Mehmet Raşit Öğütçü’yü tanır mısınız?
Muhtemelen hayır diyorsunuz şu an…
Peki, Orhan Kemal’i…
Hapishaneye Mehmet Raşit Öğütçü olarak girip Orhan Kemal olarak çıkmıştı.
Hapse düşene kadar katip, bulaşıkçı, fabrika ve matbaa işçisi olarak çalışmıştı. Bir yandan şiir yazıyordu. Askere alındı. Yıl 1938’di. "Maksim Gorki ve Nazım Hikmet kitapları okumak", "yabancı rejimler lehinde propaganda ve isyana muharrik" suçundan 5 yıl hapis cezası aldı. Bursa Hapishanesi’nde yatıyordu. 1940’da “suç fiili” Nazım Hikmet, Bursa Hapishanesi’ne nakil edilir. Mehmet Raşit, Nazım Hikmet’le hapishanede tanışır. Günümüzde halen muhalifleri toplumdan soyutlamak için uydurulan “saçmasapan suç isnadı” Orhan Kemal gibi bir ustanın doğmasına neden olmuştu.
Hapishanede sanat üretiminin yoğun olduğu Orhan Kemal gibi birçok yaşanmış örnekle sabittir.
En yeni örneklerinden birinin yazdığı kitabı şu an elimde tutuyorum: “Seher” adlı öykü kitabı.
Yazarı Selahattin Demirtaş.
Tutuklandığı 4 Kasım 2016’dan bugüne Edirne F Tipi Cezaevi'nde. Hakkında açıldığı bilinen Türkiye’nin 11 il ve ilçesinde açılan toplam 21 davası var. Bir ana davası var ki evlere şenlik bir süreç izliyor:
Özetle şöyle 142 yıla kadar ceza istemiyle hazırlanan iddianameyle önce Diyarbakır’da açılan dava, güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya 19. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Ama mahkeme dava birleştirme isteyerek 2. Ağır Ceza’ya yolladı. 2. Ağır Ceza dava birleştirmeyi reddetti, geri yolladı. 19. Ağır Ceza buna itiraz etti. İki mahkeme arasında uyuşmazlık nedeniyle dava şu an ortada kalmış durumda. Demirtaş ise hükme bağlanmamış, onanmamış cezasını peşin peşin yatıyor.
Kafka yaşıyor olsa ve Türkiye’deki adalet sistemini görse “Dava” romanını gözden geçirirdi; Orhan Kemal yaşıyor olsa, 1938’deki “saçmasapan suçlamalar ehvenmiş” derdi muhtemelen.
Demirtaş peşin peşin yatıyor dedim ama yan gelip yatmıyor. İçeride çalışmaya devam ediyor. Ülkenin gündemine dair partisinin eş genel başkanı olarak sözünü söylüyor. Ama boş zamanı mecburen çok, onu da resim ve edebiyata ayırıyor.
Özetle Mehmet Raşit misali; siyasetçi – hukukçu – hak savunucusu olarak girdiği hapishanede ressam ve şiir-öykü yazarı oldu.
Kitabın adını “Seher” olarak koymuş. İthaf yazısı şöyle: “Katledilen ve şiddet mağduru bütün kadınlara…”
İlk öykü “İçimizdeki Erkek” adını taşıyor. Bu öyküyle ithaf yazısının altını bir kez daha çiziyor. İkinci öykü, kitaba da adını veren “Seher” ithafı sürdürüyor. Bu öykü irkiltici kelimeleri sıralayarak özetlenebilir: “namus”, “cinayet”, “erkek zihniyeti”, “gelenek”. Bildik bir hikaye bu… İçinden geldiği siyasi çizgi ve hak savunuculuğu kimliğiyle bildik hikayeyi kadınların dilinden anlatmaya ve yorumlamaya çalışmış. “Temizlikçi Nazo” ha keza ithaf yazısına diğer bir selam.
Aslen Demirtaş’ın öykülerinin bazıları daha önce basına yansımıştı. “Kara Gözlere Selam Olsun”, “Denizkızı”, “Halep Ezmesi” ve “Cezaevi Mektup Okuma Komisyonuna Mektup” kitapta da yer bulmuş.
Sonuçta “Seher” bir ilk kitap. Siyasetçi – hukukçu Demirtaş, kabul edelim edebiyat alanında Mehmet Raşit Öğütçü kadar şanslı değil. Nazım Hikmet ile koğuş arkadaşı olmak bambaşka bir şeydir.
Selahattin Demirtaş’ın koğuşta kalma şansı yok; F Tipi’nde yatıyor. Hücre arkadaşı HDP Hakkari Milletvekili Abdullah Zeydan. Demirtaş kendisine teşekkür ediyor yazısında şöyle diyor: “Öykülerin ilk okumalarını yaparak öneri ve eleştirileriyle katkı sunan hücre arkadaşım…”
Kendisini yazmaya teşvik eden eşi Başak Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder, Barış Pirhasan’a da teşekkür ediyor.
Yazıyı teşekkür metninden bir alıntıyla bitirelim, bu bölüm Demirtaş’ın 4 Kasım 2016’dan beri yaşadığı absürtlüğün altını kalın çizgilerle tekrar tekrar çiziyor:
“Hakkımda açılan 102 soruşturmayla boğuşarak, bana yazma fırsatı yaratan bütün avukatlarıma…” (HK)
* “Seher”, Selahattin Demirtaş, -Dipnot Yay. 2017, 140 s., Çizimler: Bahar Demirtaş ve Siya Gürbüz.