Türkiye ile ABD ilişkilerinde son aylarda karşılıklı açıklamalarda karşılıklı yalanlamalar iklimi hakim oldu.
ABD'nin vize işlemlerini askıya alması döneminde sıklıkla karşılaştığımız durum, bu kez Afrin Operasyonu sürecinde yaşanıyor.
Türkiye - ABD ilişkilerinde "Vize Krizi" ve "Afrin Krizi" dönemlerinde karşılıklı açıklama ve yalanlama trafiğini derledik.
22 Eylül 2017 - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump’la yüzyüze görüştü. Ardından Erdoğan “ABD ve Türkiye hiç olmadığı kadar yakın” dedi. Görüşme New York'ta düzenlenen 72'inci Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantıları sırasında yapılmıştı.
8 Ekim 2017 – ABD Ankara Büyükelçiliği, akşam saatlerinde ani bir kararla Türkiye’deki tüm vize hizmetlerini durdurduğunu açıkladı. Erdoğan ile Trump görüşmesinin üzerinden daha iki hafta geçmişti. Vize krizi üzerinden karşılıklı açıklamalar gelmeye başladı. Özetle olan şuydu: ABD çalışanlarının gözaltına alını tutuklanmaları konusunda rahatsızlığını dile getirmişti. Suçlamaları öğrenmek istiyorlardı.
Tatmin edici yanıt alamamışlardı. Aldıkları yanıt 9 Ekim’de Türkiye’nin ABD vatandaşlarının vize ve e-vize uygulamalarını askıya alma kararı oldu.
28 Aralık 2017 - ABD ve Türkiye karşılıklı tüm vize kısıtlamalarını karşılıklı olarak kaldırdı. 20 gün boyunca iki ülkeden birbirini yalanlayan; kamuoyunu yanlış bilgilendirmekle itham eden açıklamalar gelmişti. Vize krizinin çözüldüğüne dair açıklamalar geldiğinde iki ülke arasında halen çözülmemiş sorunların olduğu izlenimi vardı.
13 Ocak 2018 – İki hafta geçmemişti ki iki ülke arasında yeni gerilim nedeni olacak başka bir gelişme oldu. Türkiye, Afrin’i top ateşine tutmaya başlamıştı. Erdoğan Elazığ’da konuşuyordu o sırada Afrin’den atılan füzelerin Hatay’da boş araziye düştüğünü ve karşılık verileceğini söyledi.
Erdoğan bu konuşmada Türkiye ile ABD arasında YPG’ye silah verildiği ve Fırat Kalkanı harekatı öncesi YPG’nin Menbiç’e (Münbiç) girmesi üzerinden yapılagelen eleştiriyi de hatırlattı: “Münbiç'te bize verilen sözler tutulmazsa kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz”.
TIKLAYIN - Suriye'nin Çözüm Arayan Düğümü: Beş Soruda Menbiç
14 Ocak 2018 - TSK Pazar günü saat 11:05'de Afrin'e top atışları yaptığını duyurdu.
20 Ocak 2018 – Türkiye Afrin’e Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte girdi. Harekatın adının “Zeytin Dalı Operasyonu” olduğu açıklandı.
ABD’nin açıklamaları
Türkiye’nin Afrin’e girmesinin ardından ABD’den açıklamalar gelmeye başladı.
20 Ocak 2018 – İlk açıklamayı Pentagon Sözcüsü Binbaşı Adrian Rankine-Galloway yaptı:
“Bütün tarafları gerilimi tırmandırmaktan kaçınmaya ve en önemli iş olan DEAŞ’ı yenmeye odaklanmaya davet ediyoruz. Türkiye’nin ABD tarafından yabancı bir terör örgütü olarak tanınan PKK’ya ilişkin güvenlik kaygılarını anlıyoruz. ABD öncülüğündeki koalisyonun Afrin’de devam eden bir operasyonu yok çünkü DEAŞ’ı hedef alan askeri operasyonlara odaklanmış durumda.”
ABD sert bir açıklama yapmamıştı; Türkiye’ye Suriye’ye girme ya da çık uyarısı yoktu. Ancak Erdoğan’ın “bir gece ansızın” diyerek Türkiye’nin sınırı geçeceğini söylemesi üzerine bir gün önce ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert Türkiye’ye Afrin’e girmeyin çağrısı yapmıştı.
