Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 31 Mart’ta yapılan ve CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı yerel seçimleri iptal kararını hukukçu Tuba Torun’la konuştuk.
Avukat Torun, Anadolu Ajansı’nın (AA) geçtiği bilgiye göre, İstanbul seçimlerinin iptal gerekçesi olarak ortaya konan “sandık kurullarında usulsüzlük yapıldığı” iddiasını, neden seçimlerin sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için tekrarlandığını, usulsüzlük ve tam kanunsuzluk arasındaki farkı, geçmiş seçimlerdeki uygulama, itiraz ve kararları değerlendirdi.
Sandık kurulu başkan ve üyeleri nasıl belirleniyor?
Torun ilk ilk olarak, sandık kurulu başkan ve üyelerinin nasıl belirlendiğine açıklık getiriyor:
“298 Sayılı Kanun’un 22. ve 23. maddelerinde sandık kurulu başkanları ve üyelerinin belirleniş şekli açıkça yazıyor.
“Seçim çevresindeki kamu görevlilerinin listesi İlçe Seçim Kurullarına gönderilir ve orada İlçe Seçim Kurulu Başkanlığınca yerleştirmeler yapılır. Eğer kamu görevlileri yetersiz gelirse, dışardan da atama yapılabilir. Bu zaten kanunun 23. maddesinin son fıkrasında yazıyor.
"(...) Üyeliklerin doldurulması mümkün olmazsa, eksikler, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayan kimselerden doldurulur." |
“AKP ve MHP’liler bazı yerlerde yeterli sayıda kamu görevlisi olduğunu ama başka kişilerin sandık kurullarında görevlendirildiklerini söylüyorlar. Bir yerde yeteri kadar kamu görevlisi olabilir ama bu kişiler mazeretli de olabilirler.”
Önceki seçimlerdeki sandık görevlileri
Önceki seçimlerde, kamu görevlisi olmayanların sandık kurullarında yer alıp almadığını sorduğumuz Torun, “Muhakkak vardı” diyor ve ekliyor:
“Kaldı ki, sandık kurulunda görev alan bu arkadaşlar çoğunlukla geçmiş seçimlerde de görev aldılar. Hatta bu kişilerin görev aldıkları sandıkların önemli bir kısmında da AKP seçimleri önde tamamladı.
“Genellikle aynı kişiler aynı sandıklarda görev yaparlar. Mesela ben geçtiğimiz üç seçimde oy kullandığım okulda sandıktaydım. Üçünde de sandıkların başında aynı kişiler vardı. Tabii ki birer ikişer değişiyordu ama genelde aynı kişiler oluyor.
“Zaten hızlı olmak adına bir önceki seçimde görev yapan kişiler üzerinden sistem işler.
“O zaman Ekrem İmamoğlu'nun dün dediği gibi, eğer bu seçimde sandık kurulları üzerinden bir şaibe varsa, geçmiş seçimlerde de şaibe vardı.”
TIKLAYIN - İmamoğlu: Her Şey Çok Güzel Olacak
“AKP, listeler verilmedi diyor, o zaman neye göre itiraz ettiler?”
Peki, sandık kurulu başkan ve üyelerinin seçimlerden önce belirlenmesine rağmen, neden bu mesele seçim sonuçlandıktan sonra gündeme geldi?
“İtiraz sürelerine baktığımızda İlçe Seçim Kurulu Başkanlıklarının belirlediği sandık başkan ve üyeleri için itirazların 26-27 Şubat'ta yapılması gerekiyordu. Verilen karara göre yeniden bir itiraz süresi öngörülüyor. 2 Mart'ta da sandık kurulu listeleri kesinleşti.
“Bu süreçte AKP'nin bazı yerler için itirazda bulunduğu ifade ediliyor. Fakat onların iddiasına göre sandık kurulu listeleri kendilerine verilmemiş. Bununla ilgili bir karar örneği gösteriyorlar. Ancak o listeler siyasi parti temsilcilerine veriliyor. Ayrıca o listeler verilmese neye göre itiraz ettiler?
“Baktığınızda sandık kurulu itiraz sistemi usül üzerinden bir aşamadır. Bu usül, kesin sürelere tabi. Siz bu kesin süreleri tanımaksızın, her zaman sandık kurullarına itiraz edilebilir derseniz, o zaman Türkiye'nin bütün illerinde her zaman sandık kuruluna itiraz edilebilir, o zaman her yerde, her zaman sandık kurulları şüpheli hale gelir ve seçim güvenliği tehlikededir anlamını taşır. O yüzden süreler kesin tutulmuştur.
