20 Şubat'ta HDP kongresi öncesinde yapılan operasyonla gözaltına alınan 78'liler Girişimi sözcüsü Celalettin Can 5 aylık tutukluluk süresi sonrasında serbest bırakıldı.
"Terör örgütü üyeliği" iddiasıyla Silivri Cezaevi'nde tutulan Can 27 Haziranda tahliye edilmişti.
Can'ın serbest bırakılmasının ardından 78'liler Girişimi Taksim Hill Hotel'de "Silivri Cezaevini konuşuyoruz!" çağrısıyla bir basın toplantısı düzenledi.
Can'ın Silivri Hapishanesi'nde yaşadığı ve tanık olduğu süreci, siyasi tutukluların yaşamını ve yakıcılaşan özgürlük talebi ile ilgili düşüncelerini izleyenlere aktardı.
Toplantıya Can'la birlikte 78'liler Girişimi üyeleri Gazeteci/Yazar Aydın Engin, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı avukat Eren Keskin, akademisyen Prof. Dr. Ümit Biçer, akademisyen/gazeteci Prof. Nuray Mert, akademisyen Prof. Gencay Gürsoy, gazeteci/yazar Nadire Mater, gazeteci/yazar Murat Çelikkan, insan hakları aktivisti Nimet Tanrıkulu ve Barış Vakfı'ndan Hakan Tahmaz katıldı.
Celalettin Can konuşmasına Cumhuriyet Gazetesi ve bianet'e tutukluluk süresince olan desteklerinden dolayı teşekkür ederek başladı. Dışarıdaki desteğin içeridekiler için büyük bir motivasyon kaynağı olduğunu vurguladı.
7 Şubat 2018 gece yarısı evime yapılan baskınla gözaltına alındığını aktaran Can; Vatan Caddesi'ndeki Terörle Mücadele Şubesi'nde gözaltında tutulduğu 14 gün içinde yaşadığı psikolojik baskıyı dinleyicilere aktardı.
"Muhalif olan herkes her an cezaevine girebilir"
"Burada emniyet sorgusundan önce iki istihbarat elemanı sorguya çekti. Yoğun halk toplantıları, halkla kurduğum ilişki biçimi ve diyaloglarım karşıma getirildi. Konuşmamın yasak olmadığını, şiddet ve öfke içermediğini belirttim. Barış sürecinden beri konuşuyorum ne var bunda deyince 'bunlar yoktu ancak şiddet beka sorunu yaratmazdı' dediler.
"Savcılık ifadesinden sonra 4. Sulh Ceza Hâkimliği'nde mahkeme karşısına çıktım. İfademi okutmadılar, imzalatmadılar. Bu halde tutuklama kararı verildi.
"Sonra Metris Cezaevine götürüldüm. Onur kırıcı arama yapılmaya itiraz ettim. Sabah kendimi Silivri 5 No'lu Cezaevi'nde buldum. Daha sonra 9 No'lu Cezaevine alındım.
"Silivri'de tutuklanan kişilerin hemen birbirinden ayrılması mutlak bir kural. Fiziksel ve psikolojik tecrit başından itibaren mutlak bir kural. Tutuklanan kişilerin birbiriyle konuşmaması, işaretleşmemesi, not alışverişi yapmaması mutlak bir kural. Bu kurallar ihlal edildiğinde rahatsız oluyorlar. Bedensel müdahaleye, hatta işkenceye dahi başvurabiliyorlar.
"Siyasi tutsaklar arasında olması gereken bütün sosyal iletişim ve ilişki yasak! Dayanışma ve paylaşma yasak!
"Siyasi tutsakların kafasın karıştırmak, şaşırtmak, yönsüz bırakmak, iradesini zaafa uğratma ve istenen şekilde yönlendirme serbest! Yüksek Güvenlikli Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda olan budur.
Celalettin Can'ın konuşma metninin tamamı için tıklayın.
Keskin: Akil insandı Celalettin, şimdi ne değişti?
İkinci olarak ise İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin sözü aldı.
Binali Yıldırım'ın "Biat et, rahat et" sözüne atıfta bulunarak başlayan Eren; "Biat etmiyoruz ama rahat da etmiyoruz" dedi.
Devamında şu ifadeleri kullandı:
"Bizim rahatsızlığımızın sebebi biat etmemek. Bu insanın kendi içinde yaşadığı bir konfor. Türkiye, Silivri'den yönetilse gerçekten çok demokratik bir yer olabilirdi. Çünkü bütün entelektüeller, aydınlar orada. Okuyan, düşünen ve barış isteyen herkes cezaevinde.