Zeytin Dalı Operasyonu başlayana kadar geçen bir hafta boyunca gerilim ABD ile Türkiye arasındaki gerilim, basına yansıyan ama kaynağı açıklanmayan ABD’nin Türkiye’nin olası kara harekâtına karşı “ABD öncülüğünde 30 bin kişilik sınır güvenlik ordusu kuruluyor” haberiydi. ABD bu haberi yalanladı, Türkiye sert açıklamalar yaptı.
21 Ocak 2018 - ABD Dışişleri Bakanlığı bir açıklama daha yaptı ve Türkiye’yi sivillerin giderek kızışan savaşla karşı karşıya kalmasından dolayı endişe duyduklarını söyledi.
22 Ocak 2018 - ABD Savunma Bakanı Jim Mattis’in açıklaması Türkiye’ye daha yakın bir açıklamaydı. “Türkiye NATO üyesi. Sınırları içinde etkin direniş olan tek NATO ülkesi. Ve Türkiye’nin güvenlik konusunda meşru endişeleri var” diyordu. Ama YPG’nin de IŞİD’e karşı yürütülen savaşta etkinliklerini kanıtladıklarını da söyledi.
Aynı gün ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ise Türkiye’nin operasyonu dolayısıyla kaygılı olduklarını söylüyordu.
Tillerson vize krizi döneminde yaşanana benzer bir karşılıklı yalanlama sürecinin yaşanacağına dair ilk ipucunu bu açıklamada verdi: “Türkiye'nin meşru güvenlik endişelerini karşılamak için birlikte neler yapabileceğimize bakıyoruz”. Bu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Tillerson’ın ve Erdoğan ile Trump’ın görüşmesi demekti. Daha önceki deneyimler bu görüşmeler sonrası yapılan açıklamalarda sorunlar yaşandığını göstermişti.
Çavuşoğlu - Tillerson
24 Ocak 2018 - ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile görüşen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Tillerson'ın Afrin için 30 kilometrelik güvenli hat oluşturma önerisinde bulunduğunu söyledi.
25 Ocak 2018 – ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, Çavuşoğlu’nun açıklamasını yalanladı. Gazetecilerin Çavuşoğlu’nun açıklaması hakkında sorduğu soruya “Görüşmede birçok olasılık üzerinde tartıştık, ancak herhangi bir teklif sunmadık" yanıtını verdi.
Erdoğan - Trump
Benzer bir yalanlama süreci iki devletin en üst kademesi arasında da yaşandı.
24 Ocak 2018 – ABD Başkanı Donald Trump akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı telefonla aradı. Görüşme sonrası Beyaz Saray'ın açıklamasına göre “Trump Afrin'de şiddetin yükselmesi ve Suriye'deki ortak hedeflerin zarar görmesi riskine dair endişelerini" yinelemişti. Beyaz Saray'ın açıklamasında aynı zamanda Türkiye'deki OHAL sürecine değinilerek "tutukluluklarla ilgili kaygılar" dile getirildiği söyleniyordu.
Ancak Beyaz Saray'ın görüşmeyle ilgili açıklamasının hemen ardından Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamada, "ABD'nin yazılı açıklaması görüşmenin içeriğini tam yansıtmıyor. Trump görüşmede 'Tırmanan şiddetten kaygı'dan söz etmedi. Görüşmede Türkiye'deki OHAL'e değinilmedi" ifadeleri yer aldı.
25 Ocak 2018 – ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bir gün önce Tillerson’un ve Beyaz Saray’ın yaptığı açıklamaların doğru olduğunu söyledi.
Washington’daki Yabancı Basın Merkezi’nde brifing veren Nauert, Trump-Erdoğan görüşmesinin ardından Beyaz Saray ve Türk yetkililerin yaptığı açıklamalardaki farklılığın sorulması üzerine şöyle dedi:
“Bu beni şaşırtmadı. Başkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı net ve sertti. (Dışişleri) Bakan Tillerson da öyleydi, çünkü (Afrin’de) şiddetin artmasından ve bunun Suriye için ne anlama gelebileceği konusundan olağanüstü endişe duyuyoruz. Dolayısıyla Dışişleri Bakanlığı ve aynı zamanda Beyaz Saray olarak bu açıklamanın arkasındayız”. (HK)