“Kanun şunu farz eder: İtiraz süreleri bitti, sandık kurulu listeleri kesinleşti ve biz güvenilir sandık kurullarıyla seçime gidiyoruz.
“Eğer böyle olmazsa, zaten o seçimi yapmanın anlamı yok. Şüpheli sandık kurullarıyla niye seçime gidilsin? O nedenle kesin süre konulmuştur ve bu süreden sonra itiraz sistemi işlemez.”
Sandık kurulu hatası seçmen iradesini etkiler mi?
Diyelim sandık kurullarında yanlış yapıldı. Bu seçmen iradesini etkiler mi?
YSK'nin buna ilişkin onlarca kararı olduğunu söyleyen Torun şöyle devam ediyor:
“1980'lerde, 1990'larda verdiği ve daha yeni 20 Nisan'da bu seçim kapsamında Bursa Mustafakemalpaşa ilçesi kararı var.
“YSK bütün bu kararlarında özetle şunu söylüyor: Sandık kurullarında ortaya çıkan hatalar seçmen iradesinin yok sayılmasına yol açamaz. Dolayısıyla sandık kurulları sebebiyle seçimin iptali mümkün değildir.
“16 Nisan referandumunda muhalefet partileri mühürsüz oylara itiraz ettiğinde, açıkça ‘Sandık kurulunun yapmış olduğu hatalar seçmen iradesini ortadan kaldıramaz’ dendi.
“Bununla beraber ayrıca sandık kurulu oluşumuna ilişkin de çok sayıda karar var. Mesela Mustafakemalpaşa kararında diyor ki, 'Sandık kurulu oluşumu 2 Mart'ta kesinleşmiştir. Dolayısıyla bundan sonraki itirazlar kabul edilemez'. Buradan yola çıkarak da tam kanunsuzluk iddiasının kabul edilemeyeceğini belirtti.”
“Tam kanunsuzluk” vs “Usulsüzlük”
Tuba Torun, “Tam kanunsuzluk” ve “Usulsüzlük” farkını da şöyle özetliyor:
“Sandık kurulu teşkili usulsüzlük iddiasıdır, tam kanunsuzluk iddiası değildir. Mesela kısıtlıların oy kullanmasının seçim sonuçlarına tesir etmesi durumunda tam kanunsuzluk iddiası ortaya atılabilir.
“Bir ‘usulsüzlük’ sebebiyle aslında seçim iptali istenemez. Çünkü seçim iptali yalnızca tam kanunsuzluk sebebiyle kararlaştırılabilir.
“AA'nın açıkladığı gerekçelere göre tam kanunsuzluk değil, usulsüzlük nedeniyle seçim iptaline gidildi.
“Hukuki olarak eleştirilmesi dahi komik”
Aynı zarfa konulan Büyükşehir Belediye Başkanı, İlçe Başkanı, Belediye Meclis Üyesi ile Muhtar seçimi yapılan pusulalardan neden sadece Büyükşehir Belediye Başkanlığı için seçimin tekrarı kararı alındığını sorduğumuz Torun şunları söylüyor:
“Aynı sandıklarda aynı sandık kurulları yok muydu? Vardı. Dört pusulayı da aynı sandık kurulları saydı.
“Tamamen menfaatleriyle ilgili siyasi bir karardır bu. Çünkü sadece kendilerini rahatsız eden kısım için itiraz yaptılar. Hiçbir hukuki yönü, dayanağı, zemini yoktur.
“YSK'nin vermiş olduğu karar hukuki bir darbedir. Bunun hukuki olarak eleştirilmesi dahi komik. Eleştirecek iler tutar yanı yok verilen kararın.
“58 yıllık içtihatlarına da aykırı karar verdiler”
“YSK'nin 58 yıllık bir içtihatı var. 298 sayılı kanun 58 yıldır yürürlükte ama kanun hükümlerine uymadıkları gibi YSK'nin kendi vermiş olduğu 58 yıllık içtihatlara da aykırı karar vermiş durumdalar.
“Bütün evrensel hukuk değerlerine göre mahkemeler, geçmişte vermiş olduğu kendi kararlarıyla çeliştiğinde bunu açıklamak zorundadır. YSK'nin bunu nasıl açıklayacağını merak ediyorum ama açıklama zahmetine bile girmeyeceklerini düşünüyorum.” (EKN)
* Fotoğraf: Sivil Sayfalar