ABD eski Başkanı Barack Obama, ABD yönetiminin İran’la olan nükleer anlaşmasından çekilmesiyle ilgili bir açıklama yaptı. “gerçek şu ki, plan işliyordu” diyen Obama, anlaşmadan çekilmenin ABD’nin en yakın müttefiklerine sırt çevirmesi anlamına geldiğini vurguladı.
Obama’nın açıklamasının tam metnini yayınlıyoruz.
“Anlaşma, diplomasi ile neler başarılabileceğinin bir kanıtı”
Amerika Birleşik Devletleri’nin güvenliği açısından, nükleer silahların yayılması veya Orta Doğu’da olası bir yıkıcı savaştan daha tehlikeli bir durum olamaz. Tam da bu yüzden ABD, Ortak Hareket Planı’nı (JCPOA) görüşme kararı almıştı.
Gerçek şu ki, plan işliyordu - Avrupalı müttefiklerimiz, bağımsız araştırmacılar ve görevdeki ABD Savunma Bakanı da aynı şekilde düşünüyor. Ortak Hareket Planı, Amerika’nın menfaatlerine uyarak İran’ın nükleer programını etkisiz hale getiriyordu. Ayrıca anlaşma diplomasi ile neler başarılabileceğinin bir kanıtı. ABD yönetimi bu anlaşmayı çalışmalı, Kuzey Kore ile müzakere ederken de bu modeli örnek almalı. Hepimiz, Kuzey Kore ile diplomasi yolunun başarılı olmasını dilerken İran’la yürürlükte olan ve işleyen Ortak Hareket Planı’ndan çekilmek Kuzey Kore ile yapılmak istenenin tam tersi bir hamle.
“Taraf olunan anlaşmaları bozmak ABD’nin güvenilirliğini zedeleyecektir”
Bu yüzden, dün yapılan açıklama son derece yanlıştı. Ortak Hareket Planı’ndan çekilmek, ABD’nin en yakın müttefiklerine sırt çevirmesi anlamına geliyor. Demokrasilerde tabii ki yönetimler değiştikçe politikada ve öncelikler değişebilir. Fakat taraf olunan anlaşmaları bozmak ABD’nin güvenilirliğini zedeleyecek ve dünyanın diğer büyük güçleriyle bizi anlaşmazlığa sürükleyecektir.
Ülkemizde böylesine tartışmaya yol açan konular gerçekler ışığında tartışılmalı. Bu yüzden Ortak Hareket Planı ile ilgili bazı gerçekleri tekrar gözden geçirmek gerekiyor.
“Anlaşma, olabilecek en iyi denetleme ve doğrulama sistemine dayanıyor”
İlk olarak, Anlaşma sadece benim dönemimdeki yönetim ve İran hükümeti arasında değil. Yıllarca İran’a uluslararası yaptırımlar uygulayan bir uluslararası koalisyon kurduktan sonra Birleşik Krallık, Fransa, Almanya, AB, Rusya, Çin ve İran ile anlaşmaya vardık. Bu, çok taraflı ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmış bir silah kontrol anlaşması.
İkincisi, Anlaşma İran’ın nükleer programını etkisiz hale getiriyordu. Yıllardır İran nükleer programını geliştirerek hızlı bir şekilde bomba üretebilecek noktaya geldi. Anlaşma bu ihtimale engel oldu. Anlaşma yürürlüğe girdiğinden beri, İran zenginleştirilmiş plütonyum üretebilecek reaktörünün çekirdeğini yok etti, santrifüjlerinin 3’te 2’sini ortadan kaldırararak çalışmalarını uluslararası gözleme açtı ve bomba üretmek için hammade olan zenginleştirilmiş uranyumun yüzde 97’sini yok etti. Yani Anlaşma her yönüyle İran’ın nükleer programına sıkı kısıtlamalar getirdi ve sonuç aldı.
