Yazar Murathan Mungan, 4 Ocak Cumartesi günü İBB Kültür ve Beyoğlu Belediyesi’nin düzenlediği edebiyatçı-okur buluşmasında okurlarıyla bir araya geldi. Etkinlik, Beyoğlu’ndaki Metro Han’da gazeteci Seray Şahiner’in moderatörlüğündeydi.
Mungan, burada 1990’larda yaşanan faili meçhul cinayetleri odağa alan son kitabı 995 KM başta olmak üzere, edebiyatına ve yazarlık kariyerine dair çeşitli soruları yanıtladı.
Soğuk havaya rağmen salonu dolduran okurlarına teşekkür ettikten sonra soruları yanıtlayan Mungan, yazarken malzemenin hakkını vermek gerektiğini ve her sözün doğru zamanda, doğru biçimde söylenmesinin önemini vurguladı. 995 KM kitabını örnek vererek, bu eserin yalnızca Türkiye’nin 1990’ları için değil, dünya çapında benzer süreçler için de geçerli olduğunu söyledi.
“Kaptanın seyir nefreti gibi görüyorum kendimi”
Edebiyatla kurduğunuz bağı anlatır mısınız?
Kendi rotamda kaptanın seyir defteri gibi görüyorum kendimi. Nankörlük etmeyeyim, okur çok elimden tuttu. Bugüne kadar okur taşıdı beni. Okurlar beni benimsedi. Okurlar benim akrabalarım.
Ben daha çok sinema eğitimi aldım. 9 sene dramaturg olarak çalıştım, hem Ankara’da hem İstanbul’da. Akademiyi bırakana kadar da çalıştım.
Bu nedenle, meslek gereği bu (yazmak) benim için mimari bütünlük işidir. Birbirinden farklı parçalar arasında yeni bir bütünlük çatı inşa etmektir.
Parçaları nasıl bir araya getireceğim ve nasıl bir üst anlam çıkaracağım buna çalıştım. İlk seçki projem Otelde Bulunmuş Kitap ilk seçki projem. Orada basit bir şeyin peşinden gidiyordum. Otelleri eksen alan edebiyatımızdan şiir, deneme ve öyküleri bir arya getirmek. Kitabın adını da “Otelde Bulunmuş Kitap” koyayım dedim.
“Oteli hep erkekler yazmış”
Bu arada şunu da gördüm. Edebiyat tarihi gözden geçiriyorsun. Kitabın ön sözünde belirtirim, otelle ilgili kadınların neredeyse öyküsü, şiiri yok. Hep erkekler oteli yazmış. Çünkü otel erkek mekânı. Bu bilgi bile sana bir şey söylüyor. Vapurlar ve trenlerle ilgili bir seçki yaptım. Vapurlarla ilgili seçkinin trenler kadar satmadığını gördüm. Bunu ancak bu işi yapınca görüyorsun. “Tren Geçti” seçkim ikiye katladı.
“Edebiyat bir oyun alanı”
Benim oluşmuş bir imgem var kurumsallaşmış bir kimliğim var. Ben bundan edebiyattan zevk duyuyorum. Edebiyat benim için bir oyun alanı.
Seçkilerle birlikte, genç okurlar size güveniyor yeni yazarlar öğreniyorlar.
Geçenlerde, otuzlarında bir okur, bir yazarı yeni öğrendiğini söyledi. Sabahattin Ali bu yazar. Gülüyoruz ama bu çok acı.
“Zamanın demine inanıyorum”
Okurla kurduğunuz bağı nasıl tanımlıyorsunuz?
Bazı şeyleri okura zamanı geldiğinde içime sindiğinde sunmak istiyorum. Ben zamanın demine çok inanıyorum. Küçükken ben bir şey yapacağım zaman babam “Kendine yakıştırıyorsan yap” derdi. Kendine bir ölçü biçiyorsun. Yıllar içinde de kendini okura karşı böyle sunuyorsun. Bu yaklaşım sana bir sınır bilgisi getiriyor.
Ya da bazı okurlar seni sevmiyordur. 5 sene sonra sevecek ya da hiç sevmeyecek. Önemli olan senin nerede durduğun? Sen orada duracaksın. Hepimiz için geçerlidir. Mesela gençken çok şiirlerine böyle hayran olduğum isimler var şimdi tam tersi düşünüyorum.
Öte yandan daha gençken çok anlamadığım ama belki otuzlar değil, otuzlara vardığımda eskilerin tabiriyle, tadına vardığım, diyelim ki Oktay Rıfat var. Şairlerin yazarla buluşmanın tarihleri de değişiyor. Edebiyat bazen hayatın önünde gider. Hayattan önde ve hayatın önüne geçer. Yani bu oyun alanını hep beraber bir zevk alarak sürdürmeliyiz. Okurum beni okurken zevk alsın istiyorum, ders alsın istemiyorum. Keyif alsın ki devam etsin.
“Bu ülke benim hevesimi çok kıran bir ülke”
Bu yıl Murathan Mungan’ın 70. Doğum yılı… Onu çeşitli etkinlikle kutlayacağız... 70. yaş üretimizin ne olacak?
2025’te üç kitap çıktı. Seçki var. Eskiden basılmış kitapların yeni basımları olacak. Söz Vermiş Şarkılar mesela ona yeni şarkılar ekledim o kitap formatında çıkacak. Aslında ben uzun zamandır siyasi kitap yazıyorum… Türkiye'nin sosyolojik kumaşını okumaya yarayan bir kitap.
Sol gelenekten gelen ve hala iyi ki hala solculuğunu koruyan biri olarak, hala bir şey anlatma derdim var. Bir yandan onu toparlıyorum, yine yetişir mi bilmiyorum, 2023 yılında hem Türkiye'de hem de yurtdışında yaptığım söyleşiler var.
