemi kendi aralarında tartışmaları, konuyu kamuoyu önünde gündeme getirerek "CHP'nin değirmenine su taşımamaları" çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da 4 Temmuz günü yaptığı basın toplantısında sistemin revize edilebileceğini söyledi: "Başkanlık sistemi bu ihtiyaçtan doğdu. Ama burada durmamız mümkün değil. Yeni ihtiyaçlar meydana çıktıkça, yeni sınamalar ortaya çıktıkça buna göre de sistemin güncellenmesi, yeni adımların atılması, yeni unsurların ilave edilmesi gayet normaldir ama ana yapısı itibariyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi şu anda uygulanan, kabul edilmiş olan, halkın referansıyla, oyuyla, desteğiyle hayata geçirilmiş olan bir sistemdir."
Bürokratik direnç
AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise 7 Temmuz'da gazetecilere yaptığı açıklamada "Sistemin (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi) 1. yılına geldiğimizde çeşitli bürokratik noktalarda direnç varsa, tıkanıklıklar varsa, yavaş işleyen noktalar varsa buralara nasıl müdahale yapılması gerekir... Tabii ki bir çalışma yapılacaktır. Bu işin doğası gereğidir. Son derece normal bir çalışmadır. Bir performans ölçümü, bir verimlilik çalışmasını muhalefet, Sayın CHP Genel Başkanı sistem tartışmasına, rejim tartışmasına dönüştürmeye çalışıyor yeniden" ifadelerini kullandı.
"Yeni parti"
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan'ın kuracağı iki yeni parti uzun süredir gündemi meşgul ederken, Davutoğlu 2 Haziran günü AKP'lileri "yeni bir hal ile hallenmeye" çağırmış, "Ya yeni bir hal, ya izmihlal" demişti.
Davutoğlu, seçim sonrasında yine AKP'ye eleştirilerde bulunduğu bir konuşma yaptı. "Pelikan Bildirisi"nin ardından başbakanlıktan istifa ettiği dönemden bu yana sustuğunu söyleyen Davutoğlu, "Bugün susma vakti değildir. Kapılar ardında konuştuğumuz gerçekleri kapı önlerinde susma vakti değildir. Ne yanlışlar yaptık ki bugün bu noktadayız? Yoksa şu veya bu kişinin bir partiden ayrılmasıyla o parti bölünmez. Tabanda büyük kitleler kopmaya başladıysa insanları neyle tehdit ederseniz edin o çözülüşü durduramazsınız" dedi.
Davutoğlu ayrıca "Cumhurbaşkanlığı makamı ile genel başkanlık makamının değişmesi AK Parti'nin kurumsallaşmasına zarar vermiştir. Devlet işleriyle aile yapısı kesinlikle ayrılmalıdır. Birinci dereceden akraba olmamalıdır" dedi.
Babacan'dan ilk 'yeni hareket' mesajı
Ali Babacan ise dün bir açıklama yaparak kurucusu olduğu AKP'den ayrılışını "Aklen ve kalben ayrışma yaşadığı" ifadesiyle anlattı:
"Görevde olduğum dönemlerde partinin kuruluş ilke ve değerlerini hem ülkemizde hem de dünyada inanarak savundum. Türkiye'nin tarihi dönüm noktalarında, doğruları için verilen büyük mücadelelerin bizzat içinde olmak benim için şeref oldu.
"Son yıllarda ise pek çok alanda yapılan uygulamalar ile inandığım ilke, değer ve fikirler arasında derin farklılıklar oluştu. Aklen ve kalben bir ayrışma yaşadım.
"Aynı süreçte Türkiye yeni sınamalarla karşı karşıya kaldı. Dünya hızla değişti. Ülkemizde ise parlak bir gelecek vaat eden, bambaşka beklentileri olan, dinamik, yeni nesillerimiz var artık.
"İçinde bulunduğumuz şartlarda, Türkiye için yepyeni bir gelecek vizyonuna ihtiyaç vardır. Ülkemiz için her alanda doğru analizler, yeniden düşünülmüş stratejiler, planlar, programlar gerekmektedir. Çok çeşitli kesimlerle yaptığımız istişareler de bunu teyit etmektedir."
Muhafazakar medyadaki tartışmalar
AKP'yle aynı siyasi gelenekten gelen, ancak son yıllarda eleştirel bir tutum alan isimlerin bulunduğu Karar gazetesinin köşe yazarları başta olmak üzere muhafazakar medyadaki çeşitli isimler de İstanbul seçimlerinin ardından AKP'ye ve hükümet sistemine yönelik eleştirileriyle konuyu gündemde tutmaya devam etti.
Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu, 27 Haziran ve 4 Temmuz'daki yazılarında "revizyonla sınırlı kalacak bir hamlenin yeterli olmadığı, AKP'nin 2002 felsefesine dönmenin de ötesinde yeni bir programa ihtiyacı olduğu" yönünde görüş belirtti:
"Seçimi anlamak veya gereğini yapmak demek kabine revizyonu demek değildir. Revizyon veya sadece revizyonla sınırlı kalacak bir karşı hamle, meselenin derinleşmesinden ve değişim umudunun tükenmesinden başka netice doğurmaz.
"Fabrika ayarlarına dönmek, kavramı artık geçersizdir. Ayrıca ne mümkündür ne de gereklidir. AK Parti'nin şimdiden sonra yapması gereken yeni ayarlar üretmektir. Zira, eski ayarlar, yani 2002 felsefesi dahi artık Türkiye için yetersizdir."
Yanlışlar "siyaset tarzında"
Karar'ın Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras 25 Haziran günü yazdığı "AK Parti yanlışlarını başka yerde aramasın" başlıklı yazısında sorunun seçim döneminde yapılan yanlışların ötesinde, AKP'nin son yıllardaki siyaset tarzında olduğunu savundu:
"Kutuplaşma siyaseti ve lider kültü üretimine dayalı yeni bir ideoloji inşa girişimi toplumsal realitenin ve rasyonalitenin duvarlarına çarptı en sonunda. İktidar partisi seçmen sosyolojisine nüfuz etme kabiliyetini kaybetmeye başladı. Çünkü geçmişinin mirası olan millet nezdindeki hatırı sayılır krediyi hoyratça harcadı.
"Üstelik kendini toparlamak için önüne çıkan fırsatları kullanmaya yanaşmadı, dostça uyarılara kulak asmadı. Başa gelen her olumsuzluğu üst akıl gibi muhayyel adreslere, dış politikadaki hataları Türkiye'nin düşmanlarına, ekonomideki kötü yönetimin sonuçlarını karanlık güçlere vs. fatura etti."
Demirel tesellisi
Gazetenin yazarlarından ve eski başbakan danışmanı Akif Beki ise 25 Haziran'daki seçim yazısında eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in "Seçimle gitmenin en güzel yanı tekrar seçimle gelme şansı vermesidir sözünü AKP'ye hatırlattı ve mağlubiyetten dolayı AKP ve ona yakın medyayı eleştirdi:
"Gerçi kendi mağlubiyetini parlatıp büyüten de AK Parti ve medyası oldu.
Hızlandırılmış kurstan geçirir gibi 6 ayda yetiştirdi, kendi elleriyle olgunlaştırdı, Türkiye'ye mal ettiler İmamoğlu markasını. Namını dünyaya duyurdular. Hanelerine yazılacak bir başarıdır bu da. Ne kadar gurur duysalar az.
Kara dedikleri üç günde Şimal yıldızı gibi parlıyor, maşallah dedikleriyse siyaseten üç günü çıkaramıyor. Medyası da propagandacısı da sıfırı tüketti, ters tepiyor, muhalefete çalışıyor artık.
'Ders vermenin sırası değil' diye uyardıkları seçmen, 31 Mart'ta nazikçe iade etti bu uyarıyı. Şefkat tokadı bile değildi, olsa olsa şefkat fiskesi..."
AKP'ye yakınlığıyla bilinen Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi ise 1 Temmuz'daki "İstanbul tartışması sürüyor" başlıklı yazısında 25 Haziran günü Erdoğan başkanlığında toplanan parti MYK'sında konuşulanları aktardı. Selvi, Grup Başkanvekili Bülent Turan'ın seçim döneminde "Saadet Partisi'nin terörle eş tutulmasını" eleştirdiğini yazdı. Ayrıca toplantıda vekillerin Erdoğan'a "istişare edilmeden karar alındığı" eleştirilerini yönelttiğini belirtti.
Karamsarlığın sebebi
Eski Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, 2 Temmuz'da yaptığı Twitter paylaşımında "23 Haziran'da Ak Parti'ye seçmen tepkisi, son beş yılda yaşanan tüm olumsuzlukların ara toplamıdır. Sadece İstanbul seçimine sıkıştırılamaz. Birkaç kişinin ya da medyada birkaç grubun tasfiyesiyle çözüm arayanlar da yanılıyor. Daha derin, daha yapısal, daha ilkesel sorunlar var" dedi.
Öztürk bir başka paylaşımında ise AKP çevrelerindeki karamsarlığın "yöneticilerden ciddi bir özeleştiri ve değişim isteği görmemekten" kaynaklandığını ifade etti. Öztürk, partideki revizyon tartışmalarının da muhtemelen ciddi bir değişiklik üretmeyeceği tahmininde bulundu. (VK)