Üçüncüsü, Anlaşma güvene dayanmıyor, bir silah kısıtlama anlaşmasında olabilecek en iyi denetleme ve doğrulama sistemine dayanıyor. İran’ın nükleer faaliyetleri çok katı bir şekilde izleniyor. Uluslararası gözlemciler de İran’ın nükleer stoklarının tamamına ulaşabiliyor ve böylece hile yaparlarsa onları yakalayabiliriz. Anlaşma olmasaydı bu denetlemeler imkânsız olurdu.
“İran anlaşmaya uyuyor”
Dördüncüsü, İran anlaşmaya uyuyor. Bu sadece benim dönemimdeki yönetimin görüşü değil. ABD istihbarat görevlileri İran’ın anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirdiği yönünde Kongre’ye bilgiler verdi. Uluslararası Atom Enerji Kurumu (IAEA) ve en yakın müttefiklerimiz de İran’ın anlaşmaya uyup uymadığını denetledi.
Beşincisi, anlaşmanın süresi dolmuyor. İran’ın nükleer silah edinmesine dair yasak kalıcı. Anlaşmanın en önemli ve müdahaleci gözlemlerine izin veren maddeleri de kalıcı. Anlaşmanın bazı koşulları zamanla yumuşayacak olsa da bu durum anlaşmaya göre 10, 15, 20 veya 25 yıldan önce olmayacak. Bu yüzden kısıtlamaları bugünden kaldırmak için mantıklı bir sebep yok.
“İran’ın her manevrası şimdi olduğundan çok daha tehlikeli olacak”
Son olarak, anlaşma İran ile olan tüm problemlerimizi çözmek için düzenlenmemişti. İran’ın bölgede istikrarı zedeleyeci tavırlarda olduğunun, terörü desteklediğinin, İsrail ve komşularını tehdit ettiğinin farkındaydık. İşte tam da bu yüzden İran’ın nükleer silah sahibi olmasının önüne geçmek çok önemliydi. Nükleer kısıtlamalara tâbi olmayan bir İran’ın her manevrası şimdi olduğundan çok daha tehlikeli olacaktır. İran’ın istikrarı tehdit eden tavırlarıyla mücadele etme gücümüz ve müttefiklerimiz ile ortak bir amaca hizmet edebilmemiz için anlaşma bize güç veriyordu.
Bu gerçekler sebebiyle, bana göre, İran şartları ihlal etmeden anlaşmadan çekilmek büyük bir yanlış. Anlaşma olmadan ABD, nükleer silah sahibi bir İran veya Orta Doğu’da başka savaş seçenekleri arasında sıkışabilir. Hepimiz İran’ın nükleer silah elde etmesinin tehlikesini biliyoruz. Halihazırda tehlikeli olan rejimi teşvik edebilir, müttefiklerimizi yok etmekle tehdit edebilir, Amerika’nın güvenliği açısından kabul edilemez tehlikeler oluşturabilir ve dünyanın en tehlikeli bölgesinde silah yarışına yol açabilir. İran’ın nükleer programı üzerinde anlaşmanın öngördüğü kısıtlamalar ortadan kalkarsa tehditle yaşamak veya tehdidi yok etmek için savaşa girmek arasında seçim yapacağımız günün gelişini hızlandırmış oluruz.
Amerika, böylesine tehlikeli bir dünyada, ülkemizi güvenliğe taşıyacak güçlü diplomasiye güvenmelidir. Anlaşmanın yürürlükte olduğu yıllar boyunca diplomatlarımızın çalışmaları, Kongre’nin birçok üyesi ve müttefiklerimiz sayesinde daha güvenli yaşadık. Gelecekte de Amerikalılar umarım gerçekçi, prensipli, güçlü, birleştirici, ülkemizi güvenli kılacak ve uluslararası sorumluluklarını yerine getirecek bir yönetimi desteklemeye devam edecektir. (ŞA)
Çeviri: Yağız Tanrıvermiş (bianet)