İstanbul ve Ankara’da katıldığım söyleşiler, paneller var. Onları Erzurum’daki okur da duysun istiyorum. Onları da “Masa Mikrofonu” diye çıkartmayı düşünüyorum.
“Umuda değil inanada inanıyorum”
Yeni şeyler yazmak beni daha çok heyecanlandırıyor eski yazıklardan konuşmaktan çok onlar yeni sevgili çünkü. Hevesimi hiç kaybetmiyorum. Bu ülke benim için çok heves kıran bir ülke.
Buraya kadar gelirken benim kuşağımda çok insan yollarda kaldı. Ya da yolundan saptı.
Hevesimi kırmamak, hevesimi teslim etmemek benim için önemli.
Hani ümit, umut, tamam inanıyorum hepimizin ümitleri, umuda ihtiyacı var ama sadece umuda yaslanırsanız umutsuzluk sizi aşağı çeker, ben onlardan çok inada inanıyorum. İnat etmeye, durduğun yeri korumaya, yaptığın işte daha iyi olmaya, inandıklarını aynı inatla savunmaya, ama gelişerek, günü okuyarak, dünyana daha iyi bakarak. Bütün bunlar benim hayatımı besliyor hem de yazı masamı besliyor.
“İşimde çok sabırlıyım”
Benim yazı masam yaşamın değirmeni gibi…Sokak ile, hayat ile kitaplarla kurduğum bir terazi dengesi var öyle çalışıyorum.
Ve aslında kendi hayatında sabırsız biriyimdir fakat anlamadığım bir şey, işimde çok sabırlı oluyorum, bu sabır ancak Hazreti Eyüp'te vardır. İş konusunda da çok sabırlıyımdır.
“Günde sekiz saatten fazla çalışıyorum"
Bir imanla yaşıyorum. İyi sanatın ancak böyle ortaya çıkacağını düşünüyorum. Herhangi bir işte sekiz saat çalışıyorsundur ben sekiz saatten fazla çalışıyorum. Ben çalışmıyorsam kafam çalışıyor. Uykudaysam rüyada çalışıyor. Rüya ve yazdıkların arasında bir koridor oluyor. Kendini korumak çok önemli. Çok sabırlıyım. 1980, 12 Mart, son yirmi yıldır bunlar, sen kendini korumazsan kimse seni korumaz. Ben kendimi SİT alanı ilan ettim. İnandığım şeyleri yazmaya çalışıyorum.
“İmzamla kurduğum sakat ilişkisini çok önemsiyorum”
Bu bana yeni okur kazandırır, bu çok okunur popüler konu demiyorum. Benim kendi meselelerim temalarım var. Hep inandığım şeyleri yazdım. Meselelerimi zenginleştiriyorum ama imzamla kurduğum sadakat ilişkimi çok önemsiyorum.
Sadakat benim için çok önemli. Eğer sen kendine sadık olmazsan başka bir şeye de sadık olmuyorsun. Sadakat benim için kıymetli.
“Ne kadar yarık açabileceğinize bakıyorsunuz”
Neyi nerede söylemen gerektiğini bilmek neyi nerede ne konuşacağını bilmek bu eski gelenekten gelen bir şey. Kimse bundan muaf değil. Toplumsal koşulların size çizdiği bir şey var bu koşullarda ne kadarını nereden yarık açabileceğinize bakıyorsunuz ama onu yaparken de sanattan fedakârlık mı yapacaksınız ben gazete değilim haftalık dergi değilim benim bazı şeyleri söylemek için zamana ihtiyaç varım.
Benim o malzemeyi sanat için söylemek için zamana ihtiyacım var o bir korku değil. Her yazan yazdığının onlarca yıl okunacağını inanarak yazar. O yüzden malzemenin hakkını vermek gerekiyor o taşı ne kadar yontacaksın. Onu orada söyleyeyim burada söyleyeyim değil öyle bir zamanda söyleyeyim ki lafın yeri orası olsun. O hem o zamana bizi söylemiş olsun hem bütün zamanları kuşatmış olsun. 995 KM sadece 90’lıu yıllardaki bir faili meçhul hikâyesi değil benzerleri Şili’de yaşandı yaşanacak gelecekte yine yaşanabilir. Ben sözü sakınmak demiyorum, bunu yapalım demiyorum, sanatın görevi doğruyu doğru zamanda etkili bir şekilde söylemek.
Benim de zaman zaman kendime uyguladığım sansürler var ama onlar siyasi olmaktan ziyade ahlaki sansürler.
İnan: Beyoğlu hepimizin
Etkinlikte konuşan Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney de Beyoğlu’nun kültür sanat dünyasındaki yerine değindi, şöyle dedi:
“Burası sadece yemek yemek için gelinen bir yer olmasın. Bizim de yıllardır özlemini çektiğimiz bir Beyoğlu var. Gençlik yıllarındaki Beyoğlu var. Beyoğlu için hayal ettiğim şeyler var. Beyoğlu, sinema, tiyatrosu ile sineması ile yaşayan bir yer olsun istiyoruz. Sizin gibi çok sayıda yazarı burada misafir ettik. Aynı zamanda “Yaşasın sahneler” diye tekrar Beyoğlu’ndaki sahnesi olan bütün tiyatrolardan oyunlar alıp onları misafir ettik. Beyoğlu sadece belediyenin değil hepimizin Beyoğlu.”
Murathan Mungan’ın seçtikleriyle "Şiirin Eşya Deposu" raflardaki yerini aldı
6 Kasım 2024
Murathan Mungan: Ülkenin pusulasının kuzeyi kayboldu, ibre durmadan dönüyor
27 Ocak 2024
(EMK)