"Celalettin devletin akil insan olarak kabul ettiği biriydi. Bugün ne değişti?
"Celalettin aynı. Kendimizi devletin kendi içinde kurduğu ittifaklara göre, değişen yapısına göre ayarlayamayız. Değişen devletin kendisi. Cezaevlerinde durum son derece kötü. Cezaevinde yaşananlar 90'larla aynı şekilde. Büyük bir tecrit söz konusu. Çok fazla hasta mahpus var."
Mater: Her siyasi ortamda bir şeyler yapılabilir
"Bu yaşanan siyasi dönemde neyi nasıl yapmamız gerektiğine dair çok önemli dersler çıkarttığımızı düşünüyorum. Gazetecilik rahat etmeme mesleğidir. Ne bilip ne bilmediğimizi öğretir. Her dönemde mutlaka yapacak bir şeyler vardır, bir şeyler yapılabilir. Yeterki mücadele edelim.
"Ben hiç cezaevinde olmadım. Ama kapıda çok oldum. Kadınlar genellikle hem cezaevinde hem kapıda olabiliyorlar. Tersi olduğunda hiç kadınlar kadar çok koşturan bir erkek hiç görmedim"
Biçer: Mahpusun hastalığı cezalandırma aracına dönüşüyor
Prof. Dr. Ümit Biçer söz alarak düşüncelerini dile getirdi:
"Celalettin bugün barışı talep ettiği için ve özgürlükten bahsettiği için tutuklu olan çok sayıda insandan biriydi. Bugün cezaevinde yaşananlara baktığımızda, tutuklu ve hükümlülerle ilgili sağlık problemlerinin ele alınış şekline baktığımızda, bugün sağlığı bir hak olmaktan çıktığını dahası bir cezalandırma aracına dönüştürüldüğünü görüyoruz.
"Mahpusun özel bir hastalığı varsa bununla ilgili talepte bulunması engelleniyor. İntihar diye gazetelere çıkan haberlere baktığımızda, şüpheli ölüm olarak nitelendirilen haberlere baktığımızda, olaylarda psikolojik şiddetin varlığından söz edebiliriz. Alaattin Çakıcı'ya verilen rapor belki de sağlık çalışanlarına yönelik baskının da bir ifadesi. Bir an önce Adalet Bakanlığı, İnsan Hakları Derneği tarafından 401'i acil 1154 kişinin tedavisine başlamalı."
Mert: Katlanılmaz olan biat edilen hayat
Biçer'in ardından akademisyen/gazeteci Prof. Nuray Mert söz alarak şunları söyledi:
"Asıl zor ve katlanılmaz olan insanlık hali. 'biat' edilen hayat. Sosyal yalıtım, cezaevinin ötesinde sindirme, susturma ve toplumdan koparma süreçleri olarak işleniyor. Kendisinden uzak durulanlar değil, uzak duran insanların durumu kaygı verici ve üzücü. Bu iyi bir var olma tarzı değil.
"Hak ve özgürlükleri önemseyen, daha fazla demokrasi isteyen, Kürtler için barış isteyen, bu asgari müşterekte ve bunları her koşul altında söylemekten çekinmeyen en azından bir yere savrulmadan hiçbir şey yapılamaz bezginliğine kapılmadan yola devam etme duygusu taşıyan insanların bir arada bulunmasını çok önemsiyorum.
Çelikkan: Koşullar 12 Eylül'ü aratır duruma geldi
Gazeteci Murat Çelikkan ise hapishalenelir doluluk oranı belirterek başladı konuşmasına:
"Türkiye'deki mahkûm sayısı Haziran itibariyle Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre 582 bin. Ancak bu tutukluların yaklaşık 140 bini cezaevinde, 442 bini denetimli serbestlikten yararlanmış mahkûm.
"Türkiye'de bugün cezaevlerinin kapasitesi 202 bin.
"Bugün koşullar neredeyse 12 Eylül'ü aratır vaziyete geldi. Siyasi mahkûmsanız, itirafçı olamadan denetimli serbestlikten yararlanamıyorsunuz. Çünkü cezaevi hakkınızda olumlu rapor vermiyor. Hak ihlali olduğunu düşünüyorsanız kaba dayak ve tecrit uygulanıyor. Bugün hukuki olarak yapılan başvurularda sonuç almak çok zor. Sonuç alamasak bile kayıt altında olmasının çok büyük önemi var."
