Britanya’da yayınlanan The Guardian gazetesinde Simon Tisdall, bugünkü makalesinde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın erken seçimden beklentisi ve seçimin olası sonuçları üzerine yazdı.
“Adı dışında her şeyiyle diktatör Erdoğan tam kontrol istiyor” başlıklı yazıda Tisdall, “Gerçekten rekabetçi, şeffaf, özgür ve adil bir seçim olması ihtimali yok denecek kadar az” dedi ve Erdoğan’ın seçimde kaybetme olasılığının düşük olduğunu belirtti.
“Kutuplaştırıcı bir siyasetçi”
Tisdall’ın yazısı şöyle:
Erdoğan’ın başında olduğu AKP’nin 24 Haziran’daki erken seçimi kaybetme olasılığı çok düşük. AKP 2015’teki seçimlerde meclisteki çoğunluğu elde etmiş ve ihtiyacı olan desteği MHP’den almış durumda.
Erdoğan, uluslararası kamuoyundaki itibarının düşmesine rağmen Türkiye’de egemen siyasi figür olmaya devam ediyor. Oldukça kutuplaştırıcı bir siyasetçi. Metropoll’ün yaptığı ankete göre ülkede onaylanma oranı yüzde 49.8. Onu beğenmeyenlerin oranı ise yüzde 42 civarında.
Erdoğan’a etkili bir şekilde meydan okumak için yeterli yetki ve prestije sahip bir siyasetçi yok. Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu “sempatik ama etkisiz” ve aynı ankete göre Kılıçdaroğlu’nun onaylanma oranı sadece yüzde 19.
Erdoğan, eski yol arkadaşları Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’nu dışlayarak AKP’deki koltuğunu sağlamlaştırdı. 2016’daki darbe girişiminden bu yana muhalefeti zayıflattı, özgür medyayı kısıtladı, Kürt milletvekillerini ve birçok gazeteciyi hapse attırdı, on binlerce memuru, akademisyeni, askeri, polisi ve hakimi milli güvenlik gerekçesiyle işinden etti.
Hal böyleyken, gerçekten rekabetçi, şeffaf, özgür ve adil bir seçim olması ihtimali yok denecek kadar az. Bir zamanlar hapis yatmış olan Erdoğan bu anı ömrü boyunca bekledi. Eğer kazanırsa, geçen sene tartışmalı bir referandum ile getirilen başkanlık sisteminin tüm yetkilerini eline alacak.
“Ankara’yı artık güvenilir bir müttefik olarak görmüyorlar”
Seçimlere 18 ay varken tarihi öne alarak ülkedeki yerel ve uluslararası politikanın tüm kontrolünü elde etmeyi planlıyor. Belki de modern ve seküler Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk’ten bile güçlü, ismi konmasa da her şeyiyle bir diktatör olacak.
Paris, Berlin, Londra ve Washington’daki endişeli politikacılar Ankara’yı artık güvenilir bir müttefik olarak görmüyorlar. Karşılarında milliyetçi ve neo-İslamcı duyguları sömüren, yabancı ve Avrupa düşmanlığını körükleyen, yanıbaşındaki Suriye krizi sebebiyle ortaya çıkan güvensizliği kullanarak korkunç insan hakları ihlalleri yapan, Avrupa Birliği ve batı karşıtı yıkıcı politikalar yürüten birini görüyorlar.
“Geçmiş kampanyasının büyük bölümünü Kürt karşıtı söylem oluşturuyordu”
Erdoğan yönetimindeki Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen Rusya ile sıkı müttefik konumunda. Suriye konusunda daha önce Esad’ın istifa etmesini isteyen Erdoğan, çelişkili bir şekilde Moskova ve Tahran’ı Beşar Esad rejiminin yerinde kalmasını sağlayacak bir bölgesel anlaşma arayışlarında destekledi.
Bunun karşılığında, Suriyeli ve Iraklı Kürtlere karşı takıntısı olan ve hepsini terörist ilan eden Erdoğan’ın önderliğindeki Türkiye’nin Afrin operasyonuna Moskova üstü kapalı destek verdi. Kürt karşıtı söylem Erdoğan’ın geçmiş seçim kampanyasının büyük bir bölümünü oluşturuyordu. Çarşamba günü yaptığı açıklamada Erdoğan erken seçim sebeplerinden biri olarak Afrin’de güçlü olma gerekliliğini gösterdi.
Putin ve Çin’in lideri Xi Jinping, iki “ebedi başkan” olarak Erdoğan’ın şaibeli yükselişinden etkilenmiş olabilirler. İranlı muhafazakarlar onu destekleyebilirler. Ancak aynı şeyi Batı demokrasileri için söylemek zor. Batı’ya göre Türkiye özgürlük ve güvenlik arasındaki denge açısından giderek daha yanlış tarafta konumlanıyor. (ŞA)
Çeviri: Yağız Tanrıvermiş