Gürsoy: Türkiye açık cezaevi
Akademisyen Prof. Gencay Gürsoy ise tek çarenin direnmek olduğunu söyledi:
"Öyle bir ülke ki; cezaevindeki suç örgütünün başkanı dışarıda dolaşan gazetecileri yargılıyor, mahkûm ediyor hatta sonra onları şimdilik affediyorum diyebiliyor. Cumhurbaşkanına hakaret ediyor. Binlerce kişi bu durumdan yargılanırken Alaattin Çakıcı nezdinde bunun hiçbir karşılığı olmuyor. Dolayısıyla aklımızı koruyalım.
"Açık cezaevine dönmüş bir ülkede ve bir suç örgütü başkanının cezaevinden ülkeyi yönettiği bu ülkede, hepimize akıl sağlığı diliyorum ve kendimize mukayyet olalım diyorum. Direnmeye devam edeceğiz, başka çare yok."
Fincancı: Cezaevdekilerin yarısı siyasi mahkum
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, medyanın haberlerine dikkat çekti:
"İnsanlar Türkiye'nin hangi koşulda olduğunu bilmiyor. Bizim en büyük mücadelemiz Türkiye'deki bu olumsuzlukları topluma anlatmaya çalışmak olmalı. Ana akım medya, toplumu hakikat ötesi çağın yalanlarıyla besliyor. Bizim çabamız bu yalanların önüne geçmek olmalı.
"Öncelikle cezaevindeki tutukluların yarısı siyasi görüşleri nedeniyle, muhalif olmaları nedeniyle, biat etmedikleri için cezaevinde olan insanlar. 21. yüzyılda görüşlerinden kaynaklanan gerçeküstü yargılama süreçleriyle karşı karşıya kalıyoruz."
Tahmaz: Normalleşme için cezaevlerinin boşalması lazım
Barış Vakfı Genel Başkanı Hakan Tahmaz, Celalettin Can'ın salıverilmesine şaşırdığını söyledi:
"Dışarısı içerisi ayrımı kalktı. Bir düşman hukuku uygulanarak bize biat etmezseniz düşmansınız. O yüzden Celalettin'in biraz daha yatabilir diye içimden geçirdim.
"Türkiye'nin normalleşmesi için bu cezaevlerinin boşaltılması lazım. Suçunu bilmeyen, niye alındığını bilmeyen, bizim görmediğimiz binlerce insan var. Biz farkındayız, biz gördük ama toplum bunun farkında mı? Toplumun büyük bir kısmı bunların farkında değil. Bunun fark edilebilir olması gerekir ki Türkiye'nin toplumsal olarak dönüşümüne hizmet etmiş olalım."
Ne olmuştu? |
Celalettin Can, 7 Şubat 2018’de sabaha karşı evine yapılan baskınla gözaltına alındı, 14 gün gözaltında kaldı. Gözaltı sürecinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde küçük ve havasız bir alanda tutuldu. Bu süreçte rahatsızlığı dolayısıyla alması gereken ilaçları dahi alamadı. Çok ciddi sağlık sorunları yaşadı. HDP/HDK yöneticisi 16 kişiyle birlikte 20 Şubat’ta tutuklandı. TIKLAYIN - Celalettin Can Silivri’den Yazdı: Aydınlık Sabahlara Uyanacağız Tutulduğu Silivri 9 No’lu cezaevinde de sağlık durumuyla ilgili yaptığı başvurular çoğu kez cevapsız kalırken, zaman zaman götürüldüğü cezaevi içindeki kampüs hastanesinde ve Silivri devlet hastanesinde askerler eşliğinde elleri kelepçeli olarak muayene edildi. Can beş aydır tutuklu kaldı. Can ve 33 kişi hakkındaki iddianameyi, Savcı Orhan Aydın hazırladı. İddianame, 9 Nisan 2018'de kabul edildi. 27 Haziran 2018 günü yapılan ilk duruşmada tahliye edildi. |
Celalettin Can hakkında |
78'liler Girişimi Sözcüsü, HDP Parti Meclis Üyesi ve HDP 27. Dönem Milletvekili adayı. 59 yaşında. Dersim’de doğdu. 1975'te eğitim için İstanbul'a taşındı. Devrimci mücadele içinde yer alan Can, Dev-Genç'in başkanı oldu. 59 yaşında. Şişli Siyasal öğrencisiyken 12 Eylül’den bir süre önce, 1979’da tutuklandı. Toplam 19 yıl 9 ay cezaevinde kaldı. 1999 yılının sonlarına doğru tahliye oldu. 78'liler Vakfını kurdu. 2013'te İç Anadolu Bölgesinden 63 kişilik Akil İnsanlar grubunda yer aldı. “78’liler Sorguluyor” ve “Merhaba Başkaldırı” isimli iki kitabı bulunuyor. |
(HK/AS)